Перевод: со всех языков на немецкий

с немецкого на все языки

kendi

  • 21 rıza

    rıza [ɑː] Einverständnis n; Wunsch m, Wille m;
    -e rıza göstermek einverstanden sein mit;
    -in -de rızası olmak billigen A;
    -in rızası olmadan ohne sein ( oder ihr) Einverständnis;
    -in rızasını almak das Einverständnis G erlangen;
    kendi rızasıyla mit seinem Einverständnis

    Türkçe-Almanca sözlük > rıza

  • 22 söylenmek

    (kendi kendine) söylenmek vor sich hin brummen

    Türkçe-Almanca sözlük > söylenmek

  • 23 descent

    ------------------------------------
    being {(Adj.)} of the same descent
    ы
    germ. aþala-; aþalī-; aþalja-; kendi-; kunja-

    Neuenglisch-germanisches Wörterbuch > descent

  • 24 aldatmak

    vt
    1) betrügen
    karısını/kocasını \aldatmak seine Frau/ihren Mann betrügen
    ( kendi) kendini \aldatmak sich (selbst) betrügen
    2) ( fam) (he) reinlegen
    3) ( yanıltmak) irreführen, täuschen, in die Irre führen
    4) ( yalan söylemek) belügen
    5) ( yanlış kanı vermek) trügen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > aldatmak

  • 25 bela

    bela [belã:] s
    1) Unheil nt
    2) ( hak edilen ceza) gerechte Strafe
    \belasını bulmak seine gerechte Strafe bekommen
    3) Ärger m; ( kavga) Streit m
    \bela aramak Ärger suchen, Streit suchen
    \bela çıkarmak Streit anfangen
    birine \bela kesilmek jdm Ärger machen
    biriyle başı \belada olmak mit jdm Ärger haben
    güç \bela mit Mühe und Not, mit Ach und Krach
    \belalar mübareği! eine schöne Bescherung!
    4) ( pej) o ( fam) (baş \belası) Plage f
    5) birine \bela okumak jdn verfluchen
    bu Allah'ın \belası herif dieser verdammte Kerl
    6) ( fig) o ( fam)
    başı \belaya girmek in Teufels Küche kommen
    birinin/kendi başına \bela açmak jdm/sich eine schöne Suppe einbrocken
    birinin başını \belaya sokmak jdn in Teufels Küche bringen
    dilinin \belasını bulmak sich die Zunge verbrennen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > bela

  • 26 çıkar

    \çıkar baklayı ağzından! heraus mit der Sprache!
    2. vi 3. Aorist von çıkmak
    3., Vorteil m, Interesse nt
    \çıkarına bakmak auf seinen Vorteil bedacht sein, auf den eigenen Vorteil bedacht sein
    kendi \çıkarını gözetmek auf seinen Vorteil bedacht sein, auf den eigenen Vorteil bedacht sein

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > çıkar

  • 27 dönmek

    dönmek <- er>
    vi
    1) (geri gelmek/gitmek) zurückkehren
    normale \dönmek zur Normalität zurückkehren
    yarı yoldan \dönmek auf halbem Weg umkehren
    döndü mü? ist er zurück?
    2) sich drehen, rotieren
    başım dönüyor mir dreht sich alles im Kopf, mir ist schwindelig
    kendi ekseni etrafında \dönmek sich um die eigene Achse drehen
    3) ( rüzgâr) drehen
    4) ( sapmak) abbiegen
    köşeyi [o köşeden] \dönmek um die Ecke biegen
    sağa/sola \dönmek (nach) rechts/links abbiegen
    sola \dönmek yasaktır! links abbiegen verboten!
    5) sich wenden
    şansı döndü ( fig) für ihn hat sich das Blatt gewendet
    6) sich zuwenden (-e)
    birine \dönmek sich jdm zuwenden
    7) werden (-e zu), sich verwandeln (-e in)
    8) ( sınıfta kalmak) sitzen bleiben, durchfallen
    9) (geri \dönmek) zurücktreten (- den von)

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > dönmek

  • 28 eksen

    eksen s
    Achse f
    kendi \ekseni etrafında dönmek sich um die eigene Achse drehen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > eksen

  • 29 el

    el s
    1. 1) Hand f
    \el \ele Hand in Hand
    \el çırpmak in die Hände klatschen
    bir şeye \el koymak etw beschlagnahmen [o einziehen], etw sicherstellen
    bir şeyi \el altından satmak etw unter der Hand verkaufen
    \elde etmek ( bir şeyi) erlangen/erreichen/bekommen; ( bir kimseyi) (für sich) gewinnen, erobern; ( kendi hizmetine almak) abwerben
    birini bir şey için \elde etmek jdn für etw gewinnen
    bir şeyi \elde tutmak etw besitzen
    \elden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund leben
    \elden çıkmak abhandenkommen
    bir şeyi \ele almak ( fig) etw in die Hand nehmen, etw anpacken, etw ergreifen; ( konuyu, sorunu) behandeln
    birini/kendini \ele vermek jdn/sich verraten
    \eli ayağı yatağa bağlı olmak ( fig) o ( fam) ans Bett gefesselt sein
    \eli dar(da) olmak ( fam) knapp bei Kasse sein
    \elim kolum bağlı ( fig) o ( fam) mir sind die Hände gebunden
    \elimde değil es liegt nicht in meiner Hand, ich kann nichts dafür
    \elinde olmak/olmamak etwas/nichts dafürkönnen
    \elinden geleni yapmak sein Bestes [o Bestmögliches] tun, sein Äußerstes tun, alles Menschenmögliche tun
    \elinden gelmek können
    \elinden gelmemek nicht anders können
    \elinden gelmiyormuş gibi yapma! stell dich nicht so ungeschickt an!
    \elinden iyi iş gelmek geschickt sein
    bir şeyi \eline almak etw in [o auf] die Hand nehmen
    birinin \eline su dökemez olmak ( fig) jdm nicht das Wasser reichen können
    bir şeyde \elini çabuk tutmak ( fam) mit etw schnell bei der Hand sein
    \elini kolunu sallaya sallaya mit leeren Händen
    birinin \elini sıkmak jdm die Hand schütteln [o drücken]
    bir şeyden \elini ayağını çekmek sich zurückziehen von etw
    \elini ayağını öpeyim ich flehe dich an
    birine \elini uzatmak jdm die Hand reichen
    bir \el bir \eli yıkar, iki \el bir yüzü yıkar ( prov) eine Hand wäscht die andere
    birinci/ikinci \elden aus erster/zweiter Hand
    çek \elini! Hände weg!
    sol/sağ \el(de) linke(r) /rechte(r) Hand
    \elle tutulur gözle görülür greifbar, handgreiflich; ( çok belirgin) deutlich erkennbar
    bu \el das liegt auf der Hand
    2) ( güç) Macht f
    \elinden geleni yapmak alles tun, was in seiner Macht steht, sein Bestes geben
    \elinden gelmek können
    \elinden gelmemek nicht anders können
    3) ( iskambilde)
    iyi bir \eli olmak ein gutes Blatt (auf der Hand) haben
    2. s
    1) ( yabancı) Fremde(r) f(m)
    \el için çukur [o kuyu] kazan, kendisi içine düşer ( prov) wer andern eine Grube gräbt, fällt selbst hinein
    \el kazanıyla aş kaynatmak ( fig) sich mit fremden Federn schmücken
    2) ( ülke) Land nt; ( yurt) Heimat f
    3) ( halk) Volk nt
    4) ( reg) ( aşiret) Volksstamm m

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > el

  • 30 etraf

    etraf s
    1) \etrafına bakınmak sich umsehen [o umschauen]
    bir şeyin \etrafını almak ( toplanmak) sich um etw versammeln; ( kuşatmak) etw belagern; ( ortaya almak) etw umzingeln
    çocukları \etrafına toplamak die Kinder um sich versammeln
    bir şeyin/kimsenin \etrafında oturmak um etw/jdn herumsitzen
    kendi ekseni \etrafında dönmek sich um die eigene Achse drehen
    dünyanın \etrafında dönmek um die Erde kreisen
    2) ( çevre) Umgebung f
    3) ( muhit) Bekanntenkreis m

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > etraf

  • 31 gelin

    gelin s
    1) Braut f
    \gelin ile güvey die Braut und der Bräutigam, die Brautleute, das Brautpaar
    kendi kendine \gelin güvey olmak sich selbst was vormachen
    2) Schwiegertochter f

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > gelin

  • 32 göz

    göz s
    1) Auge nt
    \göz açıp kapayıncaya kadar ( fig) o ( fam) in null Komma nichts
    \göz alabildiğine so weit das Auge reicht
    \göz almak blenden
    bir şeyi \göz ardı etmek etw ignorieren [o nicht beachten], etw außer Betracht lassen, etw unberücksichtigt lassen
    biriyle \göz \göze Auge in Auge mit jdm
    \göz göre göre vor aller Augen
    \göz görmeyince gönül katlanır ( fig) was ich nicht weiß, macht mich nicht heiß
    \göz kırpmak mit den Augen zwinkern
    bir şeye \göz koymak es auf etw abgesehen haben
    bir kimseye/şeye \göz kulak olmak auf jdn/etw aufpassen, auf jdn/etw achten
    bir şeyi \göz önüne almak ( fig) etw ins Auge fassen; ( dikkate almak) etw berücksichtigen, etw in Betracht ziehen
    \göz yummak ( fam) ein Auge zudrücken, dulden (-e)
    \gözden geçirmek durchsehen
    birini \gözden gönülden çıkarmak ( fig) jdn abschreiben
    \gözden ırak olan gönülden de ırak olur ( prov) aus den Augen, aus dem Sinn
    birini \gözden kaybetmek jdn aus den Augen verlieren
    \göze \göz, dişe diş Auge um Auge, Zahn um Zahn
    \göze almak wagen, riskieren
    \göze batmak ins Auge stechen
    \göze çarpmak ins Auge fallen, auffallen
    \gözleri iyi görmek/görmemek gute/schlechte Augen haben
    \gözlerim karardı mir wurde schwarz vor Augen
    \gözlerine inanamadı er traute seinen Augen nicht
    \gözlerini bir şeye/kimseye dikmek sein Augenmerk auf etw/jdn richten
    birini \gözü çok tutmak/hiç tutmamak viel/nichts von jdm halten
    bir şeyi \gözü kapalı yapabilmek ( fig) etw im Schlaf können
    \gözü morarmış olmak ein blaues Auge haben
    bir şeyde \gözü olmak ( fig) etw im Auge haben
    \gözü sönmek das Augenlicht verlieren
    bir işi \gözü ye(me) mek sich etw (nicht) trauen
    \gözü yükseklerde olmak ( fig) hoch hinauswollen
    \gözümden kaçmadı es ist mir nicht entgangen
    birini \gözünden kaçırmamak jdn nicht aus den Augen verlieren
    bir şey \gözüne kaçmış olmak etw im Auge haben
    \gözüne uyku girmemek ( fig) kein Auge zutun
    \gözünü açık tutmak die Augen offen halten
    birinin \gözünü açmak ( fig) jdm die Augen öffnen
    \gözünü dört açmak ( fig) gut aufpassen, wachsam sein
    \gözünü kırpmadan ( fig) ohne mit der Wimper zu zucken
    birinin \gözünü korkutmak ( fig) jdn einschüchtern
    bir şeyi \gözünün önünden geçirmek ( fig) etw Revue passieren lassen, etw durchspielen
    bir şeyi \gözünün önüne getirmek ( fig) sich etw vor Augen führen
    bütün gece \gözüme uyku girmedi ( fig) ich habe die ganze Nacht kein Auge zugetan
    çıplak \gözle mit bloßem Auge
    herkesin \gözü önünde vor aller Augen
    onu \gözüm ısırıyor ( fig) o ( fam) er kommt mir bekannt vor
    onu kendi \gözümle gördüm ich habe es mit eigenen Augen gesehen
    2) Blick m
    \göz atmak einen Blick werfen (-e auf)
    geçerken içeriye bir \göz attı beim Vorbeigehen warf er einen Blick hinein
    haberlere bir \göz atmak einen Blick auf die Nachrichten werfen
    kem \göz der böse Blick
    3) (torpido \gözü) Fach nt

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > göz

  • 33 gözetmek

    vt
    1) achten (auf), aufpassen (auf); ( korumak) beschützen
    2) ( önem vermek) achten; ( göz önünde bulundurmak) berücksichtigen; ( menfaat) wahrnehmen; ( fırsat) abwarten
    kendi çıkarını \gözetmek auf den eigenen Vorteil bedacht sein, auf seinen Vorteil bedacht sein
    3) ( dikkat etmek) beachten

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > gözetmek

  • 34 gözetmeksizin

    kendi çıkarını \gözetmeksizin uneigennützig

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > gözetmeksizin

  • 35 kabuk

    kabuk <- ğu> s
    1) ( ağaç kabuğu) Rinde f, Borke f
    2) geo ( yer kabuğu) Kruste f
    3) ( yemiş) Schale f
    4) med ( yarada) Kruste f, Schorf m
    \kabuk bağlamak [o tutmak] Kruste [o Schorf] bilden
    yaranın \kabuk bağlaması dört gün sürdü es dauerte vier Tage bis die Wunde eine Kruste gebildet hatte
    yaranın üstü \kabuk bağlamış auf der Wunde hat sich Schorf gebildet
    5) ( salyangoz kabuğu) Gehäuse nt
    ( kendi) kabuğuna çekilmek ( fig) sich abkapseln

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > kabuk

  • 36 kanat

    kanat <- > s
    1) a. zool ( kuş ve böceklerde) Flügel m; ( kartalda) Fittich m
    \kanat çırpmak mit den Flügen schlagen
    2) ( yüzgeç) Flosse f
    3) aero ( uçakta) Tragfläche f
    4) mil ( cenah) Flanke f
    5) sport Flanke f
    sağ/sol \kanattan hücum etmek über die rechte/linke Flanke stürmen
    6) ( fig)
    \kanat alıştırmak sich einarbeiten
    birini kanadı [o kanatlarının] altına almak jdn unter seine Fittiche nehmen
    kendi \kanatlarıyla uçmak sein eigener Herr sein

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > kanat

  • 37 kavrulmak

    vi
    1) schmoren
    kendi yağıyla \kavrulmak ( fig) o ( fam) im eigenen Saft schmoren; ( kimseye ihtiyacı olmamak) auf eigenen Füßen stehen
    2) ausdörren
    boğazı kavrulmuş gibiydi die Kehle war ihm wie ausgebrannt

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > kavrulmak

  • 38 kendine

    2) birini \kendine düşman etmek sich jdn zum Feind machen
    \kendine gelmek zu sich kommen
    \kendine güvenmek sich trauen
    \kendine iyi bak! pass gut auf dich auf!

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > kendine

  • 39 koyun

    koyun s <- ynu> s
    1. Hammel m, Schaf nt
    her \koyun kendi bacağından asılır ( prov) jeder ist seines Glückes Schmied
    \koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman çelebi derler ( prov) unter den Blinden ist der Einäugige König
    2., Brust f, Busen m
    koynunda yılan beslemek ( fig) eine Natter am Busen nähren

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > koyun

  • 40 kurşun

    I s
    1) ohne pl chem Blei nt
    \kurşun dökmek Blei gießen
    \kurşun gibi wie Blei, bleischwer
    \kurşun gibi içime çöktü ( fig) es liegt mir wie Blei im Magen
    2) ( mermi) Kugel f
    \kurşun atmak schießen
    birinin/kendi kafasına bir \kurşun sıkmak jdm/sich eine Kugel in den Kopf jagen
    II adj bleiern, aus Blei

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > kurşun

См. также в других словарях:

  • kendi- — *kendi , *kendiz germ.?, stark. Femininum (i): nhd. Geschlecht; ne. descent; Rekontruktionsbasis: an.; Etymologie: s. ing. *g̑en (1), *g̑enə , *g̑nē , *g̑nō …   Germanisches Wörterbuch

  • kendi — zm. 1) İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi. R. E. Ünaydın 2) Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatan bir söz Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Kendi Villas and Spa — (Kalibaru,Индонезия) Категория отеля: 2 звездочный отель Адрес: Jl Putri Gunung …   Каталог отелей

  • kendi leyline — kendi haline, kendi isteği gibi, dalgınca …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • Kendi Oiwa — (jap. 大岩 ケンヂ, Ōiwa Kenji; * 1978 in der Präfektur Gunma, Japan) ist ein japanischer Manga Zeichner. Sein Redakteur fand ihn durchnässt in der Nähe von Ochanomizu auf der Straße und kaufte ihm einen Kaffee. Daraufhin arbeitete er für den Kadokawa… …   Deutsch Wikipedia

  • kendi derdine düşmek — kendi sorunu sebebiyle başka şeyle ilgilenememek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kendi düşen ağlamaz — kendi zararına kendisi neden olanın yakınmaya hakkı olmaz anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kendi kendine — zf. 1) Kimseye danışmaksızın, kimseyle ilgisi, ilişkisi olmadan 2) Yalnız başına Kendi kendine, dağ başında bir can yaşayabiliyor musun? H. R. Gürpınar 3) Kendisine Ona âşık olduğunu kendi kendine itiraf edemedi. P. Safa 4) Başkasının yardımı ve… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kendi adına — zf. Yalnız kendi için, kendi hesabına …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kendi hesabına — zf. 1) Kendine göre, kendince Bana göre, dedim. Filozof, sen kendi hesabına hayvaniyeti kabul ediyorsan tebrik ederiz. Ö. Seyfettin 2) Kendi adına …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kendi payına — zf. Kendi adına, kendine göre Kendi payıma aşkı bilmeyen, tanımayan insandan korkarım. N. Cumalı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»