Перевод: со всех языков на арабский

с арабского на все языки

dayanmak

  • 1 dayanmak

    أطاق
    أوكأ
    احتمل
    تجلد
    تحمل
    توكأ
    صبر
    قاوم

    Türkçe-Arapça Sözlük > dayanmak

  • 2 dayanmak

    1. أطاق [أَطَاقَ]
    Anlamı: sabretmek, tahammül etmek
    2. أوكأ [أَوْكَأَ]
    Anlamı: bir yere yaslanmak, kendini dayamak
    3. احتمل [اِحْتَمَلَ]
    Anlamı: sabretmek, tahammül etmek
    4. تجلد [تَجَلَّدَ]
    Anlamı: sabretmek, tahammül etmek
    5. تحمل [تَحَمَّلَ]
    Anlamı: sabretmek, tahammül etmek
    6. توكأ [تَوَكَّأَ]
    Anlamı: bir yere yaslanmak, kendini dayamak
    7. صبر [صَبْر]
    Anlamı: sabretmek, tahammül etmek
    8. قاوم [قاوَمَ]
    Anlamı: karşı koymak, mukavemet etmek

    Türkçe-Arapça Sözlük > dayanmak

  • 3 gitmek

    1. أطاق [أَطَاقَ]
    Anlamı: dayanmak
    2. احتمل [اِحْتَمَلَ]
    Anlamı: dayanmak
    3. ارتحل [اِرْتَحَلَ]
    4. انصرف [اِنْصَرَفَ]
    5. بلغ [بَلَغَ]
    Anlamı: bir duruma, bir sonuca ulaşmak
    6. تجلد [تَجَلَّدَ]
    Anlamı: dayanmak
    7. تحمل [تَحَمَّلَ]
    Anlamı: dayanmak
    8. تمشى [تَمَشَّى]
    Anlamı: yürümek, yol almak
    9. تناسب [تَنَاسَبَ]
    Anlamı: yakışmak, yaraşmak
    10. توصل [تَوَصَّلَ]
    Anlamı: bir duruma, bir sonuca ulaşmak
    11. خرج [خَرَجَ]
    Anlamı: yürümek, yol almak
    12. خطا [خَطَا]
    Anlamı: yürümek, yol almak
    13. درج [دَرَجَ]
    Anlamı: yürümek, yol almak
    14. دلف [دَلَفَ]
    Anlamı: yürümek, yol almak
    15. ذهب [ذَهَبَ]
    16. راح [راحَ]
    17. رجل [رَجَلَ]
    Anlamı: yürümek, yol almak
    18. رحل [رَحَلَ]
    19. زاح [زاحَ]
    20. زال [زالَ]
    Anlamı: yok olmak, elden çıkmak
    21. سار [سارَ]
    Anlamı: yürümek, yol almak
    22. طاق [طاقَ]
    Anlamı: dayanmak
    23. غرب [غَرَبَ]
    24. غرب [غَرَّبَ]
    25. كفى [كَفَى]
    Anlamı: yeter olmak, yetmek, yetişmek
    26. مشى [مَشَى]
    Anlamı: yürümek, yol almak
    27. مضى [مَضَى]

    Türkçe-Arapça Sözlük > gitmek

  • 4 direşmek

    اعتزم [اِعْتَزَمَ]
    Anlamı: kararından dönmemek, dayanmak

    Türkçe-Arapça Sözlük > direşmek

  • 5 gelmek

    1. آب [آبَ]
    2. أتى [أَتَى]
    Anlamı: bir yere gitmek, varmak
    3. أزب [أَزَبَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    4. آض [آضَ]
    5. أطل [أَطَلَّ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    6. أكفل [أَكْفَلَ]
    Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek
    7. ألاح [أَلَاحَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    8. أنهج [أَنْهَجَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    9. أهمع [أَهْمَعَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    10. أول [أَوَّلَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    11. اتضح [اِتَّضَحَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    12. التحق [اِلْتَحَقَ]
    Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek
    13. انبلج [اِنْبَلَجَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    14. انثال [اِنْثالَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    15. اندفع [اِنْدَفَعَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    16. انساب [اِنْسابَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    17. انسجم [اِنْسَجَمَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    18. انسحب [اِنْسَحَبَ]
    19. انصب [اِنْصَبَّ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    20. انفجر [اِنْفَجَرَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    21. انكشف [اِنْكَشَفَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    22. انهال [اِنْهالَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    23. انهمر [اِنْهَمَرَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    24. باء [باءَ]
    25. بان [بانَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    26. بدا [بَدَا]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    27. برز [بَرَزَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    28. بزغ [بَزَغَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    29. تبدى [تَبَدَّى]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    30. تجلى [تَجَلَّى]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    31. تحمل [تَحَمَّلَ]
    Anlamı: dayanmak, tahammül etmek
    32. تدفق [تَدَفَّقَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    33. ترقرق [تَرَقْرَقَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    34. تشارك [تَشَارَكَ]
    Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek
    35. تعقب [تَعَقَّبَ]
    Anlamı: izlemek, takip etmek
    36. تقفى [تَقَفَّى]
    Anlamı: izlemek, takip etmek
    37. تكشف [تَكَشَّفَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    38. تناسب [تَنَاسَبَ]
    Anlamı: uymak
    39. تهطل [تَهَطَّلَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    40. تهيل [تَهَيَّلَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    41. ثاب [ثابَ]
    42. ثج [ثَجَّ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    43. جاء [جاءَ]
    Anlamı: bir yere gitmek, varmak
    44. جرى [جَرَى]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    45. حصحص [حَصْحَصَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    46. حضر [حَضَرَ]
    Anlamı: bir yere gitmek, varmak
    47. حي [حَيَّ]
    Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak
    48. حيي [حَيِيَ]
    Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak
    49. خرج [خَرَجَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    50. در [دَرَّ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    51. دفق [دَفَقَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    52. رجع [رَجَعَ]
    53. ساب [سابَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    54. ساح [ساحَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    55. سال [سالَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    56. ساهم [سَاهَمَ]
    Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek
    57. سجم [سَجَمَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    58. سح [سَحَّ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    59. ضحا [ضَحَا]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    60. ضمن [ضَمِنَ]
    Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek
    61. طفا [طَفَا]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    62. طل [طَلَّ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    63. ظهر [ظَهَرَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    64. عاد [عادَ]
    65. عاش [عاشَ]
    Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak
    66. عاود [عاوَدَ]
    67. فاء [فاءَ]
    68. قفل [قَفَلَ]
    69. قهقر [قَهْقَرَ]
    70. كر [كَرَّ]
    71. كفل [كَفَلَ]
    Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek
    72. لاح [لَاحَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    73. مثل [مَثَلَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    74. نبأ [نَبَأَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    75. نبغ [نَبَغَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    76. نتأ [نَتَأَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    77. نجم [نَجَمَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    78. نهج [نَهَجَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    79. هل [هَلَّ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    80. وزب [وَزَبَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    81. وضح [وَضَحَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    82. عن [عَنَّ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak

    Türkçe-Arapça Sözlük > gelmek

  • 6 tutunmak

    تمسك [تَمَسَّكَ]
    Anlamı: dayanmak, direnmek

    Türkçe-Arapça Sözlük > tutunmak

См. также в других словарях:

  • dayanmak — e 1) Bir yere yaslanmak, kendini dayamak Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor. M. Ş. Esendal 2) nsz Kullanılışı uzun sürmek, dayanıklı olmak Bu kumaş çok dayandı. 3) Zarar görmemek, varlığını korumak, hasar… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yumurta kapıya dayanmak (veya gelmek) — yapılacak iş için zaman çok daralmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bıçak kemiğe dayanmak — çekilen sıkıntı artık katlanılamayacak bir duruma gelmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gelip çatmak (veya dayanmak) — vakti gelmek, kaçınılmaz olmak Konser günü gelip çattığındaysa stadyumda mahşeri bir kalabalık vardı. M. Mungan Ayrılık günleri geldi dayandı. Âşık Veysel …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kapıya dayanmak — 1) gelip çatmak Kış kapıya dayandı, daha kömür alamadık. R. N. Güntekin 2) bir şey elde etmek için bir yeri, bir kimseyi zorlamak, göz korkutmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • TEVEKKÜ' — Dayanmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • TEZELLUK — Dayanmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • dal vermek — dayanmak, yaslanmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • istinat etmek — dayanmak, yaslanmak Bizden evvelki zamanların tarihleri ekseriyetle indi vesikalara istinat etmiştir. A. Gündüz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tahammül etmek — dayanmak, katlanmak, kaldırmak Sanıyorum ki hep benim hatırım için bu hayata tahammül ediyor. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • takat getirmek — dayanmak, katlanmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»