-
61 utanç
( ohne pl) Scham f\utanç duymak Scham empfindenutancından yerin dibine geçmek in den Erdboden versinken vor Scham, sich in Grund und Boden schämen -
62 yer
yer s\yer açmak Platz schaffen\yer almak ( bulunmak) sich befinden; ( bir projede) teilnehmen\yer etmek ( iz bırakmak) Spuren hinterlassen; ( iyice yerleşmek) sich eingraben\yerimiz yok wir haben keinen Platz; ( otelde) wir sind ausgebucht\yerine koymak auf seinen Platz stellen; ( gibi görmek) sehen als; ( saymak) halten für; ( elden çıkan bir şeyin benzerini sağlamak) ersetzen\yerini almak seinen [o ihren] Platz einnehmenfazla \yer kaplamak zu viel Raum [o Platz] einnehmen2) Lage fkendini birisinin \yerine koymak sich in jdn hineinversetzenkendini benim \yerime bir koysana! versetz dich doch mal in meine Lage hinein!3) Stelle fbir şeyi \yerinden oynatmak etw von der Stelle bewegenbirinin \yerine geçmek an jds Stelle treten\yer yarılıp içine girmek wie vom Erdboden verschluckt sein\yere düşmek auf den Boden fallen, auf die Erde fallen, zu Boden fallen\yere tükürmek auf den Boden spucken\yeri boylamak hinfallen\yerin dibine geçmek in den Erdboden versinken, sich in Grund und Boden schämen\yerle bir etmek dem Erdboden gleichmachenmantar gibi \yerden bitmek wie Pilze aus dem Boden schießen5) wohinbastığın \yere dikkat et! gib Acht, wohin du trittst!yarın gideceğim \yer... dort, wohin ich morgen gehe,... -
63 durchtreten
durch|treten -
64 Grund
1. kein pl1) ( Erdboden) arazi;\Grund und Boden arsa;jdn in \Grund und Boden reden birinin lafını ağzına tıkamak;sich in \Grund und Boden schämen yerin dibine geçmek2) ( eines Gewässers) dip;auf \Grund laufen karaya oturmak;im \Grunde ( genommen) aslında, esasen;zu \Grunde gehen batmak, mahvolmak;jdn/etw zu \Grunde richten bir kimseyi/şeyi mahvetmek3) ( Grundlage) temel, esas, zemin, taban;von \Grund auf temelinden;etw zu \Grunde legen bir şeyi esas almak;zu \Grunde liegen esas olmakes besteht kein \Grund zur Klage yakınmak için hiçbir neden yok;aus gesundheitlichen Gründen sağlık nedeniyle;ohne \Grund nedenli nedensiz, neden olmadan, sebepli sebepsiz, sebep olmaksızın;ohne jeden \Grund hiç yoktan, hiçbir sebep yokken;auf \Grund von dayanarak, müsteniden; ( wegen) nedeniyle, sebebiyle, yüzünden, dolayısıyla;strafmildernde Gründe hafifletici sebepler -
65 Neige
-
66 niederbrennen
nieder|brennenII vt yakıp kül etmek -
67 Scham
Scham [ʃa:m] f1) ( das Sichschämen) utanma, utanç, hicap;etw ohne \Scham tun/sagen bir şeyi utanmadan yapmak/söylemek;vor \Scham vergehen utancından yerin dibine geçmek2) (\Schamgefühl) utanma, utanç, ar;\Scham empfinden utanç duymak, arına dokunmak;nur keine falsche \Scham! çekinmeyin!3) (\Schamgegend) edep yeri, ut yeri -
68 vergehen
vergehen*1) ( Zeit) geçmek;wie die Zeit vergeht! zaman nasıl geçiyor!;vergangene Woche geçen hafta;die Zeit verging wie im Flug(e) zaman uçar gibi geçtimir ist der Appetit vergangen iştahım kaçtı, iştahım kapandı [o kesildi];vor Scham \vergehen utancından yerin dibine geçmekvor Durst \vergehen susuzluktan ölmekII vrsich \vergehen;sich gegen ein Gesetz \vergehen bir yasayı çiğnemek;sich an jdm \vergehen birine tecavüz etmek, birinin ırzına geçmek -
69 versinken
versinken*ich hätte vor Scham im Boden \versinken mögen! utancımdan yerin dibine geçtim!2) ( sich hingeben) dalmak (in -e);in Gedanken versunken düşünceye dalmış olmak -
70 تثفل
IتَثَفَّلَçökelmekAnlamı: sıvının dibine çökmekIIتَثَفُّل1. tortulaşmaAnlamı: tortu durumuna gelme2. tortullaşmaAnlamı: tortu durumuna gelme -
71 ترسب
IتَرَسَّبَçökelmekAnlamı: sıvının dibine çökmekIIتَرَسُّبsedimantasyonAnlamı: bir tür kan muayenesi -
72 رسب
-
73 قرارة
IقَرَارَةderinlikAnlamı: bir şeyin dip tarafının yüzeye, ağza olan uzaklığıIIقُرَارَةçökelti -
74 مترسب
مُتَرَسِّب1. çökelti2. tortu -
75 damn
(din) ölümden sonra cezalandirmak; lanet etmek, beddua etmek, lanetlemek; sövmek, yerin dibine batirmak; rezil etmek, mahvetmek,kahretsin!, lanet olsun!, o biçim, süper, son derece, müthis -
76 fathomless
çok derin, dibine erisilmez; anlasilmaz -
77 feel cheap, feel like thirty cents
yerin dibine geçmekEnglish to Turkish dictionary > feel cheap, feel like thirty cents
-
78 çökkün
راسب [راسِب]Anlamı: suyun dibine çöken şeyler -
79 cehennem
"1. hell, Gehenna. 2. very hot or disagreeable place. - azabı hellish torture. -i boylamak to die and go to hell. -in dibi/ bucağı the very end of the earth, very remote place. -in dibine gitmek to go tothe uttermost end of hell. - gibi like hell, hellish, infernal; very hot. - hayatı a life of hell/misery/torment: Cehennem hayatı yaşıyor. His life´s a living hell. -e kadar yolu var. He can go to hell for all I care. - kütüğü hardened sinner. - ol! Go to hell! - zebanisi demon, brute, devil." -
80 mum
"1. candle. 2. wax. 3. candlepower; colloq. watt. -la aramak /ı/ 1. to miss bitterly, feel the loss of grievously; to rue the absence of. 2. to crave (something virtually unfindable). - boya crayon (made of wax). - burnu the burnt end of a candlewick, snuff. -a çevirmek/döndürmek /ı/ to make (someone) submissive and obedient, make (someone) putty in one´s hands. - damlalığı brim around the socket of a candlestick, sconce; ring (placed around the base of a candle to catch the drippings). - dibine ışık vermez. proverb One may be a help to others and yet neglect one´s family and oneself. - direk (standing) ramrod straight. -a dönmek to become putty in someone´s hands. - gibi 1. (standing) ramrod straight. 2. well-behaved. 3. waxen. 4. (as) white as a sheet, very pale. - külahı snuffer (used to extinguish candles). - makası snuffers, wick trimmers (used to trim candlewicks). - olmak 1. to become quiet and well behaved. 2. /a/ slang to be willing to do (something); to be willing to do something for (so much money). - yakmak to light a votive candle. - yapıştırmak /a/ 1. to seal (something) with sealing wax. 2. to make a mental note of."
См. также в других словарях:
dibine darı ekmek — bir şeyi sonuna kadar tüketmek, bitirmek Eline geçirince dibine darı ekmeden bırakmazsın. R. Ilgaz … Çağatay Osmanlı Sözlük
dibine kadar — en ince ve gizli noktasına kadar Hakkında söylenti çıkan, derhâl dibine kadar incelenir, ya mahkûm olur ya temize çıkardı. A. Boysan … Çağatay Osmanlı Sözlük
utancından yerin dibine girmek — istenilen biçimde ve nitelikte olmama karşısında üzüntü duymak, aşırı utanmak Süleymaniye nin avlusunu dolaşırken, utancımızdan yerin dibine gireceğimiz geldi. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yerin dibine batırıp çıkarmak — çok utandırmak, rezil etmek Bir hikâye anlatır, erkekleri yerin dibine batırır çıkarırdı. N. Meriç … Çağatay Osmanlı Sözlük
yerin dibine geçmek (veya batmak veya girmek) — 1) çok utanıp sıkılmak Memleketin ne tarafına gitsem haritayı şaşırıyor, bilgisizliğimden yerin dibine geçiyordum. B. R. Eyuboğlu 2) görünmez olmak, kaybolmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
armut dalının dibine düşer — bir kimse önce yakınlarına yararlı olur anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
mum dibine ışık vermez — etkili kişi kendi yakınlarına yardımcı olamaz anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
yedi kat yerin dibine geçmek — 1) çok güçlü olarak yere çakılmak 2) fazlasıyla utanmak, mahcup olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
cehennemin dibine gitmek — kızılan bir kimse defolup gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
burnunun dibine sokulmak — çok yaklaşmak, iyice yaklaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dip — is., bi 1) Oyuk veya çukur bir şeyin en alt bölümü O kuyunun dibinde kireç vardır. S. F. Abasıyanık 2) Taban Tencerenin dibi. 3) Dikili duran bir şeyin yerle birleştiği nokta ve çevresi veya bir şeyin yanı başı En çok kafam terlemişti,… … Çağatay Osmanlı Sözlük