-
1 bakarak
сравни́тельно с..., по сравне́нию с... -
2 bakarak
караганда; карап -
3 bakarak
adv. at sight* * *looking (prep.) -
4 bakarak söylemek
v. sight read -
5 bakarak çalmak
v. sight read -
6 kadınlar erkeklere bakarak daha ağırbaşlıydılar
по сравне́нию с мужчи́нами же́нщины бы́ли бо́лее рассуди́тельныTürkçe-rusça sözlük > kadınlar erkeklere bakarak daha ağırbaşlıydılar
-
7 öfkeli bakarak
glowering (prep.) -
8 tadına bakarak
tasting (prep.) -
9 vitrinlere bakarak
window shopping (prep.) -
10 gözünün içine bakarak utandırmak
v. outfaceTurkish-English dictionary > gözünün içine bakarak utandırmak
-
11 notaya bakarak okuma
n. sol fa -
12 notaya bakarak okumak
v. sol fa -
13 çocuğa bakarak aile yanında kalan kız
n. au pair girlTurkish-English dictionary > çocuğa bakarak aile yanında kalan kız
-
14 çocuğa bakarak aile yanında kalmak
v. au pairTurkish-English dictionary > çocuğa bakarak aile yanında kalmak
-
15 fal
1. بخت [بَخْت]2. طالع [طالِع]3. فأل [فَأْل] -
16 bakmak
выгля́дывать* * *-e1) смотре́ть, гляде́ть2) смотре́ть, выходи́ть на..., быть обраще́ннымodanın pencereleri denize bakıyor — о́кна ко́мнаты смо́трят на мо́ре
3) смотре́ть, забо́титься, присма́триватьbostana bakmak — смотре́ть за огоро́дом
hastaya bakmak — уха́живать за больны́м
4) наблюда́ть ( о враче)hastaya hangi doktor bakıyor? — како́й врач ле́чит больно́го?
5) обраща́ть внима́ние на кого-чтопридава́ть значе́ние кому-чемуbana bakma — ты на меня́ не смотри́
6) иска́ть, поиска́ть, посмотре́тьçocuğa bak, nerededir? — поищи́ ребёнка, где он?
7) посмотре́ть, попро́бовать, прове́ритьbu hesaba sen de bak — посмотри́ и ты э́тот расчёт
yemeğin tadına bak — попро́буй э́ту еду́
8) занима́ться чемbu işlere başka daire bakar — э́тими дела́ми занима́ется друго́й отде́л
derslerine bak — займи́сь уро́ками
9) зави́сеть от чегоbu sizin bir sözünüze bakar — э́то зави́сит от одного́ ва́шего сло́ва
iş paraya bakar — де́ло зави́сит от де́нег
10) ви́деть, поня́тьbaktı ki kavga çıkacak, oradan hemen uzaklaştı — ви́дит, быть сканда́лу, и он то́тчас ушёл
11) походи́ть, быть похо́жим ( о цвете)bu kumaşın rengi yeşile bakıyor — цвет э́того материа́ла сма́хивает на зелёный
••- bakalım- bakayım- bakarak- kadınlar erkeklere bakarak daha ağırbaşlıydılar
- bakmadan
- hastalığına bakmadan
- bakarsın
- odunu vaktinde al
- bakarsın kış birden bastıraverir- baksana!- sağa bak!
- sola bak! -
17 bakmak
"/a/ 1. to look at; to gaze at; to look; to gaze. 2. (for a place, a building) to face, overlook, look out on, or have a view of. 3. to look after, take care of (a child, a sick person, a thing). 4. to look to, depend upon (someone) (for nurture and material support). 5. to look (someone, something) over, have a look at, take a look at, examine, check, check out; to test, try. 6. to attend to, tend to, see to, mind. 7. (for one color) to verge on, shade into (another). 8. to pay attention to, heed, listen to. 9. (for something) to require (a specified amount of time, money, etc.). 10. (for a project) to require, take (a specified thing) (if it is to be realized). 11. to go and see where (someone) is, go and find (someone). Bak! 1. See!: Bak, tam söylediğim gibi oldu! See! It´s happened just as I said it would. 2. /a/ Will you just look at...?/Just look at...!/Do you see...?/Get a load of...! (used to show amazement, anger, disapproval): Bacaklara bak! Get a load of those legs! Bak bak! Just look!/Just listen! (used to show amazement): Bak bak, neler söylüyor! Can you believe he´s saying this? Bakalım!/ Bakayım! 1. I don´t know if.../I wonder if... (emphasizes a doubt): Bakalım bu iş olacak mı? Is this really going to happen? 2. Come on and..., Now... (used with an encouraging imperative): Anlat bakalım! Now tell me about it! 3. Well you´d better...! (used with a threatening imperative): Anlat bakalım! Well, you´d just better explain it! 4. Let´s see... (used to indicate a desire to know, a curiosity): Gelir mi bakalım? Let´s see if she comes. bakarak /a/ compared to/with, by comparison with, in comparison with: Ona bakarak sen dâhisin. You´re a genius compared to him. bakarsın It might happen that...: Kendisine sor, bakarsın kabul eder. Ask him; he just might go along with it. Onu sakla, bakarsın lazım olur. Keep it; it just might come in handy. Sakalını tıraş et, bakarsın bugün müdür gelir. Shave; the principal just might come around today. baktıkça bakacağı gelmek to become more interested the more one looks at (someone, something). Baktım ki.... If I see that.../If I understand that.../If...: Kendisiyle konuşurum. Baktım ki kızıyor, hemen çekip giderim. I´ll talk with him. If he gets angry, I´ll leave straightaway. Bakar mısınız?/Bakar mısın? Come here, please. (usually used to get the attention of a waiter, waitress, or a salesclerk). " -
18 bakmak
bakmak <- ar> v/i hinsehen; (-e) (suchen) sehen, schauen (nach D; in, auf A); pflegen, sich kümmern um; achten auf A, aufpassen (auf A); besorgen A; zuständig sein für; abhängen (von), Arzt behandeln; Farbe spielen in A; Fenster gehen auf A; Angelegenheit bearbeiten; Rechnung (nach)prüfen; Papiere usw überprüfen, kontrollieren; Schularbeiten machen; sich beschäftigen (mit);-meye bakmak zusehen, dass; darauf aus sein, zu …;bak! pass auf!;MIL sola bak! Augen links!;bak bak! sieh mal, schau mal;bana bak! hallo, hör mal!;bakar mısın(ız)! hallo!, hör(en Sie)!;bu iş paraya bakar das ist eine Geldfrage;anlat bakalım … erklär doch mal; in Fragen denn;ne yaptın bakalım? was hast du denn (da) gemacht?;-e bakarak im Vergleich (zu);-e bakınız siehe …;-e bakmadan ungeachtet G;baksana, baksanıza! hallo!, hör mal!; hören Sie bitte!;(bir de) bakarsın ehe man sich’s versieht, ehe du dich’s versiehst;bu renk yeşile bakıyor diese Farbe spielt ins Grün -
19 bakmak
Д1) смотре́ть; рассма́триватьağza bakmak — перен. гляде́ть в рот, внима́тельно слу́шать
arkasına bakmak — огля́дываться
2) выходи́ть (смотре́ть) на …3) смотре́ть, забо́титься; уха́живатьbostana bakmak — смотре́ть за огоро́дом
hastaya bakmak — уха́живать за больны́м
4) содержа́ть, обеспе́чивать5) наблюда́ть (о враче)6) обраща́ть внима́ние на кого- что; придава́ть значе́ние кому- чему; брать приме́р с кого, подража́ть кому7) иска́ть, разы́скивать8) про́бовать; проверя́ть9) намерева́ться, стара́ться; выжида́ть [удо́бного] слу́чая10) зави́сеть от чего11) занима́ться чем12) походи́ть, быть бли́зким (о цвете)◊
bak! — повел. а) смотри́!, посмотри́!; б) послу́шай!◊
bakakalmak — уста́виться на кого- что; засты́ть (в удивлении)◊
bakalım, bakayım — повел. а) посмо́трим!; б) разг. ну-ка!◊
bakarak — по сравне́нию с …◊
bakıla — смотри́ (в сносках)◊
bakmadan — предлог несмотря́ на …◊
baksan(ız) — а! а) ты то́лько посмотри́!; б) послу́шай[те]-ка! (оклик)◊
(bir de) bakarsın — смо́тришь; вдруг; на слу́чай◊
baktıkça alır — небро́ская красота́◊
sağa bak! — равне́ние напра́во! -
20 okumak
1. تعلم [تَعَلَّمَ]2. قرأ [قَرَأَ]
- 1
- 2
См. также в других словарях:
bakarak — zf. Göre Sen onlara bakarak daha anlayışlısın … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıçına bakarak (veya baka baka) — başvurduğu yerden olumlu sonuç alamayarak … Çağatay Osmanlı Sözlük
List of Soviet aircraft losses in Afghanistan — The following is a partial and unofficial list of helicopter and airplane crashes that occurred during the Afghan Soviet War of 1979 89. In total, at least 333 helicopters and 118 jets crashed during the war. [… … Wikipedia
aldanmak — e 1) Görünüşe bakarak yanlış bir yargıya varmak, yanılmak Hâline, tavrına bakan sana aldanır. Ö. Seyfettin 2) Bir hileye, bir yalana kanmak 3) nsz Hayal kırıklığına uğramak Sen benim dediklerime kulak ver, aldanmazsın! M. Ş. Esendal 4) nsz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bakıcı — is. 1) Bakma işiyle görevlendirilen kimse Ustanın anası yatalak oldu, yanına başka bir bakıcı kocakarı tuttum. A. Gündüz 2) Genellikle çocuk, yaşlı ve hastalara bakma işiyle görevli kimse 3) Yeme içme, barınma ve eğitim karşılığında bakıcılık… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bakırlaşmak — nsz Bakır rengini almak, rengi bakırın rengine benzemek ... bakırlaşmış derime hasetle bakarak zehir gibi bir kahkaha şaklattı. Y. Z. Ortaç … Çağatay Osmanlı Sözlük
benzeti ressamı — is. Büyük sanatçıların yaptıklarını, orijinaline bakarak yapan ve benzeti olduğunu belirten ressam … Çağatay Osmanlı Sözlük
doğrultmak — i 1) Doğrulmasını sağlamak, doğru duruma getirmek Aralarında bellerini doğrultamayacak kadar yaşlıları da vardı. T. Buğra 2) Düzeltmek Yanlışları doğrultmak. 3) Yöneltmek 4) hlk. Yön bulmak Karşıki tepeye bakarak yolu doğrultup geldim. 5) hlk.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
edimselcilik — is., ği, fel. Geçmiş jeolojik olayların bugünkülere bakarak açıklanabileceğini ileri süren öğreti, aktüalizm … Çağatay Osmanlı Sözlük
emzikli — sf. 1) Emziği olan 2) Çocuğunu emziren (kadın) Vapuru dolduran emzikli annelerin yüzlerine dikkatle bakarak saadetlerine imrendi. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
fal — is., Ar. fāl Geleceği öğrenmek, şans ve kısmeti anlamak amacıyla oyun kâğıdı, kahve telvesi, el ayası vb.ne bakarak anlam çıkarma, bakı Ben bütün fallara, bütün rüyalara, bütün itikatlara inanırım. P. Safa Birleşik Sözler falname fal taşı bakla… … Çağatay Osmanlı Sözlük