Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

sarmak

  • 101 فرا گرفتن

    sarmak, kuşatma

    Farsça-Türkçe sözlük > فرا گرفتن

  • 102 επιδένω

    sarmak, bağlamak

    Ελληνικό – Τουρκικό Λεξικό > επιδένω

  • 103 close in

    sarmak, kusatmak; (günler) kisalmak

    English to Turkish dictionary > close in

  • 104 entwist

    sarmak, dolastirmak, bükmek, örmek

    English to Turkish dictionary > entwist

  • 105 envelop

    sarmak, sarmalamak, örtmek, kapatmak, kaplamak

    English to Turkish dictionary > envelop

  • 106 muffle

    sarmak, örtmek; (sesi) bogmak, hafifletmek, mufla; pota

    English to Turkish dictionary > muffle

  • 107 wrap

    sarmak; sarmalamak; katlamak, koymak, yaymak, sermek, dolamak; üste giyilen/örtülen atki, sal, vb. sey, örtü

    English to Turkish dictionary > wrap

  • 108 wreathe

    sarmak, kaplamak; (duman, vb.) süzülmek

    English to Turkish dictionary > wreathe

  • 109 درج

    I
    دَرَج
    merdiven
    II
    دَرَجَ
    1. gitmek
    Anlamı: yürümek, yol almak
    2. gezmek
    Anlamı: hava almak, hoş vakit geçirmek için seyran etmek
    3. sarmak
    4. dolamak
    Anlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak
    5. dürmek
    دَرْج
    top
    IV
    دُرْج
    çekmece
    V
    دَرَّجَ
    1. sarmak
    2. dürmek
    3. dolamak
    Anlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > درج

  • 110 dolamak

    1. درج [دَرَجَ]
    Anlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak
    2. درج [دَرَّجَ]
    Anlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak
    3. غلف [غَلَّف]
    Anlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak
    4. لحف [لَحَفَ]
    Anlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak
    5. لف [لَفَّ]
    Anlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak
    6. وسع [وَسِعَ]
    Anlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak

    Türkçe-Arapça Sözlük > dolamak

  • 111 لف

    لَفَّ
    1. sarmalamak
    2. bohçalamak
    3. zarflamak
    4. kılıflamak
    5. sarmak
    6. ambalajlamak
    7. dürmek
    8. dolamak
    Anlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > لف

  • 112 охватывать

    несов.; сов. - охвати́ть

    охвати́ть рука́ми поду́шку — yastığı kollarıyla sarmak

    2) воен. (kanadını) kuşatmak
    3) врз sarmak; kaplamak

    пла́мя охвати́ло зда́ние — alevler yapıyı sardı

    се́рдце её охвати́ла ра́дость — yüreğini sevinç kapladı

    его́ охвати́л страх — içinin korku kapladı, onu bir korkudur aldı

    движе́ние охвати́ло широ́кие наро́дные ма́ссы — hareket geniş halk kitlelerine yayıldı

    забасто́вка охвати́ла не́сколько отрасле́й промы́шленности — grev, birkaç sanayi dalını kapladı

    5) тк. несов. içine almak, kapsamak

    э́тот пери́од охва́тывает сле́дующие го́ды — bu dönem şu yılları kapsar

    охвати́ть всех соцсоревнова́нием — herkesin sosyalist yarışmaya katılmasını sağlamak

    Русско-турецкий словарь > охватывать

  • 113 roll

    n. rulo, tomar, top, dürüm, yuvarlanma, rulo köfte, silindir, gümbürtü, davul sesi, liste, yalpa, dalgalanma
    ————————
    v. yuvarlanmak, dürmek, yuvarlamak, rulo yapmak, tomar yapmak, sarmak, top yapmak, döndürmek, çevirmek, havada takla atmak, sürmek, kullanmak, oklava ile açmak (hamur), silindirle ezmek, yaprak haline getirmek [met.], haddeden geçirmek, ağzında yuvarlayarak söylemek, vurgulayarak telaffuz etmek, gümbür gümbür çalmak, şakımak, yalpa yapmak, sallana sallana gitmek, salınmak, rulo ile boyamak, tekerlekler üzerinde gitmek, gitmek (araba), arabayla dolaşmak, dalga dalga göndermek, soymak (sarhoş vb), sallamak
    * * *
    1. yuvarlan (v.) 2. silindir (n.) 3. yuvarla
    * * *
    I 1. [rəul] noun
    1) (anything flat (eg a piece of paper, a carpet) rolled into the shape of a tube, wound round a tube etc: a roll of kitchen foil; a toilet-roll.) top, rulo, makara
    2) (a small piece of baked bread dough, used eg for sandwiches: a cheese roll.) (yuvarlak) sandviç ekmek
    3) (an act of rolling: Our dog loves a roll on the grass.) yuvarlanma
    4) (a ship's action of rocking from side to side: She said that the roll of the ship made her feel ill.) sallanma, yalpalama
    5) (a long low sound: the roll of thunder.) gümbürtü, gürleme
    6) (a thick mass of flesh: I'd like to get rid of these rolls of fat round my waist.) kıvrım, topak
    7) (a series of quick beats (on a drum).) gümbürtü
    2. verb
    1) (to move by turning over like a wheel or ball: The coin/pencil rolled under the table; He rolled the ball towards the puppy; The ball rolled away.) yuvarlanmak, tekerlenmek
    2) (to move on wheels, rollers etc: The children rolled the cart up the hill, then let it roll back down again.) yuvarlamak
    3) (to form (a piece of paper, a carpet) into the shape of a tube by winding: to roll the carpet back.) dürmek, sarmak
    4) ((of a person or animal in a lying position) to turn over: The doctor rolled the patient (over) on to his side; The dog rolled on to its back.) dön(dür)mek
    5) (to shape (clay etc) into a ball or cylinder by turning it about between the hands: He rolled the clay into a ball.) yuvarlamak
    6) (to cover with something by rolling: When the little girl's dress caught fire, they rolled her in a blanket.) sarmak, örtmek
    7) (to make (something) flat or flatter by rolling something heavy over it: to roll a lawn; to roll pastry (out).) açmak; tesviye etmek
    8) ((of a ship) to rock from side to side while travelling forwards: The storm made the ship roll.) sallamak, yalpalamak
    9) (to make a series of low sounds: The thunder rolled; The drums rolled.) gürlemek, gümbürdemek
    10) (to move (one's eyes) round in a circle to express fear, surprise etc.) fırıl fırıl döndürmek
    11) (to travel in a car etc: We were rolling along merrily when a tyre burst.) gitmek
    12) ((of waves, rivers etc) to move gently and steadily: The waves rolled in to the shore.) ağır ağır hareket etmek; vurmak
    13) ((of time) to pass: Months rolled by.) geçip gitmek
    - rolling
    - roller-skate
    3. verb
    (to move on roller-skates: You shouldn't roller-skate on the pavement.) paten yapmak, kaymak
    - roll in
    - roll up
    II
    (a list of names, eg of pupils in a school etc: There are nine hundred pupils on the roll.) isim listesi

    English-Turkish dictionary > roll

  • 114 surround

    n. kuşatma, çevirme, çevreleme, şöminenin etrafındaki dekorlar, sürgün avı
    ————————
    v. etrafını çevirmek, sarmak, etrafını sarmak, kuşatmak, çevirmek, çevrelemek
    * * *
    çevir
    * * *
    1) (to be, or come, all round: Britain is surrounded by sea; Enemy troops surrounded the town; Mystery surrounds his death.) çevrelemek, kuşatmak
    2) (to enclose: He surrounded the castle with a high wall.) sarmak, etrafını çevirmek
    - surroundings

    English-Turkish dictionary > surround

  • 115 wind

    n. dönemeç, kurma (saat)
    ————————
    v. çevirmek, sarmak, dolamak, kıvırmak, döndürmek, kıvrıla kıvrıla gitmek, dolambaçlı olmak, açmak (yol), sarılmak, dolanmak, kıvrılmak, bükülmek
    * * *
    1. nefessiz kal (v.) 2. rüzgar (n.)
    * * *
    I 1. [wind] noun
    1) ((an) outdoor current of air: The wind is strong today; There wasn't much wind yesterday; Cold winds blow across the desert.) rüzgâr
    2) (breath: Climbing these stairs takes all the wind out of me.) nefes, soluk
    3) (air or gas in the stomach or intestines: His stomach pains were due to wind.) gaz
    2. verb
    (to cause to be out of breath: The heavy blow winded him.) nefesini kesmek
    3. adjective
    ((of a musical instrument) operated or played using air pressure, especially a person's breath.) nefesli, üflemeli
    - windiness
    - windfall
    - windmill
    - windpipe
    - windsurf, windsurfer, windsurfing
    - windscreen
    - windsock
    - windsurf
    - windsurfer
    - windsurfing
    - windswept
    - get the wind up
    - get wind of
    - get one's second wind
    - in the wind
    - like the wind
    II past tense, past participle - wound; verb
    1) (to wrap round in coils: He wound the rope around his waist and began to climb.) sarmak, dolamak
    2) (to make into a ball or coil: to wind wool.) sarmak
    3) ((of a road etc) to twist and turn: The road winds up the mountain.) dolanmak, kıvrıla kıvrıla gitmek
    4) (to tighten the spring of (a clock, watch etc) by turning a knob, handle etc: I forgot to wind my watch.) kurmak
    - winding
    - wind up
    - be/get wound up

    English-Turkish dictionary > wind

  • 116 wrap up

    v. kavgayı kesmek, sarmak (paket), sarmak, sarıp sarmalamak, sıkıca sarmak, ambalajlamak, paketlemek, özetlemek, sona erdirmek, son vermek, kesmek, sıkı giyinmek
    * * *
    sar
    * * *
    (to dress warmly: You have to wrap up well if you visit England in winter; Wrap the child up well.) sıkıca giyinmek

    English-Turkish dictionary > wrap up

  • 117 გახვევა

    f.
    sarmak
    f.
    sarmak (saçı), makaraya sarmak
    i.
    sarma

    Georgian-Turkish dictionary > გახვევა

  • 118 wickeln

    wickeln ['vıkəln]
    vt
    1) (auf\wickeln) dolamak; ( auf eine Spule, Rolle) sarmak; ( zu einem Knäuel) top yapmak
    2) (ein\wickeln) sarmak (in -e); (aus\wickeln) açmak; (ab\wickeln) çözmek;
    sich dat einen Schal um den Hals \wickeln boynuna bir atkı sarmak
    3) ( Säugling) altını değiştirmek(-in);
    jdn um den Finger \wickeln ( fam) birini parmağında oynatmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > wickeln

  • 119 غلف

    غَلَّف
    1. sarmalamak
    2. bohçalamak
    3. kılıflamak
    4. zarflamak
    5. ambalajlamak
    6. dolamak
    Anlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > غلف

  • 120 swathe

    (in ile) kumasla sarmak, sargi ile sarmak; çevrelemek, sarmak

    English to Turkish dictionary > swathe

См. также в других словарях:

  • sarmak — i, ar 1) Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek 2) Kuşatmak, çevirmek, ihata etmek Ordu düşmanı sardı. 3) Dolayında yer almak 4) Yayılıp etkisi altına almak, kaplamak Kültür düşüklüğündeki çöküş, yaygın bir hastalık gibi sarar toplumu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sarmak — bir şeyi süzmek ve ayırmak; olgun hale gelmek, II I, 167bkz: sarmalmak, sarma şmak, sarmatmak, sermetmek kızmak, çıkışmak, sertelmek, sert söz söylemek II, 38, 39; II I, 181bkz: sar ılmak, sermek …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • sarmak — yüklemek …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • alev bacayı (veya saçağı) sarmak — ateş bacayı sarmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sarpa sarmak — güçlükler ortaya çıkmak, çözülmesi çok güç bir duruma gelmek Bu mera işi gittikçe sarpa sarıyordu. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yangın bacayı sarmak — durum olağanüstü kötüye gitmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çapraza sarmak — bir iş içinden çıkılmaz duruma gelmek, çaprazlaşmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • örümcek sarmak — (bir yeri) bir yer örümcek ağları ile dolmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sigara sarmak — sigara kâğıdına tütün koyarak sigara yapmak Kalın sigarasını sararken onun lafını kesti. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • güce sarmak — bir iş güç bir duruma gelmek, güçleşmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • merak sarmak (veya duymak veya salmak) — (bir şeye) bir şeyi edinme, yapma veya onunla uğraşma isteğine kapılmak, bir şeye eğilim duymak Miralay beyimiz, emekli olduktan sonra komisyonculuğa kalkan veya cins tavuk yetiştirmeye merak salan soydan değildir. H. Taner Bu adama, her gördüğüm …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»