-
1 kıvırmak
vt1) abknicken, umknickenburun \kıvırmak die Nase rümpfen -
2 kıvırmak
-
3 kıvırmak
1) В вить, завива́ть; закру́чивать, скру́чивать; свёртыватьsaçlarını kıvırmak — закру́чивать во́лосы
2) В загиба́ть, сгиба́ть; подруба́ть (рубец); фальцева́ть полигр.3) В разг. колыха́ть, раска́чивать4) В прост. распра́виться, разде́латься, поко́нчить с чем5) В, разг. выду́мывать, «залива́ть», вратьyalanlar kıvırmak — выду́мывать, сочиня́ть небыли́цы
6) Д свора́чивать, повора́чивать -
4 kıvırmak
1) -i завива́ть; закру́чивать, скру́чиватьsaçlarını kıvırmak — а) зави́ться, сде́лать зави́вку; б) закрути́ть во́лосы
2) загиба́ть, сгиба́ть; подруба́ть ( рубец), подогну́тьpaçalarını kıvırıp suya girdi — подверну́в брю́ки, он вошёл в во́ду
3) разг. колыха́ть, пока́чиватьher tarafını kıvıra kıvıra oynadı — она́ танцева́ла, коке́тливо извива́ясь всем те́лом
bakalım bu işi kıvırabilecek mi? — посмо́трим, смо́жет ли он спра́виться с э́тим де́лом?
5) разг. выду́мывать ба́йки, залива́ть, ве́шать лапшу́ на́ ушиgene yalanları kıvırmaya başladı — он опя́ть на́чал залива́ть
6) -e свора́чивать, повора́чиватьaraba birden sağa kıvırdı — маши́на вдруг сверну́ла напра́во
-
5 kıvırmak
бөдрәләү -
6 kıvırmak
изгибать, выгибать, загибать, отгибатьİnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Türkçe-Rusça Sözlük ve Rus-Türkçe Sözlük > kıvırmak
-
7 kıvırmak
v. bend, twist, curl, fold, turn down, turn back, handle, manage, do successfully, angle, contort, crimp, crisp, crook, curl up, drape, enfold, entwine, entwist, fold down, frill, frizz, frizzle, gauffer, goffer, gopher, inflect, meander, squirm* * *twist -
8 kıvırmak
badan--------lifandin--------tewandin--------çivan -
9 kivirmak
1) ГЪЭЩЫН; IонтIэн/ IуэнтIэн -
10 kıvırmak
IонтIэн, гъэщын, гъэджын, егъэджы, гъэщын, егъ -
11 kıvırmak
برمخددطوىغضنلفتلوى -
12 kıvırmak
-
13 kıvırmak
"to curl, to frizz; to twist, to crook; to crimp, to crinkle; to dance/walk in a sexy way; to fold back; to pull off, to succeed in; to invent, to make up" -
14 kıvırmak
"/ı/ 1. to curl; to twist. 2. to crimp. 3. to turn up (cuffs). 4. to fold back. 5. colloq. to pull off, manage to do, manage. 6. colloq. to make up (lies). 7. colloq. to undulate or wriggle sensuously (a part of the body)." -
15 kıvırmak
burmaq -
16 burun kıvırmak
вороти́ть нос, отвора́чиваться с презре́нием -
17 burun kıvırmak
turn up one's nose -
18 işi kıvırmak
fill the bill -
19 içine kıvırmak
v. double in, drape in, turn in -
20 sarmal olarak kıvırmak
v. corkscrew
См. также в других словарях:
kıvırmak — i 1) Herhangi bir şeyi bükmek Fino, beni görünce kuyruğunu kıvırıp düşmanca havlaya havlaya beyaz dişlerini gösterdi. H. R. Gürpınar 2) Kenarından katlamak 3) Bir giysinin veya kumaşın kenarını bükerek tersinden dikmek 4) Kalçalarını iki yana… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yalan atmak (veya kıvırmak) — yalan söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
burun kıvırmak — önem vermemek, küçümsemek, beğenmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulak kıvırmak — domatesin olgunlaşmasını sağlamak için işlem yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bigudi — is., Fr. bigoudi Kadınların saçlarını kıvırmak için kullandıkları, metal, sünger veya plastikten, boru biçiminde küçük araç … Çağatay Osmanlı Sözlük
burun — is., rnu, anat. 1) Alınla üst dudak arasında bulunan, çıkıntılı, iki delikli koklama ve solunum organı 2) Bazı şeylerin ön ve sivri bölümü Kadıköy vapurunun güvertesinde, paltoma bürünmüş, gidip ta burna oturmuştum. H. Taner 3) mec. Kibir,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bükmek — i, er 1) Sertçe çevirmek, kıvırmak Bu kez onu sürmeden olduğu yerde büküp altına aldı. S. Birsel 2) nsz Birkaç tel ipliği burarak sarmak İpek bükmek. 3) Eğmek Olur der gibi başını büktü. Çelik halatı büktü. 4) Katlamak Büktüğüm yeri kaybetmişim,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dürümlemek — i Dürüm biçiminde sarmak, kıvırmak Deri gibi sert, yayvan tandır ekmeğine alışmıştı; yer sofrasında bunu kaşık, çatal yerine dürümleyerek kullanmayı beceriyordu. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıvırma — is. Kıvırmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulak — 1. is., ğı, anat. 1) Başın her iki yanında bulunan işitme organı Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum. H. C. Yalçın 2) anat. Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü Elleriyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
maşa — is., Far. māşe 1) Ateş veya kızgın bir şey tutmaya, korları karıştırmaya yarayan iki kollu metal araç Kahveci ocaktan maşayı kapmış, o da fırlamıştı dışarı. Ç. Altan 2) Çok küçük şeyleri tutmaya yarayan küçük, kollu araç Saatçi maşası. 3) Saçları … Çağatay Osmanlı Sözlük