-
61 sausen
uğuldamakvınlamakyıldırım gibi geçip gitmek -
62 دفق
Iدَفَقَ1. fışkırmak2. harıldamak3. akıtmakAnlamı: akmasını sağlamak, dökmek, akmasına yol açmak4. gelmekAnlamı: akmak, cereyan etmek5. akmakAnlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek6. dökülmekAnlamı: dökmek işi yapılmak7. dökmekIIدَفْق1. seyelanAnlamı: akma, akıntı2. galebeAnlamı: üstünlük, çokluk3. bollukAnlamı: bol olma durumu -
63 سجم
سَجَمَ1. gelmekAnlamı: akmak, cereyan etmek2. akıtmakAnlamı: akmasını sağlamak, dökmek, akmasına yol açmak3. akmakAnlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek4. dökmek5. dökülmekAnlamı: dökmek işi yapılmak -
64 صرف
IصَرَّفَdökmekIIصَرَفَ1. defolmakAnlamı: (hareket sözü olarak) savuşmak, çekilip gitmek2. gıcırdamakAnlamı: gıcırtı çıkarmakصَرْف1. etimolojiAnlamı: köken bilimi2. morfolojiAnlamı: biçim bilgisi3. yapı bilimiAnlamı: dil bigisinin, kelimelerin yapısını inceleyen kolu, morfolojiIVصِرْف1. arıAnlamı: temiz, münezzeh, saf, katışıksız2. safiAnlamı: katıksız, duru, temiz3. halisAnlamı: katışık olmayan, katkısız4. sırfAnlamı: salt, ancak, yalnız5. saltAnlamı: yalnız, tek, sırf6. hasAnlamı: katışıksız, en iyi cinsten, saf7. safAnlamı: katıksız, halis8. berrakAnlamı: duru, temiz, aydınlık, açık9. duruAnlamı: bulanıklığı olmayan, temiz -
65 قطع
Iقَطَّعَ1. kıymak2. üleştirmekAnlamı: pay ederek dağıtmak, bölüştürmek3. bölmekIIقَطَعَ1. geçmekAnlamı: bir yerden başka bir yere gitmek2. kesmekAnlamı: bıçak, makas gibi bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak3. katetmekAnlamı: kesmek, bölmek4. yontmakAnlamı: bir şeyi keskin bir şeyle kesmek5. durdurmakAnlamı: durmasını sağlamakقَطْع1. geçişAnlamı: herhangi bir durumdaki değişme, intikal2. fasonAnlamı: kesim3. mutlakaAnlamı: kaçınılmaz bir biçimde4. yontmaAnlamı: yontmak işi5. kesmeAnlamı: kesmek işi6. iptalAnlamı: kullanıştan kaldırma, bozma, silme7. kesimAnlamı: kesme işi -
66 نزح
نَزَحَ1. taşınmakAnlamı: başka yere gitmek2. göçmekAnlamı: yerleşmek için ülke değiştirmek3. dökmek -
67 flash
(isik) birden parlamak, (simsek gibi) çakmak; parlamak, isildamak, parildamak; (telgraf, radyo mesaji) yollamak, göndermek; çok hizli hareket etmek, hizla geçip gitmek; birdenbire akla gelmek; cinsel organlarini göstermek, teshirçilik yapmak, ani isik, ça -
68 slither
kaymak, kayarak gitmek, yilan gibi süzülmek -
69 wind
rüzgâr, yel; nefes, soluk; (midede) gaz; bos laf, hava civa çevirerek) hareket ettirmek, açmak/kapatmak/indirmek/yükseltmek; (yol, nehir, vb.) dolanmak, döne döne gitmek; (down ile) (saat) iyice yavaslamak, duracak gibi olmak; (down ile) dinlenmek, rahatl
См. также в других словарях:
kağnı gibi gitmek — çok yavaş gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çorap söküğü gibi gitmek (veya gelmek) — başlayan bir iş veya birbirine bağlı birçok iş arka arkaya ve kolayca sürüp gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
su gibi gitmek — (bir şey) bol bol harcanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
badi badi yürümek (veya gitmek veya koşmak) — ördek gibi iki yana sallanarak yürümek (gitmek, koşmak) Hani biz bir çayırda arabayla geçerken bir boğa çıkageldi, köylü korkudan nasıl badi badi koşmaya başlamıştı? A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
sel gibi akmak — 1) sıvılar için bol ve gür akmak Durmaz akar gözüm yaşı sel gibi. Âşık Veysel 2) zaman çabuk ve hızla geçmek 3) insanlar kalabalık bir yığın hâlinde gitmek, yürümek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ok gibi (yerinden) fırlamak — çok hızlı gitmek Affedersiniz, beni burada görürse kızar, diye ok gibi fırladı. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuş gibi uçup gitmek (veya uçmak) — 1) çok kısa süren bir hastalıkla ölmek 2) çok kısa sürmek, geçmek Baktım seneler kuş gibi uçuyor / Baktım sonum bir avuç toprak. B. Necatigil … Çağatay Osmanlı Sözlük
sürüp gitmek — eskiden olduğu gibi, eskiden nasılsa gene öyle olmak, öyle devam etmek Fakat bereket ki bu nevi duygular ancak masal ve romanlarda sürüp gider. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
tesbihe dizer gibi dizmek — sp. futbolda, rakip takımın oyuncuları arasından birer birer geçip gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yuvarlanıp gitmek — 1) eldeki imkânlarla geçinmek Biz işte aile gibi bir şeyiz burada, büyük hanımı da kendimize uydurduk, yuvarlanıp gidiyoruz. R. N. Güntekin 2) birdenbire ölmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tersine gitmek — 1) (bir iş veya durum) istenildiği gibi gerçekleşmemek, iyi sonuç vermemek 2) (bir iş veya durum) bir işten veya bir durumdan hoşlanmamak Kızların keman çalması benim o zamanlar bir tersime giderdi. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük