-
61 lieber
mir wäre es \lieber, du würdest bleiben kalmanı tercih ederim;ich schweige \lieber en iyisi susayım;ich beiße mir \lieber die Zunge ab, als......ceğime dilimi yutarım;da solltest du \lieber die Finger von lassen ( fig) o ( fam) ondan [o o sevdadan] vazgeçsen iyi olur;ich mag \lieber Wein şarabı daha çok severim, şarabı tercih ederim -
62 liefern
liefern ['li:fɐn]vt1) ( zustellen) teslim etmek; (be\liefern) göndermek;die bestellte Ware frei Haus \liefern sipariş edilen malı eve ücretsiz teslim etmekfür etw Beweise \liefern bir şey için delil irat etmek;ich bin geliefert ( fam) hâlim duman, yandım -
63 Lieferung
2) ( Ware) teslimat -
64 minderwertig
aşağılık, değeri düşük, niteliği düşük;von \minderwertigr Qualität düşük kaliteli; ( Ware) aşağı, tapon -
65 mindeste
mindeste(r, s) ['mındəstə, -tɐ, -təs] adjnicht die \mindeste Ahnung haben hiç haberi olmamak;ich verstehe nicht das \mindeste davon ben ondan hiç anlamam;das wäre wohl das \mindeste gewesen hiç olmazsa bu olmalıydı;das bezweifle ich nicht im M\mindesten bundan hiç şüphem yok -
66 ob
ob [ɔp] konj1) ( im indirekten Fragesatz) acaba;sie fragt, \ob Monika zu Hause ist acaba Monika evde mi, diye soruyor, Monika'nın evde olup olmadığını soruyor;\ob er wohl kommen wird? gelecek mi acaba?2) ( vergleichend)als \ob sanki;als \ob nichts geschehen wäre sanki bir şey olmamış gibi, hiçbir şey olmamış gibi3) (egal \ob) ister;\ob arm, \ob reich ister fakir, ister zengin;\ob du es glaubst oder nicht, ... ister inan, ister inanma,...;\ob wir wollen oder nicht istesek de istemesek de4) ( verstärkend)und \ob! hem de nasıl! -
67 Ordnung
Ordnung föffentliche \Ordnung kamu düzeni;\Ordnung halten düzeni bozmamak;jdn zur \Ordnung rufen birini hizaya gelmesi için uyarmak;für \Ordnung sorgen düzeni sağlamak;etw in \Ordnung bringen ( fam) bir şeyi düzene sokmak, bir şeyi yola koymak;der ist in \Ordnung ( fam) o iyi biri;mit dem Wagen ist etwas nicht in \Ordnung ( fam) arabada bir bozukluk var;ihn rauszuschmeißen, wäre nicht in \Ordnung ( gewesen) onu kapı dışarı etmek yakışık almaz(dı)2) ( Vorschrift) tüzük; (Prüfungs\Ordnung) yönetmelik;sich an eine \Ordnung halten bir tüzüğe uymak -
68 Relation
Preis und Qualität der Ware stehen in keiner \Relation zueinander malın fiyatı ile kalitesi arasında hiçbir bağıntı yoktur2) math orantı -
69 schön
schön [ʃø:n]I adj güzel;das Wetter ist \schön hava güzel;eines \schönen Tages günlerden bir gün;\schöne Ferien! iyi tatiller!;das war nicht \schön von dir bu yaptığın hiç güzel değildi;das wäre ja noch \schöner! ( fam) hiç olur mu öyle şey!;na \schön! pekâlâ!;das ist gut und \schön, aber... ( fam) bu iyi güzel ama...;zu \schön, um wahr zu sein ( fam) o kadar güzel ki, inanılacak gibi değilsie singt \schön güzel şarkı söylüyor;das hat ja ganz \schön weh getan bu bayağı da acıdı;ihr habt es \schön bei euch sizin burası çok güzel;sei \schön brav! ( fam) uslu dur bakayım!;danke \schön teşekkür ederim;bitte \schön rica ederim;was ist daran \schön? bunun neresi [o nesi] güzel? -
70 Sie
wenn ich \Sie wäre sizin yerinizde olsam;jdn mit \Sie anreden biriyle teklifli konuşmakdarf ich \Sie mal stören? sizi rahatsız edebilir miyim acaba?;ich meine \Sie! sizi dedim! -
71 sie
1) nom 3. sing f o;wenn ich \sie wäre ben onun yerinde olsam;du bist größer als \sie sen ondan büyüksün2) nom 3. pl m o f onlar pl;\sie sind Lehrerinnen onlar öğretmenich treffe \sie heute Abend onunla bu akşam buluşacağım;\sie kenne ich noch nicht onunla henüz tanışmadım;die Bücher sind für \sie kitaplar onun içinich habe \sie lange nicht gesehen onları çoktandır görmedim, onları görmeyeli çok oldu;wir machen alles nur für \sie sırf onlar için her şeyi yapıyoruz -
72 sitzen
sitzen <sitzt, saß, gesessen> ['zıtsən]\sitzen Sie bequem? rahat oturuyor musunuz?;am Tisch \sitzen masada oturmak;vor dem Fernseher \sitzen televizyonun karşısında oturmak;( jdm) Modell \sitzen (biri için) model durmak;sie saßen beim Essen yemekte oturuyorlardı;im S\sitzen arbeiten oturarak çalışmak;er hat lange an dieser Arbeit gesessen bu işin başında çok oturdu;\sitzen bleiben ( fam) ( in der Schule) sınıfta kalmak;auf einer Ware \sitzen bleiben ( fam) malı elinde kalmak;auf seinem Geld \sitzen ( fam) parasının üstüne oturmak3) ( Kleidung) oturmakdas saß ( Wirkung erzielen) bu iyi oturdu6) ( fam)einen \sitzen haben kafayı bulmak -
73 Spitzenreiter
Spitzenreiter <-s, -> m -
74 übel
übel <übler, am übelsten> ['y:bəl]mir ist \übel içim [o midem] bulanıyor, fena oldum, fenalaştım;mir wird \übel içim [o midem] bulanıyor, fena oluyorum;er ist ein übler Bursche mayası bozuk bir heriftir;nicht \übel ( fam) fena değil [o sayılmaz];das ist gar nicht (so) \übel ( fam) bu hiç de fena değil [o sayılmaz]II adv;\übel dran sein durumu kötü olmak;jdm \übel mitspielen birine fenalık [o kötülük] etmek;das wäre gar nicht so \übel bu hiç de fena olmaz -
75 unerschwinglich
unerschwinglich ['--'--] adj -
76 unterbleiben
unterbleiben*irr vi sein ( nicht geschehen) olmamak; ( aufhören) durmak; ( sich nicht wiederholen) tekrarlanmamak, bir daha olmamak, bir daha yapılmamak;das wäre besser unterblieben bu olmasaydı [o yapılmasaydı] daha iyi olurdu -
77 unverdorben
unverdorben ['----] adj -
78 unversehrt
die Ware kam \unversehrt an mallar hasara uğramadan geldi;der Siegel war \unversehrt mühür zedelenmemiştı2) ( Ding) bütün -
79 vergriffen
-
80 viel
viel <mehr, am meisten> [fi:l]1) ( eine Menge) çok;es gibt \viel Arbeit çok iş var;\viel Spaß! iyi eğlenceler!;\viel Glück! bol şanslar!;mit \viel Mühe çok emek harcayarak;er weiß \viel o çok şey bilir;\viele Menschen/Dinge (bir) çok insan/şey;\viele kamen birçokları geldi;\viele von ihnen kamen onların birçoğu geldi;sie gleichen sich in \vielem birçok şeyleri birbirine benzer;seit \vielen Jahren uzun yıllardan beri, yıllar yılı;sie ist um \vieles jünger o çok daha gençtir2) so \viel bu [o o] kadar;so \viel wollte ich gar nicht o kadar istemiyordum ki;nimm, so \viel du willst istediğin kadar al;das ist so \viel wie ein Geständnis bu itiraf gibi bir şey;das ist so \viel wie gar nichts bu, hiçbir şey demek değildir;noch mal so \viel bu kadar daha;halb/doppelt so \viel Arbeit yarısı kadar/iki misli iş3) wie \viel? ne kadar?, kaç?;wie \viel kostet das? bu kaç para?;wie \viel Uhr ist es? saat kaç?;um wie \viel größer... ?... ne kadar daha büyük(tür) ?;wie \viel das wieder gekostet hat! yine ne kadar çok para tuttu!;wie \viele Leute waren da? orada kaç kişi vardı?4) zu \viel fazla;eine zu \viel biri fazla;das wäre zu \viel verlangt bu istediğin fazla olur;mir ist das alles zu \viel bütün bunlar benim için çok fazla;ich krieg' zu \viel ( fam) artık fazla oldu;was zu \viel ist, ist zu \viel her şeyin fazlası fazladır;sie hat einen zu \viel getrunken ( fam) içkiyi biraz fazla kaçırdıII adv1) ( häufig) çok, çoğu kez2) ( wesentlich)\viel teurer çok daha pahalı;\viel zu kurz çok kısa;\viel zu \viel çok çok fazla
См. также в других словарях:
Ware (disambiguation) — Ware can refer to:People* Andre Ware, American football quarterback * Charles Pickard Ware (1849–1921), American educator and folk music transcriber * Charles R. Ware, American naval officer * Caroline F. Ware, American historian and social… … Wikipedia
Ware (Begriffsklärung) — Ware ist der Familienname folgender Personen: Chris Ware (* 1967), US amerikanischer Comic Zeichner Clyde Ware (1930–2010), US amerikanischer Drehbuchautor und Regisseur Darrell Ware (1906–1944), US amerikanischer Drehbuchautor Fabian Ware… … Deutsch Wikipedia
Ware (Massachusetts) — Ware Pueblo de los Estados Unidos Vista de Ware … Wikipedia Español
Ware Ware Surf Bungalows — (Лембонган,Индонезия) Категория отеля: 2 звездочный отель Адрес: Jungut Batu, 87500 Л … Каталог отелей
Ware (condado de Hampshire, Massachusetts) — Ware Lugar designado por el censo de los Estados Unidos … Wikipedia Español
Ware Shoals — Pueblo de los Estados Unidos … Wikipedia Español
Ware Place (Carolina del Sur) — Ware Place Lugar designado por el censo de los Estados Unidos … Wikipedia Español
Ware — Ware, a. [OE. war, AS. w[ae]r. [root]142. See {Wary}.] A ware; taking notice; hence, wary; cautious; on one s guard. See {Beware}. [Obs.] [1913 Webster] She was ware and knew it bet [better] than he. Chaucer. [1913 Webster] Of whom be thou ware… … The Collaborative International Dictionary of English
Ware — Ware, v. t. [As. warian.] To make ware; to warn; to take heed of; to beware of; to guard against. Ware that I say. Chaucer. [1913 Webster] God . . . ware you for the sin of avarice. Chaucer. [1913 Webster] Then ware a rising tempest on the main.… … The Collaborative International Dictionary of English
Ware — Sf std. (13. Jh.), mndd. ware, mndl. ware Stammwort. Afr. ware, were, ae. waru, spanord. vara. Trotz der späten Bezeugung liegt offenbar ein Erbwort g. * wazō f. Ware voraus; zu ig. * wes (ver)kaufen in heth. waši kauft , akslav. věniti verkaufen … Etymologisches Wörterbuch der deutschen sprache
Ware — Ware, n. [OE. ware, AS. waru; akin to D. waar, G. waare, Icel. & Sw. vara, Dan. vare; and probably to E. worth, a. See {Worth}, a.] Articles of merchandise; the sum of articles of a particular kind or class; style or class of manufactures;… … The Collaborative International Dictionary of English