-
21 leave about
v. ortalıkta bırakmak -
22 be afloat
v. ortalıkta dolaşmak (söz), dolaşmak (söylenti) -
23 leave about
v. ortalıkta bırakmak -
24 Gerücht
Gerücht n <Gerüchts; Gerüchte> söylenti;es geht das Gerücht, dass … (ortalıkta) … söylentisi dolaşıyor -
25 herumstehen
herumstehen v/i <unreg, -ge-, h> (ortalıkta) dikilip durmak -
26 weit
1. adj geniş; Kleidung bol; Reise, Weg uzun;im weitesten Sinne en geniş anlamıyla2. adv: weit besser çok daha iyi;weit blickend uzağa bakan;weit gefehlt! fam ne gezer!;ein weit gehender Vorschlag çok kapsamlı bir teklif;weit gereist çok yerler gezmiş;weit hergeholt inandırıcı olmayan;das ist weit hergeholt nereden nereye;es weit bringen başarılı olmak; epey yol katetmek;ich bin so weit ben hazırım;weit reichend geniş çapta etkili;weit und breit görünürde, ortalıkta;weit verbreitet çok yaygın;zu weit gehen fazla ileri gitmek;bei weitem nicht so gut hiç mi hiç o kadar iyi değil;von weitem çok uzaktan -
27 birakmak
2.1) (alıkoymak) КЪЭГЪЭНЭН, ЩЫГЪЭIЭН -
28 aranmak
viacele eleman aranıyor Mitarbeiter werden dringend gesucht2) ( isteklisi bulunmak) verlangt werdençok aranan bir kitap ein sehr gefragtes Buch3) ( ortalıkta) herumsuchen4) ( şart koşulmak) erforderlich sein -
29 ortalık
-
30 allerlei
\allerlei Tiere her türden hayvan;er hat \allerlei Unsinn im Kopf aklında her türlü yaramazlık var;es wird \allerlei geredet ortalıkta çeşitli söylentiler var -
31 frei
\freier Mitarbeiter serbest eleman;das ist alles \frei erfunden bunların hepsi palavradır;jdm \freie Hand lassen birini hareketlerinde serbest bırakmak;aus \freien Stücken kendi isteğiyle;\frei sprechen serbest konuşmak, rahat konuşmak, sıkılmadan konuşmak;sie kann \frei wählen istediği gibi seçebilir;\frei laufende Hühner serbest dolaşan tavuklar;der Verbrecher läuft noch \frei herum cani hâlâ ortalıkta dolaşıyor, cani henüz yakalanmadı;\frei für Kinder ab 12 Jahren 12 yaşından büyük çocuklara serbesttir;2) ( befreit)sie ist \frei von Vorurteilen ön yargısı yoktur;jdn auf \freien Fuß setzen ( fig) birini serbest bırakmak;für etw \freie Fahrt geben ( fig) bir şey için yeşil ışık yakmak;den Dingen \freien Lauf lassen iş(ler) i oluruna bırakmak3) ( offen) açık;\freie Fahrt haben yolu açık olmak;unter \freiem Himmel açıkta, açık havada;\frei lassen ( nicht besetzen) boş bırakmak; ( nicht beschreiben) boş bırakmak;ist hier \frei? burası boş mu?;Zimmer \frei! boş odamız var!;einen Platz \frei machen bir yeri boşaltmakEintritt \frei giriş ücretsiz;\frei Haus eve teslim;\freie Marktwirtschaft serbest piyasa ekonomisi;\freier Mitarbeiter sözleşmesiz eleman\freie Elektronen serbest elektronlar7) ( Ansichten) serbest, hür, bağımsız8) ( verfügbar)\freie Zeit haben boş zamanı olmak;sind Sie \frei? boş musunuz?9) (\freimütig) açık sözlü;ich bin so \frei müsaadenizle -
32 Gegend
-
33 grassieren
grassieren* [gra'si:rən]vi ( sich ausbreiten) yayılmak; ( um sich greifen) ortalığı kasıp kavurmak; ( Gerücht) ortalıkta dolaşmak, herkesin dilinde dolaşmak;die Seuche grassiert immer mehr salgın gittikçe yayılıyor -
34 herum
-
35 herumbummeln
-
36 herumhängen
-
37 herumliegen
-
38 Hochbetrieb
es herrschte \Hochbetrieb ortalıkta hummalı bir faaliyet vardı -
39 munkeln
munkeln ['mʊŋkəln]man munkelt so allerlei kulaktan kulağa çeşitli söylenti fısıldanıyor, ortalıkta çeşitli söylenti dolaşıyor -
40 stöbern
См. также в других словарях:
ortalıkta — zf. Göz önünde, meydanda Demek ortalıkta geziyor, bir tarafa çekilmemiş, uyumamış. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
el ayak (veya el etek) çekilmek — ortalıkta hiç kimse kalmamak, ıssızlaşıp sessizleşmek Ben, el ayak çekildikten sonra, odanın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini beklerdim. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
söz çıkmak — ortalıkta bir söylenti dolaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
malakta kalmak — ortalıkta kalmak … Beypazari ağzindan sözcükler
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
döküntülü — sf. 1) Döküntüsü olan Ortalıkta yorgan, döşek, sandık, sepet; tıpkı yangından kaçmış ailelerin döküntülü, bıkkın tablosu... Ç. Altan 2) tıp Deride döküntü ile görülen, döküntü ile beliren (hastalık) … Çağatay Osmanlı Sözlük
görünürlerde — zf. Ortalıkta, meydanda … Çağatay Osmanlı Sözlük
koku — is. 1) Nesnelerden yayılan küçücük zerrelerin burun zarı üzerindeki özel sinirlerde uyandırdığı duygu Odanın içini kızarmış bir ekmek kokusu doldurmuştu. S. F. Abasıyanık 2) Güzel kokmak için sürülen esans Koku sürünmek. 3) mec. Belirti, işaret… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortalık — is., ğı 1) Bulunulan yer, çevre Ortalık karanlık, bizi kimse görmez, merak etme. P. Safa 2) İçinde bulunulan, yaşanılan ev, oda vb. yer Artık benim gündelikle çamaşıra, ortalık temizlemeye gitmeden başka çare kalmadı. H. E. Adıvar 3) Yeryüzünün… … Çağatay Osmanlı Sözlük
saklamak — i 1) Elinde bulundurmak, tutmak Okul kitaplarımı saklıyorum. 2) i, de Kaybolmaması, görünmemesi için gizli bir yere koymak Paralarını kasada saklıyor. 3) Görünmesine engel olmak, ortalıkta bulundurmamak 4) i, de Bozulmadan doğal durumları ile… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sessizlik — is., ği 1) Sessiz olma durumu 2) Ortalıkta gürültü olmama durumu, sükût Bilmez yalnız yaşayanlar / Nasıl korku verir sessizlik insana. O. V. Kanık Birleşik Sözler ölüm sessizliği Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller sessizliğe gömülmek … Çağatay Osmanlı Sözlük