-
1 akmak
1. أهمع [أَهْمَعَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek2. انبجس [اِنْبَجَسَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek3. اندفع [اِنْدَفَعَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek4. انساب [اِنْسابَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek5. انسجم [اِنْسَجَمَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek6. انفجر [اِنْفَجَرَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek7. انهمر [اِنْهَمَرَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek8. بثق [بَثَقَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek9. ترقرق [تَرَقْرَقَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek10. تفجر [تَفَجَّرَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek11. تهطل [تَهَطَّلَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek12. ثج [ثَجَّ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek13. جرى [جَرَى]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek14. در [دَرَّ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek15. دفق [دَفَقَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek16. ساب [سابَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek17. ساح [ساحَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek18. سال [سالَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek19. سجم [سَجَمَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek20. سح [سَحَّ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek21. وزب [وَزَبَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek -
2 dökmek
1. أدفق [أَدْفَقَ]2. أسجم [أَسْجَمَ]3. أفاض [أَفَاضَ]4. أفرغ [أَفْرَغَ]5. أفرغ [أَفْرَغَ]6. أنزح [أَنْزَحَ]7. أهرق [أَهْرَقَ]8. استقل [اِسْتَقَلَّ]Anlamı: bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak9. بعثر [بَعْثَرَ]Anlamı: serpmek, saçmak10. بعزق [بَعْزَقَ]Anlamı: serpmek, saçmak11. بقبق [بَقْبَقَ]Anlamı: çok söylemek12. ثرثر [ثَرْثَرَ]Anlamı: çok söylemek13. حمل [حَمَلَ]Anlamı: bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak14. خذف [خَذَفَ]Anlamı: akıtmak, düşürmek15. دفق [دَفَقَ]16. دهق [دَهَقَ]17. رمى [رَمَى]Anlamı: akıtmak, düşürmek18. زج [زَجَّ]Anlamı: akıtmak, düşürmek19. زغل [زَغَلَ]20. سبك [سَبَّكَ]21. سجم [سَجَمَ]22. سفح [سَفَحَ]23. صب [صَبَّ]Anlamı: maden, mum eriyiği gibi şeyleri kalıba akıtarak biçim vermek24. صب [صَبَّ]25. صرف [صَرَّفَ]26. صفر [صَفَّرَ]27. طرح [طَرَحَ]Anlamı: akıtmak, düşürmek28. فرغ [فَرَّغَ]29. فض [فَضَّ]Anlamı: serpmek, saçmak30. قذف [قَذَفَ]Anlamı: akıtmak, düşürmek31. قولب [قَوْلَب]Anlamı: maden, mum eriyiği gibi şeyleri kalıba akıtarak biçim vermek32. مذر [مَذَّرَ]Anlamı: serpmek, saçmak33. نزح [نَزَحَ]34. همر [هَمَرَ] -
3 kaçmak
1. احتجب [اِحْتَجَبَ]Anlamı: bir yere saklanmak2. اختبأ [اِخْتَبَأَ]Anlamı: bir yere saklanmak3. اختدر [اِخْتَدَرَ]Anlamı: bir yere saklanmak4. اختفى [اِخْتَفَى]Anlamı: bir yere saklanmak5. استتر [اِسْتَتَرَ]Anlamı: bir yere saklanmak6. استجن [اِسْتَجَنَّ]Anlamı: bir yere saklanmak7. استخفى [اِسْتَخْفَى]Anlamı: bir yere saklanmak8. استكن [اِسْتَكَنَّ]Anlamı: bir yere saklanmak9. اطوى [اِطَّوَى]Anlamı: bir yere saklanmak10. انطوى [اِنْطَوَى]Anlamı: bir yere saklanmak11. تخبأ [تَخَبَّأَ]Anlamı: bir yere saklanmak12. تستر [تَسَتَّرَ]Anlamı: bir yere saklanmak13. تلثم [تَلَثَّمَ]Anlamı: bir yere saklanmak14. توارى [تَوَارَى]Anlamı: bir yere saklanmak15. خدر [خَدَرَ]Anlamı: bir yere saklanmak16. خفي [خَفِيَ]Anlamı: bir yere saklanmak17. غاب [غابَ]Anlamı: bir yere saklanmak -
4 geçmek
1. اجتاز [اِجْتازَ]Anlamı: bir yerden başka bir yere gitmek2. اجتسر [اِجْتَسَرَ]Anlamı: bir yerden başka bir yere gitmek3. جاز [جازَ]Anlamı: bir yerden başka bir yere gitmek4. جسر [جَسَرَ]Anlamı: bir yerden başka bir yere gitmek5. عبر [عَبَرَ]Anlamı: bir yerden başka bir yere gitmek6. قطع [قَطَعَ]Anlamı: bir yerden başka bir yere gitmek7. مر [مَرَّ]Anlamı: bir yerden başka bir yere gitmek -
5 müdavim
1. دائم [دائِم]Anlamı: bir yere sürekli olarak giden2. دافق [دافِق]Anlamı: bir yere sürekli olarak giden3. دراك [دِرَاك]Anlamı: bir yere sürekli olarak giden4. ديوم [دَيُّوم]Anlamı: bir yere sürekli olarak giden5. صمد [صَمَد]Anlamı: bir yere sürekli olarak giden6. متتابع [مُتَتَابِع]Anlamı: bir yere sürekli olarak giden7. متصل [مُتَّصِل]Anlamı: bir yere sürekli olarak giden8. مداوم [مُدَاوِم]Anlamı: bir yere sürekli olarak giden9. مستديم [مُسْتَدِيم]Anlamı: bir yere sürekli olarak giden -
6 zıplamak
1. توثب [تَوَثَّبَ]Anlamı: bir yere çarpıp yukarı fırlamak2. حجل [حَجَلَ]Anlamı: bir yere çarpıp yukarı fırlamak3. طفر [طَفَرَ]Anlamı: bir yere çarpıp yukarı fırlamak4. قفز [قَفَزَ]Anlamı: bir yere çarpıp yukarı fırlamak5. نزا [نَزَا]Anlamı: bir yere çarpıp yukarı fırlamak6. نط [نَطَّ]Anlamı: bir yere çarpıp yukarı fırlamak7. نقز [نَقزَ]Anlamı: bir yere çarpıp yukarı fırlamak8. وثب [وَثَبَ]Anlamı: bir yere çarpıp yukarı fırlamak -
7 kürek
1. جاروف [جارُوف]Anlamı: toprak, kömür gibi şeyleri bir yerden bir yere alıp atmaya yarayan araç2. رفش [رَفْش]Anlamı: toprak, kömür gibi şeyleri bir yerden bir yere alıp atmaya yarayan araç3. مجراف [مِجْراف]Anlamı: toprak, kömür gibi şeyleri bir yerden bir yere alıp atmaya yarayan araç4. مجرف [مِجْرَف]Anlamı: toprak, kömür gibi şeyleri bir yerden bir yere alıp atmaya yarayan araç5. مجرفة [مِجْرَفَة]Anlamı: toprak, kömür gibi şeyleri bir yerden bir yere alıp atmaya yarayan araç6. معزق [مِعْزَق]Anlamı: toprak, kömür gibi şeyleri bir yerden bir yere alıp atmaya yarayan araç -
8 merdiven
1. أدراج [أَدْراج]2. درج [دَرَج]3. سلم [سُلَّم]4. مرقاة [مِرْقَاة]5. معراج [مِعْراج]6. معرج [مَعْرَج] -
9 atmak
1. أرمى [أَرْمَى]2. أفرد [أَفْرَدَ]Anlamı: (bir kimseyi) uzaklaştırmak, göndermek, ilgisini kesmek3. بعد [بَعَّدَ]Anlamı: (bir kimseyi) uzaklaştırmak, göndermek, ilgisini kesmek4. ترك [تَرَكَ]Anlamı: bir şeyi bırakmak, terk etmek5. خذف [خَذَفَ]6. رمى [رَمَى]7. زج [زَجَّ]8. طرح [طَرَحَ]9. عتل [عَتَلَ]10. عزل [عَزَلَ]Anlamı: (bir kimseyi) uzaklaştırmak, göndermek, ilgisini kesmek11. قذف [قَذَفَ]12. نقل [نَقَلَ]13. وضع [وَضَعَ]Anlamı: bir şeyi yere doğru bırakmak14. وطد [وَطَدَ]Anlamı: bir şeyi yere doğru bırakmak -
10 boru
1. أنابيب [أَنَابِيب]2. أنبوب [أُنْبُوب]3. أنبوبة [أُنْبُوبَة]4. قسطل [قَسْطَل] -
11 dayamak
1. أجفل [أَجْفَلَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak2. أذعر [أَذْعَرَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak3. أرعب [أَرْعَبَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak4. أرهب [أَرْهَبَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak5. أفرق [أَفْرَقَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak6. أفز [أَفَزَّ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak7. أفزع [أَفْزَعَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak8. أوجل [أَوْجَلَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak9. ترهب [تَرَهَّبَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak10. تهدد [تَهَدَّدَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak11. توعد [تَوَعَّدَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak12. خشى [خَشَّى]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak13. خوف [خَوَّفَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak14. دعم [دَعَّمَ]Anlamı: bir şeyi bir yere dokunur duruma getirmek ve bu durumda bırakmak veya tutmak15. دعم [دَعَمَ]Anlamı: bir şeyi bir yere dokunur duruma getirmek ve bu durumda bırakmak veya tutmak16. ذعر [ذَعَرَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak17. راع [راعَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak18. رعب [رَعَبَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak19. رعب [رَعَّبَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak20. رهب [رَهَّبَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak21. روع [رَوَّعَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak22. سند [سَنَدَ]Anlamı: bir şeyi bir yere dokunur duruma getirmek ve bu durumda bırakmak veya tutmak23. سند [سَنَّدَ]Anlamı: bir şeyi bir yere dokunur duruma getirmek ve bu durumda bırakmak veya tutmak24. فرق [فَرَّقَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak25. فز [فَزَّ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak26. فزع [فَزَّعَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak27. هدد [هَدَّدَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak28. وأر [وَأَرَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak29. وهل [وَهَّلَ]Anlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak -
12 sevkıyat
1. إرسال [إِرْسال]2. إيفاد [إِيفاد]3. ابتعاث [اِبْتِعاث]4. بعث [بَعْث] -
13 sergilemek
1. أهل [أَهَلَّ]Anlamı: teşhir etmek, satmak amacıyla malı görülecek bir yere koymak2. أوضح [أَوْضَحَ]Anlamı: teşhir etmek, satmak amacıyla malı görülecek bir yere koymak3. برز [بَرَّزَ]Anlamı: teşhir etmek, satmak amacıyla malı görülecek bir yere koymak4. عرض [عَرَضَ]Anlamı: teşhir etmek, satmak amacıyla malı görülecek bir yere koymak5. وضح [وَضَّحَ]Anlamı: teşhir etmek, satmak amacıyla malı görülecek bir yere koymak -
14 aktarmak
1. أحال [أَحَالَ]Anlamı: bir yerden, bir kaptan başka bir yere veya kaba geçirmek2. أقل [أَقَلَّ]Anlamı: bir yerden, bir kaptan başka bir yere veya kaba geçirmek3. ترجم [تَرْجَمَ]Anlamı: bir dilden bir dile nakletmek4. تناقل [تَنَاقَلَ]Anlamı: bir yerden, bir kaptan başka bir yere veya kaba geçirmek5. نقل [نَقَلَ]Anlamı: bir dilden bir dile nakletmek -
15 abajur
1. أباجور [أباجُور]Anlamı: ışrğı bir yere toplamak, doğrudan doğruya gözlere vurmasını önlemek için kullanılan lâmba siperi2. سراج [سِرَاج]Anlamı: ışrğı bir yere toplamak, doğrudan doğruya gözlere vurmasını önlemek için kullanılan lâmba siperi3. فانوس [فانُوس]Anlamı: ışrğı bir yere toplamak, doğrudan doğruya gözlere vurmasını önlemek için kullanılan lâmba siperi4. مشكاة [مِشْكاة]Anlamı: ışrğı bir yere toplamak, doğrudan doğruya gözlere vurmasını önlemek için kullanılan lâmba siperi -
16 delege
1. مبعوث [مَبْعُوث]Anlamı: kendisine yetki verilerek bir yere veya birinin katına gönderilen kimse, elçi2. منتدب [مُنْتَدَب]Anlamı: kendisine yetki verilerek bir yere veya birinin katına gönderilen kimse, elçi3. مندوب [مَنْدُوب]Anlamı: kendisine yetki verilerek bir yere veya birinin katına gönderilen kimse, elçi4. موفد [مُوفَد]Anlamı: kendisine yetki verilerek bir yere veya birinin katına gönderilen kimse, elçi -
17 emanet
1. أمانة [أَمَانَة]Anlamı: korunmak için birine veya bir yere bırakılan eşya, kimse vb., inan, vedia2. تأمين [تَأْمِين]Anlamı: korunmak için birine veya bir yere bırakılan eşya, kimse vb., inan, vedia3. وديعة [وَدِيعَة]Anlamı: korunmak için birine veya bir yere bırakılan eşya, kimse vb., inan, vedia4. وضيعة [وَضِيعَة]Anlamı: korunmak için birine veya bir yere bırakılan eşya, kimse vb., inan, vedia -
18 gezinti
1. رحلة [رِحْلَة]2. سفرة [سَفْرَة]3. سفرية [سَفَرِيَّة]4. نزهة [نُزْهَة] -
19 gizlemek
1. أخفى [أَخْفَى]Anlamı: saklamak, görünmeyecek, bir yere koymak2. أضمر [أَضْمَرَ]Anlamı: saklamak, görünmeyecek, bir yere koymak3. كتم [كَتَّمَ]Anlamı: saklamak, görünmeyecek, bir yere koymak4. كتم [كَتَمَ]Anlamı: saklamak, görünmeyecek, bir yere koymak -
20 göndermek
1. أرسل [أَرْسَلَ]Anlamı: bir yere doğru yola çıkarmak, yollamak2. استعجل [اِسْتَعْجَلَ]Anlamı: bir yere doğru yola çıkarmak, yollamak3. انبعث [اِنْبَعَثَ]Anlamı: bir yere doğru yola çıkarmak, yollamak4. بعث [بَعَثَ]Anlamı: bir yere doğru yola çıkarmak, yollamak5. شايع [شايَعَ]Anlamı: yolcu etmek6. شيع [شَيَّعَ]Anlamı: yolcu etmek
См. также в других словарях:
canını (bir yere) dar atmak — bir tehlikeden güçlükle kurtularak bir yere sığınmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir köşeye atmak — (bir şeyi) gerektiğinde kullanılmak için bir yere koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kafayı (bir yere) vurmak — 1) hastalanıp yatağa düşmek 2) uyumak için yatmak Ahmet de bize varır varmaz kafayı yere vurdu. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
başını bir yere bağlamak — birini bir işe yerleştirmek, işsizlikten, başıboşluktan kurtarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yere yönelim — is., bit. b. Bitkilerde kök ve sapların, yer çekimi etkisi ile belli bir doğrultu almaları özelliği, yere doğrulum, jeotropizma … Çağatay Osmanlı Sözlük
yere batasıca (veya yere batsın) — yok olsun anlamında bir ilenme sözü … Çağatay Osmanlı Sözlük
yere sermek — 1) kötü bir duruma sokmak, yenmek Sen beni yere seren darbenin ne olduğunu anlıyor musun? Ö. Seyfettin 2) vurup öldürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yere vurmak — 1) kötü bir duruma sokmak Bu askerlik oyununda yere vurduğu adama, kaideye uygun olan hareketi muhafaza ediyor. H. E. Adıvar 2) yenmek, alt etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
soluğu (bir yerde) almak — bir yere hemen gitmek veya sığınmak Ben, Falih in tavsiyesi üzerine o gün saat üçe doğru soluğu başyaver Celal in yanında almıştım. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir arpa boyu (gitmek veya yol almak) — çok az (gitmek veya yol almak) Süfli gayeler, kütleleri ya oldukları yere mıhlayan ve bir arpa boyu ileri götürmeyen sefil isteklerdir. S. Ayverdi … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir o yana, bir bu yana — rastgele, birçok yere, çeşitli yönlere … Çağatay Osmanlı Sözlük