-
1 арестованный
-
2 заключённый
tutuklu* * *мtutuklu; mahpus -
3 узник
tutuklu* * *мtutuklu, mahpus; kalebent ( заточённый в крепость)у́зники фаши́стских засте́нков — faşist zindanların tutukluları
-
4 арест
tutuklama; haciz,el koyma* * *м1) tutuklamaнаходи́ться под аре́стом — tutuklu bulunmak
незадо́лго до аре́ста — tutuklanmadan az bir süre önce
он про́был ме́сяц под аре́стом — bir ay tutuklu kaldı
его́ пять дней продержа́ли под аре́стом — beş gün gözaltında tutuldu
2) юр. haciz (- czi), el koymaналожи́ть аре́ст на иму́щество — malını haczetmek, malına el koymak
-
5 заключение
с1) (мира, союза и т. п.) yapılma, akit (- kdi)заключе́ние догово́ров и конве́нций — anlaşma ve sözleşme yapılması
2) ( лишение свободы) hapsetme; hapis (- psi)бе́гство из заключе́ния — hapisten kaçma
находи́ться в заключе́нии — tutuklu bulunmak
приговори́ть к заключе́нию — hapis cezasına çarptırmak
заключе́ние эксперти́зы — bilirkişi raporu
4) (конец чего-л.) son••в заключе́ние — sonuç olarak
-
6 освобождать
несов.; сов. - освободи́ть1) ( предоставлять свободу) kurtarmak; salıvermek; serbest bırakmak; tahliye etmek; azat etmekосвободи́ть страну́ от ра́бства — ülkeyi esaretten kurtarmak
освобождённые райо́ны (страны́) — kurtarılmış bölgeler
освобожда́ть кого-л. под зало́г — kefaletle tahliye etmek
аресто́ванный освобождён — tutuklu salıverildi / serbest bırakıldı
освободи́ть пти́цу из кле́тки — kuşu kafesten salıvermek; kuşu azat etmek
2) ( избавлять) muaf tutmakосвобожда́ть от вое́нной слу́жбы — askerlik hizmetinden muaf tutmak
он освобождён от (упла́ты) нало́гов — vergiden muaftı
3) ( отстранять) uzaklaştırmakосвобожда́ть кого-л. от занима́емой до́лжности — görevinden affetmek / uzaklaştırmak
4) (очищать, опорожнять) boşaltmakосвободи́ть шкаф — dolabı boşaltmak
освобожда́ть дом (выехать) — evi boşaltmak / tahliye etmek
5) (время для чего-л.) ayırmak -
7 отпускать
несов.; сов. - отпусти́ть1) врз bırakmak; koyuvermekотпуска́ть домо́й (учащихся интерната) — eve izinli bırakmak
оте́ц его́ одного́ не отпуска́ет — babası onu yalnız başına bırakmaz
должно́ быть, мать ее не отпусти́ла — annesi (onu) koyuvermemiş olacak
пока́ я не приду́, госте́й не отпуска́й — ben gelene kadar konukları koyuverme
отпусти́ (мою́) ру́ку! — bırak kolumu!
отпуска́ть усы́ — bıyık bırakmak
отпуска́ть во́лосы — saç uzatmak
2) salıvermek, serbest bırakmak, koyuvermek; azat etmekотпусти́ть пти́цу из кле́тки — kuşu azat etmek
аресто́ванный отпу́щен — tutuklu salıverildi / serbest bırakıldı
отпусти́ ко́шку! — kediyi salıver!
3) gevşetmekотпусти́ть реме́нь — kemeri gevşetmek
4) ( о боли) hafiflemek5) ayırmakсре́дства, отпу́щенные на строи́тельство — inşaat için ayrılan / tahsis edilen para
-
8 политзаключённый
мsiyasal / politik tutuklu -
9 сидеть
1) oturmakсиде́ть на сту́ле — sandalyede oturmak
сиде́ть в седле́ — eyerde oturmak / durmak
сиде́ть над уро́ками — derse çalışmak
сиде́ть на вёслах — kürekte olmak, kürek çekmek
на ве́тке сиде́ла пти́ца — dala bir kuş konmuştu
2) врз ( находиться) durmak, kalmak, bulunmakсиде́ть без де́ла — boş durmak / oturmak
сиде́ть до́ма — evinde kalmak
он на одно́м ме́сте до́лго не сиди́т — bir yerde fazla durmaz
сиде́ть под аре́стом — tutuklu bulunmak
сиде́ть в тюрьме́ — hapis(te) yatmak
он мно́го раз сиде́л (в тюрьме́) — birçok kereler hapse / cezaevine girip çıkmıştı
он сиде́л? (в тюрьме) — hapiste yatmışlığı var mı?
сиде́ть без де́нег — разг. parasız kalmak, darda bulunmak
сиде́ть на дие́те — perhiz tutmak
3) ( об одежде) oturmakхорошо́ сиде́ть — güzel oturmak, dökümlü olmak
пиджа́к сиди́т как влито́й — ceket hokka gibi oturdu
4) соч. ( о судне)неглубоко́ / ме́лко сиде́ть — az su çekmek
••сиде́ть сложа́ ру́ки — (eli) boş durmak
не сиде́ть сложа́ ру́ки — boş durmamak
сиде́ть на я́йцах — kuluçkaya oturmuş / yatmış olmak
-
10 стража
••быть / стоя́ть на стра́же чего-л. — bir şeyin bekçisi olmak, bekçiliğini yapmak
те, кому́ надлежи́т / поло́жено стоя́ть на стра́же зако́на — yasaları koruması gerekenler
стоя́ть на стра́же чьих-л. интере́сов — birinin çıkarlarının bekçiliğini yapmak
быть / находи́ться под стра́жей — tutuklu / mevkuf bulunmak
взять кого-л. под стра́жу — birini tutuklamak
См. также в других словарях:
tutuklu — is., huk. Kanun yoluyla hürriyetlerinden alıkonularak bir yere kapatılan kimse, tutuk, mevkuf Girip çıkan resmîler, siviller, elleri bağlı ya da çözük tutuklular... Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutuklu — 1. eğreti 2. saçı dağınık, birbirine girmiş … Beypazari ağzindan sözcükler
Sezen Aksu — (2009) Sezen Aksu (* 13. Juli 1954 in Sarayköy, Denizli als Fatma Sezen Yıldırım) ist eine bedeutende türkische Pop Sängerin und Komponistin. Ihr Beiname ist Minik Serçe (dt. Kleiner Spatz). I … Deutsch Wikipedia
Хронология антисемитизма — Часть серии статей об антисемитизме … Википедия
Антисемитизм в Турции — Часть серии статей об антисемитизме … Википедия
çalışma kampı — is. Herhangi bir suçtan tutuklu bulunan kimselerin, ceza süresi boyunca değişik amaçlı işlerde, toplu olarak çalıştırıldıkları yer … Çağatay Osmanlı Sözlük
firar — is., Ar. firār 1) Kaçma, kurtulma Bu gidişe firar denilmez, kurtuluşa gidiyoruz. A. Gündüz 2) huk. Bir sanık, tutuklu veya hükümlünün gözcülerin elinden kurtulması Bu ikinci firar teşebbüsünden sonra, kendim de pişman oldum. R. N. Güntekin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mevkuf — sf., esk., Ar. mevḳūf 1) Vakfedilmiş 2) huk. Tutuklu ... şirketin başlıca müdürleri orada mevkuf. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
mevkufen — zf., esk., Ar. mevḳūfen Tutuklu olarak Muhittin Paşa mevkufen Sivas a getirilmiştir. Atatürk … Çağatay Osmanlı Sözlük
özgür — sf. 1) Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, şarta bağlı olmayan, serbest, hür Muallim Naci den önceki çevirmenler de çok özgür bir çeviriden yanadırlar. S. Birsel 2) Yönetim bakımından yabancı bir gücün etkisi altında bulunmayan, başka bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
serbest — sf., Far. serbest 1) Hiçbir şarta bağlı olmayan, istediği gibi davranabilen, erkin 2) Tutuklu veya bağımlı olmayan, özgür, hür 3) Zamanını istediği gibi kullanabilen, yapacak bir işi olmayan Öğleyin serbestim, gelebilirsin. 4) Bazı kurallara… … Çağatay Osmanlı Sözlük