Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

içim

  • 41 неспокойно

    2) безл., → сказ., в соч.

    на душе́ у меня́ неспоко́йно — içim rahat değil

    Русско-турецкий словарь > неспокойно

  • 42 обливаться

    несов.; сов. - обли́ться

    облива́ться холо́дной водо́й — soğuk su dökünmek

    обли́ться чем-л.üzerine bir şey dökmek

    ••

    облива́ться по́том — buram buram / boncuk boncuk terlemek; şıpır şıpır terlemek; tere / kan tere batmak

    облива́ться кро́вью — kan revan içinde olmak

    облива́ться холо́дным по́том — soğuk soğuk terlemek

    у меня́ се́рдце кро́вью облива́ется — içim kan ağlıyor

    Русско-турецкий словарь > обливаться

  • 43 подводить

    несов.; сов. - подвести́
    1) getirmek; yaklaştırmak ( приближать)

    подвести́ узкоколе́йку к карье́ру — dekovili ocağa kadar uzatmak

    3) в соч.

    подводи́ть подко́п подо что-л. — bir şeye lağım / sıçanyolu açmak

    подвести́ дом под кры́шу — evin sonuncu katını çıkmak

    подводи́ть фунда́мент под зда́ние — yapıyı temele oturtmak

    4) перен. ( обосновать) oturtmak, dayandırmak

    подвести́ нау́чную осно́ву под свой труд — çalışmasını bilimsel bir temele oturtmak

    5) перен., разг. götürmek
    6) sürme çekmek ( глаза); rastık çekmek ( брови)

    у неё глаза́ подведены́ — gözleri sürmeli

    ••

    у меня́ живо́т подвело́ — içim eziliyor

    Русско-турецкий словарь > подводить

  • 44 просветлеть

    сов.
    1) ( о погоде) açmak

    к ве́черу просветле́ло — akşama doğru hava açtı

    2) перен. aydınlanmak

    у меня́ просветле́ло на душе́ — içim aydınlandı

    когда́ голова́ у него́ немно́го просветле́ла,... — kafası biraz açılınca...

    Русско-турецкий словарь > просветлеть

  • 45 скучно

    1) нареч. can sıkacak bir biçimde
    2) безл., → сказ. insanın canını sıkar, insan sıkılır

    ску́чно сиде́ть без де́ла — işsiz oturmaktan insanın canı sıkılır

    3) безл., в соч., → сказ.

    мне ску́чно — sıkılıyorum, canım / içim sıkılıyor

    Русско-турецкий словарь > скучно

  • 46 сосать

    (молоко, конфету, палец и т. п.) emmek
    ••

    у меня́ соса́ло под ло́жечкой (от голода)içim kazınıyordu

    Русско-турецкий словарь > сосать

  • 47 спокойно

    1) rahatça, rahat rahat; sükunetle; sakin sakin, uslu uslu ( тихо); telaşsız ( без волнения)

    возмо́жность споко́йно рабо́тать — rahat çalışma olanağı

    ему́ споко́йно мо́жно дать се́мьдесят (лет) — bol bol yetmişinde var

    споко́йно спать — rahat (bir uyku) uyumak

    споко́йно обду́мать что-л.bir şeyi serin kanla düşünmek

    споко́йно отнести́сь к чему-л.bir şeyi sükunetle karşılamak

    он споко́йно пое́л — rahatça yemeğini yedi

    челове́ку пое́сть споко́йно не даю́т! — insana ağız tadıyla yemek yedirmiyorlar!

    два ме́тра (в высоту́) он взял соверше́нно споко́йно — iki metreyi rahat rahat aştı

    2) безл., → сказ. sakin

    круго́м всё споко́йно — ortalık sakin

    когда́ они́ ушли́, ста́ло споко́йно — onlar çekilip gidince ortalık sakinleşti

    3) безл., в соч., → сказ.

    у меня́ на душе́ споко́йно — içim / canım rahat

    споко́йно ли у тебя́ на со́вести? — vicdanın sızlamıyor mu?

    Русско-турецкий словарь > спокойно

  • 48 тошнить

    midesi bulanmak
    * * *
    безл.
    1) içi / midesi bulanmak

    меня́ тошни́т — içim / midem bulanıyor

    2) перен., разг. midesi bulanmak, öğüreceği gelmek

    Русско-турецкий словарь > тошнить

  • 49 тошно

    безл., в соч., → сказ., разг.

