-
1 dayanmak
vi1) sich stützen (-e auf); ( yaslanmak) sich lehnen (-e an)2) ( dayanıklı olmak) strapazierfähig sein, halten3) ( varlığını korumak) standhalten4) ( istinat etmek) sich stützen (-e auf), basieren (-e auf), beruhen (-e auf)olgulara \dayanmak sich auf die Fakten stützen5) ( tutunmak) sich halten (-e gegen); ( karşı koymak) widerstehen (-e) ( mukavemek etmek) Widerstand leisten (-e)6) ( tahammül etmek) aushalten (-e), ertragen (-e), durchhaltendayan! geliyorum! halt durch! ich komme!burada fazla dayanamayacağım hier werde ich es nicht lange aushalten könnengürültüye dayanamamak den Lärm nicht ertragen könnensınırına \dayanmak an seine Grenzen stoßen8) ( bitmeyen iş)bir şey birine \dayanmak etw bei jdm landen -
2 dayanmak
dayanmak (-e) sich stützen (auf A); sich (an)lehnen (an A); vertrauen (auf A); irgendwo (nicht) lange bleiben; sich halten, bestehen (-e gegen); Arbeit abwälzen (-e auf A); Stoff strapazierfähig sein; standhalten;gaza dayanmak Gas geben -
3 abanmak
I vi1) drängen (- in üstüne)lütfen abanmayın! bitte nicht drängen!bir şeye/kimseye \abanmak sich an etw/jdn lehnen3) ( fam)birine \abanmak jdm auf der Tasche liegenII vr2) ( çullanmak) herfallen (-e über), sich stürzen (-e auf)iki herif zavallıya abanıyorlar zwei Kerle fallen über den Armen her -
4 dayatmak
… diye dayatmak fest darauf bestehen, zu …; unbedingt (z.B. gehen) wollen; aufzwingen -
5 kapı
kapı Tür f; (groß) Tor n; MAR Luke f; fig (Verdienst)Quelle f, Hilfsquelle f; Möglichkeit f; Tricktrackspiel: Feld, in dem zwei Steine zusammentreffen;kapı açmak eine Tür einschlagen; (-den) ein Gespräch eröffnen (über A); etwas einleiten; einen Handel mit überzogenem Preis beginnen;kapı baca açık fig völlig ungeschützt;kapı dışarı! raus hier!;-i kapı dışarı etmek jemanden hinauswerfen, fam rausschmeißen;kapı duvar (vor) verschlossene(r) Tür (stehen);kapı dürbünü Türspion m;kapı gibi Person wie ein Schrank;kapı kapı dolaşmak von Tür zu Tür gehen;kapı karşı Tür an Tür;kapı komşusu Nachbar m, -in f nebenan;kapı mandalı Türklinke f; fig Nichtsnutz m;kapı yapmak fig den Boden bereiten; ein Haus besichtigen;kapıda unmittelbar bevorstehend;kapısı açık gastfreundlich;-in kapısını çalmak fig anklopfen bei;kapıya dayanmak fig Winter usw vor der Tür stehen; eine drohende Haltung annehmen -
6 bıçak
1) Messer nt\bıçak çekmek ein Messer ziehen\bıçak gibi messerscharfbir şeyde \bıçak kemiğe dayanmak ( fig) etw ist unerträglich geworden; ( parasızlıktan) jdm sitzt das Messer an der Kehlekeskin/kör \bıçak ein scharfes/stumpfes Messerbıçağın sırtı ve yalımı der Rücken und die Schneide der Klingeorağın/tırpanın bıçağı die Klinge der Sichel/der Sense\bıçak altına yatmak unters Messer kommenbirine \bıçak atmak jdn unters Messer nehmen -
7 dayan
-
8 dayanılmak
-
9 dayanma
-
10 dayatmak
-
11 hazmetmek
vt1) verdauen -
12 olgu
См. также в других словарях:
dayanmak — e 1) Bir yere yaslanmak, kendini dayamak Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor. M. Ş. Esendal 2) nsz Kullanılışı uzun sürmek, dayanıklı olmak Bu kumaş çok dayandı. 3) Zarar görmemek, varlığını korumak, hasar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumurta kapıya dayanmak (veya gelmek) — yapılacak iş için zaman çok daralmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bıçak kemiğe dayanmak — çekilen sıkıntı artık katlanılamayacak bir duruma gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelip çatmak (veya dayanmak) — vakti gelmek, kaçınılmaz olmak Konser günü gelip çattığındaysa stadyumda mahşeri bir kalabalık vardı. M. Mungan Ayrılık günleri geldi dayandı. Âşık Veysel … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapıya dayanmak — 1) gelip çatmak Kış kapıya dayandı, daha kömür alamadık. R. N. Güntekin 2) bir şey elde etmek için bir yeri, bir kimseyi zorlamak, göz korkutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
TEVEKKÜ' — Dayanmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TEZELLUK — Dayanmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
dal vermek — dayanmak, yaslanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
istinat etmek — dayanmak, yaslanmak Bizden evvelki zamanların tarihleri ekseriyetle indi vesikalara istinat etmiştir. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
tahammül etmek — dayanmak, katlanmak, kaldırmak Sanıyorum ki hep benim hatırım için bu hayata tahammül ediyor. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
takat getirmek — dayanmak, katlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük