-
21 step in
girmek, içeri girmek, içeriye girmek, müdahale etmek, karışmak, el atmak* * *(to intervene: The children began to quarrel, and I thought it was time I stepped in.) karışmak, araya girmek -
22 вдаваться
girmek,sokulmak* * *несов.; сов. - вда́тьсяgirmek, sokulmakздесь мо́ре глубоко́ вдаётся в су́шу — burada deniz karanın içlerine sokulmuştur
••вдава́ться в подро́бности — ayrıntılara girmek
вдава́ться в то́нкости — kılı kırk yarmak
вдава́ться в кра́йности — ifrattan tefrite kaçmak
-
23 go in
girmek, yarışmaya katılmak, mücâdeleye girmek* * *((of the sun or moon) to become covered by cloud.) bulutun arkasına girmek -
24 влетать
girmek; dalmak* * *несов.; сов. - влете́ть1) girmekв окно́ влете́ла пти́ца — pencereden bir kuş girdi
2) перен., разг. ( вбежать) dalmak3) безл., разг.ему́ здо́рово влете́ло — adamakıllı papara yedi
а нам не влети́т за э́то? — bunun yüzünden papara / zılgıt yemez miyiz?
••влета́ть в копе́ечку — tuzluya oturmak
э́то влете́ло ему́ в сто рубле́й — bu ona yüz rubleye patladı
-
25 вливаться
girmek,katılmak* * *1) kavuşmak (о реке и т. п.)2) перен. girmek; katılmakвлива́ться в ряды́ па́ртии — partinin saflarına katılmak
-
26 въезжать
girmek; taşınmak; çıkmak* * *несов.; сов. - въе́хать1) (в город, лес и т. п.) girmek2) (в квартиру и т. п.) taşınmak3) (на гору и т. п.) çıkmak -
27 залетать
girmek; çıkmak; uğramak* * *несов.; сов. - залете́ть1) (влетать куда-л.) girmek2) ( подниматься высоко) çıkmak3) разг. ( останавливаться по пути) uğramak -
28 затекать
-
29 penetrate
girmek, dalmak; içine girmek, yarmak; nüfuz etmek, delip geçmek; anlamak, çözmek -
30 врезаться
girmek,dalmak; yer etmek; âşık olmak* * *врез`атьсянесов.; сов. - вр`езаться1) ( воткнуться) batmak; saplanmakвесло́ вре́залось в песо́к — kürek kuma saplandı
2) перен., разг. çakılmak; bindirmekсамолёт вре́зался в зе́млю — uçak yere çakıldı
грузови́к вре́зался в де́рево — kamyon ağaca bindirdi
мы вре́зались в толпу́ — kalabalığı yarıp içine giriverdik
••вре́заться в па́мять — zihne nakşedilmek, kafasına çakılıp kalmak
-
31 go into
girmek, varmak, araştırmak, incelemek, tutulmak* * *gir* * *1) (to make a careful study of (something): We'll need to go into this plan in detail.) incelemek; iyice araştırmak2) (to discuss in detail: I don't want to go into the problems at the moment.) ayrıntılarıyla tartışmak -
32 come into
girmek, katılmak, konuvermek, mirasa konuvermek* * *elde et -
33 verboden toegang
girmek yasaktır -
34 enter
girmek; yazmak, kaydetmek; üyesi olmak; gümrüge bildirmek, deklare etmek -
35 enter
v. girmek, giriş yapmak, girmek [bilg.], içeriye girmek, içeri girmek, katılmak, kaydolmak, yazılmak, kaydetmek, yazmak, sokmak, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak* * *1. gir (v.) 2. giriş (n.)* * *['entə]1) (to go or come in: Enter by this door.) girmek2) (to come or go into (a place): He entered the room.) girmek3) (to give the name of (another person or oneself) for a competition etc: He entered for the race; I entered my pupils for the examination.) girmek, katılmak, adını yazdırmak4) (to write (one's name etc) in a book etc: Did you enter your name in the visitors' book?) yazmak, kaydetmek5) (to start in: She entered his employment last week.) başlamak•- enter on/upon -
36 лезть
tırmanmak; girmek; sığmak; karışmak; dökülmek* * *1) ( вверх или вниз) tırmanmak; çıkmakлезть в я́му — çukura inmek
2) разг. girmekлезть в во́ду — suya girmek
лезть в окно́ — pencereden girmek
3) ( вмещаться) sığmak, girmekкни́ги не ле́зут в портфе́ль — kitaplar çantaya sığmıyor
4) ( быть впору) girmekсапо́г не ле́зет мне на́ ногу — ayağım çizmeye girmiyor
5) (проникать, раздражать)пыль ле́зла ему́ в глаза́ — toz gözlerine doluyordu
6) прост. ( вмешиваться) karışmakлезть не в своё де́ло — üzerine vazife olmayan şeylere karışmak
7) ( выпадать - о волосах) dökülmek••не лезть за сло́вом в карма́н — hazırcevap olmak
-
37 устраиваться
düzelmek,yoluna girmek; kurulmak; yerleşmek* * *несов.; сов. - устро́иться1) yoluna girmek, düzelmekвсё устро́илось — herşey yoluna girdi
2) girmek, yerleşmekустро́иться на рабо́ту — işe girmek / yerleşmek
устро́иться на заво́д — fabrikaya girmek
3) yerleşmek; kurulmakудо́бно устро́иться в кре́сле — koltuğa kurulmak
мы перее́хали, но ещё не устро́ились — taşındık, ama daha yerleşmedik
-
38 rentrer
Iv i (avec l'aux. être)1 à l'intérieur içeri girmek2 chez soi evine dönmek◊Il est tard, je vais rentrer. — Geç oldu, ben döneyim.
◊Ils sont rentrés de l'école. — Onlar okuldan döndüler.
3 aller girmek◊Cela ne rentre pas dans mon sac. — Bu çantama girmiyor.
4 heurter çarpmak◊La voiture est rentrée dans le mur. — Araba duvara çarptı.
5 rentrer dans l'ordre düzene girmek◊Tout est rentré dans l'ordre. — Herşey düzene girdi.
IIv t (avec l'aux. avoir)mettre dans sokmak◊Le chat a rentré ses griffes. — Kedi tırnaklarını içine çekti.
-
39 попадать
I поп`адатьсов.II попад`ать1) isabet etmek, raslamak; bulmak; vurmak; isabet ettirmek, tutturmakпу́ля попа́ла в цель — kurşun hedefe isabet etti / hedefini buldu
он вы́стрелил, но не попа́л — attı ama isabet ettiremedi / tutturamadı
он це́лился в ру́ку, а попа́л в плечо́ — eline nişan alıp omuzunu vurdu
он попа́л (мячо́м) в шта́нгу — topu direğe çarptırdı
попа́сть ного́й в стре́мя — ayağını üzengiye geçirmek
2) (проникать, пробираться) girmek; sokulmakкак он суме́л попа́сть в дом? — eve nasıl girebildi?
дождь туда́ не попада́л — oraya yağmur işlemiyordu / vurmuyordu
3) (оказываться где-л.) gelmek; kendini bulmak, düşmekмы, наве́рно, не туда́ попа́ли — biz yanlış yere gelmişiz
мы (с ним) попа́ли в оди́н ваго́н — aynı vagona düştük
он попа́л в чёрные спи́ски — kara listeye alınmıştı
Вы не туда́ попа́ли (ответ по телефону) — yanlış açmışsınız efendim
4) (достигать какого-л. места) varmak; bulmakра́ньше трёх домо́й не попадём — üçten önce eve varamayız
как туда́ попа́сть? — oraya hangi yoldan gidilir?
письмо́ ему́ (в ру́ки) не попа́ло — mektup eline geçmedi
5) ( быть принятым) girmek; alınmakон не попа́л в институ́т — enstitüye / yüksek okula giremedi
6) kaçmakему́ в у́хо попа́ла вода́ — kulağına su kaçtı
7) basmakпопа́сть (ного́й) в грязь — çamura basmak
попа́сть ного́й в капка́н — ayağını kapana kaptırmak / tutturmak
8) düşmek;...lık olmakпопа́сть под суд — mahkemeye düşmek, mahkemelik olmak
попа́сть в больни́цу — hastaneye düşmek; hastanelik olmak
попа́сть под маши́ну — araba altında kalmak
попа́сть в плен — esir düşmek
попа́сть в беду́ — başı belaya girmek
попа́сть под дождь — yağmura tutulmak / yakalanmak, yağmur yemek
попа́сть в бу́рю — fırtınaya yakalanmak, fırtına yemek
попа́сть в тюрьму́ — hapse girmek
попа́сть в ру́ки поли́ции — polisin eline düşmek
9) безл., разг., в соч.••где попа́ло — rasgele yerde
куда́ попа́ло — rasgele yere
как попа́ло — gelişigüzel
чем (ни) по́падя — eline / ellerine ne geçerse... Onunla
-
40 влезать
tırmanmak,çıkmak; girmek* * *1) ( взбираться) tırmanmak, çıkmak2) girmekвлеза́ть в окно́ — pencereden girmek
3) разг. ( умещаться) sığmak; sığışmak
См. также в других словарях:
girmek — e, er 1) Dışarıdan içeriye geçmek İçeri girdiklerinde birinci film çoktan başlamıştı. H. Taner 2) Sığmak Elim bu eldivene girmiyor. 3) Katılmak, iltihak etmek Bugün edebiyat imtihanına girdim. Y. Z. Ortaç 4) Almak, fethetmek Ordularımız İstanbul… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çene yarışına girmek — 1) karşı tarafı dinlemeksizin, susmamacasına tartışmak Arif gibi bir adamla çene yarışına girmek istememekle beraber susup oturamazdı. M. Ş. Esendal 2) çok konuşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
damardan girmek — argo karşısındaki kişiyi en fazla etkileyebilecek noktadan konuya girmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
damat girmek — aileye güveyi olarak katılmak Öyle bir aileye damat girmek isterim. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
dünyaevine girmek — evlenmek Yaşları daha genç görünüyor fakat buralarda yapılan ilk iş eli ekmek tutar tutmaz dünyaevine girmek olduğu için kim bilir kaç sene evvel evlendiler. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
geyik etine girmek — genç kız, erginlik çağına girmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
içeri girmek — 1) bir iş veya alışverişte zarar etmek Bu işte bir milyar lira içeri girdim. 2) hapse girmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
devreye girmek — ilgilenmek, karışmak, araya girmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kafese girmek — argo 1) aldatılıp kendisinden çıkar sağlanmak 2) hapse girmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruğa girmek — ayakta arka arkaya durulan diziye girmek İki kişinin arkasından kuyruğa girdiği sırada, seyis biletlerini alıyordu. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
çileye girmek — dervişlerin kırk gün süre ile kendilerine uyguladıkları zorlu ve perhizli döneme girmek … Çağatay Osmanlı Sözlük