-
1 натолкнуться
karşılaşmak -
2 наталкиваться
karşılaşmak* * *2) перен. rasgelmek; çatmakната́лкиваться на сопротивле́ние — direnişle karşılaşmak
-
3 встречаться
görüşmek* * *несов.; сов. - встре́тится1) raslamak; raslaşmak; buluşmakгде встре́тимся? — nerede buluşalım?
2) врз karşılaşmakвстреча́ться с тру́дностями — güçlüklerle karşılaşmak
сего́дня встреча́ются две кома́нды — bugün iki takım karşılaşıyor
я с ва́ми где́-то встреча́лся — ben sizi bir yerden tanıyorum
-
4 сталкиваться
несов.; сов. - столкну́ться1) çarpışmakло́дки столкну́лись — kayıklar çarpıştı
2) перен. çatışmakих интере́сы столкну́лись — onların çıkarları çatıştı
3) raslamak; raslaşmakстолкну́ться с кем-либо нос к но́су — biriyle burun buruna gelmek
грудь гру́дью столкну́ться с кем-л. — biriyle göğüs göğüse gelmek
4) перен. karşı karşıya / yüz yüze gelmek, karşılaşmakстолкну́ться с тру́дностями — güçlüklerle karşılaşmak
столкну́ться с действи́тельностью — gerçekle yüz yüze gelmek
-
5 масса
kütle* * *ж1) врз kütle; kitleма́сса те́ла — физ. cismin kütlesi
ма́сса приба́вочной сто́имости — физ., эк. artıdeğerin kütlesi
вся э́та ма́сса воды́... — tüm bu su kütlesi...
тёплые возду́шные ма́ссы — sıcak hava kütleleri
2) ( большинство) çoğunlukосновна́я ма́сса населе́ния — nüfusun büyük bölümü / çoğunluğu
3) ( тестообразное вещество) hamurдреве́сная ма́сса — odun hamuru
4) (ма́ссы) мн. yığınlarнаро́дные ма́ссы — halk yığınları
5) ( множество) bir yığın; yığınlaма́сса пробле́м — yığınla sorun
столкну́ться с ма́ссой препя́тствий — bir yığın engelle karşılaşmak
-
6 нарастать
artmak* * *1) bağlamakна камня́х наро́с мох — taşlar yosun bağladı / yosunlandı
2) тк. несов. ( увеличиваться) artmak; yükselmek; kabarmak; yoğunlaşmak; şiddetlenmekнараста́ющая волна́ — тж. перен. kabaran / yükselen dalga
столкну́ться с нараста́ющим отпо́ром — gittikçe büyüyen bir dirençle karşılaşmak
3) (о долгах, процентах) birikmek4) ( о траве) bitmek -
7 резкий
1) keskinре́зкий хо́лод — keskin soğuk
ре́зкий ве́тер — şiddetli rüzgar
2) keskin, çiğ, sertре́зкий свет — çiğ / keskin ışık
ре́зкий за́пах — keskin koku
ре́зкие тона́ — жив. sert tonlar
3) ( отчетливый) sertре́зкие черты́ лица́ — yüzün sert çizgileri, sert yüz çizgileri
4) ( порывистый - о движениях) keskinре́зкий жест — keskin bir el hareketi
5) (внезапный, значительный) aniре́зкое повыше́ние цен — fiyatların ani / birden fırlaması
6) sert, ters, dürüşt, kırıcıре́зкий отве́т — sert / ters / çiğ bir cevap
ре́зкая кри́тика — sert eleştiri
па́рень стал ре́зким и агресси́вным — oğlan kırıcı ve saldırgan oldu
он (всегда́) был ре́зок с на́ми — bize dürüşt davranırdı
7) sertнаходи́ться в ре́зком противоре́чии с чем-л. — bir şeyle şiddetle çelişmek
столкну́ться с ре́зко́й оппози́цией — sert muhalefetle karşılaşmak
заявле́ние вы́звало о́чень ре́зкую реа́кцию — demeç çok sert tepkilere yol açtı
••ре́зкая и гру́бая игра́ нападе́ния — спорт. forvetlerin kırıcı oynamaları
-
8 сопротивление
с1) direniş, direnme; karşı koyma, karşı gelmeдвиже́ние сопротивле́ния — ист. direniş hareketi
ока́зывать сопротивле́ние — direniş göstermek
встре́тить сопротивле́ние со стороны́ кого-л. — birinin direnişiyle karşılaşmak
несмотря́ на на́ше сопротивле́ние — karşı koymalarımıza rağmen
за оказа́ние сопротивле́ния кому-л. — birine karşı geldiğinden dolayı
сдать го́род без мале́йшего сопротивле́ния — hiç direnmeden şehri teslim etmek
2) физ. direnç (-ci)сопротивле́ние во́здуха — hava direnci
-
9 сходиться
несов.; сов. - сойти́сь1) karşılaşmakони́ сошли́сь на полдоро́ге — yan yolda karşılaştılar
2) kavuşmakжиле́т не схо́дится — yeleğin önü kavuşmuyor
3) toplanmak, buluşmakсошли́сь друзья́ и знако́мые — dost tanıdık toplandı
4) врз uyuşmakсходи́ться в цене́ — fiyatta uyuşmak
сходи́ться хара́ктерами — huyları uyuşmak
они́ бы́стро сошли́сь с сосе́дями — komşularıyla çabuk uyuştular
5) birleşmekмы схо́димся во мне́нии, что... —... görüşünde birleşiyoruz
э́то - еди́нственное, в чём они́ схо́дятся — birleştikleri tek nokta budur
их показа́ния не схо́дятся — verdikleri ifadeler birbirini tutmuyor
фами́лия сошла́сь, и́мя - нет — soyadı tuttu, adı tutmadı
-
10 съезжаться
-
11 трудность
güçlük,zorluk; engel* * *ж1) güçlük, zorluk; çetinlikтру́дность пути́ — yolun çetinliği
тру́дность предстоя́щей рабо́ты — yapılacak işin güçlüğü / ağırlığı
2) sıkıntı; güçlük; engel ( препятствие)экономи́ческие тру́дности — ekonomik sıkıntılar
испы́тывать тру́дности с питьево́й водо́й — içme suyu sıkıntısını çekmek
кри́зис, вы́званный тру́дностью сбы́та — sürüm sıkıntısından / güçlüklerinden doğan bunalım
жа́ловаться на тру́дность жи́зни — geçim sıkıntısından şikayet etmek
столкну́ться с тру́дностями — güçlüklerle / engellerle karşılaşmak
-
12 яростный
taşkın,azgın,öfkeli* * *я́ростный взгляд — taşkın öfke dolu bir bakış
2) azgın(ca)я́ростные напа́дки на кого-что-л. — birine, bir şeye azgınca saldırılar
я́ростные удары волн — kudurmuşçasına vuran dalgalar
встре́тить я́ростное сопротивле́ние со стороны́ кого-л. — birinin azgın direnciyle karşılaşmak
См. также в других словарях:
karşılaşmak — le 1) Karşı karşıya gelmek, rastlaşmak Terdit, yazıda beklenmedik bir sonuçla karşılaşmak demektir. Ç. Altan 2) nsz, sp. İki sporcu veya iki takım yarışmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tuşnamak — karşılaşmak, harekete geçmek, I, 236 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
çatmak — i, ar 1) Odun, değnek, kılıç, tüfek vb. uzun şeylerden birkaç tanesini, tepelerinden birbirine çaprazlama dayayarak durdurmak Avlusunda silahlarını çatmış, ayaklarını germiş askerler var. F. R. Atay 2) Kereste vb.ni birbirine tutturmak 3) Bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
görmek — i, ür 1) Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm. A. Gündüz 2) Anlamak, kavramak, sezmek Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin. R. E. Ünaydın 3) Yanına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına gelmek — 1) bir görevi üstlenmek, yüklenmek 2) kötü bir durumla karşılaşmak 3) beklenmedik, şaşırtıcı bir olay veya durumla karşılaşmak O gün Bakırköy den gelirken yolda benim başıma gelenleri sana bir anlatsam... O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
Turkish grammar — This article concerns the grammar of the Turkish language. A companion to this article is Turkish vocabulary. Three features that, together, distinguish Turkish from many other languages are the following: #Turkish is highly agglutinative: its… … Wikipedia
azarlanmak — nsz Paylanmak, kötü sözle karşılaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bulmak — i, ur 1) Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak Kafam her an bir konu bulmak için binbir çeşit şeye müracaat ediyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyi elde etmek 3) Kaybedilen bir şeyi yeniden ele geçirmek Paramı buldum. 4) Varlığı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
buluşmak — nsz, le 1) Bir araya gelmek 2) Karşılaşmak 3) de Önceden belirlenmiş bir yer ve zamanda bir araya gelmek Ertesi gün yine pastacıda buluştular. P. Safa 4) Kavuşmak Yâr ile buluşsak bir tenha yerde / Duyarlar rakipler söz olur gider. Âşık Veysel … Çağatay Osmanlı Sözlük
karşılaşma — is. 1) Karşılaşmak işi 2) sp. İki sporcu veya iki takım arasında, karşılıklı olarak kazanmak amacıyla yapılan yarışma, maç Birleşik Sözler sonuç karşılaşması … Çağatay Osmanlı Sözlük
olmak — nsz, ur 1) Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu. S. F. Abasıyanık 2) Gerçekleşmek veya yapılmak 3) Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından… … Çağatay Osmanlı Sözlük