-
21 rıza
rıza [ɑː] Einverständnis n; Wunsch m, Wille m;-e rıza göstermek einverstanden sein mit;-in -de rızası olmak billigen A;-in rızası olmadan ohne sein ( oder ihr) Einverständnis;-in rızasını almak das Einverständnis G erlangen;kendi rızasıyla mit seinem Einverständnis -
22 söylenmek
(kendi kendine) söylenmek vor sich hin brummen -
23 descent
------------------------------------being {(Adj.)} of the same descentgerm. samakunja-ыgerm. aþala-; aþalī-; aþalja-; kendi-; kunja- -
24 aldatmak
vt1) betrügenkarısını/kocasını \aldatmak seine Frau/ihren Mann betrügen( kendi) kendini \aldatmak sich (selbst) betrügen2) ( fam) (he) reinlegen3) ( yanıltmak) irreführen, täuschen, in die Irre führen4) ( yalan söylemek) belügen5) ( yanlış kanı vermek) trügen -
25 bela
bela [belã:] s1) Unheil nt2) ( hak edilen ceza) gerechte Strafe\belasını bulmak seine gerechte Strafe bekommen\bela aramak Ärger suchen, Streit suchen\bela çıkarmak Streit anfangenbirine \bela kesilmek jdm Ärger machenbiriyle başı \belada olmak mit jdm Ärger habengüç \bela mit Mühe und Not, mit Ach und Krach\belalar mübareği! eine schöne Bescherung!5) birine \bela okumak jdn verfluchenbu Allah'ın \belası herif dieser verdammte Kerlbaşı \belaya girmek in Teufels Küche kommenbirinin/kendi başına \bela açmak jdm/sich eine schöne Suppe einbrockenbirinin başını \belaya sokmak jdn in Teufels Küche bringendilinin \belasını bulmak sich die Zunge verbrennen -
26 çıkar
çıkar s\çıkar baklayı ağzından! heraus mit der Sprache!3., Vorteil m, Interesse nt\çıkarına bakmak auf seinen Vorteil bedacht sein, auf den eigenen Vorteil bedacht seinkendi \çıkarını gözetmek auf seinen Vorteil bedacht sein, auf den eigenen Vorteil bedacht sein -
27 dönmek
vi1) (geri gelmek/gitmek) zurückkehrennormale \dönmek zur Normalität zurückkehrenyarı yoldan \dönmek auf halbem Weg umkehrendöndü mü? ist er zurück?2) sich drehen, rotierenbaşım dönüyor mir dreht sich alles im Kopf, mir ist schwindeligkendi ekseni etrafında \dönmek sich um die eigene Achse drehen3) ( rüzgâr) drehen4) ( sapmak) abbiegenköşeyi [o köşeden] \dönmek um die Ecke biegensağa/sola \dönmek (nach) rechts/links abbiegensola \dönmek yasaktır! links abbiegen verboten!5) sich wendenşansı döndü ( fig) für ihn hat sich das Blatt gewendet6) sich zuwenden (-e)birine \dönmek sich jdm zuwenden7) werden (-e zu), sich verwandeln (-e in)8) ( sınıfta kalmak) sitzen bleiben, durchfallen9) (geri \dönmek) zurücktreten (- den von) -
28 eksen
-
29 el
el s1. 1) Hand f\el \ele Hand in Hand\el çırpmak in die Hände klatschenbir şeye \el koymak etw beschlagnahmen [o einziehen], etw sicherstellenbir şeyi \el altından satmak etw unter der Hand verkaufen\elde etmek ( bir şeyi) erlangen/erreichen/bekommen; ( bir kimseyi) (für sich) gewinnen, erobern; ( kendi hizmetine almak) abwerbenbirini bir şey için \elde etmek jdn für etw gewinnenbir şeyi \elde tutmak etw besitzen\elden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund leben\elden çıkmak abhandenkommenbir şeyi \ele almak ( fig) etw in die Hand nehmen, etw anpacken, etw ergreifen; ( konuyu, sorunu) behandelnbirini/kendini \ele vermek jdn/sich verraten\elimde değil es liegt nicht in meiner Hand, ich kann nichts dafür\elinde olmak/olmamak etwas/nichts dafürkönnen\elinden geleni yapmak sein Bestes [o Bestmögliches] tun, sein Äußerstes tun, alles Menschenmögliche tun\elinden gelmek können\elinden gelmemek nicht anders können\elinden gelmiyormuş gibi yapma! stell dich nicht so ungeschickt an!\elinden iyi iş gelmek geschickt seinbir şeyi \eline almak etw in [o auf] die Hand nehmenbirinin \eline su dökemez olmak ( fig) jdm nicht das Wasser reichen könnenbir şeyde \elini çabuk tutmak ( fam) mit etw schnell bei der Hand sein\elini kolunu sallaya sallaya mit leeren Händenbirinin \elini sıkmak jdm die Hand schütteln [o drücken]bir şeyden \elini ayağını çekmek sich zurückziehen von etw\elini ayağını öpeyim ich flehe dich anbirine \elini uzatmak jdm die Hand reichenbir \el bir \eli yıkar, iki \el bir yüzü yıkar ( prov) eine Hand wäscht die anderebirinci/ikinci \elden aus erster/zweiter Handçek \elini! Hände weg!sol/sağ \el(de) linke(r) /rechte(r) Hand\elle tutulur gözle görülür greifbar, handgreiflich; ( çok belirgin) deutlich erkennbarbu \el das liegt auf der Hand\elinden geleni yapmak alles tun, was in seiner Macht steht, sein Bestes geben\elinden gelmek können\elinden gelmemek nicht anders können3) ( iskambilde)iyi bir \eli olmak ein gutes Blatt (auf der Hand) haben2. s\el için çukur [o kuyu] kazan, kendisi içine düşer ( prov) wer andern eine Grube gräbt, fällt selbst hinein\el kazanıyla aş kaynatmak ( fig) sich mit fremden Federn schmücken -
30 etraf
etraf s1) \etrafına bakınmak sich umsehen [o umschauen]bir şeyin \etrafını almak ( toplanmak) sich um etw versammeln; ( kuşatmak) etw belagern; ( ortaya almak) etw umzingelnçocukları \etrafına toplamak die Kinder um sich versammelnbir şeyin/kimsenin \etrafında oturmak um etw/jdn herumsitzenkendi ekseni \etrafında dönmek sich um die eigene Achse drehendünyanın \etrafında dönmek um die Erde kreisen -
31 gelin
gelin s1) Braut f\gelin ile güvey die Braut und der Bräutigam, die Brautleute, das Brautpaarkendi kendine \gelin güvey olmak sich selbst was vormachen2) Schwiegertochter f -
32 göz
göz s1) Auge nt\göz alabildiğine so weit das Auge reicht\göz almak blendenbir şeyi \göz ardı etmek etw ignorieren [o nicht beachten], etw außer Betracht lassen, etw unberücksichtigt lassenbiriyle \göz \göze Auge in Auge mit jdm\göz göre göre vor aller Augen\göz görmeyince gönül katlanır ( fig) was ich nicht weiß, macht mich nicht heiß\göz kırpmak mit den Augen zwinkernbir şeye \göz koymak es auf etw abgesehen habenbir kimseye/şeye \göz kulak olmak auf jdn/etw aufpassen, auf jdn/etw achtenbir şeyi \göz önüne almak ( fig) etw ins Auge fassen; ( dikkate almak) etw berücksichtigen, etw in Betracht ziehen\göz yummak ( fam) ein Auge zudrücken, dulden (-e)\gözden geçirmek durchsehenbirini \gözden gönülden çıkarmak ( fig) jdn abschreiben\gözden ırak olan gönülden de ırak olur ( prov) aus den Augen, aus dem Sinnbirini \gözden kaybetmek jdn aus den Augen verlieren\göze \göz, dişe diş Auge um Auge, Zahn um Zahn\göze almak wagen, riskieren\göze batmak ins Auge stechen\göze çarpmak ins Auge fallen, auffallen\gözleri iyi görmek/görmemek gute/schlechte Augen haben\gözlerim karardı mir wurde schwarz vor Augen\gözlerine inanamadı er traute seinen Augen nicht\gözlerini bir şeye/kimseye dikmek sein Augenmerk auf etw/jdn richtenbirini \gözü çok tutmak/hiç tutmamak viel/nichts von jdm haltenbir şeyi \gözü kapalı yapabilmek ( fig) etw im Schlaf können\gözü morarmış olmak ein blaues Auge habenbir şeyde \gözü olmak ( fig) etw im Auge haben\gözü sönmek das Augenlicht verlierenbir işi \gözü ye(me) mek sich etw (nicht) trauen\gözü yükseklerde olmak ( fig) hoch hinauswollen\gözümden kaçmadı es ist mir nicht entgangenbirini \gözünden kaçırmamak jdn nicht aus den Augen verlierenbir şey \gözüne kaçmış olmak etw im Auge haben\gözüne uyku girmemek ( fig) kein Auge zutun\gözünü açık tutmak die Augen offen haltenbirinin \gözünü açmak ( fig) jdm die Augen öffnen\gözünü dört açmak ( fig) gut aufpassen, wachsam sein\gözünü kırpmadan ( fig) ohne mit der Wimper zu zuckenbirinin \gözünü korkutmak ( fig) jdn einschüchternbir şeyi \gözünün önünden geçirmek ( fig) etw Revue passieren lassen, etw durchspielenbir şeyi \gözünün önüne getirmek ( fig) sich etw vor Augen führenbütün gece \gözüme uyku girmedi ( fig) ich habe die ganze Nacht kein Auge zugetançıplak \gözle mit bloßem Augeherkesin \gözü önünde vor aller Augenonu kendi \gözümle gördüm ich habe es mit eigenen Augen gesehen2) Blick m\göz atmak einen Blick werfen (-e auf)geçerken içeriye bir \göz attı beim Vorbeigehen warf er einen Blick hineinhaberlere bir \göz atmak einen Blick auf die Nachrichten werfenkem \göz der böse Blick3) (torpido \gözü) Fach nt -
33 gözetmek
vt1) achten (auf), aufpassen (auf); ( korumak) beschützen2) ( önem vermek) achten; ( göz önünde bulundurmak) berücksichtigen; ( menfaat) wahrnehmen; ( fırsat) abwartenkendi çıkarını \gözetmek auf den eigenen Vorteil bedacht sein, auf seinen Vorteil bedacht sein3) ( dikkat etmek) beachten -
34 gözetmeksizin
kendi çıkarını \gözetmeksizin uneigennützig -
35 kabuk
\kabuk bağlamak [o tutmak] Kruste [o Schorf] bildenyaranın \kabuk bağlaması dört gün sürdü es dauerte vier Tage bis die Wunde eine Kruste gebildet hatteyaranın üstü \kabuk bağlamış auf der Wunde hat sich Schorf gebildet -
36 kanat
\kanat çırpmak mit den Flügen schlagensağ/sol \kanattan hücum etmek über die rechte/linke Flanke stürmen6) ( fig)\kanat alıştırmak sich einarbeitenbirini kanadı [o kanatlarının] altına almak jdn unter seine Fittiche nehmenkendi \kanatlarıyla uçmak sein eigener Herr sein -
37 kavrulmak
vi1) schmorenkendi yağıyla \kavrulmak ( fig) o ( fam) im eigenen Saft schmoren; ( kimseye ihtiyacı olmamak) auf eigenen Füßen stehen2) ausdörrenboğazı kavrulmuş gibiydi die Kehle war ihm wie ausgebrannt -
38 kendine
kendine s2) birini \kendine düşman etmek sich jdn zum Feind machen\kendine gelmek zu sich kommen\kendine güvenmek sich trauen\kendine iyi bak! pass gut auf dich auf! -
39 koyun
1. Hammel m, Schaf nther \koyun kendi bacağından asılır ( prov) jeder ist seines Glückes Schmied\koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman çelebi derler ( prov) unter den Blinden ist der Einäugige König2., Brust f, Busen mkoynunda yılan beslemek ( fig) eine Natter am Busen nähren -
40 kurşun
См. также в других словарях:
kendi- — *kendi , *kendiz germ.?, stark. Femininum (i): nhd. Geschlecht; ne. descent; Rekontruktionsbasis: an.; Etymologie: s. ing. *g̑en (1), *g̑enə , *g̑nē , *g̑nō … Germanisches Wörterbuch
kendi — zm. 1) İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi. R. E. Ünaydın 2) Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatan bir söz Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Kendi Villas and Spa — (Kalibaru,Индонезия) Категория отеля: 2 звездочный отель Адрес: Jl Putri Gunung … Каталог отелей
kendi leyline — kendi haline, kendi isteği gibi, dalgınca … Beypazari ağzindan sözcükler
Kendi Oiwa — (jap. 大岩 ケンヂ, Ōiwa Kenji; * 1978 in der Präfektur Gunma, Japan) ist ein japanischer Manga Zeichner. Sein Redakteur fand ihn durchnässt in der Nähe von Ochanomizu auf der Straße und kaufte ihm einen Kaffee. Daraufhin arbeitete er für den Kadokawa… … Deutsch Wikipedia
kendi derdine düşmek — kendi sorunu sebebiyle başka şeyle ilgilenememek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi düşen ağlamaz — kendi zararına kendisi neden olanın yakınmaya hakkı olmaz anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi kendine — zf. 1) Kimseye danışmaksızın, kimseyle ilgisi, ilişkisi olmadan 2) Yalnız başına Kendi kendine, dağ başında bir can yaşayabiliyor musun? H. R. Gürpınar 3) Kendisine Ona âşık olduğunu kendi kendine itiraf edemedi. P. Safa 4) Başkasının yardımı ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi adına — zf. Yalnız kendi için, kendi hesabına … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi hesabına — zf. 1) Kendine göre, kendince Bana göre, dedim. Filozof, sen kendi hesabına hayvaniyeti kabul ediyorsan tebrik ederiz. Ö. Seyfettin 2) Kendi adına … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi payına — zf. Kendi adına, kendine göre Kendi payıma aşkı bilmeyen, tanımayan insandan korkarım. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük