-
81 rota
n. rota, görev listesi, nöbet cetveli, iş plânı, yüksek dini mahkeme* * *['rəutə](a list showing duties that are to be done in turn, and the names of the people who are to do them.) görev listesi, nöbet cetveli -
82 spell
n. büyü, afsun, sihir, tılsım, büyüleme, büyülenme, alımlılık, çekıcilik, sıra, nöbet, vardiya, çalışma sırası, kısa süre, kısa mesafe, dönem, kriz (öksürük vb.)————————v. hecelemek, imlâsını yazmak, diye okunmak, anlamına gelmek, nöbetini devretmek, yerine çalışmak, büyülemek, etkilemek* * *1. hecele (v.) 2. büyü (n.)* * *I [spel] past tense, past participle - spelt; verb1) (to name or give in order the letters of (a word): I asked him to spell his name for me.) hecelemek, harf harf söylemek2) ((of letters) to form (a word): C-a-t spells `cat'.) harflerini oluşturmak3) (to (be able to) spell words correctly: I can't spell!) hecelemek4) (to mean or amount to: This spells disaster.) anlamına gelmek•- speller- spelling II [spel] noun1) (a set or words which, when spoken, is supposed to have magical power: The witch recited a spell and turned herself into a swan.) tılsımlı/büyülü söz(ler)2) (a strong influence: He was completely under her spell.) çekicilik, cazibeIII [spel] noun1) (a turn (at work): Shortly afterwards I did another spell at the machine.) nöbet2) (a period of time during which something lasts: a spell of bad health.) dönem, süre3) (a short time: We stayed in the country for a spell and then came home.) kısa bir süre -
83 Wache
Wache haben -in nöbeti var/olmak; -
84 Dienst
Dienst <-(e) s, -e> [di:nst] möffentlicher \Dienst kamu hizmeti;außer \Dienst emekli;zum \Dienst gehen işe gitmek;\Dienst haben nöbetçi olmak, nöbet beklemek [o tutmak];den \Dienst quittieren görevinden istifa etmek;in jds \Diensten stehen birinin hizmetinde bulunmak;jdm einen schlechten \Dienst erweisen birine kötülük etmek;sich in den \Dienst einer Sache stellen kendini bir işe adamak;seine Beine versagten ihm den \Dienst bacakları tutmadı [o tutmaz oldu] -
85 Wache
Wache <-n> ['vaxə] f1) ( Wachdienst) nöbet;( auf) \Wache stehen nöbet beklemek [o tutmak]3) ( Gebäude) karakol; (Polizei\Wache) karakol -
86 wachen
-
87 wachen
karakolnöbetnöbet tutmakuyanık olmak -
88 مناوبة
مُنَاوَبَة1. nöbetAnlamı: sıra, keşik2. münavebeAnlamı: nöbetleşme, kesikleşme3. keşiklemeAnlamı: almaş, münavebe4. deplasman5. keşikAnlamı: sıra, nöbet6. hamle -
89 ley
geçici otlak, nöbet merasi, nöbet çayiri -
90 garde
In f1 bakım [ba'kɯm]♦ de garde nöbetçi◊un médecin / une pharmacie de garde — nöbetçi doktor / eczane
2 d'un enfant bakımını üstlenmek◊Il a obtenu la garde de son enfant. — Çocuğunun bakımı üstlenmeyi elde etti.
3 prendre garde à qqch bir şeye dikkat etmek4 mettre qqn en garde birini uyarmak◊Je l'ai mise en garde contre les risques. — Seni tehlikelere karşı uyardım.
5 escorte muhafız birliğiIIn m/f1 d'un lieu bekçi [bec'ʧi]◊Les gardes font des rondes à tour de rôle. — Bekçiler sırayla nöbet tutuyorlar.
2 d'une personne koruma [koɾu'ma]3 d'un malade bakıcı [bakɯ'ʤɯ] -
91 növbə
kuyruk, nöbet, sırakuyruk, nöbet, posta, sıra, vardiya -
92 nauba
turn, shift, period; guard [naba] Aze növbe, Hin naubat, Ind nobat, Per noubat, Tur nöbet borrowed from Ar -
93 değiştirmek
замени́ть измени́ть меня́ть преобразо́вывать* * *-iизменя́ть, меня́ть; заменя́тьfikrimi değistirdim — я измени́л своё мне́ние
aldığı kitabı değiştirdi — он поменя́л взя́тую кни́гу
genel müdürü değiştirdiler — замени́ли гла́вного дире́ктора
nöbet değiştirmek — смени́ть карау́л / дежу́рство
para onun yaşamını değiştirdi — де́ньги измени́ли его́ жизнь
çamaşır değiştirmek — меня́ть бельё
üstünü değiştirmek — переоде́ться
-
94 sıra dışı
непривы́чный, необы́чныйsıra dışı nöbet — наря́д вне о́череди
-
95 вне
dışında* * *вне го́рода — kentin dışında
вне ко́нкурса — yarışma dışı
выступа́ть вне ко́нкурса — müsabaka dışı yarışmak
фильм демонстри́ровался вне ко́нкурса — filim yarışma dışında gösterildi
вне о́череди — sıra beklemeden / bekletilmeden
наря́д вне о́череди — воен. sıra dışı nöbet
••вне вся́кого сомне́ния — hiç kuşkusuz
он вне себя́ — kendinde değildir
он вне себя́ от ра́дости — sevincinden içi içine sığmıyor
он был вне себя́ от гне́ва — öfkesi topuklarına çıkmıştı
объяви́ть вне зако́на — yasa / kanun dışı ilan etmek
-
96 вспышка
patlama* * *ж1) parlama; flaş фотовспы́шки мо́лнии — çakan şimşekler
2) nöbetвспы́шка гне́ва — öfke nöbeti
-
97 караул
karakol* * *м1) в соч.вы́ставить карау́л — nöbetçiler dikmek
2) nöbetбыть в карау́ле — nöbette olmak / bulunmak
3) разг. ( призыв на помощь) can kurtaran yok mu! imdat!••почётный карау́л — saygı / ihtiram kıtası
взять / сде́лать на карау́л — selam durmak
хоть карау́л кричи́ — ≈ bıçak kemiğe dayandı
-
98 лихорадка
humma* * *ж1) nöbetеё трясло́ как в лихора́дке — sıtma nöbetine tutulmuş gibiydi
2) разг. uçuk (-ğu)у него́ вы́ступила лихора́дка на губа́х — dudağı uçukladı
-
99 лихорадочный
hummalı; ateşli* * *1) hummalıлихора́дочный больно́й — hummalı hasta
лихора́дочный жар — humma / nöbet ateşi
2) перен. hummalı -
100 нести
I2) перен. götürmek; getirmekнести́ созна́ние в ма́ссы — yığınlara bilinç götürmek
нести́ с собо́й опа́сность войны́ — savaş tehlikesini beraber getirmek
3) (мчать, гнать) hızla götürmek; (hızla) sürüklemek; başı zaptolunmamak ( о лошади)ло́дку несло́ к бе́регу — kayık kıyıya (doğru) sürükleniyordu
4) безл., разг. kokusu gelmek; ağzı... kokmakнесло́ за́пахом ры́бы — balık kokusu geliyordu
от него́ несёт чесноко́м — ağrı sarımsak kokuyor
5) безл., перен. burcu burcu... kokmakот э́той тео́рии несёт идеали́змом — bu teori burcu burcu idealizm kokuyor
6) yapmakнести́ обя́занности — görevini yapmak
нести́ карау́л — nöbet beklemek
7) görmek; çekmekнести́ убы́тки — zarar etmek
нести́ поте́ри — kayıplar vermek; kayıplara uğramak
8) разг.нести́ вздор / чепуху́ — saçmalamak
II несов.; сов. - снести́, в соч.её так и несло́! — kadın açtı ağzını, yumdu gözünü!
нести́ я́йца — yumurtlamak
См. также в других словарях:
nobet — nobét, nobéturi, s.n. (înv.) 1. paradă cu muzică militară, seara, la curtea domnească; serenadă executată de muzica militară turcească. 2. schimbare. 3. obicei, rânduieli. Trimis de blaurb, 27.10.2008. Sursa: DAR nobét ( turi), s.n. – Schimb. – … Dicționar Român
nobet — nóbet m DEFINICIJA reg. pov. zast. 1. smjena u stražarenju; straža 2. meton. utvrđeni red po kojem više osoba obavlja isti posao jedna za drugom; turnus ETIMOLOGIJA tur. nöbet ← arap. näwbä: red, turnus … Hrvatski jezični portal
nöbet — is., Ar. nevbet 1) Sıra, keşik Bu akşam nöbet sizde, masrafı siz yapacaksınız. 2) Sıra ile yapılan görev, iş Karlı dağlar başında nöbet geceleri, siper içlerindeki yağmurlu uzun günler. Y. K. Karaosmanoğlu 3) Hastalık sebebiyle titreme, yüksek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
nöbet beklemek (veya tutmak) — 1) asker, polis vb. bir yeri, bir kimseyi, bir aracı gözetlemek, korumak gibi amaçlarla bulunduğu yerden belli bir süre ayrılmamak Geceleyin nöbet bekleyen muhafızlara ve hizmetçilere görünmeden ... inermiş. R. H. Karay 2) kurum ve kuruluşlarda… … Çağatay Osmanlı Sözlük
nöbet şekeri — is. Halk arasında ilaç olarak kullanılan billurlaşmış şeker … Çağatay Osmanlı Sözlük
nöbet çalmak — belli zamanlarda mızıka çalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
değirmene gelen nöbet bekler — bir şeyden birçok kimse yararlanacaksa, herkes geliş sırasıyla işini görmek üzere beklemelidir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
NİYABE — Nöbet … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Nö. — NöBet (International » Turkish) NöBetçI (International » Turkish) … Abbreviations dictionary
MEBERRET — Nöbet şekeri … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MÜNAVEBETEN — Nöbet ile, nöbetleşerek. Sırayla … Yeni Lügat Türkçe Sözlük