-
101 sekiz
I s Acht f\sekiz bir daha dokuz eder acht und eins macht neunbugün aralığın \sekizi heute ist der achte DezemberII adj1) acht\sekiz aralıkta am achten Dezember2) ( saati bildirirken) -
102 uyku
uyku sohne pl Schlaf m\uyku çekmek ausgiebig schlafen\uyku tutmamak nicht einschlafen können\uykusunu almak (sich) ausschlafen\uykuya dalmak einschlafen, in Schlaf fallen [o versinken]\uykuya yatmak sich zum Schlafen hinlegenbu düşünce benim \uykumu kaçırdı dieser Gedanke raubte mir den Schlafbütün gece gözüme \uyku girmedi ( fig) ich habe die ganze Nacht kein Auge zugetanderin bir \uykuya dalmak in tiefen Schlaf fallengözüne \uyku girmemek kein Auge zutun -
103 bei
1) ( räumlich)in Unna \bei Dortmund Dortmund yakınındaki Unna'da;die Schlacht \bei Leipzig Leipzig civarındaki muharebe;dicht \bei der Fabrik fabrikanın hemen yanında;ich war \bei meinem Onkel ( Bruder der Mutter) dayımın yanındaydım; ( Bruder des Vaters) amcamın yanındaydım;ich saß \bei ihm (onun) yanında oturdum;\bei Tisch sofrada;\beim Bäcker ekmekçide2) ( für Firmen) -de;sie arbeitet \bei der Bahn demir yollarında çalışıyor;ein Konto \bei der Bank haben bankada bir hesabı olmak3) ( für Wohnbereich)wir sind \bei Susanne zum Abendessen eingeladen biz Suzanne'ye akşam yemeğine davetliyiz;er wohnt \bei seinen Eltern anne ve babasının yanında oturuyor;\bei jdm zu Hause sein birinin evinde olmak, birinin yanında kalmak;\bei mir zu Hause benim evimde4) ( zeitlich)\bei den schweren Regenfällen şiddetli yağışlar sırasında;\bei Tag gündüzün;\bei Nacht gece(leyin);\bei beginn der Vorstellung gösterinin [o programın] başında5) ( an sich tragend)hast du etwas Geld \bei dir? yanında biraz para var mı?;ich habe kein Geld \bei mir yanımda hiç para yok6) ( während)\bei der Arbeit işte;\beim Arbeiten sah er... çalışırken [o iş başında]...i gördü;\bei Nacht geceleyin;Vorsicht \beim Aussteigen! inerken dikkat ediniz!;\bei Gelegenheit fırsat düşünce;\beim Lesen des Artikels makaleyi okurken;\bei näherer Betrachtung yakından bakıldığında, daha yakından bakınca7) ( falls)\bei Nebel siste;„\bei Feuer Scheibe einschlagen“ “yangın halinde camı kırınız”8) ( sonstiger Gebrauch)\bei guter Gesundheit sein sağlığı [o sıhhati] yerinde olmak;\bei reiflicher Überlegung iyice düşünüp taşındıktan sonra;\bei zwanzig Grad unter null sıfırın altında yirmi derecede;\bei offenem Fenster schlafen pencere açık olarak uyumak;\bei aller Vorsicht bütün dikkatine karşın;es geht \beim besten Willen nicht! bütün iyi niyetime rağmen olamaz!;\bei Gott! vallahi!;\bei seinen Fähigkeiten onun yetenekleriyle -
104 durch
durch [dʊrç]I präp1) ( örtlich) -den;\durch eine Straße gehen bir sokaktan geçmek;\durch das Fenster schauen pencereden bakmak2) ( mittels) ile;\durch Zufall kazara, tesadüfen3) ( infolge von) -den (dolayı), yüzünden;\durch das viele Rauchen çok sigara içmekten;\durch den Unfall wurde der gesamte Verkehr lahmgelegt kazadan dolayı bütün trafik felce uğradı4) ( zeitlich) boyunca;die ganze Nacht \durch bütün gece boyunca\durch drei teilen üçe bölmek6) ( Agens) ile, -yle;das Fahrzeug wird \durch Motoren getrieben taşıt motor gücüyle hareket ederes ist schon drei Uhr \durch saat üçü geçti bile;der Zug ist gerade \durch tren şu anda geçti;das Fleisch ist \durch et pişmiş;ich hab das Buch \durch kitabı bitirdim;die Sohle ist \durch (ayakkabının) tabanı delindi;\durch und \durch tamamen, her bakımdan, sapına kadar; ( bis ins Innerste) iliğine kadar, iliklerine kadar;ich bin \durch und \durch nass iliğime kadar ıslandım -
105 einteilen
ein|teilenvteine Torte in gleich große Stücke \einteilen bir pastayı eşit büyüklükteki parçalara bölmek;Pflanzen in Gattungen/Arten \einteilen bitkileri cinslere/türlere ayırmak;Pflanzen nach Gattungen/Arten \einteilen bitkileri cinslerine/türlerine göre ayırmak2) ( für Aufgabe) vermek (zu -e);er wurde zum Nachtdienst eingeteilt gece nöbetine verildi -
106 halb
halb [halp]I adj1) yarım, yarı;eine \halbe Stunde yarım saat;eine \halbe Note mus ikilik;ein \halber Ton yarım ses;zum \halben Preis yarı fiyatına;\halb Hamburg Hamburg'un yarısı;nichts H\halbes und nichts Ganzes ( fam) ne hesaba gelmek, ne de kantara;keine \halben Sachen machen ( fam) yarım yamalak iş yapmamak;\halb und \halb yarı yarıya;mit jdm \halbe-\halbe machen ( fam) biriyle yarı yarıya bölüşmek2) ( Zeitansage) buçuk;es ist \halb drei saat iki buçuk;es ist \halb eins saat yarım;um \halb drei iki buçukta;es ist zehn ( Minuten) vor \halb drei iki buçuğa on (dakika) var;es ist zehn ( Minuten) nach \halb drei iki buçuğu on (dakika) geçiyor;II adv;nur \halb zuhören pek dinlememek;\halb öffnen aralamak;das Zimmer ist \halb so groß/so teuer wie das andere bu odanın büyüklüğü/fiyatı ötekinin yarısı;das ist \halb so schlimm bu pek o kadar kötü değil;sie ist \halb taub bir kulağı duymaz, ağır işitirsich \halb totlachen gülmekten katılmak -
107 Unterkunft
barınak, kalacak yer;\Unterkunft und Verpflegung yedirip içirme ve barındırma;hast du eine \Unterkunft für die Nacht gefunden? bu gece kalacak bir yer buldun mu? -
108 بوم
بُوم1. kukumavAnlamı: baykuşgillerden, avrupa, asya ve kuzay afrika'da yaşayan bir kuş2. baykuşAnlamı: yırtıcı gece kuşların genel adı -
109 بومة
بُومَة1. kukumavAnlamı: baykuşgillerden, avrupa, asya ve kuzay afrika'da yaşayan bir kuş2. baykuşAnlamı: yırtıcı gece kuşların genel adı -
110 overnight
geceleyin, gece; aniden, bir anda -
111 past
geçmis, geçmiste kalan; geçen; bitmis, sona ermis; eski, sabik; geçmis, -den sonra, geçe; ötesinde, uzaginda; -siz, -siz, geçmis zaman, geçmis; bir kimsenin geçmisi, geçmis; geçmis zaman -
112 felek
1. firmament, heavens. 2. the universe. 3. fate, destiny. 4. see felenk. -ten bir gün/gece çalmak to have a very enjoyable day/evening. -in çemberinden geçmiş (someone) who has been through the mill, who has had his ups and downs in life. -ten kâm almak to have a very good time. -e küsmek to be downhearted, be sick at heart. -in sillesine uğramak/-in sillesini yemek to suffer the blows of misfortune. - yâr olursa if all goes well. -
113 gün
"1. day. 2. daytime, day. 3. sun. 4. daylight, sunlight. 5. day, time. 6. day, days, time, times, period. 7. happy days, better times, days of happiness. 8. special day, feast day. 9. a woman´s at-home day. 10. date (a given point of time). -lerce for days. -ün adamı 1. man of the hour, man of the day. 2. a man for all seasons. - ağarmak for day to dawn, for dawn to break. - ağarması daybreak, dawn. - almak /dan/ 1. to get an appointment (from). 2. to have passed (a certain age) by (a specified number of days). - atlamamak not to miss out a day. - batması sunset, sundown. -ün birinde 1. one day, some day. 2. once, at one time in the past. -lerden bir gün once upon a time. - bugün. colloq. Now is the time. - doğmadan neler doğar. proverb A lot can happen between now and then. - doğmak 1. for the sun to rise, for day to dawn. 2. /a/ (for someone) to have an unexpected opportunity or stroke of fortune. -ünü doldurmak 1. to complete a period of time. 2. fin. to fall due, mature. - durumu astr. solstice. -leri gece olmak /ın/ to fall on evil days, meet with misfortune. -ü geçmek /ın/ (for a woman´s period) to be late. - gibi açık/aşikâr altogether clear, very clear, manifest. - görmek to see happy days. -ünü görmek 1. to come to a bad end; to suffer for one´s errors. 2. /ın/ to see (one´s grown-up offspring) living a happy life. 3. to menstruate, have one´s period. - görmemek to know nothing but unhappiness. - görmez 1. (place) which doesn´t get any sunlight, sunless. 2. (someone) who never gets out in the sun. - görmüş 1. (someone) who has seen better days. 2. experienced. -ünü görürsün! I´ll show you!/You´ll get what´s coming to you!/You´ll get your just deserts! - göstermek /a/ to make (someone) live happily. -ünü göstermek /a/ to show, punish (used as a threat). -den güne/- günden from day to day, gradually. -ü gününe 1. day by day. 2. to the very day. -ünü gün etmek to be really enjoying oneself, be having a real good time, be having a hell of a good time. -ü gününe uymamak to be capricious, be fickle. - ışığına çıkmak to come to light; to become clear. - kavuşmak/inmek for the sun to set/go down, for night to fall. - koymak /a/ to put aside a day, assign some time (for). - ola harman ola. colloq. One day its time will come. -leri sayılı olmak to be near death. -ünü/-lerini saymak to be waiting for death. - sürmek to live prosperously. - tutulmak for the sun to be eclipsed. - tutulması astr. solar eclipse. - tün eşitliği astr. equinox. - yapmak (for women) to be at home to guests. -ü yetmek 1. (for something) to fall due, be due. 2. (for one´s last hour) to be at hand. 3. (for a woman) to fill up her term of pregnancy. " -
114 ilerlemek
"1. to go forward, move ahead, advance. 2. to progress, improve, advance. 3. to increase, grow; to advance, progress. 4. to be well into (a period of time): Gece bir hayli ilerlediğinde şarkı söylemeye başladı. When the night was well advanced he began to sing. 5. (for time) to pass, get on: Vakit ilerliyor. Time´s getting on. 6. (for a timepiece) to gain time. 7. (for a disease) to get progressively worse; to spread. " -
115 accoster
-
116 éveillé
1 uyanık [uja'nɯk]◊La douleur m'a tenue éveillée toute la nuit. — Ağrıdan bütün gece uyanık kaldım.
2 vif uyanık [uja'nɯk] -
117 éveillée
1 uyanık [uja'nɯk]◊La douleur m'a tenue éveillée toute la nuit. — Ağrıdan bütün gece uyanık kaldım.
2 vif uyanık [uja'nɯk] -
118 près
1 distance yakın [ja'kɯn]◊C'est tout près. — Çok yakın.
2 à peu près aşağı yukarı◊Il est à peu près minuit. — Aşağı yukarı gece yarısı olmuştur.
-
119 s'habiller
v pr1 tous les jours giyinmek◊Je m'habille en sortant de la douche. — Duştan çıkınca giyinirim.
2 d'une certaine façon özel bir biçimde giyinmek3 pour une soirée resmî giyinmek◊Il faut s'habiller pour cette soirée. — Bu gece için resmî giyinmeli.
-
120 sortir
Iv i1 dehors çıkmak◊Il ne sort pas quand il pleut. — Yağmur yağdığında sokağa çıkmaz.
2 d'un lieu -den çıkmak3 se distraire eğlenmek üzere çıkmak4 changer d'état çıkma5 mettre sur le marché çıkmak, yayınlanmak◊Son dernier livre est sorti. — Son kitabı yayınlandı.
6 d'une école bitirmek7 glisser -den çıkmak◊La voiture est sortie de la route. — Araba yoldan çıktı.
IIv t1 un animal çıkarmak◊sortir le chien — köpeği çıkarmak, gezdirmek
2 un objet çıkarmak3 une nouveauté gösterime sunmak
См. также в других словарях:
bir gecelik — sf., ği 1) Bir gece için, bir geceye ait 2) Bir gece içinde olup biten … Çağatay Osmanlı Sözlük
gece işi, körler işi — gece yapılan işin verimli olamayacağını anlatan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
gece — is. 1) Güneş battıktan gün ağarıncaya kadar geçen süre, tün, şeb, gündüz karşıtı Kel Hasan kumpanyası o gece bir komedi dram oynuyordu. O. C. Kaygılı 2) Bu süre içindeki karanlık 3) Eğlence, anma vb. amaçlarla geceleyin düzenlenen toplantı Bütün… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçe — 1. is., hlk. Karşılıklı iki yandan her biri, yaka Suyun öteki geçesi. 2. zf. Herhangi bir saat başını geçerek, geçerken Gece yarısını iki saat geçe, misafirler dağıldılar. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
gece kuşu — is., mec. 1) Geceleri gezmeyi seven kimse 2) Geceleri uyuyamayan kimse 3) Geceleri para karşılığı erkeklerle ilişki kuran kadın Bekâr arkadaşlardan birisi gece kuşlarından gözüne kestirdiği bir tazeyi otele davet etti. B. R. Eyuboğlu 4) hlk.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gece yatısı — is. Geceyi bir yerde konuk olarak geçirme Artık Ruhsar la gelir, gece yatısına kalırız. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
gece gündüz dememek — 1) vaktin uygun olup olmadığına bakmamak, vakit seçmemek 2) bir işi sürekli olarak, ara vermeksizin yapmak Bu müddet zarfında miralay bey gece demiyor, gündüz demiyor, ha babam ha çalışıyordu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir karıyla bir koca, dırdır eder her gece — sıkıntı veya yalnızlık yüzünden iki dost bile birbiriyle dalaşır, anlamsız konuşur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
gece körlüğü — is., tıp Beslenmede A vitamini yetersizliğinden ortaya çıkan bir hastalık belirtisi, tavukkarası … Çağatay Osmanlı Sözlük
gece yayı — is., gök b. Güneşin gök küresinde bir gün boyunca çizdiği çemberin ufuk altında kalan parçası … Çağatay Osmanlı Sözlük