-
41 beş düşman uçağı düşüren pilot
n. ace -
42 gizli düşman
n. snake in the grass -
43 herkesi kendine düşman görme
n. persecution complex, persecution mania -
44 istihkâmları düşman ateşinden korumak
v. defiladeTurkish-English dictionary > istihkâmları düşman ateşinden korumak
-
45 baş düşman
archenemy -
46 dost düşman
everybody -
47 düşmanlık
1. اختصام [اِخْتِصَام]Anlamı: düşman olma durumu2. تخاصم [تَخَاصُم]Anlamı: düşman olma durumu3. تصارع [تَصَارُع]Anlamı: düşman olma durumu4. تنازع [تَنَازُع]Anlamı: düşman olma durumu5. خصام [خِصَام]Anlamı: düşman olma durumu6. خصومة [خُصُومَة]Anlamı: düşman olma durumu7. خلاف [خِلَاف]Anlamı: düşman olma durumu8. خلفة [خِلْفَة]Anlamı: düşman olma durumu9. صراع [صِرَاع]Anlamı: düşman olma durumu10. مخاصمة [مُخَاصَمَة]Anlamı: düşman olma durumu11. منازعة [مُنَازَعَة]Anlamı: düşman olma durumu12. نزاع [نِزَاع]Anlamı: düşman olma durumu -
48 hasım
1. خصم [خَصْم]Anlamı: düşman, yağı2. خصيم [خَصِيم]Anlamı: düşman, yağı3. عدو [عَدُوّ]Anlamı: düşman, yağı4. غريم [غَرِيم]Anlamı: düşman, yağı5. قتل [قِتْل]Anlamı: düşman, yağı6. مخاصم [مُخَاصِم]Anlamı: düşman, yağı7. ند [نِدّ]Anlamı: düşman, yağı -
49 akın
1. إطباق [إِطْباق]2. ازدحام [اِزْدِحام]Anlamı: kalabalaık ve çok izdiham3. انقضاض [اِنْقِضاض]4. غارة [غارَة]5. غزو [غَزْو] -
50 akıncı
1. محارب [مُحَارِب]2. مغير [مُغِير]3. مقاتل [مُقَاتِل] -
51 dayanmak
вы́держать вы́стоять держа́ться опере́ться ссыла́ться устоя́ть* * *-e1) опира́ться на кого-что, тж. перен.2) прислоня́тьсяapaca dayanmak — прислони́ться к де́реву
3) противостоя́ть, ока́зывать сопротивле́ниеdüşman hücuma dayanamadı — проти́вник не смог вы́держать ата́ку
4) терпе́ть, выноси́ть, выде́рживатьdayanmak acıya — терпе́ть боль
ihtiyar ameliyata dayanamaz — стари́к не смо́жет перенести́ опера́цию
5) осно́вываться на чём; опира́ться на чтоonun bilgisi sağlam bir temele dayanır — его́ зна́ния бази́руются на хоро́шей осно́ве
6) налега́ть, нава́ливаться на чтоarabaya arkadan dayanmak — подта́лкивать пово́зку сза́ди
7) подступа́ть, подходи́тьdüşman orduları şehrin kapılarına dayandı — а́рмия проти́вника подступи́ла к воро́там го́рода
kış kapıya dayandı — зима́ на поро́ге
8) ускоря́ть, развива́ть ско́ростьşoför gaza dayandı — шофёр нажа́л на газ
9) хвата́ть, быть доста́точнымbu kış kömürümüz dayandı — в э́ту зи́му дров у нас хвати́ло
10) разг. свали́ться на кого-чтоbu iş sonunda bize dayanacak — э́то де́ло в коне́чном счёте сва́лится на нас
-
52 dost
1.1) другcan dostu — серде́чный друг
kara gün dostu — ве́рный / пре́данный друг; друг в беде́
kırk yıllık dost — ста́рый / да́вний друг
2) покло́нник (кого-чего-л.)çocuk dostu — друг дете́й
kitap dostı — книголю́б
sanat dostu — покло́нник иску́сства
3) разг. любо́вник, любо́вница2.дру́жественный, дру́жеский; дружелю́бныйiki dost devlet — два дру́жественных госуда́рства
••dost ağlatır, düşman güldürür — посл. друг говори́т го́рькую пра́вду, враг льстит
dost başa, düşman ayağa bakar — посл. друг смо́трит в лицо́, враг - на́ ноги
dost kara günde belli olur — посл. друг познаётся в беде́
dost acı söyler — посл. друг говори́т го́рькую пра́вду
- dostlar alışverişte görsün diyedostun attığı taş baş yarmaz — посл. ка́мень, бро́шенный дру́гом, го́лову не проло́мит
- dostlar başından ırak!
- dost edinmek
- dost kazığı
- dost olmak
- dost tutmak -
53 geçmek
I vi1) gehen (-e in)bir şey aklından \geçmek ( fig) etwas durch den Kopf gehenbir şeyin yanından \geçmek an etw vorbeigehentünelden \geçmek durch den Tunnel gehen; ( taşıtla) durch den Tunnel fahren2) treten (-e in), schreiten (-e zu)eyleme \geçmek in Aktion treten, zur Tat schreitenilişkiye \geçmek in Verbindung treten, Kontakt aufnehmenoylamaya \geçmek zur Abstimmung schreiten3) ( intikal etmek) übergehenbabadan oğula \geçmek vom Vater auf den Sohn übergehendevlet eline \geçmek in die Hände des Staates übergehendüşman hücuma geçiyor der Feind geht zum Angriff überdüşman(ın) tarafına \geçmek zum Feind überlaufen, ins feindliche Lager überwechselnrenkler birbirinin içine geçiyor die Farben gehen ineinander überuçak inişe geçti die Maschine setzt zur Landung an5) ( sözü edilmek) erwähnt werden, fallenadı geçti/geçmedi sein Name wurde erwähnt/nicht erwähnt, sein Name ist gefallen/nicht gefallenadın listede geçmiyor dein Name ist in der Liste nicht aufgeführt6) ( bir yere gidip oturmak) einnehmen (-e)yerlerinize geçiniz! nehmt eure Plätze ein!7) ( tarihe) eingehen (-e in)adı tarihe \geçmek in die Geschichte eingehen8) ( geçerli olmak) gültig seinbu para artık geçmiyor diese Währung ist nicht mehr gültigmodası \geçmek aus der Mode kommen9) ( iyi, hadisesiz \geçmek) verlaufenkendinden \geçmek ( bayılmak) in Ohnmacht fallen; ( coşkuya kapılmak) außer sich geraten, (ganz) aus dem Häuschen geraten; ( uyuya kalmak) einnickenüç gün geçti drei Tage sind vergangenvakit nasıl geçiyor wie die Zeit vergeht12) başından \geçmek erlebenyol gölün yanından geçer der Weg führt an einem See vorbeiyol ormanın içinden geçer der Weg führt durch den Waldsansürden/sınırdan \geçmek die Zensur/Grenze passierenII vt1) überholen2) ( sınavı) bestehensınavı 'orta' ile \geçmek die Prüfung mit 'befriedigend' bestehen3) ( köprüyü) überquerensokağı geçerken beim Überqueren der Straße -
54 dost
",-tu 1. friend; comrade, confidant, intimate. 2. friendly. 3. lover; mistress. - acı söyler./- sözü acıdır. proverb A friend will tell you about your faults in order to help you. -lar alışverişte görsün (diye) for the sake of appearances, in order to appear busy. -lar başına. colloq. May the same befall all my friends. - başa, düşman ayağa bakar. proverb People who don´t know you judge you by your appearance. -lar başından ırak! colloq. May such a thing never happen to my friends. - düşman everybody. -a düşmana karşı 1. in order to save face. 2. in front of everybody; in the eyes of everybody. - edinmek 1. to make friends. 2. /ı/ to make friends with. 3. to take a lover or a mistress. -/akraba ile ye, iç, alışveriş etme. proverb Don´t mix business with friendship. - kara günde belli olur. proverb When you are in trouble you find out who your friends are. - kazığı colloq. 1. being cheated by a friend. 2. cheating a friend. - olmak to become friends. -lar şehit, biz gazi. colloq. Let them run the risk; we´ll take the credit. - tutmak 1. to make friends. 2. to take a mistress or a lover." -
55 -ca
(безударный), образует от именных основ1) (ударный), прилагательные, характеризующиеся ослаблением или усилением признака, названного исходной основой2) прилагательные со значением "свойственный тому, что названо исходной основой"kahramanca — геройский, героический
3) наречия со значением "так, как свойственно тому, что названо исходной основой"4) имена, обозначающие название языка народа, названного исходной основой -
56 adetçe
чи́сленно, в коли́чественном отноше́нииdüşman adetçe üstündü — проти́вник чи́сленно превосходи́л
-
57 akıllı
рассуди́тельный смышлёный* * *1.у́мный, [благо]разу́мный2.yarım akıllı — слабоу́мный
у́мно, разу́мноakıllı davranmak — де́йствовать разу́мно, поступа́ть по-у́мному
••akıllı düşününceye kadar deli oğlunu everir — посл. поку́да у́мный разду́мывает, дура́к своего́ сы́на же́нит
akıllı bildiğini söylemez, deli söylediğini bilmez — посл. у́мный не говори́т того́, что зна́ет, дура́к не зна́ет, что говори́т
akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır — посл. у́мный враг лу́чше глу́пого дру́га
-
58 amansız
-
59 basmak
дави́ть нажима́ть напеча́тать отпеча́тывать* * *-e1) наступа́ть, ступа́ть на чтоayak uçlarına basmak — ступа́ть на цы́почках
çimenlere basma! — по газо́нам не ходи́ть!
