-
1 dayanmak
أطاقأوكأاحتملتجلدتحملتوكأصبرقاوم -
2 dayanmak
1. أطاق [أَطَاقَ]Anlamı: sabretmek, tahammül etmek2. أوكأ [أَوْكَأَ]Anlamı: bir yere yaslanmak, kendini dayamak3. احتمل [اِحْتَمَلَ]Anlamı: sabretmek, tahammül etmek4. تجلد [تَجَلَّدَ]Anlamı: sabretmek, tahammül etmek5. تحمل [تَحَمَّلَ]Anlamı: sabretmek, tahammül etmek6. توكأ [تَوَكَّأَ]Anlamı: bir yere yaslanmak, kendini dayamak7. صبر [صَبْر]Anlamı: sabretmek, tahammül etmek8. قاوم [قاوَمَ]Anlamı: karşı koymak, mukavemet etmek -
3 gitmek
1. أطاق [أَطَاقَ]Anlamı: dayanmak2. احتمل [اِحْتَمَلَ]Anlamı: dayanmak3. ارتحل [اِرْتَحَلَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek4. انصرف [اِنْصَرَفَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek5. بلغ [بَلَغَ]Anlamı: bir duruma, bir sonuca ulaşmak6. تجلد [تَجَلَّدَ]Anlamı: dayanmak7. تحمل [تَحَمَّلَ]Anlamı: dayanmak8. تمشى [تَمَشَّى]Anlamı: yürümek, yol almak9. تناسب [تَنَاسَبَ]Anlamı: yakışmak, yaraşmak10. توصل [تَوَصَّلَ]Anlamı: bir duruma, bir sonuca ulaşmak11. خرج [خَرَجَ]Anlamı: yürümek, yol almak12. خطا [خَطَا]Anlamı: yürümek, yol almak13. درج [دَرَجَ]Anlamı: yürümek, yol almak14. دلف [دَلَفَ]Anlamı: yürümek, yol almak15. ذهب [ذَهَبَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek16. راح [راحَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek17. رجل [رَجَلَ]Anlamı: yürümek, yol almak18. رحل [رَحَلَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek19. زاح [زاحَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek20. زال [زالَ]Anlamı: yok olmak, elden çıkmak21. سار [سارَ]Anlamı: yürümek, yol almak22. طاق [طاقَ]Anlamı: dayanmak23. غرب [غَرَبَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek24. غرب [غَرَّبَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek25. كفى [كَفَى]Anlamı: yeter olmak, yetmek, yetişmek26. مشى [مَشَى]Anlamı: yürümek, yol almak27. مضى [مَضَى]Anlamı: bir yer doğru yönelmek -
4 direşmek
اعتزم [اِعْتَزَمَ]Anlamı: kararından dönmemek, dayanmak -
5 gelmek
1. آب [آبَ]Anlamı: geriye dönmek2. أتى [أَتَى]Anlamı: bir yere gitmek, varmak3. أزب [أَزَبَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek4. آض [آضَ]Anlamı: geriye dönmek5. أطل [أَطَلَّ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak6. أكفل [أَكْفَلَ]Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek7. ألاح [أَلَاحَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak8. أنهج [أَنْهَجَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak9. أهمع [أَهْمَعَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek10. أول [أَوَّلَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak11. اتضح [اِتَّضَحَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak12. التحق [اِلْتَحَقَ]Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek13. انبلج [اِنْبَلَجَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak14. انثال [اِنْثالَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek15. اندفع [اِنْدَفَعَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek16. انساب [اِنْسابَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek17. انسجم [اِنْسَجَمَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek18. انسحب [اِنْسَحَبَ]Anlamı: geriye dönmek19. انصب [اِنْصَبَّ]Anlamı: akmak, cereyan etmek20. انفجر [اِنْفَجَرَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek21. انكشف [اِنْكَشَفَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak22. انهال [اِنْهالَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek23. انهمر [اِنْهَمَرَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek24. باء [باءَ]Anlamı: geriye dönmek25. بان [بانَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak26. بدا [بَدَا]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak27. برز [بَرَزَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak28. بزغ [بَزَغَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak29. تبدى [تَبَدَّى]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak30. تجلى [تَجَلَّى]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak31. تحمل [تَحَمَّلَ]Anlamı: dayanmak, tahammül etmek32. تدفق [تَدَفَّقَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek33. ترقرق [تَرَقْرَقَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek34. تشارك [تَشَارَكَ]Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek35. تعقب [تَعَقَّبَ]Anlamı: izlemek, takip etmek36. تقفى [تَقَفَّى]Anlamı: izlemek, takip etmek37. تكشف [تَكَشَّفَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak38. تناسب [تَنَاسَبَ]Anlamı: uymak39. تهطل [تَهَطَّلَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek40. تهيل [تَهَيَّلَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek41. ثاب [ثابَ]Anlamı: geriye dönmek42. ثج [ثَجَّ]Anlamı: akmak, cereyan etmek43. جاء [جاءَ]Anlamı: bir yere gitmek, varmak44. جرى [جَرَى]Anlamı: akmak, cereyan etmek45. حصحص [حَصْحَصَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak46. حضر [حَضَرَ]Anlamı: bir yere gitmek, varmak47. حي [حَيَّ]Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak48. حيي [حَيِيَ]Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak49. خرج [خَرَجَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak50. در [دَرَّ]Anlamı: akmak, cereyan etmek51. دفق [دَفَقَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek52. رجع [رَجَعَ]Anlamı: geriye dönmek53. ساب [سابَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek54. ساح [ساحَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek55. سال [سالَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek56. ساهم [سَاهَمَ]Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek57. سجم [سَجَمَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek58. سح [سَحَّ]Anlamı: akmak, cereyan etmek59. ضحا [ضَحَا]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak60. ضمن [ضَمِنَ]Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek61. طفا [طَفَا]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak62. طل [طَلَّ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak63. ظهر [ظَهَرَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak64. عاد [عادَ]Anlamı: geriye dönmek65. عاش [عاشَ]Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak66. عاود [عاوَدَ]Anlamı: geriye dönmek67. فاء [فاءَ]Anlamı: geriye dönmek68. قفل [قَفَلَ]Anlamı: geriye dönmek69. قهقر [قَهْقَرَ]Anlamı: geriye dönmek70. كر [كَرَّ]Anlamı: geriye dönmek71. كفل [كَفَلَ]Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek72. لاح [لَاحَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak73. مثل [مَثَلَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak74. نبأ [نَبَأَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak75. نبغ [نَبَغَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak76. نتأ [نَتَأَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak77. نجم [نَجَمَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak78. نهج [نَهَجَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak79. هل [هَلَّ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak80. وزب [وَزَبَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek81. وضح [وَضَحَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak82. عن [عَنَّ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak -
6 tutunmak
تمسك [تَمَسَّكَ]Anlamı: dayanmak, direnmek
См. также в других словарях:
dayanmak — e 1) Bir yere yaslanmak, kendini dayamak Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor. M. Ş. Esendal 2) nsz Kullanılışı uzun sürmek, dayanıklı olmak Bu kumaş çok dayandı. 3) Zarar görmemek, varlığını korumak, hasar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumurta kapıya dayanmak (veya gelmek) — yapılacak iş için zaman çok daralmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bıçak kemiğe dayanmak — çekilen sıkıntı artık katlanılamayacak bir duruma gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelip çatmak (veya dayanmak) — vakti gelmek, kaçınılmaz olmak Konser günü gelip çattığındaysa stadyumda mahşeri bir kalabalık vardı. M. Mungan Ayrılık günleri geldi dayandı. Âşık Veysel … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapıya dayanmak — 1) gelip çatmak Kış kapıya dayandı, daha kömür alamadık. R. N. Güntekin 2) bir şey elde etmek için bir yeri, bir kimseyi zorlamak, göz korkutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
TEVEKKÜ' — Dayanmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TEZELLUK — Dayanmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
dal vermek — dayanmak, yaslanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
istinat etmek — dayanmak, yaslanmak Bizden evvelki zamanların tarihleri ekseriyetle indi vesikalara istinat etmiştir. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
tahammül etmek — dayanmak, katlanmak, kaldırmak Sanıyorum ki hep benim hatırım için bu hayata tahammül ediyor. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
takat getirmek — dayanmak, katlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük