-
101 idée
n f1 pensée fikir [fi'ciɾ]2 projet fikir [fi'ciɾ]3 opinion fikir [fi'ciɾ]4 connaissance fikir [fi'ciɾ] -
102 insensible
-
103 jouir
-
104 majeur
1 de l'âge légal ergin [eɾ'ɟin]◊Il faut être majeur pour avoir le droit d'entrer. — İçeri girme hakkına sahip olmak için ergin olmak gerek.
2 primordial çok önemli3 la majeure partie en büyük kısım -
105 majeure
1 de l'âge légal ergin [eɾ'ɟin]◊Il faut être majeur pour avoir le droit d'entrer. — İçeri girme hakkına sahip olmak için ergin olmak gerek.
2 primordial çok önemli3 la majeure partie en büyük kısım -
106 manquer
Iv i1 être insuffisant yetersiz olmak◊L'eau a manqué. — Su yetersizdi.
2 eksik olmak◊Plusieurs personnes manquaient. — Çok kişiŶ eksikti.
♦ manquer à qqn özlemek◊Il me manque. — Onu özlüyorum.
3 olmamak4 manquer à qqch bir şeye uymamakIIv t1 ne pas aller gitmemek2 kaçırmak3 ne pas rencontrer yetişememek◊Tu l'as manqué de peu. — Ona az kalsın yetişecektin.
4 ne pas avoir kaçırmak -
107 mesurer
Iv t1 les dimensions ölçü almak2 évaluer ölçmek3 maîtriser ölçülü olmakIIv iboyunda olmak◊Je mesure un mètre soixante-cinq. — Bir metre altmış beş boyundayım.
-
108 monter
Iv i (avec l'aux. être)1 se déplacer çıkmak◊Il est monté à l'arbre. — Ağaca çıktı
2 changer de niveau yükselme◊L'eau monte. — Su yükseliyor.
3 fig artmak◊Les prix montent. — Fiyatlar artıyor.
4 monter à cheval ata binmek5 dans un véhicule bir araca binmekIIv t (avec l'aux. avoir)1 parcourir çıkmak2 transporter çıkartmak3 assembler kurmak4 augmenter yükseltmek5 organiser peşinde olmak -
109 moyen
I1 intermédiaire orta [oɾ'ta]2 passable orta [oɾ'ta]3 ordinaire orta halli4 égal à la moyenne ortalama [oɾtaɫa'ma]IIn m1 procédé olanak [oɫa'nak]2 au moyen de aracıylaa para [pa'ɾa]b yetenek [jete'nec] -
110 objet
-
111 occuper
v t1 se trouver içinde bulunmak◊Il occupe la salle de bains. — O banyoda.
2 oturmak3 passer meşgul olmak, geçirmek4 distraire vakit geçirtmek◊Il faut les occuper. — Vakitlerini geçirtmek gerek.
5 envahir işgal etmek6 bir uğraşı olmak -
112 œil
n m (pl yeux,)1 göz [ɟœz]2 coup d'œil bakış3 sauter aux yeux gün gibi ortada olmak◊Il est amoureux, cela saute aux yeux. — O delikanlı âşık, gün gibi ortada.
a göz kararıyla◊À vue d'œil, cela ne rentre pas dans le coffre. — Göz kararıyla, bu bagaja girmez.
b göz açıp kaparcasına◊Il grandit à vue d'œil. — Göz açıp kaparcasına büyüyor.
-
113 ordre
n m1 commandement emir [e'miɾ]♦ jusqu'à nouvel ordre yeni bir emre kadar◊Nous restons ici jusqu'à nouvel ordre. — Yeni bir emre kadar burada kalıyoruz.
2 organisation düzen, sıra [sɯ'ɾa]3 rangement düzen vermek♦ avoir de l'ordre düzenli olmak4 loi düzen [dy'zen]5 rentrer dans l'ordre düzene kavuşmak6 catégorie nitelik [nite'lic]◊C'est du même ordre. — Bu aynı nitelikte.
-
114 origine
n f1 commencement başlangıç [baʃɫan'gɯʧ]♦ à l'origine başta◊Il était rouge à l'origine. — Başta rengi kırmızıydı.
2 cause asıl neden3 lieu köken [cœ'cen]4 d'origine asıl olan◊Ces meubles ne sont pas d'origine. — Bu mobilyalar orijinal değil.
-
115 paralysé
-
116 paralysée
-
117 partie
n f1 morceau parça, uzuv [u'zuv]2 jeu oyunda devre3 en partie kısmen◊Tu as en partie raison. — Kısmen haklısın.
4 faire partie de -(y)e bağlı olmak -
118 penchant
n mtendance eğilim [ei'lim] -
119 penser
Iv i1 düşünmek◊penser à qqn / qqch — birini düşünmek
2 düşünmek, hatırlamakIIv t1 croire fikri olmak, sanmak◊Je pense qu'il viendra. — Geleceğini sanıyorum
◊penser du bien / mal de qqn, de qqch — biri hakkında iyi / kötü izlenimleri olmak
2 avoir l'intention niyet etmek◊Il pense arriver demain. — Yarın gelmeye niyetli.
-
120 peser
См. также в других словарях:
olmak — nsz, ur 1) Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu. S. F. Abasıyanık 2) Gerçekleşmek veya yapılmak 3) Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından… … Çağatay Osmanlı Sözlük
içeride olmak — 1) zarar etmiş olmak, borçlanmış olmak 2) hapishanede olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş olmak — 1) küçük bir işte de olsa başta olmak, sözü dinlenir bir kimse olmak 2) önde gelmek, lider olmak Hep baş olmaya bakarız ve olduktan sonra nasihat veririz. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yeri olmak — 1) uygun olmak 2) sırası, uygun zamanı olmak 3) saygınlığı olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
raci olmak — (A. T.) ait olmak, dönük olmak, yönelik olmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
ayan olmak — belli olmak, bilinir olmak Onun duru aydınlığında alın yazımızın en çapraşık satırları, bize, birdenbire ayan oluverir. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
dahli olmak — (bir işte) bir işe karışmış olmak, bir işte parmağı olmak Yok, paşa kardeş, bu zaferde benim dahlim yok. F. F. Tülbentçi … Çağatay Osmanlı Sözlük
dut gibi olmak — 1) çok sarhoş olmak 2) utanmak, mahcup olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ehil olmak — ustalaşmak, uzman olmak Dikkat ettim, bu adamda, her işte ehil olmak merakı var. Y. Z. Ortaç … Çağatay Osmanlı Sözlük
ense kulak yerinde olmak — tkz. 1) iri yarı olmak 2) kelli felli olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
formda olmak — gerekli güç ve yeteneklere sahip olmak Güreşçilerimiz formda olmak zorundadır … Çağatay Osmanlı Sözlük