Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

yapmak

  • 1 yapmak

    yapmak <- ar> v/t machen, tun; herstellen; reparieren, fam wieder machen; z.B. Krankheit verursachen; tun ( gibi als ob); (krank, reich usw) machen; machen (zu; z.B. zum Doktor); Frieden schließen; Tor schießen;
    fren yapmak bremsen;
    görev yapmak fungieren, tätig sein, die Aufgabe haben (als);
    -lik yapmak: z.B. öğretmenlik yapmak als Lehrer tätig sein;
    iyilik yapmak etwas Gutes tun;
    mil (oder kilometre) yapmak Meilen ( oder Kilometer) zurücklegen, schaffen;
    sıcak yapmak heiß sein;
    yol yapmak Strecke zurücklegen, schaffen;
    -e yapmadığını bırakmamak jemandem nur Böses zufügen;
    yaptığını bilmemek nicht wissen, was man tut;
    iyi yaptınız da geldiniz wie schön, dass Sie gekommen sind;
    yapma! lass das!, nicht doch!; Donnerwetter!, ist nicht möglich!

    Türkçe-Almanca sözlük > yapmak

  • 2 yapmak

    yapmak <- ar>
    vt
    1) machen, tun
    elinden geleni \yapmak alles tun, was in seiner Macht steht
    yatak \yapmak die Betten machen
    2) antun
    birine bir iyilik/kötülük \yapmak jdm etw Gutes/Böses antun
    yapma bunu bana! tu mir das nicht an!
    3) ( yuva) bauen
    4) vornehmen
    bütçede kesinti \yapmak Kürzungen im Etat vornehmen
    5) ( onarmak) reparieren
    6) ( spor) treiben
    7) ( suikast) verüben
    8) ( yol açmak) verursachen
    kaşıntı/masraf \yapmak Juckreiz/Kosten verursachen
    9) ( olmak)
    bu kış çok soğuk yaptı dieser Winter war sehr kalt
    elini ayağını öpeyim, yapma bunu ich flehe dich an, tu es nicht
    yapma çocuğum, saat bozulur! lass das mein Kind, die Uhr geht kaputt!
    oraya iki saatte gitmişleryapma! sie sind in zwei Stunden dahingegangen — ist nicht möglich!

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > yapmak

  • 3 yapmak

    вы́лепить де́лать лепи́ть сде́лать соверша́ть
    * * *
    -i
    1) врз. де́лать, сде́лать; вы́полнить

    büyük bir iş yapmak — проде́лать большу́ю рабо́ту

    yeniden yapmak — переде́лывать

    2) создава́ть, стро́ить

    bir ev yapmak — постро́ить дом

    3) гото́вить

    dersini yaptı — он пригото́вил свои́ уро́ки

    yemek yapmak — гото́вить пи́щу

    4) чини́ть, почини́ть

    bozuk yolu yaptılar — они́ отремонти́ровали разби́тую доро́гу

    bu saatçi saatimi yapamadı — э́тот часовщи́к не смог почини́ть мои́ часы́

    5) быть причи́ной, вызыва́ть что

    durgun sular sıtma yapar — стоя́чие во́ды спосо́бствуют заболева́нию маляри́ей

    6) выполня́ть, исполня́ть, осуществля́ть (желание, просьбу)

    arkadaşım on dakika içinde istediğimi yapmıştı — мой това́рищ за де́сять мину́т вы́полнил мою́ про́сьбу

    7) привести́ в поря́док

    yatak yapmak — постла́ть посте́ль

    8) занима́ться чем

    spor yapmak — занима́ться спо́ртом

    tarım yapmak — занима́ться се́льским хозя́йством

    9) (с)де́лать кого-что кем-чем

    hasta yapmak — сде́лать больны́м

    zengin yapmak — сде́лать бога́тым

    10) (тж. altına yapmak) обде́латься, сде́лать под себя́

    çocuk altına yaptı — ребёнок обка́кался

    11) разг. вы́дать за́муж

    bu kızı sana yapacağım — я вы́дам за тебя́ дочь

    12) поступа́ть, де́лать, де́йствовать ( каким-либо образом)

    doğru yaptın — ты пра́вильно сде́лал / поступи́л

    iyi yapmıyorsun — ты нехорошо́ поступа́ешь

    uyumuş gibi yapıyor — он де́лает вид, что спит

    ben adamı ne yaparım biliyor musun? — ты зна́ешь, что я сде́лаю с э́тим челове́ком? ( угроза)

    13) (тж. öğrenim yapmak) учи́ться, получа́ть образова́ние

    öğrenimi Fransa'da yaptı — он получи́л образова́ние во Фра́нции

    14) учи́ться на кого

    doktor yapmak — учи́ться на до́ктора

    terzi yapmak — учи́ться на портно́го

    bu kış çok soğuk yaptı — э́той зимо́й бы́ло о́чень хо́лодно

    16) в некоторых словосочетаниях выступает со значением "совершать то или иное действие", переводится в зависимости от примыкающего имени

    bir seyahat yapmak — соверша́ть путеше́ствие

    hesap yapmak — производи́ть подсчёт

    kazı yapmak — производи́ть раско́пки

    bir sözleşme yapmak — заключа́ть догово́р

    bir toplantı yapmak — проводи́ть собра́ние

    vazifesini yapmak — выполня́ть свой долг

    17) в роли вспом. гл. с именами образует составные глаголы

    bayram yapmak — пра́здновать

    resim yapmak — рисова́ть

    tesir yapmak — влия́ть, возде́йствовать

    18) со словами километр, миля и т. п.; покры́ть, преодоле́ть какое-л. расстоя́ние

    uçak beş bin kilometre yaptı — самолёт преодоле́л пять ты́сяч киломе́тров

    ••

    yaptığı hayır ürküttüğü kurbağaya değmemekпогов. ≈ оказа́ть медве́жью услу́гу

    - ben onsuz yapamam
    - ben okumadan yapamam
    - yapma!
    - yapmayın! / yapmayınız!
    - yapma çocuğum
    - saat bozulur!
    - onca yolu iki saate almışlar. - Yapma!
    - yaptığını bilmiyor
    - yapmadığını bırakmamak
    - yapmadığını kalmamak

    Türkçe-rusça sözlük > yapmak

  • 4 yapmak

    (yapar)
    В
    1) де́лать, выполня́ть

    yapsa yapsa… — е́сли кто и смо́жет сде́лать, то…

    yapmasına yaptı ama… — сде́лать-то он сде́лал, но…

    yeniden yapmak — переде́лывать; де́лать за́ново

    ben vazifemi yaptım — я вы́полнил свой долг

    2) создава́ть, стро́ить; устра́ивать

    bir birlik yapmak — создава́ть сою́з

    kanunları yapmak — издава́ть зако́ны

    yapı yapmak — стро́ить, сооружа́ть

    3) чини́ть

    Büyük Türk-Rus Sözlük > yapmak

  • 5 yapmak

    v. accomplish, acquit oneself, architect, build, carve out, contrive, create, do, engineer, establish, execute, fashion, fulfil, fulfill, get, go over, go through, have, implement, land, make, perform, ply, practice, practise, produce, profess
    --------
    yapmak (hata vb.)
    v. perpetrate
    --------
    yapmak (makyaj)
    v. put on
    --------
    yapmak (çocuk)
    v. father
    * * *
    1. accomplish 2. do 3. make

    Turkish-English dictionary > yapmak

  • 6 yapmak

    делать, выполнять, изготовлять, воздвигать, производить, создавать

    İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > yapmak

  • 7 yapmak

    1) шIэн/ щIэн (ешIэ/ ещIэ)
    3) тхьапэ/ тхьэмпэ, пкIаш/ пщIащэ

    Турецко-адыгский словарь > yapmak

  • 8 yapmak

    "1. /ı/ to make; to build, construct, fashion; to create; to manufacture; to produce; to prepare. 2. /ı/ to do; to busy oneself with (something); to do (something) (as one´s regular work or occupation); to carry out, perform; to effect, execute: Ne yapıyorsun? What´re you doing? Başka ne yapayım? What else can I do? Haldun öğretmenlik yapıyor. Haldun teaches./Haldun´s a teacher. 3. /ı/ to repair, fix (something). 4. /ı/ to cause, bring about (an illness). 5. /ı/ to be (used with reference to the weather): Geçen kış çok kar yaptı. It snowed a lot last winter. 6. /ı/ to make, acquire (money). 7. /ı/ to produce (offspring). 8. /ı/ (for a vehicle) to do, go, travel at (a specified speed). 9. /ı/ to make (someone, something) (reach a certain state): Bu ilaç beni iyi yaptı. This medicine made me well. İstanbul´u İstanbul yapan odur. That´s what makes Istanbul Istanbul./That´s what makes Istanbul what it is. Oğlumu doktor yapmak istiyorum. I want to make a doctor of my boy. Orayı muz bahçesi yapmalısınız. You ought to make that bit (of land) over there into a banana grove. 10. to do, act, behave: Gelmekle iyi yaptın. You did well to come. Fena mı yapmışım yani? So somebody reckons I´ve behaved badly, eh? 11. /ı/ to be occupied with (the doing of something): Stajımı o hastanede yaptım. I did my internship in that hospital. Lise öğrenimini Sen Jozef´te yaptı. He got his high school education at St. Joseph´s. 12. /a/ to defecate (in/on); to urinate, wet: Çocuk yine yatağına yapmış. The child´s wet the bed again. 13. /ı/ to harm, do (someone) harm: Beni kızdıran kişiyi yaparım! I don´t let anybody who crosses me get off easy!/The person who crosses me is in for it! 14. /ı/ to do, arrange: Şayeste, saçını Şahinde´ye yaptırdı. Şayeste had Şahinde do her hair. Gülfidan, bir daha yatağını yapmadan kahvaltıya gelme ha! Gülfidan, don´t you let me catch you coming to breakfast again without first making your bed! 15. /ı/ to make or describe (an arc, a curve, a bend, etc.): Yol orada viraj yapar. The road makes a bend there. 16. /ı/ slang to do it to, have sex with. Yapma! 1. Leave him/her/them alone! 2. Leave it alone!/Stop it!/Cut it out!: Yapma Eda, kırarsın! Leave it alone, Eda! You could break it! 3. Oh go on!/Go on! (used to express disbelief): Yapma! Şaka söylüyorsun! Go on now; you´re kidding me! yapmadığını bırakmamak/yapmadığı kalmamak to do everything in the book to annoy or upset someone: Ayhan yapmadığını bırakmadı; onun sepetleneceği kesin. Ayhan´s committed every crime in the book; he´s sure to be fired. O gün söylediklerine itiraz ettim; ondan bu yana bana yapmadığı kalmadı. I objected to what she said that day, and since then she´s done everything possible to harass me. yaptığı hayır ürküttüğü kurbağaya değmemek for (someone´s) well-meant help to do more harm than good."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > yapmak

  • 9 yapmak

    1) etmək, yaratmaq, tikmək, qurmaq, düzəltmək, hazırlamaq; bir seyahat yapmak – səyahət etmək; 2) səbəb olmaq, doğurmaq
    doğurmaq, düzəltmək, etmək, hazırlamaq, qurmaq, tikmək, yaratmaq

    Türkçe-Azerice Sözlük > yapmak

  • 10 yapmak

    эшләү; кылу; кору; төзү; үтәү; ясау

    Türkçe-Tatarca sözlük > yapmak

  • 11 yapmak

    duristkirin
    --------
    encamdan
    --------
    kirin
    --------
    çê kirin
    --------
    çêkirin

    Türk-Kürt Sözlük > yapmak

  • 12 yapmak

    Etmək

    Türkcə-Azərbaycanca İzahlı Tibb lüğəti > yapmak

  • 13 yapmak

    czynić; dokonywać; kazać; popełniać; robić; sporządzać; wykonywać; wyrabiać; zrobić

    Türkçe-Lehçe Sözlük > yapmak

  • 14 yapmak


    шIын, ышIын, шIэн, гъэпсын, къэгъэпсын, гъэцэкI

    Малый турецко-адыгский словарь > yapmak

  • 15 yapmak

    Einschliessen, versperren; verfertigt werden

    Türk-Alman Mini Sözlük > yapmak

  • 16 ýapmak

    schließen; bedecken

    Türkmençe-Nemesçe sözlüklik > ýapmak

  • 17 yapmak

    أثر
    أنتج
    أنشأ
    اصطنع
    زوج
    سبب
    شغل
    صلح
    صنع

    Türkçe-Arapça Sözlük > yapmak

  • 18 yapmak

    1. أثر [أَثَّرَ]
    Anlamı: etkili olmak
    2. أنتج [أَنْتَجَ]
    Anlamı: üretmek
    3. أنشأ [أَنْشَأَ]
    Anlamı: ortaya koymak, meydana getirmek
    4. اصطنع [اِصْطَنَعَ]
    Anlamı: ortaya koymak, meydana getirmek
    5. زوج [زَوَّجَ]
    Anlamı: evlendirmek
    6. سبب [سَبَّبَ]
    7. شغل [شَغَّلَ]
    Anlamı: meşgul olmak
    8. صلح [صَلَّحَ]
    Anlamı: onarmak
    9. صنع [صَنَعَ]
    Anlamı: ortaya koymak, meydana getirmek

    Türkçe-Arapça Sözlük > yapmak

  • 19 yapmak

    "to do, to make; to perform, to fulfil, to carry sth out; to mend, to repair, to fix" " onarmak, tamir etmek; to build, to construct, to erect, to found" " inþa etmek; to produce, to manufacture, to bring sth out" " üretmek; to cause" " yol açmak; to marry (a girl) to" " evlendirmek; to cost; to do with; to have, to possess; (yemek) to cook; (banyo) to have; (resim) to draw; (konuþma) to deliver, to make"

    İngilizce Sözlük Türkçe > yapmak

  • 20 ýapmak

    bliski; obejmować; pokryć; powlekać; wypiekać; zakrywać

    Türkmençe-Polýakça Sözlük > ýapmak

См. также в других словарях:

  • yapmak — i, ar 1) Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır. Ç. Altan 2) nsz Olmasına yol açmak Durgun sular sıtma yapar. 3) nsz Yol almak 4) Onarmak, tamir etmek… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yapmak — kapamak, sed etmek; yapılmak, kapanmak, mâmul yapmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yapmak — örtmek, kapamak; kurmak, yapmak, I, 348, 374; III, 33, 57 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • afi kesmek (veya satmak veya yapmak) — birine karşı gösteriş yapmak, kabadayılık etmek Yanındaki kıza afi yapmak için onun önüne, dilenciye sadaka verir gibi bahşiş fırlatan bir züppeyi, bıraksalar öldürecekti. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • atak yapmak — akın yapmak, atılım yapmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • egzersiz yapmak — is. 1) alıştırma yapmak O akşam yalnız olduğum için kemanda bazı egzersizler yapmaya başladım. P. Safa 2) sağlıklı yaşam için spor yapmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • idman yapmak — beden hareketleri yapmak Evinden yalnız idman yapmak için çıktığına eminim. S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • indirim yapmak — fiyatta değer düşürümü yapmak, iskonto yapmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kulis yapmak — 1) herhangi bir toplulukta oturumlar dışında gizli çalışmalar yapmak 2) bir amaca ulaşabilmek için ilgili kişiler arasında özel çalışma yapmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nefis muhasebesi yapmak — insan isteklerini, hırslarını ve yaptıklarını gözden geçirmek, doğru veya yanlışlarını vicdanının süzgecinden geçirip bir değerlendirme yapmak Normal yaşamının çekişmeleri içinde tekerlenip giden insan, bayramlarda bir nefis muhasebesi yapmak… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sözleşme yapmak — huk. bir sözleşmeyi yazılı olarak belirlemek, mukavele yapmak, kontrat yapmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»