2) наступа́тьkaranlık bastı — наступи́ла темнота́, наступи́ли су́мерки
sıcaklar bastı — наступи́ли жа́ркие дни
uyku bastı — сон одоле́л
3) -e, -i дави́ть, нажима́ть; прижима́тьmühür basmak — приложи́ть печа́ть
zile basmak — нажа́ть на звоно́к, позвони́ть
4) полигр. печа́тать, издава́тьkitap basmak — печа́тать кни́гу
5) топта́тьayakla basmak — топта́ть, выта́птывать
6) -i напада́ть, соверши́ть налётev(i) basmak — огра́бить дом
ordu düşman kampını bastı — а́рмия напа́ла на вра́жеский ла́герь
7) -i накры́ть / заста́ть на ме́сте преступле́ния; произвести́ обла́ву8) -e исполня́ться ( о возрасте)çocuk yedisine bastı — ребёнку испо́лнилось семь лет
9) арго смота́тьсяbas! — прова́ливай!, мота́й отсю́да!
••- bastığı yeri bilmemek -
60 dedikodu
спле́тни, пересу́ды; слу́хиdedikodu yüzünden birbirine düşman oldular — из-за спле́тен они́ ста́ли врага́ми
dedikodu etmek / yapmak — спле́тничать, суда́чить; злосло́вить
См. также в других словарях:
duşman — DUŞMÁN, Ă, duşmani, e, s.m. şi f., adj. 1. (Persoană) care are o atitudine ostilă, răuvoitoare faţă de ceva sau de cineva, care urăşte ceva sau pe cineva; vrăjmaş. 2. Inamic (1) (în război). [acc. şi: (reg.) dúşman] – Din tc. düşman. Trimis de… … Dicționar Român
düşman — is., Far. duşmān 1) Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım, dost karşıtı Ben ki dans salonlarına, barlara düşman bir adamımdır. S. F. Abasıyanık 2) Birbirleriyle savaşan devletler ve bu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşman (veya düşmanı) kesilmek — düşman olmak, düşman gibi görmek Şu dakika yalnız bu memleketin değil, bütün insanlığın düşmanı kesilmişti. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşman başına — durumun kötü olduğunu göstermek için kullanılan bir söz Hele ihtiyarlıkta yatağa düşmek, düşman başına. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
dúšman — a m (ȗ) zastar. sovražnik, zlasti Turek: bojevati se z dušmani / aziatski, turški dušmani … Slovar slovenskega knjižnega jezika
düşman ağzı — is. 1) Düşmanın uydurduğu söz 2) Bir durumu kötü gösteren söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşman çatlatmak — iyi durum ve başarılarla düşmanı kıskandırmak veya kızdırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşman olmak — kin beslemeye başlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşman düşmana gazel (veya Yasin) okumaz — düşmandan ancak kötülük beklenir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez — aralarında ufak tefek dargınlıklar olsa bile eski dostlar birbirlerine düşman olmazlar, yeni kazanılan dostlarla arada henüz sıkı bir bağ oluşmadığı için bu durum söz konusu değildir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
borç vermekle, düşman vurmakla — yok edilir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük