-
21 постукивать
(arada bir) hafifçe vurmak, tık tık vurmak, tıklatmak -
22 прикидываться
несов.; сов. - прики́нуться, разг.прики́дываться пья́ным — sarhoş numarası yapmak
прики́дываться дурачко́м — aptallığa vurmak
прики́дываться ове́чкой — kuzu postuna bürünmek
-
23 пристукивать
-
24 притопывать
несов.; сов. - прито́пнуть1) ayağını / ayaklarını yere vurmakприто́пнуть ного́й — ayağını yere vurmak
2) тк. несов. (стучать ногой в такт чему-л.) ayağını yere vurarak tempo tutmak -
25 ранить
несов., сов.1) yaralamak, vurmakра́нить кого-л. в но́гу — birini bacağından yaralamak / vurmak
2) перен. yaralamak, incitmek -
26 рубить
-
27 сажать
несов.; сов. - посади́ть1) oturtmakпосади́ ребёнка за стол — çocuğu sofraya oturt
2) ( на любое средство транспорта) bindirmekсу́дно, на кото́рое нас посади́ли — bindirildiğimiz gemi
3) (самолёт и т. п.) (yere) indirmek4) oturtmakника́к не могу́ посади́ть его́ за уро́ки — onu bir türlü ders çalışmaya oturtamıyorum
его́ всегда́ сажа́ли на вёсла — küreği hep ona çektirirlerdi
5) koymakсажа́ть пти́цу в кле́тку — kuşu kafese koymak
посади́ть кого-л. в тюрьму́ — hapse koymak, hapsetmek
6) dikmek; ekmekсажа́ть дере́вья — ağaç dikmek
сажа́ть карто́фель — patates ekmek
7) sürmekсажа́ть пиро́г в печь — böreği fırına sürmek
8) vurmak; kondurmak (пятна, кляксы)сажа́ть запла́тки — yama vurmak
••посади́ть что-л. на клей — tutkallamak
-
28 симулировать
несов., сов.симули́ровать безу́мие — deliliğe vurmak
симули́ровать боле́знь — sayrımsamak, yalandan hastalanmak
-
29 стукаться
несов.; сов. - сту́кнутьсяvurmak, çarpmakсту́кнуться голово́й обо что-л. — başını bir şeye çakmak / vurmak
-
30 стучать
1) vurmak, çalmak; takırdamak; tıkırdamak; takırdatmak; tıkırdatmak; tıklamakстуча́ть в дверь — kapıyı vurmak / çalmak
стуча́ть в дверь кулака́ми — kapıyı yumruklamak
стуча́ть в дверь нога́ми — kapıyı tekmelemek
кто́-то ти́хо стуча́л в дверь — biri kapıyı tıklıyordu
стуча́л пулемёт — bir makinalı takırdıyordu
он шел, стуча́ каблука́ми по мостово́й — topuklarını kaldırım üstünde takırdatarak yürüyordu
он стуча́л зуба́ми от хо́лода — soğuktan dişleri birbirine vuruyordu / çarpıyordu
то́лько придёшь домо́й - у тебя́ над голово́й начина́ют стуча́ть — eve gelir gelmez tepende bir takırtıdır başlıyor
где́-то стуча́ла пи́шущая маши́нка — bir yerden daktilo tıkırtısı geliyordu
2) zonklamakу него́ стуча́ло в голове́ — beyni zonkluyordu
у меня́ гу́лко стуча́ло се́рдце — kalbim güm güm atıyordu
-
31 топать
то́пать нога́ми — ayaklarını yere vurmak
-
32 тыкать
несов.; сов. - ткнуть, однокр.1) vurmakты́кать тро́стью в зе́млю — bastonunu yere vurmak
он ткнул меня́ ло́ктем в бок — böğrüme bir dirsek attı
2) разг. (вонзать, втыкать) sokmak -
33 убивать
öldürmek; katletmek* * *несов.; сов. - уби́ть1) öldürmek, (canına) kıymak, vurmak; katletmek ( преднамеренно)охо́тник уби́л не́сколько у́ток — avcı birkaç ördek vurdu
он был уби́т в перестре́лке неизве́стно кем — kimvurduya gitti
2) перен. ( привести в отчаяние) öldürmekона́ была́ уби́та го́рем — kahrından / kederinden perişan olmuştu
3) перен. ( уничтожить) katletmek, öldürmek4) перен. boşuna harcamak; öldürmekмы уби́ли це́лый день — bütün bir günü öldürdük
••уби́ть вре́мя — zaman öldürmek
хоть убе́й — öldür Allah
уби́ть двух за́йцев — bir taşla iki kuş vurmak
-
34 удар
darbe* * *м1) darbe, vuruş; yumruk (-ğu) ( кулаком)уда́р ного́й — tekme
уда́ры се́рдца — kalp atımları
раке́тный уда́р — füze / roket darbesi
я́дерный уда́р — nükleer darbe
бы́стрые ре́зкие уда́ры (в боксе) — seri ve sert yumruklar / darbeler
си́льные уда́ры ле́вой и пра́вой — şiddetli sol ve sağlar
два сильне́йших уда́ра пра́вой — iki müthiş sağ
он заби́л э́тот гол уда́ром с 20 метров — bu golü 20 metreden attığı şutla yaptı
свобо́дный уда́р (в футболе) — frikik, serbest vuruş
уда́р голово́й (в футболе) — kafa vuruşu
уда́р прямо́й пра́вой (в боксе) — sağ direkt
уда́р электри́ческого то́ка — elektrik / cereyan çarpması
одни́м уда́ром клю́ва — bir gagada
свали́ть кого-л. одни́м уда́ром — birini bir yumrukta yere sermek
он ру́хнул (наземь), как ста́рый дуб под уда́ром мо́лнии — yıldırım çarpmış kart meşe gibi yere yıkıldı
нанести́ кому-л. уда́р — birine darbe indirmek
нанести́ кому-л. уда́р — тж. перен. birini arkadan vurmak
2) sesуда́ры ко́локола — çan sesleri
с уда́ром го́нга — gong çalmasıyla
3) воен. darbe, taarruzгла́вный уда́р — asıl taarruz
нанести́ уда́р по проти́внику — düşmana darbe indirmek
4) перен. sille; darbeиспыта́ть уда́р судьбы́ — kaderin sillesini yemek
после́дний уда́р был о́чень тяжёл для неё — kadının yediği son darbe çok ağırdı
••спортсме́н был в уда́ре — sporcu en iyi formundaydı
быть под уда́ром — tehlikede olmak
ста́вить кого-что-л. под уда́р — tehlikeye sokmak / koymak
одни́м уда́ром двух за́йцев уби́ть — bir taşla iki kuş vurmak
-
35 ударяться
çarpmak,vurmak* * *несов.; сов. - удари́ться1) çarpmak, vurmakон упа́л и уда́рился голово́й о ка́мень — düştü, başı taşa çarptı
я уда́рился руко́й о дверь — kolumu kapıya vurmuşum / çarpmışım
2) перен. kapılmak; kendini......a vermekуда́риться в бе́гство — tabana kuvvet kaçmak
уда́риться в кра́йность — ifrata kaçmak
уда́риться в па́нику — paniğe kapılmak
-
36 укорять
yüzüne vurmak,sitem etmek* * *несов.; сов. - укори́тьyüzüne vurmak, yüzlemek; sitem etmek -
37 упрекать
yüzüne vurmak; sitem etmek* * *несов.; сов. - упрекну́ть, однокр.yüzüne vurmak; yüzlemek; sitem etmek -
38 барабан
davul* * *м1) davul; trampetбить в бараба́н — davul vurmak / çalmak
игра́ть на бараба́не — trampet çalmak
2) top ( револьвера) -
39 вешать
tartmak; asmak (çamaşır),sermek* * *I несов.; сов. - све́шать( взвешивать) tartmakII несов.; сов. - пове́сить1) asmak; (ipe) sermek ( белье)пове́сить замо́к на что-л. — bir şeye kilit vurmak
2) ( казнить) asmak -
40 взнуздывать
несов.; сов. - взнузда́ть
См. также в других словарях:
vurmak — e, ur 1) Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak Masaya vurmak. Birinin başına vurmak. 2) i Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüze vurmak — yüzüne vurmak Fakat politikada kabahatleri yüze vurmak yoktu. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulaktozuna vurmak — kulağın tam üstüne vurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
prangaya vurmak — ayağına pranga bağlamak, zincire vurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tekme atmak (veya vurmak) — 1) ayakla bir yere sertçe vurmak Kafama bir tekme vurdular, bir şeyler söylenerek bırakıp gittiler. M. Ş. Esendal 2) çifte atmak 3) ihanet etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tos vurmak — alın veya boynuzla vurmak, süsmek Bir tos vurduğu gibi kapıyı darmadağın ederek fırlıyor … Çağatay Osmanlı Sözlük
kelepçeye vurmak — kelepçe vurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
voli vurmak — argo vurgun vurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
vurgunu vurmak — vurgun vurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
... damgasını vurmak — (birine) biri için kötü bir yargıya varmak Fakat gel gör ki insana aşüfte yahut hırsız damgasını vurmak için bu kâfi değildir. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
dem vurmak — (bir şeyden) bir şeyden söz etmek, konu açmak Amerika nın, er geç savaşa katılacağı ihtimalinden dem vurmak hayli zor bir işti. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük