-
1 Hergang
Hergang <-(e) s, -gänge> ['he:ɐ-] molan bitenler pl, olup bitenler pl;den \Hergang schildern olan [o olup] bitenleri anlatmak -
2 Lebensgefahr
kein pl hayati tehlike, ölüm tehlikesi;in \Lebensgefahr schweben ölüp ölüp dirilmek;außer \Lebensgefahr sein ölümden kurtulmak -
3 tausend
inv bin;\tausend Dank pek çok teşekkürler;\tausend Tode sterben ölüp ölüp dirilmek; s. a. achttausend -
4 Tod
Tod <-(e) s, -e> [to:t] mölüm, vefat;eines natürlichen \Todes sterben eceliyle ölmek;jdn zum \Tode verurteilen birini ölüme mahkûm etmek;etw mit dem \Tod bezahlen bir şeyi canıyla ödemek;sich zu \Tode schämen/langweilen ( fam) utancından/can sıkıntısından ölmek;mit dem \Tod ringen ölümle boğuşmak, can çekişmek;jdn zu \Tode erschrecken ( fam) birinin ödünü koparmak [o patlatmak];du holst dir noch den \Tod ( fam) hastalanıp öleceksin;jdn auf den \Tod nicht leiden können ( fam) birini ölesiye çekememek;tausend \Tode sterben ölüp ölüp dirilmek;vom \Tode erwachen hortlamak -
5 gehen
gehen ['ɡeːə n] <ging, gegangen, sn>1. v/i gitmek; (weggehen) ayrılmak; (funktionieren) işlemek, çalışmak; Ware sat(ıl)mak; (dauern) sürmek;zu Fuß gehen yürümek;einkaufen (schwimmen) gehen alışverişe (yüzmeye) gitmek;an die Arbeit gehen işe girişmek;gehen wir! gidelim!;gehen in (A) (passen) -e uymak, -e sığmak;gehen nach (urteilen) -e göre hareket etmek;das geht zu weit bu kadarı fazla (oluyor);BAHN über München gehen Münih üzerinden gitmek;das Gedicht geht so: … şiir şöyle: …;die Fenster gehen nach Westen pencereler batıya bakıyor;in die Industrie (Universität) gehen endüstriye (üniversiteye) geçmek;in die Politik gehen politikaya/siyasete atılmak;sich gehen lassen kendine hakim olamamak; kendini koyuvermek; boşvermek;vor sich gehen gerçekleşmek; olup bitmek;wenn es nach ihr ginge ona kalsa(ydı);wie gehen die Geschäfte? işler nasıl (gidiyor)?2. v/unp: wie geht es dir (Ihnen)? nasılsın(ız)?;es geht mir gut iyiyim;es geht şöyle böyle; (es ist möglich) olur;das geht nicht olmaz;es geht nichts über … …-in üstüne hiçbir şey yok;worum geht es? sorun/konu nedir?;es sich (D) gut gehen lassen keyfine bakmak -
6 Geschehen
Geschehen [ɡə'ʃeːən] n <-s; o pl> olaylar pl, olup bitenler pl -
7 laufen
laufen <läuft, lief, gelaufen, sn>1. v/i koşmak; (zu Fuß gehen) yürümek (a ÖKON); (fließen) akmak; TECH (funktionieren) işlemek, çalışmak; Film gösterilmek, oynamak; fig yolunda olmak; fam (verlaufen) olmak, olup bitmek; ÖKON, JUR (gültig sein) geçerli olmak;der Mietvertrag läuft 5 Jahre auf jemandes Namen laufen kira sözleşmesi 5 yıl süreyle b-nin adına geçerli;jemanden laufen lassen b-ni serbest bırakmak; straffrei cezasız salıvermek;fam meine Nase läuft burnum akıyor;wie ist es gelaufen? nasıl oldu?;da läuft nichts! bir şey olduğu yok!2. v/t Straße yürümek;sich (D) Blasen laufen <h> -in ayakları yürümekten su toplamak -
8 zerrinnen
-
9 zutragen
zutragen <unreg, -ge-, h>1. v/t jemandem etwas zutragen b-ne bşi (gizlice) bildirmek2. v/r: sich zutragen olmak, olup bitmek -
10 Adventskalender
küçük perhiz takvimi, küçük perhizde çocuklar için hazırlanan 24 günlük resimli ve pencereli ve her penceresinin arkasında küçük bir armağan saklı olup çocukların her gün bir pencere açtıkları takvim -
11 Adventskranz
küçük perhiz çelenki, üstünde 4 mum olup küçük perhizde her pazar günü bir mumun yakıldığı çelenk -
12 ankommen
an|kommenbist du gut angekommen? sağ salim vardın mı?2) ( bei Bewerbungen) alınmak3) ( Anklang finden) tutulmak;bei jdm \ankommen ( fam) biri tarafından tutulmak;er kommt bei seinen Schülern gut an öğrencileri tarafından [o arasında] çok tutuluyorjdm mit etw \ankommen birine bir şeyle gelmek, bir şeyi birinin başına sarmak;komm bloß nicht wieder damit an! ( fam) yine [o gene] başlama ona!5) ( sich durchsetzen)gegen jdn \ankommen biriyle başa çıkmak1) ( wichtig sein) önemli olmak;es kommt mir nicht darauf an benim için önemli değil;es kommt d(a) rauf an, dass... önemli olan şey,...es kommt d(a) rauf an duruma bağlı;es kommt d(a) rauf an, ob...... olup olmamasına bağlıdır3) ( riskieren)es auf etw \ankommen lassen ( fam) riske girmek;es d(a) rauf \ankommen lassen işi oluruna bırakmak;lass es nicht d(a) rauf \ankommen! işi oluruna bırakma!;es auf einen Prozess \ankommen lassen mahkemelik olmak -
13 ausbaldowern
aus|baldowernvt ( fam)etw \ausbaldowern bir şeyi gözetlemek [o kolaçan etmek];\ausbaldowern, ob...... olup olmadığını gözetlemek [o kolaçan etmek] -
14 dahingestellt
dahingestellt [-'---] adj\dahingestellt sein/bleiben kesin olmamak;etw \dahingestellt sein lassen bir şeyi bir tarafa bırakmak [o koymak];es bleibt \dahingestellt, ob das der Wahrheit entspricht bunun doğru olup olmadığı kesin değildir;lassen wir es \dahingestellt ( sein), ob er es wirklich getan hat onu gerçekten yapıp yapmadığını bir tarafa bırakalım -
15 fragen
fragen ['fra:gən]jdn nach dem Weg \fragen birisine yolu sormak;um Erlaubnis/Rat \fragen izin/öğüt istemek;sie warf mir einen \fragenden Blick zu bana sorarcasına bir göz attı;ohne viel zu \fragen fazla soru sormadan [o sormaksızın];\fragen kostet nichts soru sormak bedava;da fragst du mich zu viel ( fam) ( das weiß ich auch nicht) bunu ben de bilmiyorum, bu soruna cevap veremem;jdm Löcher in den Bauch \fragen birini soru yağmuruna tutmak;sein Typ ist sehr gefragt tipi çok rağbet görüyorII vrsich \fragen;ich frage mich, wie er das gemeint hat bununla ne demek istediğini düşünüyorum;es fragt sich, ob das richtig ist bunun doğru olup olmadığı şüpheli -
16 herausstellen
heraus|stellenI vt1) ( nach draußen stellen) dışarı(ya) çıkarmak2) ( hervorheben) ortaya koymakII vrsich \herausstellen ( sich erweisen) ortaya çıkmak, belli olmak, anlaşılmak;es hat sich als falsch/richtig ausgestellt, dass...... doğru/yanlış çıktı [o olduğu anlaşıldı];in der Verhandlung hat sich seine Unschuld herausgestellt duruşmada masum olduğu ortaya çıktı;es wird sich herausstellen, ob du Recht hast haklı olup olmadığın ortaya çıkacaktır -
17 je
je [je:]I adv1) ( jemals)wer hätte das \je gedacht! bu hiç kimsenin aklına gelir miydi!;es ist schlimmer denn \je eskisinden daha beter;seit eh und \je kalubeladan beri, bildik [o bildim] bileli2) ( jeweils) -er, -ar, -şer, -şar;ich gebe euch \je zwei/drei/vier/sechs/neunzig Stück size ikişer/üçer/dörder/altışar/doksanar tane veriyorum, her birinize iki/üç/dört/altı/doksan tane veriyorum;es können \je zwei Personen eintreten her defasında iki kişi girilebilir, ikişer ikişer girilebilir;\je beteiligter Student katılan her öğrenci başına\je Kopf/Person/Stück adam/kişi/tane başına;\je zur Hälfte yarı yarıyaer wird vernünftiger, \je älter er wird yaşlandıkça uslanıyor;\je nachdem, ob er Zeit hat... zamanı [o vakti] olup olmamasına göre...;\je nach Größe boya göre;willst du mitgehen? — \je nachdem ( fam) ( vielleicht) gelecek misin? — belki; ( das hängt noch davon ab) gelecek misin? — duruma bağlı;wir entscheiden uns \je nachdem, ob es uns gefällt hoşumuza gidip gitmemesine göre karar vereceğizIV interj;oh \je! ne yazık!, vah vah! -
18 ob
ob [ɔp] konj1) ( im indirekten Fragesatz) acaba;sie fragt, \ob Monika zu Hause ist acaba Monika evde mi, diye soruyor, Monika'nın evde olup olmadığını soruyor;\ob er wohl kommen wird? gelecek mi acaba?2) ( vergleichend)als \ob sanki;als \ob nichts geschehen wäre sanki bir şey olmamış gibi, hiçbir şey olmamış gibi3) (egal \ob) ister;\ob arm, \ob reich ister fakir, ister zengin;\ob du es glaubst oder nicht, ... ister inan, ister inanma,...;\ob wir wollen oder nicht istesek de istemesek de4) ( verstärkend)und \ob! hem de nasıl! -
19 Ölsardine
zeytinyağlı sardalye;sitzen wie die \Ölsardinen ( fig) sardalye gibi istif olup oturmak -
20 Reigen
- 1
- 2
См. также в других словарях:
ölüp ölüp dirilmek — çok sıkıntı, acı çekmek veya çok ağır hastalık geçirmek Çünkü çiçek kokusu. Proust un tıknefes nöbetlerinde ölüp ölüp dirilmesine yol açarmış. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
olup olacağı — hepsi bu kadar anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
züğürt olup düşünmektense uyuz olup kaşınmak yeğdir — uyuz olup kaşınmak insanı çok rahatsız eder ama züğürtlükten dolayı ne yapacağını düşünmek daha çok rahatsız eder anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
olan (veya olup) biten — meydana gelen olaylar, ortaya çıkan durum veya oluşan her şey Kilisede olup bitenleri, papazın söylediklerini nihayetine kadar anlattı. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaynana pamuk ipliği olup raftan düşse gelinin başını yarar — kaynana ne kadar yumuşak huylu, ne kadar iyi davranışlı olursa olsun, her hâli gelini rahatsız eder anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kırkından sonra at olup da kuyruk mu sallayacak — vakti geçmiş, artık işe yaramayacak durumda anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
malum değil — olup olmayacağı kesinlikle bilinmeyen konular için kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
toprağa düşmek — ölüp gömülmek Bu sabah hesap ettim, küçüğüm toprağa düşeli tam yetmiş üç gece olmuş. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
MACERA — Olup geçen şey. Baştan geçen hadise … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İBN-İ UYEYNE — (Hi: 107 198) Ebu Muhammed Süfyan bin Uyeyne, ikinci derecede tâbiinden olup aslen Kufeli olduğu hâlde Mekke i Mükerreme de kalmıştır. Hadisde, tefsirde ve bilhassa Hadis i Şerifleri tefsir etmede derin âlim olup yedi bin Hadis i Şerif… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
olmak — nsz, ur 1) Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu. S. F. Abasıyanık 2) Gerçekleşmek veya yapılmak 3) Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından… … Çağatay Osmanlı Sözlük