-
1 üslup
-
2 üslup
-
3 gotik
gotik <-ği, -ki> Gotik f; gotisch;gotik üslup (oder üslubu) gotische(r) Stil;gotik harfler Fraktur f, gotische Schrift -
4 ağız
\ağız ağıza konuşmak unter vier Augen sprechenağzı kulaklarına varmak ( fam) von einem Ohr zum anderen strahlenağzından çıkmak ( söz) entfahrenağzından kaçırmak ausplaudern, sich verplappernağzını tutmak den Mund halten; ( sır vermemek) dichthaltenbirinin ağzını aramak [o yoklamak] jdn aushorchenbirinin ağzını burnunu dağıtmak jdm die Fresse polierenbirinin ağzını sulandırmak ( fam) jdm den Mund wässrig machenbirinin ağzını tıkamak ( fam) jdm das Maul stopfen\ağızlara sakız oldu sein Name war in aller Mundeelden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund lebenilk \ağızda paranın yarısını ödedi beim ersten Mal zahlte er die Hälfte des Geldesuçurumun ağzında am Rande des Abgrundes -
5 bakımından
1) hinsichtlich, im Hinblick aufçalışma şartları \bakımından hinsichtlich der Arbeitsbedingungensağlık \bakımından in gesundheitlicher Hinsichtyaşı \bakımından im Hinblick auf sein Alter, hinsichtlich seines Alters2) anazot/fosfat \bakımından zengin reich an Stickstoffen/Phosphaten3) karakter \bakımından charakterlichsayı \bakımından zahlenmäßigüslup \bakımından stilistischyaş \bakımından altersmäßig -
6 hava
hava [xava] s\hava almak (açık \havada gezmek) frische Luft schnappen; ( umduğunu bulamamak) leer ausgehen; (içine \hava almak) Luft durchlassenlastiğe \hava basmak einen Reifen aufblasen\havadan sudan konuşmak ( fam) ins Blaue hineinreden\havaya uçurmak in die Luft sprengen\havanın gözü yaşlı es sieht nach Regen ausbugün \hava güzel es ist heute schönes Wetter3) Klima nt\hava değiştirmek das Klima ändernburanın \havası sert das Klima hier ist rauaçık \havada unter freiem Himmel6) (dans \havası) Melodie f\havası olmak Flair habenkadın güzel değil, ama \havası var die Frau ist nicht schön, aber sie hat Flairodanın öyle lüks bir \havası var( dır) ki, ... das Zimmer hat ein solches Flair von Luxus, dass...\havayı bozmak die Stimmung verderben\havasını bulmak in Stimmung kommenbu sözlerin sonu \hava! ( fam) das ist nur leeres Gerede! -
7 tumturaklı
-
8 üslubu
См. также в других словарях:
üslup — is., bu, Ar. uslūb 1) Anlatma, oluş, deyiş veya yapış biçimi, tarz Akşam içinde en büyük üstatların eserleri kadar mükemmel ve muhteşem olan tabiat bize bir eda ve üslup dersi verir. A. Ş. Hisar 2) Bir sanatçıya, bir çağa veya bir ülkeye özgü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
süslü üslup — is., bu, ed. Türlü edebî sanatlarla süslenmiş üslup … Çağatay Osmanlı Sözlük
yalın üslup — is., bu, ed. Uzatmalardan, parlak hayalî buluşlardan, süslü benzetmelerden, istiarelerden uzak üslup … Çağatay Osmanlı Sözlük
postmodernizm — is., ed., Fr. postmodernisme 1) XIX. yüzyıl sonu ile XX. yüzyıl başlarındaki modernist arayışın canlılığını kaybetmesinden sonra ortaya çıkan çeşitli üslup ve yönelişlerin adı 2) mim. Günümüz mimarisinde işlevsel olmayı bir tarafa bırakıp değişik … Çağatay Osmanlı Sözlük
tarz — is., Ar. ṭarz 1) Özel oluş veya davranış biçimi, üslup, stil, janr Şimdi beni meraka düşürmek suretiyle yine aynı zevki başka tarzda çıkarmakla meşgul... R. H. Karay 2) Bir kimse için özel anlatım biçimi Bu tarzda konuşmak doğru olmaz. S. F.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
σουλούπι — το, Ν εξωτερική εμφάνιση, παρουσιαστικό. [ΕΤΥΜΟΛ. < τουρκ. ŭslup] … Dictionary of Greek
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
anlatım bilimi — is., db. Üslup yöntemlerini ve türlerini inceleyen edebî araştırma ve dil bilimi dalı, stilistik … Çağatay Osmanlı Sözlük
biçem — is., ed. Üslup Bu küçük köy evini, nasıl bana benzeyen bir biçemde döşedim! N. Meriç … Çağatay Osmanlı Sözlük
deyiş — is. 1) Deme, söyleme işi Peki deyişleri de akılları yattığı için değil, korkuları ağır bastığı için oldu. T. Buğra 2) Söyleme biçimi, anlatım biçimi, üslup 3) Bir kimsenin bir konuyla ilgili anlattıkları, ifade 4) ed. Halk şiiri, halk türküsü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
duru — sf. 1) Bulanıklığı olmayan, temiz, berrak Duru su. 2) Pürüzsüz (ten) Bu, duru beyaz tenli ve kıpkızıl dudaklı bir körpe Rus kızıydı. Y. K. Karaosmanoğlu 3) mec. Arınmış, karışık olmayan (dil, üslup) … Çağatay Osmanlı Sözlük