-
1 yapmak
yapmak <- ar> v/t machen, tun; herstellen; reparieren, fam wieder machen; z.B. Krankheit verursachen; tun ( gibi als ob); (krank, reich usw) machen; machen (zu; z.B. zum Doktor); Frieden schließen; Tor schießen;fren yapmak bremsen;görev yapmak fungieren, tätig sein, die Aufgabe haben (als);-lik yapmak: z.B. öğretmenlik yapmak als Lehrer tätig sein;iyilik yapmak etwas Gutes tun;sıcak yapmak heiß sein;yol yapmak Strecke zurücklegen, schaffen;-e yapmadığını bırakmamak jemandem nur Böses zufügen;yaptığını bilmemek nicht wissen, was man tut;iyi yaptınız da geldiniz wie schön, dass Sie gekommen sind;yapma! lass das!, nicht doch!; Donnerwetter!, ist nicht möglich! -
2 yapmak
vt1) machen, tunelinden geleni \yapmak alles tun, was in seiner Macht stehtyatak \yapmak die Betten machen2) antunbirine bir iyilik/kötülük \yapmak jdm etw Gutes/Böses antunyapma bunu bana! tu mir das nicht an!3) ( yuva) bauen4) vornehmenbütçede kesinti \yapmak Kürzungen im Etat vornehmen5) ( onarmak) reparieren6) ( spor) treiben7) ( suikast) verüben8) ( yol açmak) verursachenkaşıntı/masraf \yapmak Juckreiz/Kosten verursachen9) ( olmak)bu kış çok soğuk yaptı dieser Winter war sehr kaltelini ayağını öpeyim, yapma bunu ich flehe dich an, tu es nichtyapma çocuğum, saat bozulur! lass das mein Kind, die Uhr geht kaputt!oraya iki saatte gitmişler — yapma! sie sind in zwei Stunden dahingegangen — ist nicht möglich! -
3 yapmak
Einschliessen, versperren; verfertigt werden -
4 ýapmak
schließen; bedecken -
5 seks yapmak
seks yapmak Sex haben -
6 egzersiz
egzersiz s\egzersiz yapmak übenpiyanoda \egzersiz yapmak auf dem Klavier üben\egzersiz yapmak trainieren -
7 numara
numara s1) Nummer f; (atom \numarası) Zahl fbu ayakkabılar kırk \numara diese Schuhe sind Größe vierzig4) (sirk \numarası) Nummer f\numara yapmak schauspielern, eine Schau abziehenbirine \numara yapmak jdm etw vorspielen [o vortäuschen]\numara yapma! mach nicht so 'ne Schau!, stell dich nicht so an!, tu doch nicht so!birbirimize \numara yapmayalım! wir wollen uns nichts vormachen!bize \numara yapıyor er spielt uns etw vorölmüş \numarası yapmak sich tot stellen -
8 perhiz
perhiz s\perhiz yapmak eine Diät [o Abmagerungskur] machensıkı \perhiz yapmak streng Diät leben, strenge Diät haltenuçkur \perhizi sexuelle Enthaltsamkeit\perhiz yapmak fastenbüyük \perhiz Fastenzeit fküçük \perhiz Advent m -
9 banyo
'banyo Bad n, Badezimmer n; MED, FOTO Bad n;banyo yapmak baden, ein Bad nehmen;çamur banyosu Schlammbad n;güneş banyosu Sonnenbad n;kükürt banyosu Schwefelbad n;göz banyosu Augenbad n;göz banyo yapmak Frauen wohlgefällig betrachten (Männer) -
10 doktora
dok'tora Doktortitel m; Promotion f;doktora (tezi) Doktorarbeit f, Dissertation f;doktorasını yapmak seinen Doktor machen, promovieren;felsefe doktorası yapmak in Philosophie promovieren -
11 görev
görev Amt n, Funktion f; Dienst(pflicht f) m; Pflicht(en pl) f; EDV Job m; POL Auftrag m, Mission f; Aufgabe f, Rolle f; allg Funktion f, Aufgabe f z.B. der Mandeln;(bir) görev almak eine Aufgabe übernehmen;görev başında bei Ausübung seiner Dienstpflichten;görevden çıkarılma Dienstenthebung f;-i göreve almak jemanden zu einem Amtsträger ernennen, jemanden einstellen;görevden alınması Amtsenthebung f;-e görev vermek einsetzen (A);görev yapmak Dienst tun; tätig sein; fig die Aufgabe (G) haben;açık görev freie Stelle, Vakanz f;askerlik görevini yapmak seinen Militärdienst ableisten -
12 şaka
şaka Scherz m, Spaß m;şaka etmek scherzen;şaka gibi gelmek höchst unwahrscheinlich sein, jemandem spanisch vorkommen;şaka kaldırmak Spaß verstehen;şaka maka Scherz beiseite;şaka maka derken während man noch scherzte;-e şaka yapmak scherzen (-le mit D);-i şakadan yapmak zum Scherz tun A;-i şakaya boğmak ins Scherzhafte verkehren A;şakaya gelmek Spaß vertragen können;-in şakası yok es ist nicht zu scherzen mit;şaka bir yana! Scherz beiseite! -
13 dedikodu
dedikodu sKlatsch m, Tratsch m\dedikodu yapmak klatschen, tratschenbir şeyin/kimsenin \dedikodusunu yapmak über etw/jdn tratschen -
14 duş
duş sDusche f, Brause f; (el \duşu) Brause f\duş yapmak duschen, eine Dusche nehmen\duşun altına girmek unter die Dusche gehen -
15 el
el s1. 1) Hand f\el \ele Hand in Hand\el çırpmak in die Hände klatschenbir şeye \el koymak etw beschlagnahmen [o einziehen], etw sicherstellenbir şeyi \el altından satmak etw unter der Hand verkaufen\elde etmek ( bir şeyi) erlangen/erreichen/bekommen; ( bir kimseyi) (für sich) gewinnen, erobern; ( kendi hizmetine almak) abwerbenbirini bir şey için \elde etmek jdn für etw gewinnenbir şeyi \elde tutmak etw besitzen\elden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund leben\elden çıkmak abhandenkommenbir şeyi \ele almak ( fig) etw in die Hand nehmen, etw anpacken, etw ergreifen; ( konuyu, sorunu) behandelnbirini/kendini \ele vermek jdn/sich verraten\elimde değil es liegt nicht in meiner Hand, ich kann nichts dafür\elinde olmak/olmamak etwas/nichts dafürkönnen\elinden geleni yapmak sein Bestes [o Bestmögliches] tun, sein Äußerstes tun, alles Menschenmögliche tun\elinden gelmek können\elinden gelmemek nicht anders können\elinden gelmiyormuş gibi yapma! stell dich nicht so ungeschickt an!\elinden iyi iş gelmek geschickt seinbir şeyi \eline almak etw in [o auf] die Hand nehmenbirinin \eline su dökemez olmak ( fig) jdm nicht das Wasser reichen könnenbir şeyde \elini çabuk tutmak ( fam) mit etw schnell bei der Hand sein\elini kolunu sallaya sallaya mit leeren Händenbirinin \elini sıkmak jdm die Hand schütteln [o drücken]bir şeyden \elini ayağını çekmek sich zurückziehen von etw\elini ayağını öpeyim ich flehe dich anbirine \elini uzatmak jdm die Hand reichenbir \el bir \eli yıkar, iki \el bir yüzü yıkar ( prov) eine Hand wäscht die anderebirinci/ikinci \elden aus erster/zweiter Handçek \elini! Hände weg!sol/sağ \el(de) linke(r) /rechte(r) Hand\elle tutulur gözle görülür greifbar, handgreiflich; ( çok belirgin) deutlich erkennbarbu \el das liegt auf der Hand\elinden geleni yapmak alles tun, was in seiner Macht steht, sein Bestes geben\elinden gelmek können\elinden gelmemek nicht anders können3) ( iskambilde)iyi bir \eli olmak ein gutes Blatt (auf der Hand) haben2. s\el için çukur [o kuyu] kazan, kendisi içine düşer ( prov) wer andern eine Grube gräbt, fällt selbst hinein\el kazanıyla aş kaynatmak ( fig) sich mit fremden Federn schmücken -
16 gayret
gayret s\gayret etmek [o göstermek] sich anstrengen [o bemühen]; ( çabalamak) sich Mühe geben; ( emekle çalışmak) sich befleißigen\gayret gösterilmektedir es sind Bestrebungen im Gange\gayrete gelmek sich einen Ruck gebenbir şey için \gayret göstermek sich um etw bemühen, um etw bemüht seinbir şey yapmak için \gayret göstermek bestrebt sein, etw zu tundaha sakıngan olmaya \gayret ederseniz iyi olur Sie sollten sich größerer Zurückhaltung befleißigenelimizden geleni yapmak için \gayret ediyoruz wir sind bestrebt, unser Bestmögliches zu tun -
17 gösteri
gösteri sakrobatik bir \gösteri eine akrobatische Darbietungbir şey için \gösteri yapmak für etw demonstrierenbir şeye karşı \gösteri yapmak gegen etw demonstrieren3) (film \gösterisi) Vorführung f; (ilk \gösteri) Aufführung f -
18 hile
-
19 iş birliği
1) Kooperation f, Zusammenarbeit f\iş birliği yapmak kooperieren2) Kollaboration f\iş birliği yapmak kollaborierendüşmanla \iş birliği Kollaboration mit dem Feind -
20 konuşma
konuşma s2) Gespräch nt, Rede f; (telefon \konuşması) Gespräch nt\konuşma yapmak eine Rede halten\konuşma yapmak einen Vortrag halten
См. также в других словарях:
yapmak — i, ar 1) Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır. Ç. Altan 2) nsz Olmasına yol açmak Durgun sular sıtma yapar. 3) nsz Yol almak 4) Onarmak, tamir etmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yapmak — kapamak, sed etmek; yapılmak, kapanmak, mâmul yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yapmak — örtmek, kapamak; kurmak, yapmak, I, 348, 374; III, 33, 57 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
afi kesmek (veya satmak veya yapmak) — birine karşı gösteriş yapmak, kabadayılık etmek Yanındaki kıza afi yapmak için onun önüne, dilenciye sadaka verir gibi bahşiş fırlatan bir züppeyi, bıraksalar öldürecekti. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
atak yapmak — akın yapmak, atılım yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
egzersiz yapmak — is. 1) alıştırma yapmak O akşam yalnız olduğum için kemanda bazı egzersizler yapmaya başladım. P. Safa 2) sağlıklı yaşam için spor yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
idman yapmak — beden hareketleri yapmak Evinden yalnız idman yapmak için çıktığına eminim. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
indirim yapmak — fiyatta değer düşürümü yapmak, iskonto yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulis yapmak — 1) herhangi bir toplulukta oturumlar dışında gizli çalışmalar yapmak 2) bir amaca ulaşabilmek için ilgili kişiler arasında özel çalışma yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
nefis muhasebesi yapmak — insan isteklerini, hırslarını ve yaptıklarını gözden geçirmek, doğru veya yanlışlarını vicdanının süzgecinden geçirip bir değerlendirme yapmak Normal yaşamının çekişmeleri içinde tekerlenip giden insan, bayramlarda bir nefis muhasebesi yapmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sözleşme yapmak — huk. bir sözleşmeyi yazılı olarak belirlemek, mukavele yapmak, kontrat yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük