-
1 gitmeye hazır
adj. booted and spurred -
2 bakmak
vi1) beobachten (-e), betrachten (-e)bir şeye başka bir açıdan \bakmak etw aus einem anderen Blickwinkel betrachtenbirine göz ucuyla \bakmak jdn aus den Augenwinkeln beobachten2) ansehen (-e), anschauen (-e)birine anlamlı anlamlı \bakmak jdn bedeutsam anblickenbir şeye bitmiş gözüyle \bakmak etw als erledigt ansehenbirine ters/yan \bakmak ( fam) jdn schief/schräg ansehen3) sehen, schauen, blicken (-e auf) ( fam), guckenne bakıyorsun? ( fam) was guckst du?Boğaz'a/Haliç'e \bakmak auf den Bosporus/das Goldene Horn blickenpencereden dışarı \bakmak zum Fenster hinausschauen4) zusehen (-e dass)bir an önce eve gitmeye bakalım wir müssen zusehen, dass wir so schnell wie möglich nach Hause kommenerken gelmeye bak sieh zu, dass du früh kommst5) ( bilgi için) nachsehen (-e in), nachschauen (-e in)sözlüğe \bakmak im Wörterbuch nachschlagenbak bakalım, ... sieh mal nach, ob...her tarafa baktım ich habe überall nachgesehen6) Gesicht machenalık alık/aptal aptal \bakmak ein dämliches/dummes Gesicht machen7) ( beklemek) erwarten (-e)bir şeye dört gözle bakmak etw sehnsüchtig erwarten8) ( göz kulak olmak) aufpassen (-e auf)9) ( iaşe etmek) verpflegen (-e) -
3 devam
devam s1) Fortsetzung f\devam etmek sich fortsetzen, fortbestehenbir şeye \devam etmek etw fortsetzen, mit etw weitermachen [o fortfahren]bir şeyi yapmaya \devam etmek mit etw weitermachenböyle \devam edemeyiz so können wir nicht weitermachenokumaya \devam etmek weiterlesen\devamı var Fortsetzung folgt\devam etmek weitergehen; ( taşıtla) weiterfahrendepoyu doldurduktan sonra yolumuza \devam ettik nachdem wir vollgetankt hatten, fuhren wir weiterlütfen \devam ediniz! bitte gehen Sie weiter!; ( taşıtla) bitte fahren Sie weiter!bu böyle \devam edemez! so kann es nicht weitergehen! -
4 et
et sdevam \et! mach weiter!; ( gitmeye) geh weiter!; ( sürücü olarak) fahr weiter!2., Fleisch ntçiğ \et rohes Fleisch -
5 hevesli
-
6 yılışmak
افتعل [اِفْتَعَلَ]Anlamı: hoşa gitmeye çalışmak
См. также в других словарях:
gel denilen yere gitmeye ar eyleme, gelme denilen yere gidip yerini dar eyleme — çağrıldığın yere gitmekten çekinme, gelme denilen yere de gitme, orada sana ilgi göstermezler anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayaklanmak — nsz 1) Çocuk yürümeye başlamak 2) Hasta iyileşip yürüyebilir duruma gelmek 3) Ayağa kalkıp gitmeye davranmak 4) mec. Toplu biçimde zor ve şiddet kullanarak devlet güçlerine karşı gelmek, başkaldırmak, isyan etmek 5) mec. Uyanmak, uyanıp kalkmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
belalı — sf. 1) Yorucu, üzücü, can sıkıcı Bu belalı işin iyi gitmeye başlamasının daha ucundayız. H. R. Gürpınar 2) Kavgacı, şirret 3) is. Yolsuz kadının zorba dostu Belalıları başından taşkın kadınlarla uğraşacak yaşta değiliz. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
davranmak — nsz 1) Bir kimseye veya bir şeye karşı belli tavır takınmak Hiç gerekmezken dönüyor ve onu yeni görmüş gibi davranıyor. T. Buğra 2) e Bir şeye el atmak, girişmek Polisi görünce kaçmaya davrandılar. H. Taner 3) e Bir işi yapmaya hazır olmak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
deneyüstücülük — is., ğü, fel. 1) İnsan bilgisinin niteliğini ve ilkelerini akıl yoluyla çözmek amacıyla deney alanının ötesine gitmeye çalışan anlayış, mütealiye, transandantalizm 2) Ahlakta belli bir gizemciliği savunan, Tanrı, doğa ve insanı kaynaştırmaya… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelmek — den, e, nsz, ir 1) Bir yere gitmek, ulaşmak, varmak Gurbetten gelmişim yorgunum, hancı. B. S. Erdoğan 2) Geriye dönmek ... adamı Ödemiş ten aldım geldim, her masrafını çektim. N. Cumalı 3) Oturmaya, ziyarete gitmek Dün akşam amcamlar bize geldi.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hastalıklı — sf. Vücut direnci az olan, çabuk hastalanan, mariz Memleketine gitmeye can atan bu hastalıklı, cılız Memo nun meteliği yoktu. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
metronom — is., müz., Fr. métronome Bir müzik parçasının hangi hızla çalınması gerektiğini gösteren alet İki cam silici demir şimdi bir metronom temposuyla sağa sola gitmeye başladılar. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
müteveccih — sf., esk., Ar. muteveccih 1) Bir yere gitmeye, bir şeyi yapmaya karar veren 2) Yönelik … Çağatay Osmanlı Sözlük
niyetlenmek — e 1) Niyet etmek, tasarlamak Birkaç kere gitmeye niyetlendi. Y. Z. Ortaç 2) Oruç tutmaya karar vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
oba — is. 1) Göçebelerin konak yeri Yarın daha gün ışımadan kovduracağım onları obadan. Y. Kemal 2) Bu yerde konaklayan göçebe halk veya aile Dayısı, amcası dâhil, obadan, oymaktan kimse dünür gitmeye gönüllü değildir. T. Buğra 3) Genellikle bölmeli… … Çağatay Osmanlı Sözlük