-
61 entwine
v. kıvırmak, dolaştırmak, bükmek, sarmak, tırmanmak* * *etrafını sar* * *(to wind round.) dolamak, sarmak -
62 envelop
v. sarmak, kaplamak, örtmek, kuşatmak* * *sar* * *[in'veləp]past tense, past participle - enveloped; verb(to cover by wrapping; to surround completely: She enveloped herself in a long cloak.) sarmak, örtmek -
63 furl
v. sarmak, toplamak, kapatmak* * *[fə:l](to roll up (a flag, sail or umbrella).) sarmak, dürmek -
64 hem in
kuşatmak, sarmak, sınırlamak, kısıtlamak* * *(to surround (someone): The soldiers were hemmed in on all sides by the enemy.) kuşatmak, sarmak, etrafını çevirmek -
65 reel
n. makara, bobin, makaraya sarılmış şey, çiftlerin oynadığı bir iskoç dansı————————v. makaraya sarmak, sarmak, dolamak, dönmek, fırıl fırıl dönmek, sersemlemek, sendelemek* * *1. düzensiz hareket et (v.) 2. makaraya sar (v.) 3. makara (n.)* * *[ri:l] 1. noun1) (a round wheel-shaped or cylindrical object of wood, metal etc on which thread, film, fishing-lines etc can be wound: a reel of sewing-cotton; He changed the reel in the projector.) makara, bobin2) ((the music for) a type of lively Scottish, Irish or American dance: The fiddler played a reel; to dance a reel.) oynak bir iskoçya dansı, riyıl2. verb(to stagger; to sway; to move in an unsteady way: The drunk man reeled along the road; My brain was reeling with all the information that he gave me.) sendelemek, yalpa yaparak gitmek; bocalamak- reel in- reel off -
66 spool
n. makara, bobin————————v. makaraya sarmak, bobine sarmak* * *1. makara 2. makaraya sar (v.) 3. makara (n.)* * *[spu:l]1) (a type of cylindrical holder: How can I wind this film back on to its spool?) makara, bobin2) (the amount of thread, film etc held by such a holder: She used three spools of thread in one week.) makara, bobin -
67 swathe
n. sargı, bandaj, kundak bağı, kuşak, biçilmiş ekin yığını, orakla bir defada biçilen yer————————v. çevrelemek, sarmak, sarıp sarmalamak, kundaklamak* * *1. sargı ile sar (v.) 2. sargı (n.)* * *[sweiƟ](to wrap or bind: Her head was swathed in a towel.) sargı ile sarmak -
68 twine
n. sicim, kıvrım, sarma, sarılma (bitki)————————v. bükmek, sarmak, sarılmak, bükülmek, örmek (çelenk), bulaştırmak (işe), örmek* * *1. sar (v.) 2. sicim (n.)* * *1. noun(a strong kind of string made of twisted threads: He tied the parcel with twine.) sicim2. verb((negative untwine) to twist: The ivy twined round the tree.) sarmak, dolamak -
69 wrap
n. sarınılan şey, sarılacak şey, sargı, atkı, battaniye, örtü, şal, palto————————v. sarmak, dolamak, örtmek, paketlemek, bürümek, sarınmak, paketlenmek, bürünmek* * *1. sar (v.) 2. sarma (n.)* * *[ræp] 1. past tense, past participle - wrapped; verb1) (to roll or fold (round something or someone): He wrapped his handkerchief round his bleeding finger.) sarmak, dolamak2) (to cover by folding or winding something round: She wrapped the book (up) in brown paper; She wrapped the baby up in a warm shawl.) sarıp sarmalamak2. noun(a warm covering to put over one's shoulders.) boyun atkısı, pelerin- wrapper- wrapping
- wrapped up in
- wrap up -
70 gird
v. kemerle bağlamak, sarmak, donatmak, kuşatmak, çevresini sarmak, süslemek* * *sar -
71 swaddle
n. kundak————————v. kundağa sarmak, kundaklamak (bebek), sarmak* * *kundağa sar -
72 reel up
makaraya sarmak, sarmak, dolamak -
73 reel up
makaraya sarmak, sarmak, dolamak -
74 verbinden
verbinden v/t <unreg, o -ge-, h> (kombinieren) bağlantı kurmak, birleştirmek; (assoziieren) -e -i çağrıştırmak; TEL -i -e bağlamak; MED Wunde sarmak;jemanden verbinden b-nin bir yerini sarmak; a TECH mit etwas verbinden bş-le bağlamak; (vereinen) kaynaştırmak;jemandem die Augen verbinden b-nin gözlerini bağlamak;mit einer Tätigkeit verbunden sein bir işe gönülden bağlı olmak;ich verbinde Rom mit Regen Roma denince aklıma yağmur geliyor;ich verbinde Sie (mit) sizi (-e) bağlıyorum;falsch verbunden! yanlış numara! -
75 wickeln
wickeln <h>1. v/t (windeln) -in bezini değiştirmek; Baby, ganz kundaklamak;wickeln (um -e, -in etrafına) sarmak;etwas in Papier wickeln bş-i kağıda sarmaksich in eine Decke wickeln bir battaniyeye sarınmak -
76 drehen
drehen ['dre:ən]I vtden Kopf \drehen başını döndürmek [o çevirmek];wie man es auch dreht und wendet neresinden bakarsan bak3) film çevirmekvielleicht können wir die Sache so \drehen, dass... belki bu işi öyle bir kitabına uydurabiliriz ki...5) ( pej);ein Ding \drehen dolap çevirmek [o döndürmek]6) ( fam)eine Runde mit dem neuen Wagen \drehen yeni arabayla bir tur atmakII viIII vrsich \drehen1) ( rotieren) dönmek;mir dreht sich alles im Kopf başım dönüyor;er drehte sich auf den Rücken sırt üstü döndü2) ( betreffen) söz konusu olmak (um -) -
77 packen
packen ['pakən]I vt1) ( ergreifen) yakalamak (an/bei -den/-den);jdm am [o beim] Kragen \packen birini yakasından yakalamak2) (ein\packen) paketlemek (in -e); ( in Tonnen) doldurmak (in -e); ( in Gefäße) koymak (in -e); ( in Papier) sarmak (in -e);den Koffer \packen bavulu [o valizi] toplamak;seine Sachen \packen eşyasını toplamakhast du die Prüfung gepackt? sınavdan geçtin mi?, sınavı verdin mi? -
78 تلفف
تَلَفَّفَsarmakAnlamı: çevrelemek, etrafını sarmak -
79 كفن
Iكَفَّنَ1. kefenlemekAnlamı: ölüye kefe sarmak2. kefenIIكَفَنَ1. kefen2. kefenlemekAnlamı: ölüye kefe sarmak -
80 لحف
لَحَفَ1. bohçalamak2. kılıflamakAnlamı: kılıf koymak3. zarflamakAnlamı: zarf içine koymak4. ambalajlamakAnlamı: ambalaj yapmak5. dolamakAnlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak
См. также в других словарях:
sarmak — i, ar 1) Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek 2) Kuşatmak, çevirmek, ihata etmek Ordu düşmanı sardı. 3) Dolayında yer almak 4) Yayılıp etkisi altına almak, kaplamak Kültür düşüklüğündeki çöküş, yaygın bir hastalık gibi sarar toplumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
sarmak — bir şeyi süzmek ve ayırmak; olgun hale gelmek, II I, 167bkz: sarmalmak, sarma şmak, sarmatmak, sermetmek kızmak, çıkışmak, sertelmek, sert söz söylemek II, 38, 39; II I, 181bkz: sar ılmak, sermek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
sarmak — yüklemek … Beypazari ağzindan sözcükler
alev bacayı (veya saçağı) sarmak — ateş bacayı sarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sarpa sarmak — güçlükler ortaya çıkmak, çözülmesi çok güç bir duruma gelmek Bu mera işi gittikçe sarpa sarıyordu. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yangın bacayı sarmak — durum olağanüstü kötüye gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çapraza sarmak — bir iş içinden çıkılmaz duruma gelmek, çaprazlaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
örümcek sarmak — (bir yeri) bir yer örümcek ağları ile dolmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sigara sarmak — sigara kâğıdına tütün koyarak sigara yapmak Kalın sigarasını sararken onun lafını kesti. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
güce sarmak — bir iş güç bir duruma gelmek, güçleşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
merak sarmak (veya duymak veya salmak) — (bir şeye) bir şeyi edinme, yapma veya onunla uğraşma isteğine kapılmak, bir şeye eğilim duymak Miralay beyimiz, emekli olduktan sonra komisyonculuğa kalkan veya cins tavuk yetiştirmeye merak salan soydan değildir. H. Taner Bu adama, her gördüğüm … Çağatay Osmanlı Sözlük