-
1 чувствовать
duymak,hissetmek; sezinlemek; anlamak* * *несов.; сов. - почу́вствовать1) duymak, hissetmek; sezinlemekчу́вствовать го́лод — açlık duymak
чу́вствовать волне́ние — heyecan duymak
он не чу́вствует за́пахов — burnu koku almıyor
он чу́вствовал, что не суме́ет опрове́ргнуть э́того обвине́ния — bu suçlamayı çürütemeyeceğini sezinliyordu
2) ( понимать) anlamakчу́вствовать му́зыку — müzikten anlamak
он ещё не почу́вствовал свое́й отве́тственности — sorumluluğunun bilincine henüz varmadı
••она́ чу́вствовала себя́ счастли́вой — kadın kendini bahtiyar hissediyordu
чу́вствовать себя́ молоды́м — kendini genç hissetmek
как вы себя́ чу́вствуете? — nasılsınız?
больно́й чу́вствует себя́ уже дово́льно хорошо́ — hasta iyicedir artık
-
2 осязать
duymak тж. перен. -
3 знать по опыту
duymak,hissetmek -
4 слышать
несов.; сов. - услы́шать1) duymak, işitmekслы́шать шум — gürültü duymak
2) тк. несов. duymakон хорошо́ слы́шит — kulağı iyi işitir
он не слы́шит (глух) — (kulağı) sağırdır
стари́к о́чень пло́хо слы́шит — ihtiyar çok ağır duyar
я тебя́ не слы́шу — sesini duyamıyorum
3) (иметь какие-л. сведения) duymak, işitmekоб э́том и я слы́шал — onu ben de duydum / işittim
4) тк. несов., разг. (чувствовать, замечать) duymakне слы́шать за́пахов — kokuları duymamak
••он и слы́шать об э́том не хо́чет — bunun lafını bile duymak istemiyor
чтоб я бо́льше (от тебя́) э́того не слы́шал! — bir daha ağzından böyle laf duymayayım!
-
5 гордиться
övünmek; gurur duymak,iftihar etmek; kibirlenmek* * *1) ( испытывать гордость) övünmek; kıvanmak, kıvanç / gurur duymak; iftihar etmek2) разг. ( быть высокомерным) kibirlenmek -
6 заслышать
-
7 испытывать
denemek,denemek,duymak,hissetmek,test* * *несов.; сов. - испыта́ть1) denemek; sınamakиспы́тывать мото́р — motoru denemek
испыта́й своё сча́стье — bahtını dene
2) görmek; (görüp) geçirmek; tatmak; çekmek; maruz kalmakиспы́тывать чье-л. терпе́ние — birinin sabrını sınamak
испы́тывать чу́вство за́висти к кому-л. — birine karşı bir kıskançlık duygusu hissetmek
испы́тывать страх перед чем-л. — bir şeyden korku duymak
он мно́гое испыта́л на своём веку́ — ömründe görüp geçirdikleri pek çok
испыта́ть ра́дость побе́ды — zafer sevincini tatmak
он испыта́л мно́го го́ря — çok dert ve acı çekmişti / görmüştü
испы́тывать на себе́ влия́ние чего-л. — bir şeyin etkisine maruz kalmak
испы́тывать нужду́ и го́лод — açlık ve sefalet çekmek
испы́тывать недоста́ток в чём-л. — bir şey sıkıntısı çekmek
-
8 чуять
koku almak; hissetmek,duymak; sezmek* * *э́та соба́ка хорошо́ чу́ет дичь — bu köpek avın kokusunu iyi alır
чу́ет моё се́рдце, что... — içime öyle doğuyor / geliyor ki...
-
9 беспокойство
endişe; tedirginlik* * *с1) endişeиспы́тывать беспоко́йство — endişe duymak
вы́звать беспоко́йство обще́ственности — kamuoyunu kuşkuya düşürmek
э́то не вы́звало у него́ осо́бого беспоко́йства — bu onu pek endişelendirmedi
2) tedirginlikстать исто́чником беспоко́йства для кого-л. — (biri için) huzursuzluk / tedirginlik kaynağı olmak
причиня́ть беспоко́йство пра́вящим круга́м — egemen çevreleri tedirgin etmek / huzursuzlandırmak
••извини́те за беспоко́йство! — rahatsız ettim, affedersiniz!
-
10 беспомощность
çaresizlik* * *жиспы́тывать чу́вство беспо́мощности перед кем-чем-л. — karşısında çaresizlik duygusunu duymak
-
11 внутренне
içinden* * *вну́тренне почу́вствовать что-либо — insiyaki olarak duymak
я вну́тренне содрогнулся — içim titredi
-
12 восторгать
hayran bırakmak* * *hayran etmek / bırakmakвосторгаться — hayranlık duymak, hayran olmak / kalmak, bayılmak
я восторга́юсь его́ успе́хами — kazandığı başarılara hayranlık duyarım
-
13 восхищаться
hayran olmak* * *несов.; сов. - восхити́тьсяhayranlık duymak, hayran olmak -
14 вражда
düşmanlık* * *жdüşmanlık, adavetпита́ть вражду к кому-л. — birine düşmanlık duymak, garezi olmak
-
15 гордость
gurur,kıvanç,iftihar; kibir* * *ж1) gurur; benlik; kıvanç (-cı); iftiharнациона́льная го́рдость — ulusal gurur / benlik
испы́тывать чу́вство го́рдости — kıvanç / gurur duymak
э́того ему́ го́рдость не позволя́ет — bunu kibrine yediremiyor
при всей свое́й го́рдости я... — tüm benliğimle...
где его́ была́я го́рдость? — hani eski gururu?
быть / явля́ться предме́том чьей-л. го́рдости — birine gurur vermek
э́тот заво́д - на́ша го́рдость — bu fabrika medarı iftiharımızdır
2) ( высокомерие) kibir (- bri) -
16 ликовать
bayram etmek* * *büyük sevinç duymak; bayram etmekнаро́д ликова́л — halk taşkın sevinç tezahüratları yapıyordu
-
17 наслушаться
сов.1) duymakчего́ то́лько он не наслу́шался! — neler neler duydu!
2) doya doya / bol bol dinlemekя слу́шал и не мог наслу́шаться — dinliyor, dinliyor, doyamıyordum
-
18 невзлюбить
сов. -
19 недомогание
сkeyifsizlik; rahatsızlıkпочу́вствовать лёгкое недомога́ние — hafif bir rahatsızlık duymak
-
20 неловкость
ж1) ( неуклюжесть) beceriksizlik; sakarlık2) (смущение, стеснение) sıkılmaпочу́вствовать нело́вкость — hicap duymak; sıkılmak
См. также в других словарях:
duymak — i, ar 1) Bilgi almak, öğrenmek, haber almak Yaptıklarını duydum. 2) İşitmek, ses almak Çamaşırcı Fatma kadın annemin duymayan kulaklarına yalvarıyor. Y. Z. Ortaç 3) Dokunma, koklama vb. duyularla algılamak, hissetmek Yüzme denilen mucizeyi ancak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
arzu duymak — birine veya bir şeye karşı istek duymak Koşmak, raksetmek, tehlikeli jimnastik hünerleri icra etmek arzuları duyuyordum. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
istek duymak — bir şeye karşı eğilim duymak, arzulamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
vicdan azabı çekmek (veya duymak) — istenilmeden veya bilinçsizce yapılan kötü bir işten dolayı üzülmek, pişmanlık duymak Gözlerinde minnet yaşlarıyla yüzüme baktıkça vicdan azabına benzer bir şey duyuyor. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakınlık duymak — birine karşı sevgi veya ilgi duymak İkisi de birbirlerine yakınlık duyuyorlardı. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
acı çekmek (veya duymak) — 1) ağrı, sızı duymak Ameliyattan sonra çok acı çekti. 2) mec. üzülmek, üzüntü içinde kalmak Bu faciaya bizzat karışmışım gibi bir acı duyuyordum. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
alaka duymak — ilgi duymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ilgi duymak — bir işe, bir olaya, bir kimseye önem vermek, yakınlık duymak Yeni istidatlara her zaman ilgi duyan bir büyük sanatçı idi. C. Uçuk … Çağatay Osmanlı Sözlük
kokusunu (veya koku) almak (veya duymak) — 1) bir nesnenin kokusunu algılamak Yaz yağmuru yağdığı vakit burada toprağın güzel kokusunu duymak mümkündür. M. Ş. Esendal 2) mec. gizli tutulan bir şeyi sezmek Yılların gazetecisisin oğlum, iyi haberin kokusunu kilometrelerce uzaktan alırsın. A … Çağatay Osmanlı Sözlük
merak sarmak (veya duymak veya salmak) — (bir şeye) bir şeyi edinme, yapma veya onunla uğraşma isteğine kapılmak, bir şeye eğilim duymak Miralay beyimiz, emekli olduktan sonra komisyonculuğa kalkan veya cins tavuk yetiştirmeye merak salan soydan değildir. H. Taner Bu adama, her gördüğüm … Çağatay Osmanlı Sözlük
antipati duymak — kanı kaynamamak … Çağatay Osmanlı Sözlük