Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

bir+daha

  • 21 чтобы

    союз
    1) için; diye, ki

    я торопи́лся, что́бы успе́ть на по́езд — trene yetişmek için acele ediyordum

    ты что́-нибудь почита́й, что́бы вре́мя не пропа́ло да́ром — vakit boş geçmesin diye oku bir şey

    мы присе́ли, что́бы немно́го отдохну́ть — oturduk ki biraz dinlenelim, biraz dinlenmek için / üzere oturduk

    2) ki

    я ему́ сказа́л, что́бы он позвони́л в час — ona dedim ki saat birde telefon etsin

    хо́чешь, что́бы он прие́хал? — ister misin gelsin?

    пиши́ так, что́бы ка́ждому бы́ло поня́тно — öyle yaz ki herkes anlayabilsin

    он не насто́лько глуп, что́бы не поня́ть э́того — bunu anlamayacak kadar aptal değildir

    мы не так бога́ты, что́бы покупа́ть дешёвые ве́щи — usuz eşya alacak kadar zengin değiliz

    он предложи́л, что́бы э́ту рабо́ту вы́полнили за неде́лю — bu işin bir haftada yapılmasını önerdi

    не прохо́дит дня, что́бы не поступа́ли жа́лобы — gün geçmiyor ki şikayet (- ler) gelmesin

    сомни́тельно, что́бы он оста́лся дово́лен — memnun kalacağı şüphelidir

    3) в соч., частица

    чтоб я бо́льше тебя́ не ви́дел! — seni bir daha gözüm görmesin!

    чтоб я тебя́ ещё хоть раз взял на охо́ту! — bir daha seni ava getirirsem iki olsun!

    Русско-турецкий словарь > чтобы

  • 22 mehr

    1. indef pron daha; fazla; çok;
    mehr als -den (daha)
    2. adj mehr und mehr (oder immer mehr) Leute gittikçe daha çok insan;
    noch mehr daha (da) fazla
    3. adv es ist kein … mehr da … kalmadı;
    nie mehr bir daha asla;
    um so mehr (als) (-diği için) daha da çok;
    ich kann nicht mehr warten artık/daha bekleyemem;
    immer mehr gittikçe, gitgide;
    nicht mehr artık değil ( oder yok)

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > mehr

  • 23 melden

    melden ['mɛldən]
    I vt
    1) ( berichten) haber vermek (-e); ( mitteilen) bildirmek, haber vermek;
    jdm etw \melden birine bir şeyi bildirmek;
    du hast hier( bei) überhaupt nichts zu \melden ( fam) burada senin hiç sözün geçmez
    2) ( anzeigen) ihbar etmek, bildirmek;
    etw bei der Polizei \melden bir şeyi polise ihbar etmek
    3) ( ankündigen) bildirmek;
    wen darf ich \melden? kimin geldiğini bildireyim?
    II vr
    sich \melden
    1) (an\melden) kaydını yaptırmak, kendini kaydettirmek [o yazdırmak]
    2) ( sich zur Verfügung stellen) hazır olduğunu bildirmek; ( auf eine Anzeige) cevap vermek ( auf -e)
    3) ( das Wort erbitten) söz istemek; ( in der Schule) söz istemek;
    melde dich mal wieder ( bei mir) ara beni yine, görüşelim;
    er hat sich nie wieder ( bei uns) gemeldet (bizi) bir daha hiç arayıp sormadı, ondan bir daha ses seda çıkmadı
    5) ( am Telefon) cevap vermek;
    es meldet sich niemand kimse cevap vermiyor

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > melden

  • 24 refaire

    Dictionnaire Français-Turc > refaire

  • 25 revivre

    I
    v t
    1 vivre de nouveau yeniden, bir daha yaşamak

    Je ne veux pas revivre cela. — Bunu bir daha yaşamak istemiyorum.

