-
41 exploiter
-
42 tenir
Iv t1 à la main elinde tutmak2 maintenir tutmak, saklamak3 diriger iş tutmak, işletmek4 dire söylemek, demek5 tutmak6 tutmak7 apprendre de almak, sağlamak8 tiens ! / tenez ! buyrun !◊Tiens, voici ton courrier. — Buyur, işte mektupların.
IIv i1 aimer bağlı olmak◊Il tient beaucoup à elle. — Oğlan kıza çok bağlı.
2 vouloir çok istemek3 benzemek4 se maintenir kalmak5 résister dayanmak◊La tente n'a pas tenu pendant la tempête. — Çadır fırtınaya dayanamadı.
6 dans un espace clos sığmak7 être tenu à qqch -(y)e bağlı olmak8 être tenu de faire qqch -zorunda olmak9 tiens ! işte ! -
43 demir yolu
желе́зная доро́гаdemir yolu geçidi — железнодоро́жный перее́зд
demir yolu istasyonu — железнодоро́жная ста́нция
demir yoluları işletmek — эксплуати́ровать желе́зные доро́ги
demir yolu hatti — железнодоро́жная колея́
demir yolu kavşağı — железнодоро́жный у́зел
demir yolu makası — железнодоро́жная стре́лка
demir yolu nakliyatı / ulaştırması — железнодоро́жный тра́нспорт
demir yolu şebekesi — сеть желе́зных доро́г
çift hatlı demir yolu — двухколе́йка
dar hatlı demir yolu — узкоколе́йка
tek hatlı demir yolu — одноколе́йка
-
44 işletilmek
страд. от işletmek -
45 motor
дви́гатель (м)* * *1) мото́р, дви́гательmotoru işletmek — заводи́ть мото́р
akaryakıt motoru — дви́гатель на жи́дком то́пливе
buhar motoru, buharlı motor — парово́й дви́гатель
dizel motoru — ди́зель-мото́р
elektrik motoru, elektrikli motor — электромото́р
jet motoru — реакти́вный дви́гатель
2) мото́рная ло́дка, мото́рка, ка́тер3) прост. мотоци́кл -
46 пускать
несов.; сов. - пусти́ть1) bırakmak; salıvermek, salmak ( давать свободу); koyuvermek ( разрешать)пусти́ (мою) ру́ку! — bırak elimi!
пусти́ть пти́цу на во́лю — kuşu salıvermek
пусти́ть ста́до на луг — sürüyü çayıra salmak
он собира́лся прие́хать, но оте́ц не пусти́л — gelecekti ama, babası koyuvermedi
2) (впускать, пропускать) (içeri) sokmakпуска́ть жильцо́в — kiracı almak
в ту ко́мнату нас не пусти́ли — o odaya bizi sokmadılar
3) ( приводить в действие) çalıştırmak, işletmek; atmak, fırlatmak ( ракету)пусти́ть мото́р — motoru çalıştırmak
пусти́ть заво́д — fabrikayı işletmeye açmak
пусти́ть ша́хматные часы́ — satranç saatini çalıştırmak
пусти́ть поезда́ по доро́ге — demiryolunu trafiğe açmak
4) (пар, воду и т. п.) vermek; salıvermekпусти́ть душ — duşu açmak
5) ( заставлять двигаться) yürütmekпусти́ть ло́шадь ры́сью — atı tırısa kaldırmak
пуска́ть (бума́жные) кора́блики — kağıttan kayık(lar) yüzdürmek
пуска́ть волчо́к — topaç çevirmek
пуска́ть кого-л. по сле́ду — birine iz sürdürmek
6) ( бросать) atmakпусти́ть стрелу́ — bir ok atmak
7) разг. ( распространять) çıkarmak, ortaya atmakпусти́ть слух — bir şayia çıkarmak
8) ( давать побеги) filiz sürmek -
47 разрабатывать
несов.; сов. - разрабо́тать1) врз hazırlamak; işlemekразраба́тывать зе́млю — toprağı (işleye işleye) hazırlamak
разраба́тывать план — bir plan hazırlamak
э́тот худо́жник разраба́тывает ту же те́му — bu ressam da aynı temayı işlemektedir
они́ разрабо́тали но́вый аппара́т — yeni bir cihaz geliştirdiler
2) горн. tüketmekза́лежи уже́ по́лностью разрабо́таны — yataklar işletilip (tümüyle) tüketilmiştir
3) тк. несов., горн. ( эксплуатировать) işletmek -
48 разыгрывать
несов.; сов. - разыгра́ть1) oynamak; icra etmek ( исполнить - о музыкальном произведении)он бы́стро разыгра́л дебю́т — шахм. açılış hamlelerini çabuklukla oynadı
он ма́стерски разыгра́л э́ту па́ртию в ша́хматы — bu satranç partisini ustalıkla sonuçlandırdı
3) ( в лотерею) koymakчто бу́дет разы́грано в вещеву́ю лотере́ю? — eşya piyangosuna neler konacak?
4) (изображать собой кого-что-л.) taslamakне разы́грывай из себя́ геро́я! — yiğitlik taslama!
5) разг. ( одурачивать) oyun etmek / oynamak; işletmek••разыгра́ть фарс — oyun sahnelemek, senaryo sergilemek
-
49 содержать
1) geçindirmek, beslemek; nafakasını sağlamakсодержа́ть свою́ семью́ — ailesini geçindirmek / beslemek
2) tutmak, bulundurmakсодержа́ть кого-л. под аре́стом — birini mevkuf tutmak
3) tutmakсодержа́ть дом в чистоте́ — evini temiz tutmak
4) beslemek, bakmakсодержа́ть не́скольких ове́ц — birkaç koyun beslemek
5) işletmek, tutmakон содержа́л две гости́ницы — iki otel işletiyordu
6) içermekо́вощи соде́ржат витами́ны — sebzelerde vitamin var
э́то предложе́ние не соде́ржит ничего́ но́вого — bu öneri hiçbir yenilik içermiyor
-
50 срабатывать
несов.; сов. - срабо́тать, разг.işlemek; işletmek••э́та та́ктика не срабо́тала — bu taktik işlemedi
-
51 включать
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > включать
-
52 добывать ископаемые
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > добывать ископаемые
-
53 заводить
çalıştırmak, işletmek, kurmakТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > заводить
-
54 запускать
çalıştırmak, faaliyete geçirmek, işletmek, fırlatmakТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > запускать
-
55 işletmemek
v. (neg. form of işletmek) work, run, manage, exploit, operate, control, keep, kid, actuate, bamboozle, befool, cod, dupe, hoax, hornswoggle, ply, run the show, spoof -
56 backwater
n. durgun su; durgunluk; ilgisizlik————————v. tersine kürek çekmek, siya etmek, pervaneyi ters işletmek [gemi.]* * *birikinti su* * *1) (a stretch of river not in the main stream.) durgun su2) (a place not affected by what is happening in the world outside: That village is rather a backwater.) dünyadan habersiz bir yer -
57 bamboozle
v. kandırmak, aldatmak, işletmek, kafeslemek, şaşırtmak* * *[bæm'bu:zl](to confuse completely: The motorist was completely bamboozled by the road-signs.) şaşırtmak, yanıltmak -
58 cod
n. morina————————v. sazanlamak, işletmek, dalga geçmek* * *morina balığı* * *plural; see cod -
59 control
n. kontrol, güç, otorite, hakimiyet, sorumluluk, denetim, idare————————v. kontrol etmek, idare etmek, hakim olmak, denetlemek, işletmek* * *1. denetim (n.) 2. kontrol et (v.) 3. kontrol (n.)* * *[kən'trəul] 1. noun1) (the right of directing or of giving orders; power or authority: She has control over all the decisions in that department; She has no control over that dog.) denetim, kontrol2) (the act of holding back or restraining: control of prices; I know you're angry but you must not lose control (of yourself).) kendine hâkim olma3) ((often in plural) a lever, button etc which operates (a machine etc): The clutch and accelerator are foot controls in a car.) kumanda kolu/düğmesi4) (a point or place at which an inspection takes place: passport control.) denetleme yeri, kontrol noktası2. verb1) (to direct or guide; to have power or authority over: The captain controls the whole ship; Control your dog!) yönetmek; kontrol etmek, hâkim olmak2) (to hold back; to restrain (oneself or one's emotions etc): Control yourself!) kontrol altına almak; hâkim olmak3) (to keep to a fixed standard: The government is controlling prices.) denetlemek, kontrol etmek•- control-tower
- in control of
- in control
- out of control
- under control -
60 dupe
n. enayi, saf, aldatılmış kimse, kukla————————v. kandırmak, işletmek, gırgır geçmek* * *1. aldat (v.) 2. aldatılmış (n.)* * *[dju:p] 1. noun(a person who is cheated or deceived: She had been the dupe of a dishonest rogue.) aldatılmış kimse, enayi, saf2. verb(to deceive or trick: He duped me into thinking he had gone home.) kandırmak, ketenpereye getirmek
См. также в других словарях:
işletmek — I, 265 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
işletmek — i 1) İşlemesini sağlamak, çalıştırmak Trenlerimizi odunla işletiyorduk. F. R. Atay 2) Bir şeyi, bir kimseyi, bir yeri kullanarak veya çalıştırarak yarar sağlamak O havali işçileri arasında gücü, kuvveti ile o kadar tanınmıştı ki herkes onu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ev işletmek — genelev sahibi olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kafasını işletmek — doğru ve iyi düşünmek Biraz kafanızı işletseniz ne düğümler çözersiniz. T. Oflazoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
kafayı çalıştırmak (veya işletmek) — akılcı davranarak sorunları çözmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kullanmak — i 1) Bir şeyden belli bir amaçla yararlanmak Parmaklarının arasındaki mendili eskiyinceye kadar kullandığın hiç oldu mu? H. C. Yalçın 2) Bir kimseyi bir hizmette bulundurmak, çalıştırmak Siz analarımızı nasıl esir gibi kullandınızsa biz de sizi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bulgu — is. 1) Var olduğu hâlde bilinmeyeni bulup ortaya çıkarma işi ve bu işin sonunda elde edilen şey 2) Araştırma verilerinin çözümlenmesinden çıkarılan bilimsel sonuç, netice Banka bu gibi bulguları işletmek için para veren bir kurumdur. 3) tıp… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çentik — is., ği 1) Bir şeyin kenarından kesilerek veya kırılarak açılan küçük kertik, tırtık Bıçağın ağzında çentik var. 2) Küçük oyuk İhtiyarın uzun şakaklarında, gözlerinin altında bıçak yaraları gibi ince çizgiler, çukurlar, oyuklar, çentikler,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ev — is. 1) Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı 2) Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut, hane Ana oğul, yeni kiraladıkları eve bir pazar günü taşındılar. N. Cumalı 3) mec. Aile Evine bağlı bir adam. 4) esk. Soy,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
faiz — is., ekon., Ar. fāˀiż 1) İşletmek için bir yere ödünç verilen paraya karşılık alınan kâr, getiri, ürem, nema 2) Kapitalist ekonomide, artık değerin değişikliğe uğramış biçimi olarak paranın fiyatı, kiralanan paranın kira bedeli Birleşik Sözler… … Çağatay Osmanlı Sözlük
faizlendirmek — i Parayı faize verip işletmek, çoğaltmak, nemalandırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük