-
1 karanlık
karanlık basmak Wetter dunkel werden;-i karanlık etmek verdunkeln;karanlık işler fig dunkle Geschäfte n/pl;karanlık oda FOTO Dunkelkammer f;karanlığa kalmak von der Dunkelheit überrascht werden -
2 karanlık
II adj dunkel; (zifirî \karanlık) finster -
3 karanlık
мрак (м) тёмный тьма (ж)* * *1. озвонч. -ğıтемнота́, мрак тж. перен.karanlık bastı — наступи́ла темнота́
karanlığa gömülmek — а) погрузи́ться в темноту́; б) пережива́ть огорче́ние
karanlığa kalmak — задержа́ться до темноты́
2. озвонч. -ğı; перен.akşamın alaca karanlığı — вече́рние су́мерки
karanlık düşünceler — мра́чные мы́сли
karanlık bir durum — нея́сное положе́ние
karanlık işler — тёмные дели́шки
bu karanlık işlerin hesabını sorarlar — за э́ти тёмные дела́ потре́буют отве́та
••- karanlığı yırtmak
- karanlıkta göz kırpmak -
4 karanlık
караңгы; караңгылык -
5 karanlık
adj. dark, underexposed, obscure, unlit, clouded, darkling, dun, dusky, foggy, funny, funny peculiar, gloomy, murky, pitchy, shadowy, shady, somber, sombre, tenebrous--------n. darkness, obscurity, dark, deep, deepness, gloom, gloominess, inkiness, murk, night, obscuration, shadow, somberness, sombreness* * *1. dark 2. darkness 3. murk 4. murkiness 5. murky 6. somber 7. tenebrious 8. tenebrous -
6 karanlık
tarî -
7 karanlık
Qaranlıq -
8 karanlık
ciemność; ciemny; mroczny; niejasny; ponury; posępny; zasępiony -
9 karanlık
-
10 karanlik
1) шІункІ/кІыфІ -
11 karanlık
мэзахэ, шIункI -
12 karanlık
σκοτάδι, σκοτεινιά, σκοτεινός, μαύρος -
13 karanlık
إبهامأقتماسوداداكفهرارالتباستشوشحمةداجدامجدامسدجةدجنةدجىدجيدجيةدغيشةدقةدهمةديجورسحامسحمسحمةسوادظلامظلماءظلمةعتمةعجمةعشواءعشوةغسقغلسغموضغيهبفحمةقاتمقتامقتمةمظلممعتممكفهر -
14 karanlık
1. إبهام [إِبْهام]Anlamı: gereğince anlaşılıp bilinemeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan (durum)2. أقتم [أَقْتَم]Anlamı: ışık olmama durumu3. أقتم [أَقْتَم]Anlamı: ışığı olmayan4. اسوداد [اِسْوِداد]Anlamı: ışık olmama durumu5. اكفهرار [اِكْفِهْرار]Anlamı: ışık olmama durumu6. التباس [اِلْتِباس]Anlamı: gereğince anlaşılıp bilinemeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan (durum)7. تشوش [تَشَوُّش]Anlamı: gereğince anlaşılıp bilinemeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan (durum)8. حمة [حُمَّة]Anlamı: ışık olmama durumu9. داج [داجٍ]Anlamı: ışık olmama durumu10. داج [داجٍ]Anlamı: ışığı olmayan11. دامج [دامِج]Anlamı: ışık olmama durumu12. دامج [دامِج]Anlamı: ışığı olmayan13. دامس [دامِس]Anlamı: ışık olmama durumu14. دامس [دامِس]Anlamı: ışığı olmayan15. دجة [دُجَّة]Anlamı: ışık olmama durumu16. دجنة [دُجْنَة]Anlamı: ışık olmama durumu17. دجى [دُجًى]Anlamı: ışık olmama durumu18. دجية [دُجْيَة]Anlamı: ışık olmama durumu19. دجي [دَجِيّ]Anlamı: ışık olmama durumu20. دجي [دَجِيّ]Anlamı: ışığı olmayan21. دغيشة [دَغِيشَة]Anlamı: ışık olmama durumu22. دقة [دِقَّة]Anlamı: gereğince anlaşılıp bilinemeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan (durum)23. دهمة [دُهْمَة]Anlamı: ışık olmama durumu24. ديجور [دَيْجُور]Anlamı: ışık olmama durumu25. سحام [سُحَام]Anlamı: ışık olmama durumu26. سحم [سَحَم]Anlamı: ışık olmama durumu27. سحمة [سُحْمَة]Anlamı: ışık olmama durumu28. سواد [سَوَاد]Anlamı: ışık olmama durumu29. ظلام [ظَلَام]Anlamı: ışık olmama durumu30. ظلماء [ظَلْماء]Anlamı: ışık olmama durumu31. ظلماء [ظَلْماء]Anlamı: ışığı olmayan32. ظلمة [ظُلْمَة]Anlamı: ışık olmama durumu33. عتمة [عَتَمَة]Anlamı: ışık olmama durumu34. عجمة [عُجْمَة]Anlamı: gereğince anlaşılıp bilinemeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan (durum)35. عشواء [عَشْواء]Anlamı: ışık olmama durumu36. عشوة [عَشْوَة]Anlamı: ışık olmama durumu37. غسق [غَسَق]Anlamı: ışık olmama durumu38. غلس [غَلَس]Anlamı: ışık olmama durumu39. غموض [غُمُوض]Anlamı: gereğince anlaşılıp bilinemeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan (durum)40. غيهب [غَيْهَب]Anlamı: ışık olmama durumu41. فحمة [فَحْمَة]Anlamı: ışık olmama durumu42. قاتم [قاتِم]Anlamı: ışık olmama durumu43. قاتم [قاتِم]Anlamı: ışığı olmayan44. قتام [قَتَام]Anlamı: ışık olmama durumu45. قتمة [قُتْمَة]Anlamı: ışık olmama durumu46. مظلم [مُظْلِم]Anlamı: ışık olmama durumu47. مظلم [مُظْلِم]Anlamı: ışığı olmayan48. معتم [مُعْتِم]Anlamı: ışık olmama durumu49. معتم [مُعْتِم]Anlamı: ışığı olmayan50. مكفهر [مُكْفَهِرّ]Anlamı: ışık olmama durumu51. مكفهر [مُكْفَهِرّ]Anlamı: ışığı olmayan -
15 karanlık
"dark, gloomy; obscure, murky, dreamy; the dark, darkness, gloom" -
16 karanlık
"1. dark, without light. 2. the dark, darkness; dark place. 3. obscure, unclarified. 4. bad, wicked. 5. dangerous. -ta in the dark, in the darkness. - basmadan before nightfall. - basmak for darkness or night to fall. - düşünce wicked thought. - etmek to block the light. -ta göz kırpmak to try to explain something using incomprehensible signals or language. -a kalmak to arrive after dark. -a kurşun sıkmak to take a shot in the dark. - oda darkroom. - olmak to get dark." -
17 karanlık
qaranlıq -
18 karanlık
chmurný; kalný; nejasný; neznámý; pochmurný; pošmourný; šerý; temný; tmavý; zasmušilý -
19 karanlık oda
foto Dunkelkammer f -
20 karanlık oda
тёмная ко́мната ( фотографа)
См. также в других словарях:
karanlık — sf., ğı 1) Işığı olmayan, bütünü veya bir parçası ışıktan yoksun olan 2) is. Işık olmama durumu Biz, karanlığın içinde ilerliyoruz. H. Taner 3) mec. Yasalara, töreye uygun olmayan Bu karanlık işlerin hesabını sorarlar. M. Ş. Esendal 4) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
karanlık basmak (veya çökmek) — hava kararmak Akşamdı, ortalığa hafif bir karanlık çökmüştü. R. N. Güntekin Tekrar ana yola geldiğim zaman karanlık basmıştı. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
karanlık kesilmek — ortalık birdenbire kararmak Gece kandili birdenbire sönmüş, oda zifirî karanlık kesilmişti. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
karanlık oda — is. Fotoğraf camı banyosu, röntgen muayenesi vb. işlerin yapıldığı ışıksız oda … Çağatay Osmanlı Sözlük
karanlık etmek — bir şeyin önünde durarak görünmesine engel olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
zifirî karanlık — is., ğı Çok karanlık Sanki o saniye gözlerime perde inmiş de her taraf zifirî karanlık olmuş. S. M. Alus … Çağatay Osmanlı Sözlük
alaca karanlık — is., ğı Güneş doğmadan önceki veya battıktan hemen sonraki aydınlık, yarı karanlık … Çağatay Osmanlı Sözlük
yarı karanlık — is., ğı Aydınlık ile karanlık arası bir durum … Çağatay Osmanlı Sözlük
AMUS — Karanlık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
DAMİC — Karanlık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MÜDLEHİMM — Karanlık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük