Перевод: с турецкого на английский

с английского на турецкий

bakarak

  • 1 bakarak

    adv. at sight
    * * *
    looking (prep.)

    Turkish-English dictionary > bakarak

  • 2 bakarak söylemek

    v. sight read

    Turkish-English dictionary > bakarak söylemek

  • 3 bakarak çalmak

    v. sight read

    Turkish-English dictionary > bakarak çalmak

  • 4 öfkeli bakarak

    glowering (prep.)

    Turkish-English dictionary > öfkeli bakarak

  • 5 tadına bakarak

    tasting (prep.)

    Turkish-English dictionary > tadına bakarak

  • 6 vitrinlere bakarak

    window shopping (prep.)

    Turkish-English dictionary > vitrinlere bakarak

  • 7 gözünün içine bakarak utandırmak

    v. outface

    Turkish-English dictionary > gözünün içine bakarak utandırmak

  • 8 notaya bakarak okuma

    n. sol fa

    Turkish-English dictionary > notaya bakarak okuma

  • 9 notaya bakarak okumak

    v. sol fa

    Turkish-English dictionary > notaya bakarak okumak

  • 10 çocuğa bakarak aile yanında kalan kız

    n. au pair girl

    Turkish-English dictionary > çocuğa bakarak aile yanında kalan kız

  • 11 çocuğa bakarak aile yanında kalmak

    v. au pair

    Turkish-English dictionary > çocuğa bakarak aile yanında kalmak

  • 12 bakmak

    "/a/ 1. to look at; to gaze at; to look; to gaze. 2. (for a place, a building) to face, overlook, look out on, or have a view of. 3. to look after, take care of (a child, a sick person, a thing). 4. to look to, depend upon (someone) (for nurture and material support). 5. to look (someone, something) over, have a look at, take a look at, examine, check, check out; to test, try. 6. to attend to, tend to, see to, mind. 7. (for one color) to verge on, shade into (another). 8. to pay attention to, heed, listen to. 9. (for something) to require (a specified amount of time, money, etc.). 10. (for a project) to require, take (a specified thing) (if it is to be realized). 11. to go and see where (someone) is, go and find (someone). Bak! 1. See!: Bak, tam söylediğim gibi oldu! See! It´s happened just as I said it would. 2. /a/ Will you just look at...?/Just look at...!/Do you see...?/Get a load of...! (used to show amazement, anger, disapproval): Bacaklara bak! Get a load of those legs! Bak bak! Just look!/Just listen! (used to show amazement): Bak bak, neler söylüyor! Can you believe he´s saying this? Bakalım!/ Bakayım! 1. I don´t know if.../I wonder if... (emphasizes a doubt): Bakalım bu iş olacak mı? Is this really going to happen? 2. Come on and..., Now... (used with an encouraging imperative): Anlat bakalım! Now tell me about it! 3. Well you´d better...! (used with a threatening imperative): Anlat bakalım! Well, you´d just better explain it! 4. Let´s see... (used to indicate a desire to know, a curiosity): Gelir mi bakalım? Let´s see if she comes. bakarak /a/ compared to/with, by comparison with, in comparison with: Ona bakarak sen dâhisin. You´re a genius compared to him. bakarsın It might happen that...: Kendisine sor, bakarsın kabul eder. Ask him; he just might go along with it. Onu sakla, bakarsın lazım olur. Keep it; it just might come in handy. Sakalını tıraş et, bakarsın bugün müdür gelir. Shave; the principal just might come around today. baktıkça bakacağı gelmek to become more interested the more one looks at (someone, something). Baktım ki.... If I see that.../If I understand that.../If...: Kendisiyle konuşurum. Baktım ki kızıyor, hemen çekip giderim. I´ll talk with him. If he gets angry, I´ll leave straightaway. Bakar mısınız?/Bakar mısın? Come here, please. (usually used to get the attention of a waiter, waitress, or a salesclerk). "

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > bakmak

  • 13 kıç

    ",-çı 1. buttocks, bottom, butt, behind, rump. 2. naut. stern, poop. 3. prov. leg; foot. 4. hind, back. -a naut. astern, abaft, aft. - atmak /a/ 1. to lash out with both hind feet. 2. (for a supposedly inferior person) to give (someone) a slap in the face. - attırmak /a/ slang to be better than, be superior to. -tan bacaklı short-legged (person). -ına bakarak/baka baka empty-handed, with nothing to show for one´s efforts. -ına batmak to leave a comfortable place, give up an easy life. - güverte naut. quarterdeck. -ını kaldırmamak colloq. not to budge. -tan kara naut. moored by the stern. - kasarası naut. poop deck. -ının kılı ağarmak vulg. to get old. -ının kıllarıyla balık yakalamak vulg. to be a lucky son of a gun. -ına kına yaksın. vulg. So let the son of a bitch gloat (over our misfortune). -ı kırık slang trifling, piddling, trivial. -ına tekmeyi atmak/vurmak /ın/ vulg. to boot (someone) out, give (someone) the boot. - üstü oturmak colloq. 1. to fall smack on one´s rear end. 2. to sit twiddling one´s thumbs (having decided to give up a struggle). -ını yırtmak vulg. 1. to strain every muscle, work as hard as one can. 2. to scream and shout, rant and rave."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > kıç

См. также в других словарях:

  • bakarak — zf. Göre Sen onlara bakarak daha anlayışlısın …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kıçına bakarak (veya baka baka) — başvurduğu yerden olumlu sonuç alamayarak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • List of Soviet aircraft losses in Afghanistan — The following is a partial and unofficial list of helicopter and airplane crashes that occurred during the Afghan Soviet War of 1979 89. In total, at least 333 helicopters and 118 jets crashed during the war. [… …   Wikipedia

  • aldanmak — e 1) Görünüşe bakarak yanlış bir yargıya varmak, yanılmak Hâline, tavrına bakan sana aldanır. Ö. Seyfettin 2) Bir hileye, bir yalana kanmak 3) nsz Hayal kırıklığına uğramak Sen benim dediklerime kulak ver, aldanmazsın! M. Ş. Esendal 4) nsz… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bakıcı — is. 1) Bakma işiyle görevlendirilen kimse Ustanın anası yatalak oldu, yanına başka bir bakıcı kocakarı tuttum. A. Gündüz 2) Genellikle çocuk, yaşlı ve hastalara bakma işiyle görevli kimse 3) Yeme içme, barınma ve eğitim karşılığında bakıcılık… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bakırlaşmak — nsz Bakır rengini almak, rengi bakırın rengine benzemek ... bakırlaşmış derime hasetle bakarak zehir gibi bir kahkaha şaklattı. Y. Z. Ortaç …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • benzeti ressamı — is. Büyük sanatçıların yaptıklarını, orijinaline bakarak yapan ve benzeti olduğunu belirten ressam …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • doğrultmak — i 1) Doğrulmasını sağlamak, doğru duruma getirmek Aralarında bellerini doğrultamayacak kadar yaşlıları da vardı. T. Buğra 2) Düzeltmek Yanlışları doğrultmak. 3) Yöneltmek 4) hlk. Yön bulmak Karşıki tepeye bakarak yolu doğrultup geldim. 5) hlk.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • edimselcilik — is., ği, fel. Geçmiş jeolojik olayların bugünkülere bakarak açıklanabileceğini ileri süren öğreti, aktüalizm …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • emzikli — sf. 1) Emziği olan 2) Çocuğunu emziren (kadın) Vapuru dolduran emzikli annelerin yüzlerine dikkatle bakarak saadetlerine imrendi. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fal — is., Ar. fāl Geleceği öğrenmek, şans ve kısmeti anlamak amacıyla oyun kâğıdı, kahve telvesi, el ayası vb.ne bakarak anlam çıkarma, bakı Ben bütün fallara, bütün rüyalara, bütün itikatlara inanırım. P. Safa Birleşik Sözler falname fal taşı bakla… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»