-
1 girişken
1. أشوس [أَشْوَس]Anlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse2. باسل [باسِل]Anlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse3. بطل [بَطَل]Anlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse4. جريء [جَرِيء]Anlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse5. شجيع [شَجِيع]Anlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse6. صنديد [صِنْدِيد]Anlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse7. كمي [كَمِيّ]Anlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse8. متجاسر [مُتَجَاسِر]Anlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse9. متجرئ [مُتَجَرِّئ]Anlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse10. مجترئ [مُجْتَرِئ]Anlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse11. مستبسل [مُسْتَبْسِل]Anlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse12. مغامر [مُغَامِر]Anlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse13. مغاوير [مَغَاوِير]Anlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse14. مغوار [مِغْوار]Anlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse15. مقدام [مِقْدام]Anlamı: kendi kendine iş, uğraş yaratabilen kimse -
2 gizlenmek
1. احتجب [اِحْتَجَبَ]Anlamı: kendi kendini gizlemek2. اختبأ [اِخْتَبَأَ]Anlamı: kendi kendini gizlemek3. اختدر [اِخْتَدَرَ]Anlamı: kendi kendini gizlemek4. اختفى [اِخْتَفَى]Anlamı: kendi kendini gizlemek5. استتر [اِسْتَتَرَ]Anlamı: kendi kendini gizlemek6. استجن [اِسْتَجَنَّ]Anlamı: kendi kendini gizlemek7. استخفى [اِسْتَخْفَى]Anlamı: kendi kendini gizlemek8. استكن [اِسْتَكَنَّ]Anlamı: kendi kendini gizlemek9. تخبأ [تَخَبَّأَ]Anlamı: kendi kendini gizlemek10. تخفى [تَخَفَّى]Anlamı: kendi kendini gizlemek11. تستر [تَسَتَّرَ]Anlamı: kendi kendini gizlemek12. توارى [تَوَارَى]Anlamı: kendi kendini gizlemek13. خدر [خَدَرَ]Anlamı: kendi kendini gizlemek14. خفي [خَفِيَ]Anlamı: kendi kendini gizlemek15. غاب [غابَ]Anlamı: kendi kendini gizlemek -
3 dönmek
1. آب [آبَ]2. آض [آضَ]3. أطاف [أَطَافَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak4. أوب [أَوَّبَ]5. اجتاب [اِجْتابَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak6. استحضر [اِسْتَحْضَرَ]Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak7. استذكر [اِسْتَذْكَرَ]Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak8. امتثل [اِمْتَثَلَ]Anlamı: bir şeyi andıracak duruma girmek9. انسحب [اِنْسَحَبَ]10. باء [باءَ]11. تأثر [تَأَثَّرَ]Anlamı: bir şeyi andıracak duruma girmek12. تجول [تَجَوَّلَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak13. تذكر [تَذَكَّرَ]Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak14. ترسم [تَرَسَّمَ]Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak15. تطوف [تَطَوَّفَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak16. تقلب [تَقَلَّبَ]Anlamı: inanç, din ve düşüncesini deiğştirmek17. توجه [تَوَجَّهَ]Anlamı: yönelmek18. ثاب [ثابَ]19. جاب [جَابَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak20. جال [جَالَ]Anlamı: belirli bir yerde dolaşmak21. حاكى [حاكَى]Anlamı: bir şeyi andıracak duruma girmek22. حذا [حَذَا]Anlamı: bir şeyi andıracak duruma girmek23. حكى [حَكَى]Anlamı: bir şeyi andıracak duruma girmek24. ذكر [ذَكَرَ]Anlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak25. رجع [رَجَعَ]26. رسب [رَسَبَ]Anlamı: sınıfta kalmak27. عاد [عادَ]28. عاود [عاوَدَ]29. فاء [فاءَ]30. قفل [قَفَلَ]31. قهقر [قَهْقَرَ]32. كر [كَرَّ] -
4 ahit
1. إصر [إِصْر]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma2. إلاف [إِلَاف]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma3. أمان [أَمَان]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma4. إيلاف [إِيلاف]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma5. اتفاقية [اِتِّفاقِيَّة]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma6. تعاقد [تَعَاقُد]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma7. عدة [عِدَة]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma8. قبالة [قَبَالَة]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma9. معاهدة [مُعَاهَدَة]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma10. موثق [مَوْثِق]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma11. ميثاق [مِيثاق]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma12. عهد [عَهْد]Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma -
5 gururlu
1. فاخر [فاخِر]Anlamı: kendi kişiliğine önem veren2. مباه [مُبَاهٍ]Anlamı: kendi kişiliğine önem veren3. متباه [مُتَبَاهٍ]Anlamı: kendi kişiliğine önem veren4. متفاخر [مُتَفَاخِر]Anlamı: kendi kişiliğine önem veren5. معتز [مُعْتَزّ]Anlamı: kendi kişiliğine önem veren6. مغرور [مَغْرُور]Anlamı: kendi kişiliğine önem veren7. مفاخر [مُفَاخِر]Anlamı: kendi kişiliğine önem veren8. مفتخر [مُفْتَخَر]Anlamı: kendi kişiliğine önem veren -
6 çevrinti
1. تطواف [تَطْواف]2. تطوف [تَطَوُّف]3. تطويف [تَطْوِيف]4. دورة [دَوْرَة]5. طواف [طَوَاف]6. لفة [لَفَّة]7. مطاف [مَطَاف] -
7 deplasman
1. تبديل [تَبْدِيل]2. تداول [تَدَاوُل]3. تناوب [تَنَاوُب]4. معاقبة [مُعَاقَبة]5. مناوبة [مُنَاوَبَة]6. نوبة [نَوْبَة] -
8 örtünmek
1. اختدر [اِخْتَدَرَ]Anlamı: kendi üzerine bir şey örtmek2. استجن [اِسْتَجَنَّ]Anlamı: kendi üzerine bir şey örtmek3. استخفى [اِسْتَخْفَى]Anlamı: kendi üzerine bir şey örtmek4. استكن [اِسْتَكَنَّ]Anlamı: kendi üzerine bir şey örtmek5. تخبأ [تَخَبَّأَ]Anlamı: kendi üzerine bir şey örtmek6. خدر [خَدَرَ]Anlamı: kendi üzerine bir şey örtmek -
9 giyinmek
1. اكتسى [اِكْتَسَى]Anlamı: kendi üzerine giymek2. تردى [تَرَدَّى]Anlamı: kendi üzerine giymek3. تسربل [تَسَرْبَلَ]Anlamı: kendi üzerine giymek4. تلبس [تَلَبَّسَ]Anlamı: kendi üzerine giymek5. لبس [لَبِسَ]Anlamı: kendi üzerine giymek -
10 kılıf
1. جراب [جِرَاب]2. غلاف [غِلَاف]3. غمد [غِمْد]4. لفافة [لِفَافَة] -
11 lâkap
1. كنية [كُنْيَة]2. كنية [كِنْيَة]3. لقب [لَقَب]4. نبز [نَبْز] -
12 birikinti
1. بركة [بِرْكَة]Anlamı: kendi kendine birikmiş2. سبخة [سَبْخَة]Anlamı: kendi kendine birikmiş3. مستنقع [مُسْتَنْقَع]Anlamı: kendi kendine birikmiş -
13 serpantin
1. متعرج [مُتَعَرِّج]Anlamı: kendi üzerine sarılarak hazırlanan savrulduğunda çözülen ince ve uzun şerit2. معرج [مُعَرَّج]Anlamı: kendi üzerine sarılarak hazırlanan savrulduğunda çözülen ince ve uzun şerit3. ملتو [مُلْتَوٍ]Anlamı: kendi üzerine sarılarak hazırlanan savrulduğunda çözülen ince ve uzun şerit -
14 ahdetmek
1. تعاقد [تَعَاقَدَ]2. تعاهد [تَعَاهَدَ] -
15 ant
1. قسم [قَسَم]2. يمين [يَمِين] -
16 burkulmak
1. التوى [اِلْتَوَى]2. انجدل [اِنْجَدَلَ] -
17 çıkarcı
1. نفعي [نَفْعِيّ]Anlamı: yalnız kendi menfaatini düşünen2. وصولي [وُصُولِيّ]Anlamı: yalnız kendi menfaatini düşünen -
18 ego
1. أنا [أَنَا]Anlamı: insanın içi veya kendi, ben2. ذات [ذات]Anlamı: insanın içi veya kendi, ben -
19 göçmen
1. مغترب [مُغْتَرِب]2. مهاجر [مُهَاجِر] -
20 orantı
1. معدل [مُعَدَّل]Anlamı: bir şeyi oluşturan parçaların kendi aralarında bulunan uygunluk, oran2. نسبة [نِسْبَة]Anlamı: bir şeyi oluşturan parçaların kendi aralarında bulunan uygunluk, oran
- 1
- 2
См. также в других словарях:
kendi- — *kendi , *kendiz germ.?, stark. Femininum (i): nhd. Geschlecht; ne. descent; Rekontruktionsbasis: an.; Etymologie: s. ing. *g̑en (1), *g̑enə , *g̑nē , *g̑nō … Germanisches Wörterbuch
kendi — zm. 1) İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi. R. E. Ünaydın 2) Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatan bir söz Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Kendi Villas and Spa — (Kalibaru,Индонезия) Категория отеля: 2 звездочный отель Адрес: Jl Putri Gunung … Каталог отелей
kendi leyline — kendi haline, kendi isteği gibi, dalgınca … Beypazari ağzindan sözcükler
Kendi Oiwa — (jap. 大岩 ケンヂ, Ōiwa Kenji; * 1978 in der Präfektur Gunma, Japan) ist ein japanischer Manga Zeichner. Sein Redakteur fand ihn durchnässt in der Nähe von Ochanomizu auf der Straße und kaufte ihm einen Kaffee. Daraufhin arbeitete er für den Kadokawa… … Deutsch Wikipedia
kendi derdine düşmek — kendi sorunu sebebiyle başka şeyle ilgilenememek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi düşen ağlamaz — kendi zararına kendisi neden olanın yakınmaya hakkı olmaz anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi kendine — zf. 1) Kimseye danışmaksızın, kimseyle ilgisi, ilişkisi olmadan 2) Yalnız başına Kendi kendine, dağ başında bir can yaşayabiliyor musun? H. R. Gürpınar 3) Kendisine Ona âşık olduğunu kendi kendine itiraf edemedi. P. Safa 4) Başkasının yardımı ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi adına — zf. Yalnız kendi için, kendi hesabına … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi hesabına — zf. 1) Kendine göre, kendince Bana göre, dedim. Filozof, sen kendi hesabına hayvaniyeti kabul ediyorsan tebrik ederiz. Ö. Seyfettin 2) Kendi adına … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi payına — zf. Kendi adına, kendine göre Kendi payıma aşkı bilmeyen, tanımayan insandan korkarım. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük