-
1 dolaşık
dolaşık bir deyişle mit gewundenen Worten;dolaşık yol Umweg m -
2 dolaşık
2) ( içinden çıkılmayacak derecede karışık) verwickelt, verzwickt3) ( fig) umständlich, weitschweifig -
3 dolaşık
1) обхо́дный, объе́зжий, око́льныйdolaşık yol — око́льная доро́га; крюк, объе́зд
2) запу́танный, пу́таный3) перен. укло́нчивыйdolaşık ifade — завуали́рованное выраже́ние
dolaşık bir deyişle benden yardım istedi — он намёками попроси́л у меня́ по́мощи
-
4 dolaşık
1) изви́листый, извива́ющийся (напр. о дороге); зигзагообра́зный2) обхо́дный, объе́зжий, око́льный3) запу́танный, пу́таный (о вопросе и т. п.); нея́сный, непоня́тный; иносказа́тельныйdolaşık ifade — завуали́рованные выраже́ния
dolaşıkiş — запу́танное де́ло
-
5 dolaşık
чуалчык -
6 dolaşık
adj. tortuous, circuitous, entwined, entangled, kinky, foul, mazy* * *devious -
7 dolaşık
μπερδεμένος, περίπλοκος -
8 dolaşık
متداخلمتشابك -
9 dolaşık
1. متداخل [مُتَدَاخِل]Anlamı: (saç, ip vb.için) karışık2. متشابك [مُتَشَابِك]Anlamı: (saç, ip vb.için) karışık -
10 dolaşık
"roundabout, sinuous, tortuous, circuitous; roundabout, confused, intricate; tangled, entangled" -
11 dolaşık
1. roundabout, indirect (road, way). 2. confused, tangled, intricate (matter). 3. roundabout, indirect (approach to a matter). -
12 dolaşık yol
-
13 dolaşık yol
n. byway -
14 dolaşık yığın
n. mat -
15 dolaşık şekilde
adv. mazily -
16 dolaşık şey
n. tangle -
17 dolaşık\ yumak
спу́танный клубо́к -
18 çapraşık
-
19 püsür
I s2) (bok \püsür)bütün boku \püsürü die ganze Scheiße, der ganze Mist, das ganze Drumherum1) ( tembel) faul
См. также в других словарях:
dolaşık — sf., ğı 1) Karışık (saç, ip vb.) Bir buğday benizli zülfü dolaşık / Gitme diye beni yolda eğler var. Karacaoğlan 2) Dolaşarak giden (yol) Tozlu ve dolaşık yollar üzerinde saatlerce taban tepmiş. A. Haşim 3) mec. Kolay çözülmeyecek veya içinden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dolaşık — karışık, karışmış olan … Beypazari ağzindan sözcükler
cepheden hücuma geçmek — dolaşık yollara sapmadan doğrudan doğruya konuyu ele alarak birine karşı çıkmak veya mücadeleyi açıktan açığa yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ELGA — Dolaşık. * Boynuzluluk … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
girift — dolaşık; karışık; bir birinin içine girgin; tutma; yakalama … Hukuk Sözlüğü
çap — 1. is. 1) Cisimlerin genişliği, kutur Tüfeklerin çaplarını sorsanız cevabını veremezler. Ö. Seyfettin 2) Büyüklük 3) Ölçü, ölçek Bütün bu çabalar da Alman edebiyatını dünya çapında bir güce kavuşturmaya yetmiyor. H. Taner 4) Yapının veya arsanın… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bitik — sf., ği 1) Yorgunluk veya hastalıktan gücü kalmamış Ne bitik, ne cılız işitilmiyor bile. P. Safa 2) Durumu kötü, fena Hoşa gitmeyen cilvelere kalkarlarsa hâlimiz bitiktir. H. Taner 3) hlk. Yapışık, dolaşık, ekli … Çağatay Osmanlı Sözlük
çapraşık — sf., ğı 1) Karışık, dolaşık, girift Çapraşık akıntılar birden düz yön aldı. R. E. Ünaydın 2) mec. Anlaşılması, çözülmesi veya içinden çıkılması güç, karışık, muğlak Benimseyemediği çapraşık bir dünyanın binbir dolabı içinde bunalmış genç bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dedektif — is., Fr. détective 1) Gizli, sivil polis, polis hafiyesi En usta dedektifleri bile şaşkına çevirecek kadar dolaşık ve karışık bir olaydı. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Özel soruşturma yapmak için görevli kimse, hafiye … Çağatay Osmanlı Sözlük
dolaşıklık — is., ğı Dolaşık olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
dolaşıksız — sf. Dolaşık olmayan … Çağatay Osmanlı Sözlük