Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

atılmak

  • 21 кидаться

    1) тк. несов. ( бросать) atmak; atışmak ( друг в друга)
    2) тк. несов., перен., разг. ( не дорожить) (yabana) atmak; tempek
    3) ( устремляться) atılmak; üstüne atılmak

    ки́нуться на ше́ю кому-л. (от радости)birinin boynuna atılmak

    он ки́нулся нам / к нам навстре́чу — bize doğru atıldı

    4) ( нападать) saldırmak
    5) atlamak; kendini atmak

    ки́нуться в во́ду — suya atlamak

    ки́нуться на посте́ль — kendini yatağa atmak

    ••

    кида́ться в го́лову (о вине)başına vurmak

    Русско-турецкий словарь > кидаться

  • 22 устремляться

    çevrilmek; atılmak
    * * *
    несов.; сов. - устреми́ться

    устреми́ться вперёд — ileri atılmak

    2) перен. çevrilmek

    все взо́ры устреми́лись на нас — tüm gözler bize çevrildi

    Русско-турецкий словарь > устремляться

  • 23 se précipiter

    v pr
    1 courir atılmak
    2 hızlanmak

    Les événements se sont précipités. — Olaylar hızlandı.

    Dictionnaire Français-Turc > se précipiter

  • 24 вылетать

    uçup gitmek,
    kalkmak (uçak); uçakla gitmek,
    uçmak; fırlamak; atılmak
    * * *
    несов.; сов. - вы́лететь
    1) (uçup) gitmek; kalkmak ( о самолёте); uçakla gitmek; uçmak ( на самолёте)

    сего́дня я вылета́ю в Росто́в — bugün Rostov'a uçacağım

    2) перен. fırlamak

    из-за поворо́та вы́летела маши́на — dönemeçten bir araba fırladı

    3) перен., прост. (с работы, из школы и т. п.) atılmak
    ••

    вы́лететь из головы́ — hatırından çıkmak

    Русско-турецкий словарь > вылетать

  • 25 пускаться

    несов.; сов. - пусти́ться

    пуска́ться в путь — yola çıkmak / koyulmak

    он пусти́лся бежа́ть в сто́рону ле́са — ormana doğru bir koşu tutturdu

    пусти́ться в пого́ню за кем-л. birinin takibine çıkmak

    2) (начинать делать что-л.) girişmek

    пуска́ться в подро́бности — ayrıntılara girmek

    пусти́ться спо́рить — tartışmaya girişmek

    пусти́ться в авантю́ру — maceraya atılmak

    Русско-турецкий словарь > пускаться

  • 26 стремиться

    1) atılmak; hızlı yürümek / gitmek

    стреми́ться вперёд — ileriye doğru atılmak

    2) hevesi / hevesinde olmak; emeli / emelinde olmak; aramak; gözü olmak; peşinde olmak

    стреми́ться к сла́ве — şöhret peşinde olmak

    лю́ди, стремя́щиеся к вла́сти — iktidar heveslisi insanlar

    он стреми́тся к поко́ю — rahatını arıyor

    в директора́ он не стреми́лся — müdürlükte gözü yoktu

    капитали́ст стреми́тся извле́чь бо́льшую при́быль — kapitalist daha fazla kâr elde etmeye can atar

    Русско-турецкий словарь > стремиться

  • 27 dash

    n. hızlı koşma; hücum, saldırı, ataklık; atılganlık; hamle, atılma; darbe, vurma; tire; bir tutam, bir yudum, bir damla; gösteriş; kısa mesafeli koşu
    ————————
    v. vurmak, çarpmak, karalamak, atmak, savurmak, parçalamak, püskürtmek, fışkırtmak, sıçratmak, yıkmak, cesaretini kırmak, düş kırıklığina uğratmak, dolaştırmak, atılmak, fırlamak, savrulmak, lanet etmek
    * * *
    1. çizgi 2. koş (v.) 3. koşu (n.)
    * * *
    [dæʃ] 1. verb
    1) (to move with speed and violence: A man dashed into a shop.) hızlı koşmak, fırlamak, atılmak
    2) (to knock, throw etc violently, especially so as to break: He dashed the bottle to pieces against the wall.) fırlatmak, fırlatıp atmak
    3) (to bring down suddenly and violently or to make very depressed: Our hopes were dashed.) kırmak, yıkmak, sona erdirmek
    2. noun
    1) (a sudden rush or movement: The child made a dash for the door.) atılma, fırlama
    2) (a small amount of something, especially liquid: whisky with a dash of soda.) bir tutam...; azıcık...
    3) ((in writing) a short line (-) to show a break in a sentence etc.) tire
    4) (energy and enthusiasm: All his activities showed the same dash and spirit.) canlılık, enerji
    - dash off

    English-Turkish dictionary > dash

  • 28 get the sack

    kovulmak, işten atılmak
    * * *
    (to be sacked: I'll get the sack if I arrive at the office late!) işten kovulmak/atılmak

    English-Turkish dictionary > get the sack

  • 29 leap

    n. atlama, sıçrama, atılım, sekme
    ————————
    v. sıçramak, hoplamak, zıplamak, atlamak, atılmak, üzerinden atlamak, sekmek
    * * *
    1. sıçra (v.) 2. sıçrama (n.)
    * * *
    [li:p] 1. past tense, past participles - leapt; verb
    1) (to jump: He leapt into the boat.) atlamak, sıçramak, zıplamak
    2) (to jump over: The dog leapt the wall.) üstünden atlamak
    3) (to rush eagerly: She leaped into his arms.) atılmak
    2. noun
    (an act of leaping: The cat jumped from the roof and reached the ground in two leaps.) atlama, sıçrama, zıplama
    - leap year
    - by leaps and bounds

    English-Turkish dictionary > leap

  • 30 rush

    n. acele, telaş, kızarıklık, kızartı, koşma, koşuşturma, sıçrama, atılma, saldırma, hücum, akın, üşüşme, toplanma, rağbet, kur, saz, hasırotu, önemsiz şey, fasa fiso
    ————————
    v. acele etmek, koşmak, şiddetli esmek, hızlı akmak, atılmak, düşünmeden girişmek, aceleye getirmek, acele ettirmek, sıkboğaz etmek, sıkıştırmak, koşturmak, acele ile göndermek, yetiştirmek, çabucak halletmek, hücum etmek, saldırmak, üstüne atılmak, kur yapmak [amer.], asılmak [amer.], kazıklamak [brit.]
    * * *
    1. acele et (v.) 2. acele etme (n.)
    * * *
    I 1. verb
    (to (make someone or something) hurry or go quickly: He rushed into the room; She rushed him to the doctor.) acele etmek, koşturmak
    2. noun
    1) (a sudden quick movement: They made a rush for the door.) atılış, hamle
    2) (a hurry: I'm in a dreadful rush.) acele, telâş
    II noun
    (a tall grass-like plant growing in or near water: They hid their boat in the rushes.) saz, hasır otu

    English-Turkish dictionary > rush

  • 31 throw oneself at smb

    v. kollarına atılmak, sevgisini kazanmaya çalışmak, üzerine atılmak

    English-Turkish dictionary > throw oneself at smb

  • 32 throw oneself at smb

    v. kollarına atılmak, sevgisini kazanmaya çalışmak, üzerine atılmak

    English-Turkish dictionary > throw oneself at smb

  • 33 stürzen

    1. v/i <sn> düşmek; (rennen) koşmak, atılmak
    2. v/t <h> düşürmek, devirmek;
    jemanden ins Unglück stürzen b-ni felakete düşürmek
    3. v/r <h>: sich stürzen aus kendini -den düşürmek;
    sich stürzen auf A -in üstüne atılmak, çullanmak;
    sich in die Arbeit stürzen kendini işe vermek;
    sich in Unkosten stürzen büyük masrafa girmek

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > stürzen

  • 34 hermachen

    her|machen
    I vi fark edilmek;
    das macht viel/wenig her bu çok/az fark ediliyor
    II vr
    sich \hermachen ( fam) atılmak ( über -e);
    sich über die Arbeit \hermachen işe atılmak;
    sich über das Essen \hermachen yemeğe saldırmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > hermachen

  • 35 stürzen

    stürzen ['ʃtʏrtsən]
    I vi sein
    1) ( fallen) düşmek; ( Temperatur, Währung) düşmek;
    sie ist schwer gestürzt o fena düştü;
    zu Boden \stürzen yere düşmek
    2) ( in die Tiefe) aşağıya düşmek
    3) ( rennen) koşmak (zu/an -e/-e) (in -e);
    ins Zimmer gestürzt kommen odaya paldır küldür girmek; ( mehrere) hürya odaya girmek
    II vt
    1) (um\stürzen) devirmek; ( Regierung) devirmek
    2) (hinunter\stürzen) aşağıya atmak;
    jdn von der Brücke/aus dem Fenster \stürzen birini köprüden/pencereden aşağı atmak
    3) ( Kuchen-, Puddingform) ters çevirip boşaltmak
    III vr
    sich \stürzen ( hinunterspringen) atlamak (in -e) ( von -den) ( aus -den);
    sich auf jdn \stürzen birinin üzerine [o üstüne] çullanmak;
    sich auf/in etw \stürzen bir şeye atılmak;
    sich in die Arbeit \stürzen kendini işe vermek;
    sich in Unkosten \stürzen masrafa girmek;
    sich ins Abenteuer \stürzen maceraya atılmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > stürzen

  • 36 wandern

    wandern ['vandɐn]
    vi sein
    1) ( gehen) gitmek; ( Wanderung machen) gezmek, yürüyüş yapmak; ( Völker) göç etmek
    2) ( herumgehen) dolanmak (in/durch -de/içinden); ( Blick) gezinmek (in -de);
    ruhelos im Zimmer auf und ab \wandern odada bir aşağı bir yukarı dolanmak
    3) ( fam) ( hinkommen) boylamak (in -i), atılmak (in -e);
    ins Gefängnis/ins Feuer \wandern ateşi/hapsi boylamak, ateşe/hapse atılmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > wandern

  • 37 plunge

    dalma, dalis; atlama, siçrama; dalma havuzu, daldirmak, batirmak; atilmak, dalmak; firlamak, ileri atilmak; (kumar) büyük oynamak; bas kiç vurmak

    English to Turkish dictionary > plunge

  • 38 bondir

    Dictionnaire Français-Turc > bondir

  • 39 s'engager

    v pr
    1 entrer -(y)e girmek
    2 promettre söz vermek
    3 gönüllü asker olmak

    Il s'est engagé dans l'armée de terre. — Kara kuvvetlerine gönüllü olarak katıldı.

    4 commencer -(y)e atılmak

    Dictionnaire Français-Turc > s'engager

  • 40 se ruer

    Dictionnaire Français-Turc > se ruer

См. также в других словарях:

  • atılmak — atılmak; (çiçek) açılmak; herhangi bir şey büsbütün aynlmayarak açılmak. I, 21, 193 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • atılmak — den 1) Atma işine konu olmak Tembel olanlar her yerden atılır. 2) e Saldırmak, hücum etmek Düşmanın üzerine atıldı. 3) nsz Bir şeye doğru birden gitmek, birden bir davranışta bulunmak Küçük köpek ince sevinç çığlıkları çıkarıyor, zıplıyor,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • köşeye atılmak — (bir) önem verilmemek, gözden uzakta tutulmak, ilgilenilmemek Böyle bir köşeye atılmak, iktidardan uzak kalmak, diri diri gömülmekti benim için. T. Oflazoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • silah atılmak — silahla vurmaya davranmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ileri atılmak (veya çıkmak) — öne doğru çıkmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • maceraya atılmak — tehlikeli, yorucu, sıkıcı ve ne olacağı bilinmeyen bir işe kalkışmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • talihin kucağına atılmak — kendi kaderine boyun eğmek Bir gelinden ziyade, zalim bir nezri yerine getirmek için talihin kucağına atılmış bir kurbana benziyordu. A. H. Tanpınar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tehlikeye atılmak — zarar ve sıkıntılara yol açacak bir davranışta bulunmak Şimdilik sizin tehlikeye atılmanıza hacet yoktur. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hayata atılmak — geçim sağlamak üzere çalışmaya başlamak Altı yıllık ortaöğretim bitirmek, hayata atılmanın ilk koşulu sayılır orada. A. Erhat …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • pabucu dama atılmak — kendinden üstün birinin çıkmasıyla gözden düşmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • meydana atılmak — ortaya çıkmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»