    мне то́шно — içim / midem bulanıyor тж. перен.

    Русско-турецкий словарь > тошно

  • 50 уныло

    1) нареч. mahzun mahzun, içi karararak
    2) безл., → сказ.

    на душе́ у меня́ бы́ло уны́ло — içim kapanmıştı

    Русско-турецкий словарь > уныло

  • 51 хотеться

    несов.; сов. - захоте́ться; безл., см. хотеть

    мне хо́чется есть — karnım aç

    мне захоте́лось есть — açlık duydum

    мне хоте́лось есть — karnım acıkmıştı

    мне захоте́лось покури́ть — bir sigara içesim geldi

    хоте́лось встать и уйти́ — insanın / adamın kalkıp gideceği geliyordu

    нам хоте́лось послу́шать хоро́шую пе́сню — canımız iyi bir şarkı çekiyordu

    мне не хо́чется сего́дня говори́ть об э́том — bundan sözetmeği içim çekmiyor bugün

    ему́ хо́чется домо́й — evine gitmek istiyor

    живи́ (так), как тебе́ хо́чется — dilediğin gibi yaşa

    он не суме́л написа́ть так, как ему́ хоте́лось — dilediği gibi yazamadı

    мне не удало́сь найти́ пальто́ тако́го цве́та, как хоте́лось — istediğim renkte bir palto bulamadım

    мне хоте́лось кри́кнуть "Сто́йте! " — "Durun!" diye bağırmak geliyordu içimden

    дай тебе́ бог, чего́ (тебе́) хо́чется — Allah ne muradın varsa versin

    чего́ же тебе́ (тогда́) хо́чется? — nedir istediğin öyleyse?

    чего́ вам хо́чется бо́льше всего́? — en fazla istediğiniz nedir / nelerdir?

    тебе́ хо́чется, что́бы он пришёл? — gelmesini istiyor musun? ister misin gelsin?

    мне хоте́лось бы / хо́чется подчеркну́ть сле́дующее — şunu vurgulamak isterim

    хо́чется ве́рить, что... — insanın... inanacağı geliyor

    хоте́лось бы / хо́чется, что́бы... — gönül ister ki,...

    Русско-турецкий словарь > хотеться

  • 52 pot

    n. kap, demlik, cezve, çanak, saksı, çömlek, testi, kupa, toprak kap, pot, ortaya konan para, pota (maden), lazımlık, esrar
    ————————
    v. saksıya dikmek, konservelemek, bilardo topunu deliğe sokmak, yemek içim avlamak, rasgele ateş edip öldürmek, cebe indirmek, lazımlığa oturtmak
    * * *
    1. kap 2. dik (v.) 3. kap (n.)
    * * *
    [pot] 1. noun
    (any one of many kinds of deep container used in cooking, for holding food, liquids etc or for growing plants: a cooking-pot; a plant-pot; a jam-pot; The waiter brought her a pot of tea.) kap
    2. verb
    (to plant in a pot.) saksıya dikmek
    - pothole
    - pot-shot
    - take pot luck

    English-Turkish dictionary > pot

  • 53 suck

    n. emme, emiş, emilen şey, anne sütü, yudum, içim, girdap, anafor, yağcı
    ————————
    v. emmek, soğurmak, içine çekmek, çekmek, nefes çekmek, özümlemek, sağlamak, elde etmek, sızdırmak, emme sesi çıkarmak, su yerine hava çekmek (tulumba)
    * * *
    em
    * * *
    1. verb
    1) (to draw liquid etc into the mouth: As soon as they are born, young animals learn to suck (milk from their mothers); She sucked up the lemonade through a straw.) emmek
    2) (to hold something between the lips or inside the mouth, as though drawing liquid from it: I told him to take the sweet out of his mouth, but he just went on sucking; He sucked the end of his pencil.) emmek
    3) (to pull or draw in a particular direction with a sucking or similar action: The vacuum cleaner sucked up all the dirt from the carpet; A plant sucks up moisture from the soil.) emmek, içine çekmek
    4) ((American) (slang) to be awful, boring, disgusting etc: Her singing sucks; This job sucks.) bir boka benzememek
    2. noun
    (an act of sucking: I gave him a suck of my lollipop.) emme
    - suck up to

    English-Turkish dictionary > suck

  • 54 peachy

    adj. şeftali gibi, şeftali rengi, çok güzel, nefis, bir içim su
    * * *
    şeftali gibi

    English-Turkish dictionary > peachy

  • 55 wohl

    wohl adv iyi, hoş;
    sich wohl fühlen kendini iyi hissetmek;
    ich fühle mich nicht wohl kendimi iyi hissetmiyorum;
    mir ist nicht wohl dabei bu işte benim içim rahat değil;
    wohl bekannt (iyi) bilinen, tanınmış;
    wohl gemeint iyi niyetli (çaba vs);
    wohl überlegt iyi(ce) düşünülmüş;
    wohl kaum güçbela, hemen hemen (hiç);
    wohl oder übel ister istemez;
    wohl tun -e iyi gelmek;
    das kann man wohl sagen! tam üstüne bastın(ız)!

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > wohl

  • 56 bir

    bir ein; Eins f; Artikel ein, eine; einzig (z.B. Gott); (nicht verschieden) gleich; gemeinsam (z.B. Kasse); nur allein ich, du; ein Mal; adv einmal; mal;
    bir araba eine Fuhre; fig eine Menge;
    bir araya zusammen;
    bir araya gelmek zusammenkommen;
    bir aşağı bir yukarı dolaşmak hin- und herspazieren;
    bir bakıma bei näherem Hinsehen;
    bir bir einer nach dem Anderen; eins nach dem Anderen;
    bir çift ein paar Worte;
    bir daha noch (ein)mal;
    bir de und auch; noch dazu; und da …; nun; mal nachsehen usw;
    bir defa (oder kere) nun (ein)mal; schließlich; erstens, vor allem;
    bir derece (oder dereceye kadar) bis zu einem (gewissen) Grad;
    -i bir etmek vereinen; vereinheitlichen;
    bir gelmek sich ausgleichen;
    bir gün eines Tages;
    -e bir hal olmak einen Unfall haben; nicht geheuer zumute sein D; sich seltsam aufführen;
    bir hoş seltsam, merkwürdig;
    bir içim su Mädchen bildhübsch;
    bir iki einige; ein- zweimal;
    bir iki derken im Handumdrehen;
    bir iyi(ce) gehörig, ordentlich;
    1 Nisan şakası Aprilscherz m;
    1 Mayıs Tag m der Arbeit;
    bir nice eine ganze Menge;
    bir numaralı Nummer eins, hervorragend;
    bir o kadar noch einmal so viel;
    bir olmak oder kalmak identisch sein; fam ganz hin (erschöpft) sein;
    bir örnek uniform, unisex; einheitlich;
    bir şeyler, bir şeyler und so weiter, und so weiter;
    bir türlü ein und derselbe;
    bir türlü olmuyor es klappt einfach nicht;
    yapsam bir türlü, yapmasam bir türlü ob ich es tue oder lasse, habe ich Nachteile;
    bir vakit damals; (der)einst;
    bir varmış bir yokmuş Märchen es war einmal;
    bir yastığa baş koymak Mann und Frau sein;
    bir yerde irgendwo, gewissermassen;
    bir yere getirmek ansammeln, konzentrieren;
    bir yığın eine Masse; viel (Zeit);
    bire bin katmak maßlos übertreiben;
    günün birinde eines schönen Tages;
    bir tuhaf bakıyor er sieht so seltsam herüber;
    gitmesiyle gelmesi bir oldu kaum war sie gegangen, als sie wieder kam

    Türkçe-Almanca sözlük > bir

  • 57 cız

    cız bei Kinderspiel es brennt!;
    cız diye ganz gehörig stechen usw;
    cız etmek zischen; brutzeln;
    içim (oder yüreğim) cız etti das gab mir einen Stich

    Türkçe-Almanca sözlük > cız

  • 58 durmak

    durmak <- ur> (hier- usw) bleiben; stehen bleiben, (an)halten; wohnen, leben; Geduld haben, warten; verdattert sein, verdutzt sein; wirken, aussehen, sich machen; Regen aufhören; Uhr stehen bleiben; Welt bestehen;
    açık durmak offen stehen;
    dur! halt!, stopp!;
    -e karşı soğuk durmak A kühl behandeln;
    -ip durmak, -e durmak, -a durmak ununterbrochen etwas tun, z.B. okuyup durmak, okuyadurmak ununterbrochen ( oder pausenlos, immer noch) lesen;
    -in üstünde (oder üzerinde) durmak erörtern (A), diskutieren (A); betonen (A), hinweisen (auf A);
    artık duramayacağım ich kann nicht länger warten;
    içim duramıyor ich habe keine Geduld mehr, ich halte es nicht mehr aus;
    durmadan, durmaksızın, 'durmamaca(sına) ununterbrochen, ständig, pausenlos; Dauer-;
    -dan duramamak nicht anders können als …;
    durup durup von Zeit zu Zeit, häufig;
    durup dururken ohne ersichtlichen Grund; plötzlich, auf einmal;
    durdu durdu er wartete lange;
    durduğu yerde ohne Mühe; unnötig;
    durmuş oturmuş bedächtig, gesetzt; gealtert; schwunglos

    Türkçe-Almanca sözlük > durmak

  • 59 bağır

    (bağrı)
    1) грудь
    ср. köküs
    bağrına basmaq - прижимать к груди
    2) внутренности, внутренние органы
    içim-bağrım yana - у меня всё внутри горит

    Крымскотатарский-русский словарь (латинский) > bağır

  • 60

    1) внутренняя часть, внутренность
    içine almaq - заключать в себе, содержать
    iç alâtı - внутренности (утроба), внутренние органы
    içi - нутро
    avuç içi - ладонь
    iç yağı - жир внутренний
    içim-bağrım yana - у меня всё внутри горит
    iç çekmek - вздыхать
    ср. köküs keçirmek
    2) совсем не, нисколько не, ничуть, вовсе, ни за что
    men onı iç bilmeyim - я его совсем не знаю
    iç de - нисколько, ничуть, совсем, вовсе

    Крымскотатарский-русский словарь (латинский) >

См. также в других словарях:

  • içim — Adətən «bir» sözü ilə – bir dəfə içməyə kifayət edəcək qədər. Bir içim şərab. – <Ahıl qadın:> Evdə bir içim su yoxdur. Ə. H.. Tapılmır bir içim su evdə, insaf eylə, az sərf et. M. M.. Yusif bir içim su üçün gəldiyi evlə də maraqlanmaya… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • içim — is. 1) İçme işi veya biçimi, içiş 2) Bir şey içilirken alınan tat Bu çayın rengi yok ama içimi iyi. 3) sf. Bir yudumda içilecek miktarda olan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ICIM — abbr. Imperial Chemical Industries, Mond Division …   Dictionary of abbreviations

  • Basket Club Icim Arad — Le Basket Club Icim Arad est un club roumain de basket ball féminin. Il participe à l Euroligue 1994 1995. Le club est champion de Roumanie en 2008. Salimata Diatta, internationale sénégalaise, et Suzana Milovanović ont joué pour le club. Portail …   Wikipédia en Français

  • bir içim su (gibi) — çok güzel (kadın) Görmeyeli sen büsbütün bir içim su olmuşsun. A. İlhan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • įcimpinti — įcim̃pinti vksm. Tỹliai atsiraki̇̀nęs duri̇̀s, įcim̃pino į vi̇̀dų …   Bendrinės lietuvių kalbos žodyno antraštynas

  • įcimpinti — įcim̃pinti intr. įeiti, įslinkti: Žliumbdamas įcim̃pino į vidų ir užlindo už pečiaus Gs. cimpinti; atcimpinti; įcimpinti; išcimpinti; nucimpinti; parcimpinti; pracimpinti; užcimpinti …   Dictionary of the Lithuanian Language

  • International Computers Limited — Former type Private Industry Computer hardware, Computer software Fate Acquired Successor Fujitsu Services Founded 1968 ( …   Wikipedia

  • Suzana Milovanović — Fiche d’identité …   Wikipédia en Français

  • Zensar Technologies — Infobox Company company name = Zensar Technologies Limited company type = Public, (NSE: [http://www.nse india.com/marketinfo/companyinfo/eod/address.jsp?symbol=ZENSARTECH/ ZENSARTECH] ) company slogan = Your transformation partner | company… …   Wikipedia

  • Championnat de Roumanie de football féminin — Infobox compétition sportive Liga I Feminin Création 1990 Organisateur(s) FRF Catégorie Division 1 féminine Lieu …   Wikipédia en Français

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»