-
1 fangen
tutmakyakalamakyakalanmak -
2 halten
halten <hält, hielt, gehalten> ['haltən]I vi2) ( festsitzen) tutmak3) ( widerstandsfähig sein) dayanıklı olmak, sağlam olmak;Sport hält jung spor insanı genç tutarzu jdm \halten birini tutmakII vt1) (fest\halten) tutmak;die Beine ins Wasser \halten bacaklarını suya tutmak;etw offen \halten (a. fig) bir şeyi açık tutmak;halt den Mund! ( fam) çeneni tut!2) (zurück\halten) tutmak (auf\halten); durdurmak; sport tutmak3) ( besitzen) sahip olmak (-e)ein Land besetzt \halten bir ülkeyi işgal altında tutmaksein Wort \halten sözünü tutmak, sözünde durmak;was man verspricht, muss man auch \halten verilen söz tutulur6) ( gestalten)das Zimmer ganz in Weiß \halten odayı bembeyaz yapmak7) ( erachten)etw/jdn für etw \halten bir şeyi/kimseyi bir şey sanmak;jdn für blöd \halten birini enayi yerine koymak;etw für gut/richtig \halten bir şeyi iyi/doğru bulmak;ich halte ihn für ziemlich intelligent onun oldukça zeki olduğunu sanıyorum;viel/nichts von jdm \halten birini gözü çok tutmak/hiç tutmamak;wofür \halten Sie mich? beni ne sanıyorsunuz?;was \halten Sie davon? buna ne diyorsunuz?III vrsich \halten2) ( sich orientieren) tutmak (an -);\halten Sie sich links/Richtung Norden solu/kuzey yönünü tutunuz;sich an die Regeln \halten kurallara uymak3) (fest\halten) tutunmak; (sich aufrecht \halten) kendini dik tutmak;sich auf den Beinen \halten kendini ayakta tutmak -
3 behalten
behalten*irr vt1) ( nicht wegwerfen) (elinde) tutmak, saklamakdie Nerven \behalten sinirlerine hâkim olmak3) ( sich merken) akılda tutmak, hatırında tutmak;im Auge \behalten göz önünde tutmak [o bulundurmak]der Kranke kann nichts bei sich \behalten hasta yanında hiçbir şey tutamaz [o bulunduramaz]etw für sich \behalten bir şeyi başkasına söylememek;\behalten Sie ( doch) Platz! kalkmayınız! -
4 zusammenhalten
-
5 fassen
fassen <h>1. v/t tutmak, kavramak; Verbrecher yakalamak; almak, alabilmek; Schmuck oturtmak, çerçevelemek; kavramak, anlamak; (glauben) -in aklı almak;Mut fassen cesarete gelmek2. v/r: sich fassen kendini toparlamak;sich kurz fassen sözünü kısa tutmak;nicht zu fassen inanılır gibi değil3. v/i: fassen nach -e (tutmak için) elini uzatmak -
6 fangen
fangen <fängt, fing, gefangen> ['faŋən]I vt1) ( Ball) tutmak, yakalamak;jdn durch Versprechungen \fangen birini vaatlerde bulunarak kafa kola almak;3) ( Verbrecher) tutmak, yakalamakII vrsich \fangen ( Gleichgewicht wiederfinden) dengesini bulmak; ( seelisch) kendine gelmek -
7 Gewalt
sich in der \Gewalt haben kendine hâkim olmak, kendini tutmak;jdn in seiner \Gewalt haben birini nüfuzu altında tutmak, birini elinde tutmak;in jds \Gewalt geraten birinin eline düşmek;er verlor die \Gewalt über seinen Wagen arabası üzerindeki kontrolü kaybetti;mit aller \Gewalt var gücüyle;rohe \Gewalt anwenden kaba kuvvet kullanmak2) jur;elterliche \Gewalt velâyet hakkı;höhere \Gewalt mücbir sebep(ler);ausführende/gesetzgebende/richterliche \Gewalt yürütme/yasama/yargı gücü [o erki]3) (Befehls\Gewalt) yetki1) (\Gewalttätigkeit) zor, cebir, şiddet;mit \Gewalt zorla, metazori;\Gewalt anwenden zor [o cebir] kullanmak;2) ( Heftigkeit) şiddet -
8 unterdrücken
-
9 zurückhalten
zurück|haltenI vtetw für jdn \zurückhalten bir şeyi biri için tutmak;jdn von etw dat \zurückhalten birini bir şeyden alıkoymak, birinden bir şeyi esirgemekII vrsich \zurückhalten1) ( sich beherrschen) kendini tutmak;er hält sich mit Lob/Kritik zurück övmekten/eleştirmekten kaçınır2) ( im Hintergrund bleiben) geri durmakIII vi -
10 anfassen
anfassen <-ge-, h>1. v/t (berühren) dokunmak; (ergreifen) ellemek, tutmak;(an D -den) tutmak;jemanden anfassen b-ne dokunmak, b-ni ellemek;fig zum Anfassen elle tutulur (gözle görülür), somut2. v/i (mit) anfassen -e b-ne (bir) el vermek, yardım etmek -
11 behalten
behalten v/t <unreg, o -ge-, h> tutmak, bulundurmak; (sich merken) hatırında/aklında tutmak;Recht behalten haklı çıkmak;für sich behalten kendine saklamak -
12 Beschlag
-
13 betrauern
-
14 festhalten
festhalten <unreg, -ge-, h>1. v/t tutmak; alıkoymak, bırakmamak;einen Gedanken festhalten bir düşünceyi saptamak;etwas schriftlich festhalten bş-i yazıya dökmek/geçirmek2. v/r: sich festhalten an (D) -e tutunmak; -den tutmak -
15 halten
halten <hält, hielt, gehalten, h>halten für -i … saymak; irrtümlich -i … sanmak;sich halten für kendini … sanmak;nach Süden halten güney yönünü tut(tur)mak;mehr nach links halten biraz daha sola doğru gitmek;viel (wenig) halten von -e çok (az) önem vermek;er war nicht zu halten o tutulacak gibi değildi2. v/r: sich halten sürmek, devam etmek; Essen bozulmamak; Richtung, Zustand korumak, muhafaza etmek;sich halten an (A) -e bel bağlamakhalten zu jemandem b-ni tutmak -
16 Protokoll
Protokoll n <Protokolls; Protokolle> zabıt, tutanak; (Diplomatie) protokol;Protokoll führen zabıt tutmak;zu Protokoll geben JUR zapta geçirilmek üzere belirtmek;ein Protokoll aufnehmen Polizei usw zabıt tutmak -
17 überwachen
überwachen v/t <o -ge-, h> gözetmek, denetlemek; Polizei gözetim altında tutmak; MED gözlem altında tutmak -
18 abfangen
-
19 ansetzen
an|setzendie Maschine setzt zur Landung an uçak inişe geçti;zum Spurt \ansetzen depara kalkmakII vteine Leiter an die Wand \ansetzen bir merdiveni duvara dayamak2) ( Glas) ağzına götürmek3) ( bilden) yapmak, oluşturmak, tutmak;Fett \ansetzen ( fam) yağ bağlamak;Kalk/Rost \ansetzen kireç/pas tutmak4) ( vorbereiten) hazırlamakIII vrsich \ansetzen ( Ablagerungen) oluşmak -
20 auflassen
См. также в других словарях:
tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutmak — 376, 399, 421, 428, 452, 504; I I, 12, 24, 28. 33, 68, 74, 97, 118, 172, 289, 291, 292, 296; 12 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
...-i tutmak — bir işi yapacağı ve göreceği o zamana rastlamak Geleceği tutmak. Gideceği tutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ık tutmak — hıçkırık tutmak, hık tutmak I, 37 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
bedel tutmak — esk. kendi yerine askerlik yapması için birini para ile tutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
cihanı tutmak — her tarafa yayılmak, dünyayı tutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çetele çekmek (veya tutmak) — hesap tutmak amacı ile bir yere çizgiler çizmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dümtek tutmak — tempo tutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ipotek altında tutmak — 1) tutuda tutmak 2) baskı altına almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
matem tutmak — yas tutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tempo tutmak — el çırparak veya el ve ayaklarını bir yere vurarak bir müziğe eşlik etmek, vuruş tutmak Sonra kafasındaki bir şarkıya parmaklarıyla candan tempo tutmaya başladı. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük