-
101 فرا گرفتن
sarmak, kuşatma -
102 επιδένω
sarmak, bağlamak -
103 close in
sarmak, kusatmak; (günler) kisalmak -
104 entwist
sarmak, dolastirmak, bükmek, örmek -
105 envelop
sarmak, sarmalamak, örtmek, kapatmak, kaplamak -
106 muffle
sarmak, örtmek; (sesi) bogmak, hafifletmek, mufla; pota -
107 wrap
sarmak; sarmalamak; katlamak, koymak, yaymak, sermek, dolamak; üste giyilen/örtülen atki, sal, vb. sey, örtü -
108 wreathe
sarmak, kaplamak; (duman, vb.) süzülmek -
109 درج
IدَرَجmerdivenIIدَرَجَ1. gitmekAnlamı: yürümek, yol almak2. gezmekAnlamı: hava almak, hoş vakit geçirmek için seyran etmek3. sarmakAnlamı: çevresini çevirmek4. dolamakAnlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak5. dürmekدَرْجtopAnlamı: belli miktardaki kumaş bağıIVدُرْجçekmeceVدَرَّجَ1. sarmakAnlamı: çevresini çevirmek2. dürmek3. dolamakAnlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak -
110 dolamak
1. درج [دَرَجَ]Anlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak2. درج [دَرَّجَ]Anlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak3. غلف [غَلَّف]Anlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak4. لحف [لَحَفَ]Anlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak5. لف [لَفَّ]Anlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak6. وسع [وَسِعَ]Anlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak -
111 لف
لَفَّ1. sarmalamakAnlamı: çok sıkı sarmak2. bohçalamak3. zarflamakAnlamı: zarf içine koymak4. kılıflamakAnlamı: kılıf koymak5. sarmakAnlamı: çevresini çevirmek6. ambalajlamakAnlamı: ambalaj yapmak7. dürmek8. dolamakAnlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak -
112 охватывать
несов.; сов. - охвати́ть1) sarmakохвати́ть рука́ми поду́шку — yastığı kollarıyla sarmak
2) воен. (kanadını) kuşatmak3) врз sarmak; kaplamakпла́мя охвати́ло зда́ние — alevler yapıyı sardı
се́рдце её охвати́ла ра́дость — yüreğini sevinç kapladı
его́ охвати́л страх — içinin korku kapladı, onu bir korkudur aldı
4) yayılmakдвиже́ние охвати́ло широ́кие наро́дные ма́ссы — hareket geniş halk kitlelerine yayıldı
забасто́вка охвати́ла не́сколько отрасле́й промы́шленности — grev, birkaç sanayi dalını kapladı
5) тк. несов. içine almak, kapsamakэ́тот пери́од охва́тывает сле́дующие го́ды — bu dönem şu yılları kapsar
6) teşmil etmekохвати́ть всех соцсоревнова́нием — herkesin sosyalist yarışmaya katılmasını sağlamak
-
113 roll
n. rulo, tomar, top, dürüm, yuvarlanma, rulo köfte, silindir, gümbürtü, davul sesi, liste, yalpa, dalgalanma————————v. yuvarlanmak, dürmek, yuvarlamak, rulo yapmak, tomar yapmak, sarmak, top yapmak, döndürmek, çevirmek, havada takla atmak, sürmek, kullanmak, oklava ile açmak (hamur), silindirle ezmek, yaprak haline getirmek [met.], haddeden geçirmek, ağzında yuvarlayarak söylemek, vurgulayarak telaffuz etmek, gümbür gümbür çalmak, şakımak, yalpa yapmak, sallana sallana gitmek, salınmak, rulo ile boyamak, tekerlekler üzerinde gitmek, gitmek (araba), arabayla dolaşmak, dalga dalga göndermek, soymak (sarhoş vb), sallamak* * *1. yuvarlan (v.) 2. silindir (n.) 3. yuvarla* * *I 1. [rəul] noun1) (anything flat (eg a piece of paper, a carpet) rolled into the shape of a tube, wound round a tube etc: a roll of kitchen foil; a toilet-roll.) top, rulo, makara2) (a small piece of baked bread dough, used eg for sandwiches: a cheese roll.) (yuvarlak) sandviç ekmek3) (an act of rolling: Our dog loves a roll on the grass.) yuvarlanma4) (a ship's action of rocking from side to side: She said that the roll of the ship made her feel ill.) sallanma, yalpalama5) (a long low sound: the roll of thunder.) gümbürtü, gürleme6) (a thick mass of flesh: I'd like to get rid of these rolls of fat round my waist.) kıvrım, topak7) (a series of quick beats (on a drum).) gümbürtü2. verb1) (to move by turning over like a wheel or ball: The coin/pencil rolled under the table; He rolled the ball towards the puppy; The ball rolled away.) yuvarlanmak, tekerlenmek2) (to move on wheels, rollers etc: The children rolled the cart up the hill, then let it roll back down again.) yuvarlamak3) (to form (a piece of paper, a carpet) into the shape of a tube by winding: to roll the carpet back.) dürmek, sarmak4) ((of a person or animal in a lying position) to turn over: The doctor rolled the patient (over) on to his side; The dog rolled on to its back.) dön(dür)mek5) (to shape (clay etc) into a ball or cylinder by turning it about between the hands: He rolled the clay into a ball.) yuvarlamak6) (to cover with something by rolling: When the little girl's dress caught fire, they rolled her in a blanket.) sarmak, örtmek7) (to make (something) flat or flatter by rolling something heavy over it: to roll a lawn; to roll pastry (out).) açmak; tesviye etmek8) ((of a ship) to rock from side to side while travelling forwards: The storm made the ship roll.) sallamak, yalpalamak9) (to make a series of low sounds: The thunder rolled; The drums rolled.) gürlemek, gümbürdemek10) (to move (one's eyes) round in a circle to express fear, surprise etc.) fırıl fırıl döndürmek11) (to travel in a car etc: We were rolling along merrily when a tyre burst.) gitmek12) ((of waves, rivers etc) to move gently and steadily: The waves rolled in to the shore.) ağır ağır hareket etmek; vurmak13) ((of time) to pass: Months rolled by.) geçip gitmek•- roller- rolling
- roller-skate 3. verb(to move on roller-skates: You shouldn't roller-skate on the pavement.) paten yapmak, kaymak- roll in
- roll up II(a list of names, eg of pupils in a school etc: There are nine hundred pupils on the roll.) isim listesi -
114 surround
n. kuşatma, çevirme, çevreleme, şöminenin etrafındaki dekorlar, sürgün avı————————v. etrafını çevirmek, sarmak, etrafını sarmak, kuşatmak, çevirmek, çevrelemek* * *çevir* * *1) (to be, or come, all round: Britain is surrounded by sea; Enemy troops surrounded the town; Mystery surrounds his death.) çevrelemek, kuşatmak2) (to enclose: He surrounded the castle with a high wall.) sarmak, etrafını çevirmek•- surroundings -
115 wind
n. dönemeç, kurma (saat)————————v. çevirmek, sarmak, dolamak, kıvırmak, döndürmek, kıvrıla kıvrıla gitmek, dolambaçlı olmak, açmak (yol), sarılmak, dolanmak, kıvrılmak, bükülmek* * *1. nefessiz kal (v.) 2. rüzgar (n.)* * *I 1. [wind] noun1) ((an) outdoor current of air: The wind is strong today; There wasn't much wind yesterday; Cold winds blow across the desert.) rüzgâr2) (breath: Climbing these stairs takes all the wind out of me.) nefes, soluk3) (air or gas in the stomach or intestines: His stomach pains were due to wind.) gaz2. verb(to cause to be out of breath: The heavy blow winded him.) nefesini kesmek3. adjective((of a musical instrument) operated or played using air pressure, especially a person's breath.) nefesli, üflemeli- windy- windiness
- windfall
- windmill
- windpipe
- windsurf, windsurfer, windsurfing
- windscreen
- windsock
- windsurf
- windsurfer
- windsurfing
- windswept
- get the wind up
- get wind of
- get one's second wind
- in the wind
- like the wind II past tense, past participle - wound; verb1) (to wrap round in coils: He wound the rope around his waist and began to climb.) sarmak, dolamak2) (to make into a ball or coil: to wind wool.) sarmak3) ((of a road etc) to twist and turn: The road winds up the mountain.) dolanmak, kıvrıla kıvrıla gitmek4) (to tighten the spring of (a clock, watch etc) by turning a knob, handle etc: I forgot to wind my watch.) kurmak•- winder- winding
- wind up
- be/get wound up -
116 wrap up
v. kavgayı kesmek, sarmak (paket), sarmak, sarıp sarmalamak, sıkıca sarmak, ambalajlamak, paketlemek, özetlemek, sona erdirmek, son vermek, kesmek, sıkı giyinmek* * *sar* * *(to dress warmly: You have to wrap up well if you visit England in winter; Wrap the child up well.) sıkıca giyinmek -
117 გახვევა
f.sarmakf.sarmak (saçı), makaraya sarmaki.sarma -
118 wickeln
-
119 غلف
غَلَّف1. sarmalamakAnlamı: çok sıkı sarmak2. bohçalamak3. kılıflamakAnlamı: kılıf koymak4. zarflamakAnlamı: zarf içine koymak5. ambalajlamakAnlamı: ambalaj yapmak6. dolamakAnlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak -
120 swathe
(in ile) kumasla sarmak, sargi ile sarmak; çevrelemek, sarmak
См. также в других словарях:
sarmak — i, ar 1) Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek 2) Kuşatmak, çevirmek, ihata etmek Ordu düşmanı sardı. 3) Dolayında yer almak 4) Yayılıp etkisi altına almak, kaplamak Kültür düşüklüğündeki çöküş, yaygın bir hastalık gibi sarar toplumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
sarmak — bir şeyi süzmek ve ayırmak; olgun hale gelmek, II I, 167bkz: sarmalmak, sarma şmak, sarmatmak, sermetmek kızmak, çıkışmak, sertelmek, sert söz söylemek II, 38, 39; II I, 181bkz: sar ılmak, sermek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
sarmak — yüklemek … Beypazari ağzindan sözcükler
alev bacayı (veya saçağı) sarmak — ateş bacayı sarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sarpa sarmak — güçlükler ortaya çıkmak, çözülmesi çok güç bir duruma gelmek Bu mera işi gittikçe sarpa sarıyordu. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yangın bacayı sarmak — durum olağanüstü kötüye gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çapraza sarmak — bir iş içinden çıkılmaz duruma gelmek, çaprazlaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
örümcek sarmak — (bir yeri) bir yer örümcek ağları ile dolmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sigara sarmak — sigara kâğıdına tütün koyarak sigara yapmak Kalın sigarasını sararken onun lafını kesti. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
güce sarmak — bir iş güç bir duruma gelmek, güçleşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
merak sarmak (veya duymak veya salmak) — (bir şeye) bir şeyi edinme, yapma veya onunla uğraşma isteğine kapılmak, bir şeye eğilim duymak Miralay beyimiz, emekli olduktan sonra komisyonculuğa kalkan veya cins tavuk yetiştirmeye merak salan soydan değildir. H. Taner Bu adama, her gördüğüm … Çağatay Osmanlı Sözlük