-
21 кидаться
2) тк. несов., перен., разг. ( не дорожить) (yabana) atmak; tempek3) ( устремляться) atılmak; üstüne atılmakки́нуться на ше́ю кому-л. (от радости) — birinin boynuna atılmak
он ки́нулся нам / к нам навстре́чу — bize doğru atıldı
4) ( нападать) saldırmak5) atlamak; kendini atmakки́нуться в во́ду — suya atlamak
ки́нуться на посте́ль — kendini yatağa atmak
••кида́ться в го́лову (о вине) — başına vurmak
-
22 устремляться
çevrilmek; atılmak* * *несов.; сов. - устреми́ться1) atılmakустреми́ться вперёд — ileri atılmak
2) перен. çevrilmekвсе взо́ры устреми́лись на нас — tüm gözler bize çevrildi
-
23 se précipiter
-
24 вылетать
uçup gitmek,kalkmak (uçak); uçakla gitmek,uçmak; fırlamak; atılmak* * *несов.; сов. - вы́лететь1) (uçup) gitmek; kalkmak ( о самолёте); uçakla gitmek; uçmak ( на самолёте)сего́дня я вылета́ю в Росто́в — bugün Rostov'a uçacağım
2) перен. fırlamakиз-за поворо́та вы́летела маши́на — dönemeçten bir araba fırladı
3) перен., прост. (с работы, из школы и т. п.) atılmak••вы́лететь из головы́ — hatırından çıkmak
-
25 пускаться
несов.; сов. - пусти́ться1) ( отправляться) gitmekпуска́ться в путь — yola çıkmak / koyulmak
он пусти́лся бежа́ть в сто́рону ле́са — ormana doğru bir koşu tutturdu
пусти́ться в пого́ню за кем-л. — birinin takibine çıkmak
2) (начинать делать что-л.) girişmekпуска́ться в подро́бности — ayrıntılara girmek
пусти́ться спо́рить — tartışmaya girişmek
3) atılmakпусти́ться в авантю́ру — maceraya atılmak
-
26 стремиться
1) atılmak; hızlı yürümek / gitmekстреми́ться вперёд — ileriye doğru atılmak
2) hevesi / hevesinde olmak; emeli / emelinde olmak; aramak; gözü olmak; peşinde olmakстреми́ться к сла́ве — şöhret peşinde olmak
лю́ди, стремя́щиеся к вла́сти — iktidar heveslisi insanlar
он стреми́тся к поко́ю — rahatını arıyor
в директора́ он не стреми́лся — müdürlükte gözü yoktu
капитали́ст стреми́тся извле́чь бо́льшую при́быль — kapitalist daha fazla kâr elde etmeye can atar
-
27 dash
n. hızlı koşma; hücum, saldırı, ataklık; atılganlık; hamle, atılma; darbe, vurma; tire; bir tutam, bir yudum, bir damla; gösteriş; kısa mesafeli koşu————————v. vurmak, çarpmak, karalamak, atmak, savurmak, parçalamak, püskürtmek, fışkırtmak, sıçratmak, yıkmak, cesaretini kırmak, düş kırıklığina uğratmak, dolaştırmak, atılmak, fırlamak, savrulmak, lanet etmek* * *1. çizgi 2. koş (v.) 3. koşu (n.)* * *[dæʃ] 1. verb1) (to move with speed and violence: A man dashed into a shop.) hızlı koşmak, fırlamak, atılmak2) (to knock, throw etc violently, especially so as to break: He dashed the bottle to pieces against the wall.) fırlatmak, fırlatıp atmak3) (to bring down suddenly and violently or to make very depressed: Our hopes were dashed.) kırmak, yıkmak, sona erdirmek2. noun1) (a sudden rush or movement: The child made a dash for the door.) atılma, fırlama2) (a small amount of something, especially liquid: whisky with a dash of soda.) bir tutam...; azıcık...3) ((in writing) a short line (-) to show a break in a sentence etc.) tire4) (energy and enthusiasm: All his activities showed the same dash and spirit.) canlılık, enerji•- dashing- dash off -
28 get the sack
kovulmak, işten atılmak* * *(to be sacked: I'll get the sack if I arrive at the office late!) işten kovulmak/atılmak -
29 leap
n. atlama, sıçrama, atılım, sekme————————v. sıçramak, hoplamak, zıplamak, atlamak, atılmak, üzerinden atlamak, sekmek* * *1. sıçra (v.) 2. sıçrama (n.)* * *[li:p] 1. past tense, past participles - leapt; verb1) (to jump: He leapt into the boat.) atlamak, sıçramak, zıplamak2) (to jump over: The dog leapt the wall.) üstünden atlamak3) (to rush eagerly: She leaped into his arms.) atılmak2. noun(an act of leaping: The cat jumped from the roof and reached the ground in two leaps.) atlama, sıçrama, zıplama- leap year
- by leaps and bounds -
30 rush
n. acele, telaş, kızarıklık, kızartı, koşma, koşuşturma, sıçrama, atılma, saldırma, hücum, akın, üşüşme, toplanma, rağbet, kur, saz, hasırotu, önemsiz şey, fasa fiso————————v. acele etmek, koşmak, şiddetli esmek, hızlı akmak, atılmak, düşünmeden girişmek, aceleye getirmek, acele ettirmek, sıkboğaz etmek, sıkıştırmak, koşturmak, acele ile göndermek, yetiştirmek, çabucak halletmek, hücum etmek, saldırmak, üstüne atılmak, kur yapmak [amer.], asılmak [amer.], kazıklamak [brit.]* * *1. acele et (v.) 2. acele etme (n.)* * *I 1. verb(to (make someone or something) hurry or go quickly: He rushed into the room; She rushed him to the doctor.) acele etmek, koşturmak2. noun1) (a sudden quick movement: They made a rush for the door.) atılış, hamle2) (a hurry: I'm in a dreadful rush.) acele, telâş•II noun(a tall grass-like plant growing in or near water: They hid their boat in the rushes.) saz, hasır otu -
31 throw oneself at smb
v. kollarına atılmak, sevgisini kazanmaya çalışmak, üzerine atılmak -
32 throw oneself at smb
v. kollarına atılmak, sevgisini kazanmaya çalışmak, üzerine atılmak -
33 stürzen
1. v/i <sn> düşmek; (rennen) koşmak, atılmak2. v/t <h> düşürmek, devirmek;jemanden ins Unglück stürzen b-ni felakete düşürmek3. v/r <h>: sich stürzen aus kendini -den düşürmek;sich stürzen auf A -in üstüne atılmak, çullanmak;sich in die Arbeit stürzen kendini işe vermek;sich in Unkosten stürzen büyük masrafa girmek -
34 hermachen
her|machenI vi fark edilmek;das macht viel/wenig her bu çok/az fark ediliyorII vrsich über die Arbeit \hermachen işe atılmak;sich über das Essen \hermachen yemeğe saldırmak -
35 stürzen
stürzen ['ʃtʏrtsən]sie ist schwer gestürzt o fena düştü;zu Boden \stürzen yere düşmek2) ( in die Tiefe) aşağıya düşmek3) ( rennen) koşmak (zu/an -e/-e) (in -e);ins Zimmer gestürzt kommen odaya paldır küldür girmek; ( mehrere) hürya odaya girmekII vt1) (um\stürzen) devirmek; ( Regierung) devirmek2) (hinunter\stürzen) aşağıya atmak;jdn von der Brücke/aus dem Fenster \stürzen birini köprüden/pencereden aşağı atmakIII vrsich auf jdn \stürzen birinin üzerine [o üstüne] çullanmak;sich auf/in etw \stürzen bir şeye atılmak;sich in die Arbeit \stürzen kendini işe vermek;sich in Unkosten \stürzen masrafa girmek;sich ins Abenteuer \stürzen maceraya atılmak -
36 wandern
-
37 plunge
dalma, dalis; atlama, siçrama; dalma havuzu, daldirmak, batirmak; atilmak, dalmak; firlamak, ileri atilmak; (kumar) büyük oynamak; bas kiç vurmak -
38 bondir
-
39 s'engager
-
40 se ruer
v prhızla gitmek
См. также в других словарях:
atılmak — atılmak; (çiçek) açılmak; herhangi bir şey büsbütün aynlmayarak açılmak. I, 21, 193 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
atılmak — den 1) Atma işine konu olmak Tembel olanlar her yerden atılır. 2) e Saldırmak, hücum etmek Düşmanın üzerine atıldı. 3) nsz Bir şeye doğru birden gitmek, birden bir davranışta bulunmak Küçük köpek ince sevinç çığlıkları çıkarıyor, zıplıyor,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
köşeye atılmak — (bir) önem verilmemek, gözden uzakta tutulmak, ilgilenilmemek Böyle bir köşeye atılmak, iktidardan uzak kalmak, diri diri gömülmekti benim için. T. Oflazoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
silah atılmak — silahla vurmaya davranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri atılmak (veya çıkmak) — öne doğru çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
maceraya atılmak — tehlikeli, yorucu, sıkıcı ve ne olacağı bilinmeyen bir işe kalkışmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
talihin kucağına atılmak — kendi kaderine boyun eğmek Bir gelinden ziyade, zalim bir nezri yerine getirmek için talihin kucağına atılmış bir kurbana benziyordu. A. H. Tanpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
tehlikeye atılmak — zarar ve sıkıntılara yol açacak bir davranışta bulunmak Şimdilik sizin tehlikeye atılmanıza hacet yoktur. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayata atılmak — geçim sağlamak üzere çalışmaya başlamak Altı yıllık ortaöğretim bitirmek, hayata atılmanın ilk koşulu sayılır orada. A. Erhat … Çağatay Osmanlı Sözlük
pabucu dama atılmak — kendinden üstün birinin çıkmasıyla gözden düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
meydana atılmak — ortaya çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük