-
121 тарабанить
-
122 тень
ж1) gölgeв тени́ де́рева — ağacın gölgesinde
в саду́ мно́го те́ни — bahçede birçok gölgelikler var
2) жив. gölgeположи́ть те́ни — gölge vurmak
3) ( силуэт) gölge, karaltı4) перен. ( малейший признак) en ufak belirtiтут нет и те́ни здра́вого смы́сла — bunda bir nebze olsun sağduyu yok
••бро́сить тень на кого-что-л. — birinin adına, bir şeye gölge düşürmek
держа́ться / быть в тени́ — geri / arka planda kalmak
боя́ться со́бственной те́ни — gölgesinden korkmak
ходи́ть / сле́довать за кем-л. как тень — birini bir gölge gibi izlemek; birini gölgesi gibi takip etmek
он тень своего́ ста́ршего бра́та — ağabeyinin gölgesidir
-
123 тереть
ovmak; ovalamak; keselemek; çitilemek; sürtmek; rendelemek* * *несов.; сов. - потере́ть1) ovmak; ovalamak; sürtmek; keselemek ( мочалкой); çitilemek ( бельё при стирке)тере́ть кастрю́лю песко́м — tencereyi kumla ovmak
тере́ть ка́мень о ка́мень — iki taşı birbirine sürtmek
е́сли в глаз что́-нибудь попадёт, не три! — gözüne bir şey kaçarsa ovalama!
2) ( размельчать) ezmek; rendelemek ( на тёрке)3) тк. несов. ( причинять боль - об обуви) vurmakсапо́г трёт — çizme ayağımı vuruyor
-
124 топотать
разг.топота́ть нога́ми — ayaklarını yere vurmak
-
125 трахнуть
patlamak* * *сов., разг.1) patlamakтра́хнул вы́стрел — silâh patladı
тра́хнуть из ружья́ — tüfeği patlatmak
-
126 треножить
kösteklemek* * *несов.; сов. - стрено́житьüç ayağına köstek vurmak, köstekleme -
127 тушевать
gölgelemek* * *gölge vurmak, gölgelemek -
128 тяпнуть
См. также в других словарях:
vurmak — e, ur 1) Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak Masaya vurmak. Birinin başına vurmak. 2) i Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüze vurmak — yüzüne vurmak Fakat politikada kabahatleri yüze vurmak yoktu. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulaktozuna vurmak — kulağın tam üstüne vurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
prangaya vurmak — ayağına pranga bağlamak, zincire vurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tekme atmak (veya vurmak) — 1) ayakla bir yere sertçe vurmak Kafama bir tekme vurdular, bir şeyler söylenerek bırakıp gittiler. M. Ş. Esendal 2) çifte atmak 3) ihanet etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tos vurmak — alın veya boynuzla vurmak, süsmek Bir tos vurduğu gibi kapıyı darmadağın ederek fırlıyor … Çağatay Osmanlı Sözlük
kelepçeye vurmak — kelepçe vurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
voli vurmak — argo vurgun vurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
vurgunu vurmak — vurgun vurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
... damgasını vurmak — (birine) biri için kötü bir yargıya varmak Fakat gel gör ki insana aşüfte yahut hırsız damgasını vurmak için bu kâfi değildir. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
dem vurmak — (bir şeyden) bir şeyden söz etmek, konu açmak Amerika nın, er geç savaşa katılacağı ihtimalinden dem vurmak hayli zor bir işti. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük