-
1 ilgili taraflar
n. the parties concerned -
2 akıt taraflar
saziş bağlayan tərəflər, müqavilə bağlayan tərəflər -
3 taraf
сторона́ (ж)* * *1.1) сторона́karşı taraf — противополо́жная сторона́
ön taraf — пере́дняя сторона́
yan taraf — бокова́я сторона́
2) ме́сто, ме́стность, край; райо́н, окре́стностьonlar bizim taraflarda oturuyordu — они́ жи́ли в на́ших края́х
Izmir taraflarında — в райо́не Изми́ра
3) сторона́ (в переговорах, споре, на суде)taraflar — юр. сто́роны
taraf gözetmek — защища́ть / подде́рживать чью-л. сто́рону
taraf[a] olmak / çıkmak — подде́рживать чью-л. сто́рону, быть на чьей-л. стороне́
tarafını tutmak — быть чьим-л. сторо́нником
4) определённая часть (чего-л.)5) сторона́ ( о родственных связях)baba tarafından akraba — [он] ро́дственник со стороны́ отца́
2.gelin tarafı — ро́дственники со стороны́ неве́сты, неве́стина ли́ния
в функции служ. имениkendi tarafına celbetmek — привлека́ть на свою́ сто́рону
orman tarafına gitti — он пошёл в сто́рону ле́са
tarafından — от кого
•• -
4 taraf
а1) сторона́arka taraf — обра́тная сторона́
ön taraf — пере́дняя сторона́
yüz taraf — лицева́я сторона́
2) ме́сто, ме́стность; край; райо́н, о́круг; окре́стность3) сторона́ или гру́ппа люде́й, противопоста́вленная друго́й гру́ппеtaraflar — юр. сто́роны
-
5 dinlenmek
-
6 hasım
2) a. jur Gegner(in) m(f)II adj1) feindlich2) a. jur gegnerisch\hasım taraflar die gegnerischen Parteien -
7 taraf
-
8 etraf
نواحي [نَوَاحِي]Anlamı: yanlar, taraflar
См. также в других словарях:
ecr-i müsemma — taraflar arasında belirlenen ücret … Hukuk Sözlüğü
gayrimenkul tellallığı — Taraflar arasında (hiçbirine sürekli olarak bağlı olmaksızın), taşınmaza ilişkin sözleşmelerin (kira, satım vb.) yapılması hususunda ücret karşılığında aracılık etme mesleği; emlakçılık … Hukuk Sözlüğü
ana sözleşme — is. Taraflar arası düzenlenen ilk ve temel sözleşme … Çağatay Osmanlı Sözlük
anlaşmak — nsz 1) Düşünce, duygu, amaç bakımından birleşmek, antant kalmak Uyuşmazlığın her safhasında taraflar da anlaşarak Yüksek Hakem Kuruluna başvurabilir. Anayasa 2) le Sözleşmek, sözleşme imzalamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşman — is., Far. duşmān 1) Birinin kötülüğünü isteyen, ondan nefret eden, ona zarar vermeye çalışan kimse, yağı, hasım, dost karşıtı Ben ki dans salonlarına, barlara düşman bir adamımdır. S. F. Abasıyanık 2) Birbirleriyle savaşan devletler ve bu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
erteletim — is. 1) Resmî geciktirme, moratoryum Taraflar, Kıbrıs üzerindeki askerî uçuşlarda moratoryuma gidilmesini müzakere edecek. 2) ekon. Çok bunalımlı dönemlerde bir ülkede, bölgede, bir bölüm veya tüm borçlardaki ödeme zorunluluğunun geri bırakılması … Çağatay Osmanlı Sözlük
etraf — is., ç., Ar. eṭrāf 1) Yanlar, taraflar Her vakit oturdukları büyücek masanın etrafına yerleştiler. P. Safa 2) Çevre, dolay Meçhul kadın korka korka etrafına bakındı. A. Gündüz 3) Bir kimsenin sürekli ilişkide bulunduğu kimseler, yakınlar, muhit… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kırmızı çizgi — is. 1) Gümrükteki pasaport kontrolü sırasında geçilmesi yasak olan bölgeyi belirleyen çizgi 2) mec. Belli bir konuda taraflar arasında kabul edilebilir son nokta … Çağatay Osmanlı Sözlük
yassı — sf. Yayvan ve düz Bizim taraflar ormanlık, dağları yassı, alçak. H. E. Adıvar Birleşik Sözler yassı balıklar yassı kadayıf yassı solucanlar yassı solungaçlılar … Çağatay Osmanlı Sözlük
saf dışı etmek (veya bırakmak) — 1) dizinin dışına çıkarmak 2) mec. ilgisini kesmek, işin gereğinden alıkoymak, işlemez duruma getirmek Bu oyunda taraflar birbirlerini boya tabancalarıyla saf dışı etmeye çalışıyor … Çağatay Osmanlı Sözlük
aktâr — (A.) [ رﺎﻄﻗا ] taraflar, yöreler … Osmanli Türkçesİ sözlüğü