    2 penser yeniden yaşamak
    II
    v i
    1 canlanmak

    Elle revit depuis qu'elle est ici. — Buraya geldiğinden beri bayan canlandı.

    a yaşatmak
    b hatırlatmak, anımsatmak

    faire revivre le passé — geçmişi hatırlatmak, anımsatmak

    Dictionnaire Français-Turc > revivre

  • 26 unterbleiben

    unterbleiben*
    irr vi sein ( nicht geschehen) olmamak; ( aufhören) durmak; ( sich nicht wiederholen) tekrarlanmamak, bir daha olmamak, bir daha yapılmamak;
    das wäre besser unterblieben bu olmasaydı [o yapılmasaydı] daha iyi olurdu

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > unterbleiben

  • 27 ja

    ja [ja:] adv
    1) ( zustimmend) evet, öyledir;
    zu etw dat \ja sagen bir şeye evet demek;
    ich glaube \ja öyle sanıyorum;
    wenn \ja, dann... öyleyse, o zaman...;
    ach \ja evet, öyle;
    aber \ja ama öyle;
    \ja doch! öyle işte!;
    zu allem \ja und amen sagen ( fam) her şeye amenna demek
    2) ( fragend) öyle mi?;
    du bist also einverstanden, \ja? razısın demek, öyle mi?
    3) ( doch)
    da kommt er \ja geliyor işte
    4) ( aber) ama;
    das ist \ja fürchterlich bu feci bir şey ama;
    es ist \ja noch früh daha erken ama
    5) ( bloß)
    komm \ja pünktlich! aman vaktinde gel!;
    lass dich \ja nicht mehr hier sehen ( fam) buralarda sakın bir daha görünme

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > ja

  • 28 переигрывать

    несов.; сов. - переигра́ть
    1) ( играть повторно) bir daha / tekrar çalmak (вальс и т. п.); bir daha / tekrar oynamak (матч, партию)
    2) разг. ( об артисте) abartılı oynamak

    Русско-турецкий словарь > переигрывать

  • 29 подниматься

    несов.; сов. - подня́ться
    1) ( перемещаться вверх) çıkmak; kalkmak

    подня́ться на аэроста́те на высоту́ пятна́дцати киломе́тров — balonla on beş kilometreye çıkmak

    ме́дленно поднима́ться по ступе́нькам — basamakları ağır ağır çıkmak

    поднима́ться по ле́стнице на пя́тый эта́ж — merdivenden beşinci kata çıkmak

    поднима́ться на ли́фте — asansörle çıkmak

    поднима́ться на́ гору — dağa çıkmak

    подня́ться на борт (су́дна / корабля́) — gemiye çıkmak

    подня́ться на трибу́ну / на ка́федру — kürsüye çıkmak

    за́навес поднима́лся пять раз — perde beş kere inip kalktı

    бро́ви у него́ подняли́сь — kaşları yukarı kalktı

    он упа́л, но тут же подня́лся́ — düştü ama derhal ayağa kalktı

    больно́й ско́ро подни́мется — разг. hasta yakında kalkacak

    3) перен. (восстанавливаться, возрождаться) kalkınmak

    се́льское хозя́йство поднима́лось — tarım kalkınıyordu

    разори́вшись, он так бо́льше и не подня́лся — battı, bir daha da kalkınamadı

    подня́ться из руи́н — harabeler içinden kalkıp yükselmek

    4) ( вставать с места) (ayağa) kalkmak

    поднима́ться с посте́ли — yataktan kalkmak

    навстре́чу мне подняли́сь дво́е — iki adam ayağa kalkıp bana doğru yürüdü

    5) (о птице, самолёте и т. п.) havalanmak, kalkmak
    6) (переходить к каким-л. действиям) kalkmak

    подня́ться в ата́ку — hücuma kalkmak

    7) ( восставать) (ayağa) kalkmak, başkaldırmak
    8) (появляться, возникать, начинаться) çıkmak; kopmak

    подня́лся́ ве́тер — rüzgar çıktı / aldı

    подняла́сь бу́ря — fırtına çıktı / koptu

    подняла́сь пыль — toz kalktı

    подня́лся́ шум — gürültü koptu

    стена́ подняла́сь ещё на метр — duvar bir metre daha yükseldi

    подня́ться в обще́ственном мне́нии — перен. halkın / kamuoyunun gözünde itibarı artmak

    э́тот спортсме́н не суме́л подня́ться вы́ше седьмо́го ме́ста — перен. bu atlet yedincilikten yukarı çıkamadı

    10) ( о тесте) kabarmak
    11) (увеличиваться, повышаться) yükselmek

    у больно́го подняла́сь температу́ра — hastanın ateşi yükseldi

    у неё подняло́сь давле́ние — kadının tansiyonu yükseldi / çıktı

    це́ны поднима́ли́сь — fiyatlar yükseliyordu

    12) тк. несов. (о дороге и т. п.) tırmanmak, yokuş yukarı gitmek
    13) тк. несов. (возвышаться над чем-л.) (üzerinde) yükselmek
    ••

    у меня́ рука́ не поднима́ется уби́ть больно́е живо́тное — hasta hayvanı öldürmeye elim varmıyor

    Русско-турецкий словарь > подниматься

  • 30 again

    adv. tekrar, yine, gene, yeniden, bir daha, ayrıca, üstelik
    * * *
    tekrar
    * * *
    [ə'ɡen]
    (once more or another time: He never saw her again; He hit the child again and again; Don't do that again!; He has been abroad but he is home again now.) tekrar, yine, bir daha

    English-Turkish dictionary > again

  • 31 nevermore

    adv. bir daha asla, asla
    * * *
    asla
    * * *
    adverb (never again.) bir daha asla

    English-Turkish dictionary > nevermore

  • 32 redonner

    v t
    1 rendre geri vermek
    2 donner encore bir daha vermek

    Redonne-lui à boire. — Bir daha su ver.

    Dictionnaire Français-Turc > redonner

  • 33 acht

    acht [axt] adj
    1. inv sekiz;
    es ist gleich \acht ( Uhr) neredeyse saat sekiz;
    alle \acht Tage (her) sekiz günde bir, haftada bir;
    \acht und eins ist/macht/gibt neun sekiz bir daha dokuz eder;
    um \acht ( Uhr) (saat) sekizde;
    gegen \acht ( Uhr) (saat) sekize doğru;
    er kommt gegen \acht sekize doğru gelir;
    \acht Jahre alt sekiz yaşında;
    mit \acht ( Jahren) sekiz yaşındayken;
    zu je \acht sekizerden;
    zu \acht sekizi (birden);
    wir sind zu \acht sekiziz, sekiz kişiyiz;
    vor \acht Tagen sekiz gün önce, bir hafta önce;
    heute in \acht Tagen sekiz gün sonra bugün, bir hafta sonra bugün
    2. Acht 2. 1.

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > acht

  • 34 leicht

    leicht [laıçt]
    I adj
    1) ( an Gewicht) hafif;
    \leicht gekleidet sein hafif giyinmiş olmak;
    \leichte Kost hafif gıda;
    etw \leichten Herzens tun bir şeyi gönül ferahlığı ile yapmak
    2) ( unkompliziert) basit; ( einfach) kolay;
    etw mit \leichter Hand erledigen bir şeyi kolaylıkla yapmak;
    nichts \leichter als das! bundan kolay ne var ki!
    3) ( schwach) hafif;
    ein \leichter Regen hafif bir yağış
    II adv
    1) ( schnell) çabuk; ( einfach) kolay;
    er ist \leicht beleidigt o kolay gücenir;
    \leicht zerbrechlich kolay kırılır;
    \leicht zu bedienen kullanışlı, pratik;
    sich dat etw zu \leicht machen bir şeyin kolayına bakmak [o kaçmak];
    das passiert mir so \leicht nicht wieder bu kolay kolay benim başıma bir daha gelmez;
    so \leicht kriegt ihr mich nicht beni öyle kolay kolay yakalayamazsınız;
    \leichter gesagt als getan dile kolay
    2) ( gering) hafif;
    \leicht gesalzen hafif tuzlu;
    \leicht erkältet hafiften soğuk kapmış

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > leicht

  • 35 mal

    mal [ma:l] adv
    1) math kere, çarpı;
    zwei \mal zwei ist vier iki kere [o çarpı] iki dört eder
    2) ( fam) ( ein Mal) bir;
    noch \mal bir daha;
    erst \mal ilk kez;
    denk doch \mal scharf nach! kafanı bir işletsene!
    3) ( fam) ( früher)
    warst du schon \mal hier? buraya hiç geldin mi?
    4) ( fam) ( irgendwann)
    besuchen Sie mich doch \mal! beni bir ziyaret edin!
    5) ( fam) ( verstärkend)
    sag \mal, stimmt das? söylesene, doğru mu bu?;
    er hat sie nicht \mal besucht onu bir kere olsun ziyaret etmedi;
    komm \mal her! gelsene buraya!;
    zeig \mal! göstersene!, göster bakayım!

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > mal

  • 36 sehen

    sehen <sieht, sah, gesehen> ['ze:ən]
    I vt görmek; ( betrachten) bakmak; ( bemerken) görmek;
    wir \sehen uns morgen yarın görüşürüz;
    ich sehe das anders ben bunu başka türlü görüyorum;
    sich bei jdm \sehen lassen ( fam) birine görünmek, birine uğramak;
    lass dich ja nicht mehr hier \sehen ( fam) buralarda sakın bir daha görünme;
    kann ich mich so \sehen lassen? milletin karşısına böyle çıkabilir miyim?;
    so ge\sehen hast du natürlich Recht böyle bakıldığında tabii [o elbette] hakkın var;
    die Gefahr kommen \sehen tehlikeyi önceden görmek;
    ich kann so etwas ( überhaupt) nicht \sehen ( ertragen) böyle bir şeyi görmeye (hiç) gelemem;
    etw nicht mehr \sehen können ( fam) ( satthaben) bir şeyi görmekten bıkmak;
    hat man so was schon ge\sehen! ( fam) şimdiye kadar böyle bir şey görülmüş mü!
    II vi görmek; ( blicken) bakmak ( auf -e);
    gut/schlecht \sehen iyi/kötü görmek;
    du musst \sehen, dass du fertig wirst ( fam) bitirmeye bakmalısın;
    sie sieht sehr auf Äußerlichkeiten formalitelere çok bakar [o önem verir];
    nach jdm \sehen birine bakmak;
    wir kennen uns vom S\sehen birbirimizi görmüşlüğümüz var;
    sieh mal! bir baksana!;
    mal \sehen, ob das stimmt ( fam) bakalım bu doğru mu;
    du wirst schon \sehen ( fam) görürsün ne olacağını;
    siehe oben yukarıya bakınız;
    lass mal \sehen, was du da hast elindekini göster bakalım;
    siehste! ( fam) gördün mü!

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > sehen

  • 37 reprendre

    I
    v t
    1 avoir de nouveau yeniden ele almak
    reprendre de qqch bir şeyden yeniden almak

    J'ai repris du gâteau. — Pastadan bir daha aldım.

    2 faire de nouveau bir şeyi yeniden yapmak
    3 corriger eleştirmek
    4 modifier değiştirmek
    II
    v i
    1 yeniden başlamak

    La réunion reprend à 14h. — Toplantı saat 14'te başlıyor.

    Les affaires reprennent. — İşler düzeliyor.

    3 parler yeniden konuşmak

    Je reprends, où en étais-je ? — Baştan alıyorum, nerede kalmıştım ?

    Dictionnaire Français-Turc > reprendre

  • 38 следующий

    на сле́дующий день — ertesi gün

    на сле́дующее у́тро он уе́хал — ertesi sabah gitti

    2) gelecek, önümüzdeki; (bir) sonraki

    перевести́ кого-л. в сле́дующий класс — bir üst sınıfa geçirmek

    сле́дующее поколе́ние — bir sonraki kuşak

    е́дем на сле́дующей неде́ле — gelecek hafta gidiyoruz

    в сле́дующий раз — bir daha sefere, gelecek sefer

    3) şu, aşağıdaki

    текст сле́дующего содержа́ния — aşağıdaki / şu mealdeki metin

    4) (сле́дующее) → сущ., с şu, şunlar

    в газе́те бы́ло опублико́вано сле́дующее — gazetede aşağıdaki hususları yayımlanmıştır

    Русско-турецкий словарь > следующий

  • 39 suite

    n f
    1 prolongement devam [de'vam]
    2 série birbirini izleme
    à la suite ardından
    3 sonuç [so'nuʧ]
    donner suite à qqch olumlu yanıt vermek

    Ils n'ont pas donné suite à ma demande. — Başvuruma olumlu yanıt vermediler.

    5 escorte maiyet [maːi'jet]

    Il a trouvé un emploi à la suite de sa formation. — Mesleki eğitiminden sonra iş buldu.

    7 de suite ardarda
    8 par la suite sonra

    Je ne l'ai plus revu par la suite. — Onu sonra bir daha görmedim.

    9 faire suite à qqch sonra gelmek, oluşmak

    Cette décision fait suite à une enquête. — Bu karar bir soruşturmadan sonra alındı.

    Dictionnaire Français-Turc > suite

  • 40 видеть

    görmek,
    tanık olmak
    * * *
    1) тк. несов. görmek, çekmek ( испытывать); tanık olmak

    он пло́хо ви́дит — gözleri bozuktur / iyi görmez

    он пло́хо ви́дит на оди́н глаз — bir gözü az görür

    я его́ где-то ви́дел — onu bir yerden gözüm ısırıyor

    мо́жет, я тебя́ бо́льше не уви́жу — belki bir daha göremem seni

    ви́деть его́ не хочу́! — gözüm görmesin!

    ви́дел бы ты его́ сейча́с! — onu şimdi görme!

    го́род ви́дел во́йны и наше́ствия — şehir savaş ve istilalar görmüştü

    3) тк. несов. (принимать за кого-л.) görmek

    ви́деть в ком-л. ли́чного врага́ — birini kişisel düşman görmek

    ••

    как ви́дите — вводн. сл. gördüğünüz gibi

    поживём - увидим! — bakalım, yaşayan görür!

    уви́деть свет (о книге и т. п.)вводн. сл. gün ışığına çıkmak

    Русско-турецкий словарь > видеть

См. также в других словарях:

  • bir daha — zf. 1) İkinci kez 2) Yine 3) Asla Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bir daha mı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir daha mı — hiçbir zaman Bir daha mı, tövbeler tövbesi! …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • al sana bir ... daha — yeni bir aksilik olduğunda bezginlik bildirmek için işte anlamında söylenen bir söz Al sana bir bela daha! …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eşek bile bir düştüğü yere bir daha düşmez — aptal kişi bile başına gelen felaketten ders alır, o felakete yol açan şeylerden kendisini korur anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • daha — əd. 1. Sifətlərdən əvvəl gələrək çoxaltma dərəcəsi əmələ gətirir. Daha yaxşı. Daha bərk. Daha sağlam. // Zərflərlə birlikdə işləndikdə müqayisə dərəcəsi düzəltməyə xidmət edir. Əvvəlkindən daha bərk yağır. Bu il yay keçən ilkindən daha isti keçir …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • bir — say. 1. 1 rəqəmi ilə işarə olunan sayın adı, miqdar saylarının ilk vahidi. Üçdən bir çıxmaq. Beşin üstünə bir gəlmək. // Miqdarca tək. Bir cilddən ibarət kitab. 2. Zərf mənasında. Bir yerdə, birgə, birlikdə. Çörəyi bir yedik. 3. Sif. mənasında.… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • daha — zf. 1) Şimdiye kadar, henüz Daha kimse gelmemiş. Daha bir saat olmadı. 2) Var olana, elde bulunana ek olarak, olana katarak Bir kızım daha olsaydı, adını Meliha koyardım. P. Safa 3) Kendisinden sonra üçüncü kişi iyelik eki alan bir sıfatla… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır — bir kötünün, yalnızca yakın çevresine değil daha geniş çevrelere de zararı dokunur anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir şeyler, bir şeyler — daha fazla açıklamamak, kısa kesmek gerektiğinde söylenen bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yüzüne bir daha bakmamak — darılıp konuşmamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»