-
1 ortalıkta
in the wind -
2 ortalıkta
in sight, around -
3 ortalıkta dolaşmak
ortalıkta dolaşmak (söz)v. be afloat -
4 ortalıkta bırakmak
v. leave about -
5 ortalıkta dolaşan
adj. in the air -
6 ortalıkta görülmeyen
gom -
7 ortalıkta bir şey yok
зи щыIэп -
8 ortalıkta kimse olmamak
шъофым зи имытын -
9 in the wind
ortalıkta, kafası dumanlı, patlamak üzere* * *(about to happen: A change of policy is in the wind.)...-mek/mak üzere -
10 in the air
ortalıkta dolaşan, kararlaştırılmamış, olası -
11 in the air
ortalıkta dolaşan, kararlaştırılmamış, olası -
12 ortalık
озвонч. -ğıокружа́ющая ме́стность, всё вокру́г; окруже́ниеortalıkta — круго́м, вокру́г
ortalıkta kimseler kalmadı — вокру́г никого́ не оста́лось
ortalığı çınlatmak — оглаша́ть окре́стность
ortalığı dağıtmak — переверну́ть всё вверх дном
ortalıktan kaybolmak — исче́знуть бессле́дно
ortalığı süpürmek — подмести́ [всё] вокру́г
ortalığı toplamak — прибра́ться круго́м
ortalık açıldı — рассвело́
ortalık karardı — стемне́ло
ortalık serinlendi — посвеже́ло, пове́яло прохла́дой
••- ortalık düzelmek
- ortalık karışmak
- ortalık yatışmak -
13 ortalık
ortalık <- ğı> Umkreis m, Gegend f; Umgebung f; alle(s) (rund)herum; jeder; die Leute; Raum m im Haus usw; Horizont m;ortalık ağarmak hell werden, tagen;ortalık aydınl(an)ıyor es wird hell;ortalık düzelmek unp es geht in Ordnung;ortalık kararmak dunkel werden, Abend werden;ortalık karıştı alles geriet durcheinander;ortalığı birbirine katmak zu einem Chaos werden;ortalıkta im Umkreis, … zu sehen;ortalıkta kimseler kalmadı niemand war mehr zu sehen, alle waren weg -
14 ortalık
(-ğı)1.окру́га; окружа́ющая ме́стность; окре́стности; всё или все вокру́г; окруже́ниеortalıkta — круго́м, вокру́г
2.круго́м; вокру́гortalık açıldı — рассвело́
ortalık karardı — стемне́ло
◊
ortalıkta cehennem kazanları kaynıyor — ад кроме́шный◊
ortalıka düşmek — а) пойти́ по рука́м (о женщине); б) стать о́бщим достоя́нием; стать общедосту́пным◊
ortalıkı kasıp kavurmak — а) разоря́ть, уничтожа́ть; б) наводи́ть на всех у́жас (страх) -
15 herumlaufen
-
16 mucksmäuschenstill
mucksmäuschenstill ['mʊks'mɔısçən'ʃtıl] adj( fam)\mucksmäuschenstill sein (ortalıkta) tıs olmamak;es war \mucksmäuschenstill ortalıkta tıs yoktu -
17 görünürlerde
1. حوالي [حوالي]Anlamı: ortalıkta, meydanda2. زهاء [زُهَاءَ]Anlamı: ortalıkta, meydanda -
18 пахнуть
I п`ахнутьkokmak, kokusu olmak тж. перен.пахнуть как ро́за — gül gibi kokmak
ро́за чуде́сно па́хнет — gülün pek nefis bir kokusu var
па́хло шашлыко́м — havada şiş kebabı kokusu vardı
па́хнет войно́й — разг. ortalık savaş kokuyor; ortalıkta bir savaş kokusu var
тут серьёзностью и не па́хнет — разг. bunda ciddiyetin kokusu bile yok
••II пахн`утьпа́хнет по́рохом — barut kokusu geliyor
сов., в соч.пахну́ло арома́том цвето́в — çiçek kokusu geldi
через откры́тую дверь в купе́ пахну́ло хо́лодом — açık kapıdan kompartımana soğuk hava doluverdi
-
19 abroad
adv. yurt dışında, dışarıda, gurbette, yurt dışına; her tarafa; etrafa* * *yurt dışında* * *[ə'bro:d]1) (in or to another country: He lived abroad for many years.) yurt dışına, yurt dışında2) (current; going around: There's a rumour abroad that she is leaving.) ortalıkta, herkesin ağzında -
20 be afloat
v. ortalıkta dolaşmak (söz), dolaşmak (söylenti)
См. также в других словарях:
ortalıkta — zf. Göz önünde, meydanda Demek ortalıkta geziyor, bir tarafa çekilmemiş, uyumamış. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
el ayak (veya el etek) çekilmek — ortalıkta hiç kimse kalmamak, ıssızlaşıp sessizleşmek Ben, el ayak çekildikten sonra, odanın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini beklerdim. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
söz çıkmak — ortalıkta bir söylenti dolaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
malakta kalmak — ortalıkta kalmak … Beypazari ağzindan sözcükler
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
döküntülü — sf. 1) Döküntüsü olan Ortalıkta yorgan, döşek, sandık, sepet; tıpkı yangından kaçmış ailelerin döküntülü, bıkkın tablosu... Ç. Altan 2) tıp Deride döküntü ile görülen, döküntü ile beliren (hastalık) … Çağatay Osmanlı Sözlük
görünürlerde — zf. Ortalıkta, meydanda … Çağatay Osmanlı Sözlük
koku — is. 1) Nesnelerden yayılan küçücük zerrelerin burun zarı üzerindeki özel sinirlerde uyandırdığı duygu Odanın içini kızarmış bir ekmek kokusu doldurmuştu. S. F. Abasıyanık 2) Güzel kokmak için sürülen esans Koku sürünmek. 3) mec. Belirti, işaret… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortalık — is., ğı 1) Bulunulan yer, çevre Ortalık karanlık, bizi kimse görmez, merak etme. P. Safa 2) İçinde bulunulan, yaşanılan ev, oda vb. yer Artık benim gündelikle çamaşıra, ortalık temizlemeye gitmeden başka çare kalmadı. H. E. Adıvar 3) Yeryüzünün… … Çağatay Osmanlı Sözlük
saklamak — i 1) Elinde bulundurmak, tutmak Okul kitaplarımı saklıyorum. 2) i, de Kaybolmaması, görünmemesi için gizli bir yere koymak Paralarını kasada saklıyor. 3) Görünmesine engel olmak, ortalıkta bulundurmamak 4) i, de Bozulmadan doğal durumları ile… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sessizlik — is., ği 1) Sessiz olma durumu 2) Ortalıkta gürültü olmama durumu, sükût Bilmez yalnız yaşayanlar / Nasıl korku verir sessizlik insana. O. V. Kanık Birleşik Sözler ölüm sessizliği Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller sessizliğe gömülmek … Çağatay Osmanlı Sözlük