-
1 snake
n. yılan, avrupa para birimleri arasındaki dalgalanma————————v. kıvrıla kıvrıla gitmek, yılan gibi gitmek* * *1. yılan gibi git (v.) 2. yılan (n.)* * *[sneik] 1. noun(any of a group of legless reptiles with long bodies that move along on the ground with a twisting movement, many of which have a poisonous bite: He was bitten by a snake and nearly died.) yılan2. verb(to move like a snake: He snaked his way through the narrow tunnel.) yılankavi gitmek- snake-charmer -
2 fly
sinek,uçmak; uçakla gitmek, uçmak; uçurmak; çok hizli hareket etmek, jet gibi gitmek, uçmak; geçip gitmek, uçup gitmek; -den kaçmak, tüymek -
3 weggehen
-
4 streak
n. ışın, şimşek, düzensiz çizgi, damar (ağaç vb.), iz, meç (saç), belirti, kısa süre————————v. çizgi çizgi boyamak, acele etmek, hızlı gitmek, çırılçıplak geçmek* * *1. yol yol boya (v.) 2. düzensiz çizgi (n.)* * *[stri:k] 1. noun1) (a long, irregular mark or stripe: There was a streak of blood on her cheek; a streak of lightning.) çizgi, şerit2) (a trace of some quality in a person's character etc: She has a streak of selfishness.) yan, yön, nitelik2. verb1) (to mark with streaks: Her dark hair was streaked with grey; The child's face was streaked with tears.) yol yol leke yapmak; çizgilerle kaplamak2) (to move very fast: The runner streaked round the racetrack.) şimşek gibi gitmek•- streaky -
5 zoom
n. birden yükselme, fırlama————————v. zoom yapmak, yoğunlaşmak, vınlamak, vın diye geçmek, rüzgâr gibi gitmek, fırlamak, birden yükselmek (uçak)* * *1. zum yap (v.) 2. zum yapma (n.)* * *[zu:m] 1. noun(a loud, low-pitched buzzing noise: the zoom of (an) aircraft.) 'vınnn' sesi2. verb(to move very quickly with this kind of noise: The motorbike zoomed past us.) 'vınnn' diye hızla gitmek- zoom in -
6 spank along
hızlı gitmek, uçar gibi gitmek -
7 spank along
hızlı gitmek, uçar gibi gitmek -
8 reibungslos
pürüzsüz, sorunsuz;etw verläuft \reibungslos bir şey tıkırında gitmek, bir şey çorap söküğü gibi gitmek -
9 belt
kemer, kusak; kayis; bölge, yöre, kusak, kemerle baglamak, kusakla baglamak; kemerle dövmek; (elle) çok sert biçimde vurmak, çakmak, patlatmak; çok hizli gitmek, jet gibi gitmek, uçmak -
10 reel
makara, bobin; çikrik; (teyp) makara; sallanmak, sendelemek, sarhos gibi gitmek, yalpalamak; kafasi karismak, sasirmak; firil firil dönmek, döner gibi olmak; makaraya sarmak -
11 skim
v. kaymağını almak, yağını almak, köpüğünü almak, sıyırmak, sıyırıp geçmek, sektirmek, su üzerinde kaydırmak, göz gezdirmek, sekmek, kayar gibi gitmek* * *al* * *[skim]past tense, past participle - skimmed; verb1) (to remove (floating matter, eg cream) from the surface of (a liquid): Skim the fat off the gravy.) sıyırıp almak2) (to move lightly and quickly over (a surface): The skier skimmed across the snow.) üzerinden kaymak3) (to read (something) quickly, missing out parts: She skimmed (through) the book.) çabucak gözden geçirmek• -
12 flitzen
flitzen v/i <sn> fam ok gibi gitmek -
13 jagen
jagen ['ja:gən]I vt1) avlamak;2) (ver\jagen) kovalamak;jdn aus dem Haus \jagen birini evden kovmak;mit Fleisch kann man ihn \jagen ( fam) eti görünce kaçarII vi1) ( auf Jagd gehen) ava çıkmak, avlanmak3) ( gierig streben)nach Geld/Ruhm \jagen paranın/şöhretin peşinden koşmak -
14 Semmel
-
15 go stag
bir yere sap gibi gitmek -
16 лететь
uçmak,gitmek,geçmek (üzerinden); düşmek,yuvarlanmak; çabuk geçmek,su gibi akmak* * *1) uçmak; gitmek; geçmek; sıçramak (об искрах, грязи и т. п.)над на́ми лете́ли журавли́ — başımızın üzerinden turnalar geçiyordu
сего́дня мы лети́м в Ки́ев — bugün Kiev'e uçuyoruz
мы лети́м самолётом — uçakla gidiyoruz
2) разг. ( падать) düşmek; uçmak; yuvarlanmakлете́ть в про́пасть — uçuruma uçmak / yuvarlanmak
3) ( мчаться) uçarak gitmekлете́ть стрело́й / пу́лей — kurşun gibi / hızıyla gitmek
лете́ть как на кры́льях — kuş kanadıyla gitmek
4) ( о времени) çabuk geçmek; su gibi akmak; kovalamakкак лети́т вре́мя! — vakit ne çabuk geçiyor!
лете́ли неде́ли, ме́сяцы — haftalar, aylar birbirini kovalıyordu
-
17 like
adj. benzer, gibi, aynı; olası————————adv. benzer, gibi————————conj. sanki, güya————————n. eş, benzer, aynı, beğeni, zevk————————prep. benzer, gibi, aynı; olası; falan————————suff. gibi, benzer, imsi————————v. hoşuna gitmek, hoşlanmak, sevmek, beğenmek, istemek* * *1. iste (v.) 2. benzer (adj.)* * *I 1. adjective(the same or similar: They're as like as two peas.) benzer, aynı, eş2. preposition(the same as or similar to; in the same or a similar way as: He climbs like a cat; She is like her mother.) benzer, gibi3. noun(someone or something which is the same or as good etc as another: You won't see his like / their like again.) benzeri, eşi4. conjunction((especially American) in the same or a similar way as: No-one does it like he does.) gibi, aynı şekilde- likely- likelihood
- liken
- likeness
- likewise
- like-minded
- a likely story!
- as likely as not
- be like someone
- feel like
- he is likely to
- look like
- not likely! II verb1) (to be pleased with; to find pleasant or agreeable: I like him very much; I like the way you've decorated this room.) sevmek, beğenmek2) (to enjoy: I like gardening.) hoşlanmak, zevk almak•- likeable- likable
- liking
- should/would like
- take a liking to -
18 вести
getirmek,götürmek; sürmek (araba),yönetmek (araba/uçak); gezdirmek; döşemek; gitmek (yol),çıkmak (yol); yol açmak,neden olmak; önde olmak; yönetmek; yürütmek,sürdürmek* * *1) getirmek; götürmekвести́ дете́й на прогулку — çocukları gezmeye götürmek
он ведёт сюда́ пять челове́к — ardına beş kişi takmış geliyor
куда́ ты нас ведёшь? — bizi nereye götürüyorsun?
вести́ ма́ссы за собо́й — yığınları peşinden sürüklemek
вести́ к побе́де — zafere götürmek
вести́ от побе́ды к побе́де — zaferden zafere koşturmak
2) sürmek; yönetmekвести́ маши́ну — arabayı sürmek / yönetmek
вести́ самолёт — uçağı yönetmek
3) gezdirmekвести́ утюго́м по тка́ни — ütüyü kumaşın üstünde gezdirmek
4) döşemekвести́ желе́зную дорогу — demiryolu döşemek
5) gitmek; açılmakдоро́га ведёт в лес — yol ormana gider / ulaştırır
у́лица ведёт к мо́рю — sokak denize çıkar
следы́ вели́ в лес — izin yönü ormanın içine gidiyordu
следы́ вели́ в... — перен. izler...a uzanıyordu
6) перен. yol açmak, neden olmak; vardırmakвести́ к во́йнам — savaşlara yol açmak
вести́ к непра́вильным вы́водам — sakat sonuçlara götürmek / neden olmak
7) önde olmak; önde götürmekвести́ го́нку — спорт. yarışı önde götürmek
"Дина́мо" ведёт со счётом 2-0 — Dinamo 2-0 öndedir
8) перен. yönetmekвести́ семина́р — semineri yönetmek
вести́ уро́ки хи́мии — kimya dersleri vermek
продолжа́ть вести́ уро́к — dersini sürdürmek
вести́ собра́ние — toplantıya başkanlık etmek
вести́ програ́мму (на телевидении) — programı sunmak
вести́ переда́чи на (радио) — yayın yapmak
9) yürütmek; sürdürmek; yapmakвести́ борьбу́ — savaşım / mücadele yürütmek / yapmak
вести́ войну́ — savaşı sürdürmek
вести́ перегово́ры — görüşmeler yapmak
вести́ перепи́ску — yazışmak
вести́ ого́нь — ateş etmek
вести́ приготовле́ния к чему-л. — bir şeye hazırlıklar yapmak
вести́ повседне́вную рабо́ту с ма́ссами — yığınlar arasında günlük çalışma yapmak / yürütmek
10) (протокол, дневник и т. п.) tutmak••вести́ мяч спорт. — top sürmek
вести́ жизнь, вести́ о́браз жи́зни — bir hayat sürmek
я к э́тому и веду́ (речь) — sözü oraya götürüyorum zaten
вести́ себя́ как... —... gibi davranmak
он вёл себя́ как шко́льник — okul öğrencisi gibi davrandı
-
19 хотеть
istemek,dilemek; canı çekmek; içinden gelmek* * *несов.; сов. - захоте́тьistemek; dilemek;...acağı /...ası gelmek; canı çekmek, canı / keyfi istemek içinden gelmekхоте́ть учи́ться — okumak / öğrenim görmek istemek
хоте́ть хоро́шей жи́зни — iyi yaşamak istemek
хоте́ть ми́ра — barış istemek
хо́чешь ча́ю? - Спаси́бо, не хочу́ — çay içer misin? - Teşekkür ederim, istemiyorum
хочу́ ча́ю — canım çay çekiyor
хочу́ есть — karnım aç
я захоте́л есть — karnım acıktı, acıktım
хочу́ пить — susadım
в э́то вре́мя ребёнок хо́чет спать — bu saatte çocuğun uykusu gelir
поступа́й как хо́чешь — dilediğin gibi / canının istediği gibi davran
вы хоте́ли что-то сказа́ть? — bir şey mi diyecektiniz / söyleyecektiniz?
я э́то и хоте́л спроси́ть — ben de onu soracaktım
он хо́чет домо́й — evine gitmek istiyor
что вы от меня́ хоти́те? — ne istiyorsunuz benden?
что вы э́тим хоти́те сказа́ть? — bunu demekle neyi kastediyorsunuz?
ра́зве тут захо́чешь писа́ть? — öyle olunca yazmak gelir mi insanın içinden?
я хоте́л бы́ло возрази́ть, но... — itiraz edecek oldum, ama...
то́лько я хоте́л бы́ло вы́йти, как... — tam çıkacaktım ki,...
••его, е́сли хоти́те, мо́жно назва́ть геро́ем — isterseniz ona kahraman diyebiliriz
как хоти́те — ( как вам угодно) nasıl isterseniz; ( несмотря ни на что) siz ne derseniz deyin
ищи́ ско́лько хо́чешь, всё равно́ не найдёшь — aradığın kadar ara, bulamazsın gene
поезжа́й куда́ хо́чешь — nereye gitmek istersen oraya git
проси́ (у меня́), что хо́чешь — dile benden ne dilersen
хо́чешь не хо́чешь — ister istemez, çaresiz
-
20 go smb.'s way
v. aynı yöne gitmek, bildiğini okumak, istediği gibi olmak, kendi yoluna gitmek, tam istediği gibi gelişmek
См. также в других словарях:
kağnı gibi gitmek — çok yavaş gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çorap söküğü gibi gitmek (veya gelmek) — başlayan bir iş veya birbirine bağlı birçok iş arka arkaya ve kolayca sürüp gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
su gibi gitmek — (bir şey) bol bol harcanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
badi badi yürümek (veya gitmek veya koşmak) — ördek gibi iki yana sallanarak yürümek (gitmek, koşmak) Hani biz bir çayırda arabayla geçerken bir boğa çıkageldi, köylü korkudan nasıl badi badi koşmaya başlamıştı? A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
sel gibi akmak — 1) sıvılar için bol ve gür akmak Durmaz akar gözüm yaşı sel gibi. Âşık Veysel 2) zaman çabuk ve hızla geçmek 3) insanlar kalabalık bir yığın hâlinde gitmek, yürümek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ok gibi (yerinden) fırlamak — çok hızlı gitmek Affedersiniz, beni burada görürse kızar, diye ok gibi fırladı. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuş gibi uçup gitmek (veya uçmak) — 1) çok kısa süren bir hastalıkla ölmek 2) çok kısa sürmek, geçmek Baktım seneler kuş gibi uçuyor / Baktım sonum bir avuç toprak. B. Necatigil … Çağatay Osmanlı Sözlük
sürüp gitmek — eskiden olduğu gibi, eskiden nasılsa gene öyle olmak, öyle devam etmek Fakat bereket ki bu nevi duygular ancak masal ve romanlarda sürüp gider. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
tesbihe dizer gibi dizmek — sp. futbolda, rakip takımın oyuncuları arasından birer birer geçip gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yuvarlanıp gitmek — 1) eldeki imkânlarla geçinmek Biz işte aile gibi bir şeyiz burada, büyük hanımı da kendimize uydurduk, yuvarlanıp gidiyoruz. R. N. Güntekin 2) birdenbire ölmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tersine gitmek — 1) (bir iş veya durum) istenildiği gibi gerçekleşmemek, iyi sonuç vermemek 2) (bir iş veya durum) bir işten veya bir durumdan hoşlanmamak Kızların keman çalması benim o zamanlar bir tersime giderdi. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük