Перевод: с турецкого на все языки

со всех языков на турецкий

dûn

  • 61 sabah

    sabah Morgen m; morgens; Morgen-;
    sabah akşam jederzeit, ständig;
    sabah sabah früh morgens;
    sabah saat sekizde früh um acht;
    sabaha doğru (oder karşı) gegen Morgen;
    sabahı bulmak (oder etmek) nicht durchschlafen;
    sabahın köründe in aller Herrgottsfrühe;
    bu sabah heute Morgen;
    dün sabah gestern Morgen;
    yarın sabah morgen früh;
    sabahlar hayrolsun guten Morgen!

    Türkçe-Almanca sözlük > sabah

  • 62 ya

    ya1 [jaː] int oh, nein …!;
    verstärkend ya Rabbi, ya Allah! mein Gott!;
    ya medet (zu) Hilfe!;
    yürü ya mübarek vorwärts, Menschenskind ( oder zum Donnerwetter!); a2
    ya2 konj oder; und …!?;
    ya da oder;
    ya …, ya entweder … oder …;
    Beispiele siz karnınızı doyurdunuz, ya ben ne yapayım? Sie haben sich satt gegessen, und ich, was soll ich tun?;
    ya ben aldanıyorum, ya sen entweder irre ich mich oder du
    ya3 adv denn (in Fragesätzen); ja; stimmt; doch; ja schon; wirklich?; so?!, was?!;
    ya kardeşim nerede? wo ist denn mein Bruder?;
    hava bugün çok güzel! – ya, hakikaten öyle heute ist das Wetter sehr schön! Stimmt, es ist wirklich so;
    ya demek artık çalışacaksın … so, du willst also endlich arbeiten …;
    dün getirdim ya! ich hab’s doch gestern gebracht!;
    böyle söylenir mi? Söylenir ya! sagt man so? Ja, so sagt man!

    Türkçe-Almanca sözlük > ya

  • 63 geceki

    ночно́й; вече́рний

    dün geceki oturumda — на вчера́шнем вече́рнем заседа́нии, вчера́ на вече́рнем заседа́нии

    Büyük Türk-Rus Sözlük > geceki

  • 64 görüşülmek

    1) быть предме́том бесе́ды (совеща́ния, обсужде́ния); обсужда́ться

    - ı görüşülmek üzere sunmak или -ı görüşülmek üzere vermek — вы́нести на обсужде́ние (рассмотре́ние) что

    bu mesele görüşülürken или bu soru görüşülürken — при обсужде́нии э́того вопро́са

    dün Seçim Kanunu Tasarısı görüşüldü — вчера́ был обсуждён прое́кт зако́на о вы́борах

    2) с ile обсужда́ть что с кем

    Büyük Türk-Rus Sözlük > görüşülmek

  • 65 sabah

    а
    1.
    у́тро

    sabaha doğru — под у́тро

    2.
    у́тром

    bu sabah — сего́дня у́тром

    dün sabah — вчера́ у́тром

    Büyük Türk-Rus Sözlük > sabah

  • 66 sâdır

    а
    1) выходя́щий, исходя́щий
    2) случа́ющийся, происходя́щий

    sâdır olmak — а) выходи́ть, исходи́ть; быть обнаро́дованным, быть и́зданным (о декрете); б) случа́ться, происходи́ть, проистека́ть

    dün bu hususta bir emir sâdır olmuştur — вчера́ по э́тому по́воду был и́здан прика́з

    Büyük Türk-Rus Sözlük > sâdır

  • 67 yahu

    а межд.
    1) эй, ты!; послу́шай!; да… же!; ведь же!; что ли

    yahu neredesin? — эй, где ты?

    2) усил. ну, ну и что, как, го́споди!

    yahu dün niçin gelmedin? — го́споди, почему́ же ты вчера́ не пришёл?

    3) усил. же (при просьбе и т. п.)

    yapmayın yahu! — не де́лайте же!

    yahu bu da geçer — погов. неприя́тности прохо́дят, а рубцы́ на се́рдце остаю́тся

    Büyük Türk-Rus Sözlük > yahu

  • 68 zararsız

    1) безвре́дный

    zararsız(bir) hale getirmek — обезвре́живать

    bombayı zararsız hale getirmek — обезвре́дить бо́мбу

    2) недурно́й, сно́сный

    dün akşamki filim zararsızdı — вчера́шний вече́рний фильм был непло́х

    Büyük Türk-Rus Sözlük > zararsız

  • 69 akşam

    I s Abend m
    \akşam oluyor es wird Abend
    \akşama doğru gegen Abend
    aynı günün \akşamı am selben Abend
    bir \akşam eines Abends
    bu/dün/yarın \akşam heute/gestern/morgen Abend
    o \akşam an dem [o jenem] Abend
    iyi \akşamlar! guten Abend!
    II adj abendlich
    \akşam vakti [o saati] zu abendlicher Stunde

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > akşam

  • 70 anmak

    vt
    1) gedenken; ( hatırlamak) sich erinnern (an)
    ölüleri \anmak der Toten gedenken
    dün akşam sizi andık gestern Abend haben wir an Sie gedacht
    2) erwähnen
    3) ( adlandırmak) nennen, bezeichnen ( diye als)

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > anmak

  • 71 aşılanmak

    çocukları dün aşılandı die Kinder wurden gestern geimpft

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > aşılanmak

  • 72 aşılatmak

    çocukları dün aşılattık wir haben die Kinder gestern impfen lassen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > aşılatmak

  • 73 baş

    baş s
    1) ( kafa) Kopf m; ( ser) Haupt m
    \baş döndürücü Schwindel erregend
    \baş göstermek sich zeigen; ( ortaya çıkmak) auftreten
    birini \baş göz etmek ( fam) jdn unter die Haube bringen
    \baş kaldırmak sich auflehnen (-e gegen), revoltieren (-e gegen); ( isyan etmek) rebellieren (-e gegen)
    \başım dönüyor mir ist schwindelig
    birinin \başına bir hâl gelmek jdm stößt etw zu
    bir şeyden \başını alamamak sich vor etw nicht retten können
    birinin \başını bağlamak ( fam) jdn unter die Haube bringen
    \başını sokacak bir yeri olmak ( fig) o ( fam) ein Dach über dem Kopf haben
    \başını taştan taşa çarpmak ( fig) (etw) bitter bereuen
    işi \başından aşkın olmak ( fig) o ( fam) bis über beide Ohren in Arbeit stecken
    2) ( topluluğu yöneten kimse) Oberhaupt m
    bir devletin \başı der Oberhaupt eines Staates
    3) ( başlangıç) Anfang m, Beginn m
    \başından beri/itibaren von Anfang an
    \başından sonuna kadar von Anfang bis Ende
    \baştan von Anfang an
    \baştan \başa von Anfang bis Ende
    gelecek haftanın \başında Anfang nächster Woche
    mayıs \başında Anfang Mai
    yılın \başında am Anfang des Jahres
    4) anat (meme \başşı) Warze f
    5) naut Bug m
    geminin \başı bocaya/orsaya kaçıyor der Bug des Schiffes dreht nach Lee/Luv
    6) (\başbakan) Präsident(in) m(f); (\başhekim) Chef m; (\başmakale) Leit-; (\başmüfettiş) Ober-; (\başsavcı) Ober-, General-; (\başrol) Haupt-
    7) ( unpers)
    bir şeye \baş almak für etw Zeit finden
    bir kimseyle/şeyle \baş edebilmek ( fam) mit jdm/etw fertig werden
    bir kimseyle/şeyle \başa çıkmak mit jdm/etw fertig werden
    \başı belaya girmek ( fam) in Teufels Küche kommen
    \başı dara düşmek in Not geraten
    \başımla beraber! ( seve seve) gern(e) !; ( memnuniyetle) mit Vergnügen!
    \başın sağ olsun! mein aufrichtiges Beileid!
    birinin \başına binmek [o çıkmak] ( fig) o ( fam), jdm aufs Dach steigen
    birinin \başına bir şey gelmek jdm etw passieren
    birinin \başını belaya sokmak ( fam) jdn in Teufels Küche bringen
    dün \başıma bir şey geldi gestern ist mir etw passiert

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > baş

  • 74 bir

    bir
    I s
    1) Eins f
    \bir olmak sich zusammentun, sich verbünden
    2) iki/üç/dört günde \bir jeden zweiten/dritten/vierten Tag
    II adj
    1) \bir araba eine Fuhre; ( fig) ( pek çok) eine Menge
    \bir ayağı çukurda olmak ( fig) o ( fam) mit einem Bein im Grab stehen
    \bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek ( fam) lügen, dass sich die Balken biegen
    \bir çırpıda ( fam) auf einen Hieb, auf Anhieb, im Handumdrehen
    \bir el \bir eli yıkar, iki el \bir yüzü yıkar ( prov) eine Hand wäscht die andere
    \bir elmanın yarısı o, yarısı bu ( fig) o ( fam) sich gleichen wie ein Ei dem anderen
    \bir gecelik für eine Nacht
    \bir musibet bin nasihatten yeğdir ( prov) durch Schaden wird man klug
    \bir taşla iki kuş vurmak ( fig) o ( fam) zwei Fliegen mit einer Klappe schlagen
    o benim \bir tanem sie [o er] ist mein Ein und Alles
    2) \bir şey etwas
    \bir şey değil! nichts zu danken!, keine Ursache!, macht nichts!
    \bir şey söylemeden ohne etwas zu sagen
    bu bambaşka \bir şey das ist etwas ganz anderes
    3) \bir akşam/gün/sabah eines Abends/Tages/Morgens
    günün \birinde eines Tages
    saat \bir es ist ein Uhr
    4) \bir yanda(n) ..., \bir yanda(n) ... einerseits..., andererseits...
    \bir yanda(n) merak ediyorum, \bir yanda(n) korkuyorum einerseits bin ich neugierig, andererseits habe ich Angst davor
    5) ( herhangi) irgend
    \bir yerde irgendwo
    dün çantamı \bir yere koydum gestern habe ich meine Tasche irgendwohin gestellt
    1) ( yalnız, ancak) nur
    \bir deri bir kemik olmak ( fam) nur Haut und Knochen sein
    bunu \bir sen yapabilirsin nur du kannst das tun
    2) ( fam) mal
    kafanı \bir işletsene! denk doch mal scharf nach!
    3) einmal
    \bir daha ( bir kez daha) noch einmal; ( olumsuz cümlede) nicht mehr
    \bir varmış, \bir yokmuş lit ( masallarda) es war einmal, es war keinmal
    \bir yağmur yağdı, \bir güneş açtı einmal regnete es, einmal schien die Sonne
    burada ( sakın) \bir daha görünmeyin! lassen Sie sich hier (bloß) nicht mehr blicken!
    4) \bir aşağı \bir yukarı gezinmek/gitmek auf und ab schlendern/gehen
    \bir zamanlar einstmals
    yerle \bir etmek dem Erdboden gleichmachen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > bir

  • 75 bombok

    (sl) beschissen
    dün \bomboktum gestern ging es mir beschissen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > bombok

  • 76 boran

    boran s
    geo Gewitter nt
    \boran olmak gewittern
    \boran yaklaşmakta das Gewitter ist im Anzug
    dün \boran oldu gestern hat es gewittert
    yazın sık sık \boran olur im Sommer gibt es öfters Gewitter

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > boran

  • 77 bulunmak

    vi
    çantası dün bulundu seine Tasche wurde gestern gefunden
    2) sich befinden, anwesend sein
    çaresiz bir durumda \bulunmak sich in einer ausweglosen Lage befinden
    orada bulunan herkes alle, die dort sind
    3) gözlemde \bulunmak Beobachtungen anstellen
    vaatte \bulunmak ein Versprechen geben

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > bulunmak

  • 78 çaldırmak

    vt
    2) dün bisikletini çaldırdı gestern wurde ihm sein Fahrrad gestohlen
    3) orkestraya klasik müzik çaldırdı er ließ das Orchestra klassische Musik spielen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > çaldırmak

  • 79 çalınmak

    dün bisikletim çalındı gestern wurde mein Fahrrad gestohlen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > çalınmak

  • 80 daha

    1) noch; ( şimdiye kadar) bis jetzt
    \daha da kötüsü schlimmer noch
    \daha erken es ist noch früh
    \daha neler var? was gibt es noch?
    \daha sürecek mi? dauert es noch lange?
    bir hafta/saat \daha noch eine Woche/Stunde, eine weitere Woche/Stunde
    2) als
    göründüğünden \daha gençtir er ist jünger als er aussieht
    3) \daha az weniger
    \daha çok mehr
    \daha fazla noch mehr
    \daha doğrusu richtiger ist, genauer gesagt, beziehungsweise
    \daha erken/geç früher/später
    \daha erken olmaz früher geht's nicht
    \daha güzel schöner
    \daha iyi besser
    bugün \daha (da) iyiyim heute geht es mir (noch) besser
    4) erst
    \daha dün kendisiyle konuştum erst gestern sprach ich mit ihm
    5) ( bundan başka) außerdem; ( bunun dışında) darüber hinaus
    \daha düşünmek weiter überlegen
    6) sekiz bir \daha dokuz eder acht und eins macht neun

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > daha

См. также в других словарях:

  • dun — dun·al; dun·bar·ton·shire; dun·can; dun·ci·cal; dun·ci·fy; dun; dun·das·ite; dun·dathu; dun·dee; dun·der·funk; dun·der·head; dun·der·head·ed; dun·der·pate; dun·drear·ies; dun·edin; dun·ga·ree; dun·ga run·ga; dun·ge·ness; dun·ka·doo; dun·ker;… …   English syllables

  • DUN — Cette page d’homonymie répertorie les différents sujets et articles partageant un même nom. {{{image}}}   Sigles d une seule lettre   Sigles de deux lettres > Sigles de trois lettres …   Wikipédia en Français

  • dun — duñ interj. bum, du: Klausau – tik duñ, duñ, duñ dundina į duris Rdm. Girdi ragana su geležiniais klupsčiais stuk stuk stuk, dun dun dun TDrIV223(Kb). Dun dun duñ ratai kieman įdundėjo Š. Dun dun, dun dun [patrankos] dieną ir naktį, kad net… …   Dictionary of the Lithuanian Language

  • Dun —    , DUN HIM    When it comes to the origin of the word dun, most dictionaries play it safe and mark it obscure. They are wise because etymologists have disagreed for years over which of two plausible theories is the right one. According to some… …   Dictionary of eponyms

  • Dun —    DUN, a parish, in the county of Forfar, 4 miles (N. W. by W.) from Montrose; containing 581 inhabitants. This place by some antiquaries is supposed to have derived its name from the family of Dun, who were its ancient proprietors, and by… …   A Topographical dictionary of Scotland

  • Dun — Dun, a. [AS. dunn, of Celtic origin; cf. W. dwn, Ir. & Gael. donn.] Of a dark color; of a color partaking of a brown and black; of a dull brown color; swarthy. [1913 Webster] Summer s dun cloud comes thundering up. Pierpont. [1913 Webster] Chill… …   The Collaborative International Dictionary of English

  • dun — 〈Adj.; nddt.〉 = duhn * * * dun <Adj.> [aus dem Niederd. < mniederd. dun, urspr. = geschwollen] (landsch.): betrunken: d. sein. * * * Dün   der, bewaldeter Muschelkalkhöhenzug im Eichsfeld, Nordwestthüringen, östlich von Heilbad… …   Universal-Lexikon

  • Dun — Saltar a navegación, búsqueda No debe confundirse con Dün. Dun País …   Wikipedia Español

  • dunđer — dùnđer (dùnđerin) m DEFINICIJA reg. graditelj, istovremeno drvodjelja, tesar i zidar; cimerman ONOMASTIKA pr. (prema zanimanju): Dùnđer (Slavonski Brod, Banovina, Primorje, Slavonija), Dùnđerović (Dunđérović) (Đakovo, Crikvenica), Dùnger (Dvor,… …   Hrvatski jezični portal

  • Dun — Dun, n. 1. One who duns; a dunner. [1913 Webster] To be pulled by the sleeve by some rascally dun. Arbuthnot. [1913 Webster] 2. An urgent request or demand of payment; as, he sent his debtor a dun. [1913 Webster] …   The Collaborative International Dictionary of English

  • dun — [dʌn] verb dunned PTandPPX dunning PRESPARTX [transitive] informal old fashioned to demand payment of an unpaid debt: • The IRS dunned the corporation for $6.3 million in back tax and penalties …   Financial and business terms

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»