-
1 umudu
-
2 umudu
n.lonely person; orphan; umudu sargan jui orphan girl -
3 umudu ile
prep. in the hope of -
4 zafer umudu
Siegeshoffnung f -
5 umutsuz
1. مستيئس [مُسْتَيْئِس]Anlamı: umudu olmayan2. يئوس [يَئوس]Anlamı: umudu olmayan3. يائس [يائِس]Anlamı: umudu olmayan -
6 обманываться
несов.; сов. - обману́тьсяобма́ну́ться в ожида́ниях — umudu boşa çıkarak düş kırıklığına / hüsrana uğramak
-
7 auspicious
adj. hayırlı, uğurlu, şanslı, kutlu, tâlihli, elverişli* * *uğurlu* * *[-ʃəs]adjective (giving hope of success: You haven't made a very auspicious start to your new job.) başarı umudu veren -
8 in the hope of
prep. ümidinde, ümidiyle, umudu ile* * *ümidiyle -
9 umut
umut beslemek die Hoffnung hegen;umut etmek die Hoffnung haben;umut ışığı Hoffnungsschimmer m;-e umut vermek jemandem Hoffnung(en) machen;umudunu kırmak jemandes Hoffnungen zerstören -
10 kırılmak
vi2) (zer) brechen, in die Brüche gehen, zu Bruch gehensu testisi su yolunda kırılır ( prov) der Krug geht so lange zum Brunnen, bis er bricht3) ( buzlar) einbrechen4) ( oyuncak) kaputtgehen5) ( kırıklık duymak) sich krank fühlengülmekten \kırılmak ( fam) sich kranklachen7) ( çok sayıda ölmek) in Massen sterbencesareti/umudu \kırılmak den Mut/die Hoffnung verlieren -
11 enttäuscht
umudu kırılmış; ( desillusioniert) düş [o hayal] kırıklığına uğramış -
12 verlassen
2) ( zurückgelassen) terk edilmiş, bırakılmış, metrûk2. irrdie Hoffnung hatte ihn \verlassen umutsuzluğa düşmüştü, umudu kalmamıştı;sie hat ihren Mann \verlassen kocasını terk ettiII vrdarauf können Sie sich \verlassen buna güvenebilirsiniz;du kannst dich hundertprozentig darauf \verlassen buna yüzde yüz güvenebilirsin, bundan yüzde yüz emin olabilirsin -
13 متأمل
مُتَأَمِّل1. aşinaAnlamı: bilinen, tanıdık olan2. düşünceliAnlamı: düşüncesi olan3. düşünürAnlamı: özgün düşünceleri olan kimse4. mütefekkirAnlamı: düşünür5. umutluAnlamı: umudu olan -
14 مستيئس
-
15 يئوس
-
16 يائس
-
17 umutlu
متأمل [مُتَأَمِّل]Anlamı: umudu olan -
18 espoir
n mespérance umut [u'mut] -
19 fonder
-
20 se désespérer
v prumudu kırılmak
См. также в других словарях:
umutsuzluğa düşmek (veya kapılmak) — umudu kalmamak, güveni sarsılmak, olumsuzluğa sürüklenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ümidi sönmek — umudu kalmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ümidi suya düşmek — umudu kalmamak Artık karşı koyma ümidi suya düşmüştü, harp her cephede kaybedilmişti. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
Nadir Çiftçi — Personal information Full name Nadir Çiftçi Date of birth 12 February 1992 (19 … Wikipedia
umutsuz — sf. 1) Umudu olmayan, hiç umudu kalmayan, ümitsiz, nevmit Pamuk tarlaları kavrulmuş, çocuklar hasta, kadınlar güçsüz, erler umutsuzdu. N. Araz 2) Düzeleceği veya iyileşeceği sanılmayan, ümitsiz Hasta umutsuz. Umutsuz bir durum … Çağatay Osmanlı Sözlük
Conservative Friends of Turkey — (CFT) is a group associated with the British Conservative Party[1]. Its fundamental objective is given as promoting links between Turkey and the Conservative Party at all levels, by working with local and national party organisations, business… … Wikipedia
boynu bükük — sf., ğü 1) Zavallı, boynu eğri 2) zf. Üzgün, kırılmış, kimsesiz, acınacak ve yardım bekler durumda, zavallı bir biçimde Umudu kırılınca boynu bükük, ahıra, ineği sağmaya indi. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
mertlik — is., ği Yiğitlik, erkeklik Umudu olmadığı için, mertlik bende kalsın diye öyle görünürdü. H. Taner Birleşik Sözler civanmertlik … Çağatay Osmanlı Sözlük
tavlamak — i 1) İşlenilecek bir nesneye gereken ısıyı veya nemi sağlamak, tav vermek 2) mec. Yolsuz ve kolay kazanç umudu vererek dolandırmak 3) mec. Ümit vererek kandırmak, kendine bağlamak, aldatmak 4) argo Karşı cinsin gönlünü çelmek, kandırıp elde etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
umutlu — sf. Umudu olan, umut besleyen, ümitli Bazı defa umutluyuz, bazen umutsuz... Bazı kere de o fena görüyorsa ben iyiye yürüyorum. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
nevmit olmak — çaresiz kalmak, umudu kalmamak Bu dönüşlerde Fahim Bey yorgun, bezgin, nevmit olurmuş. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük