-
1 belirsiz
belirsiz unbestimmt, vage; unbekannt;GR belirsiz geçmiş Vergangenheit f auf -miş -
2 belirsiz
-
3 belirsiz geçmiş
-
4 belli belirsiz
vage, blass, dunkel -
5 ad
adı batası(ca) hol ihn der Teufel!; verflixt, verteufelt;adı batası hastalık diese verflixte Krankheit!;adı belirsiz ganz unbekannt;-in adı (fenaya) çıkmak in Verruf kommen;(yukarıda) adı geçen oben erwähnt;adı geçmek erwähnt werden;adı sanı var allen bekannt;-in adına im Namen (G); im Auftrag (von D);adını vermek jemandes Namen nennen;adımı ver beruf dich auf mich!;adınızı bağışlar mısınız? darf ich Ihren werten Namen wissen? -
6 asıl
asıl < aslı> Grundlage f, Basis f; Wesen n, Kern m; Grund m (einer Sache); Herkunft f; Wurzel f; Original n (eines Dokumentes); Echtheit f, Richtigkeit f; adj richtig, eigentlich, wahr (Problem); Haupt- (Strecke, Grund);asıl önemlisi (das) eigentlich Wichtige;asıl sayı ganze Zahl, Grundzahl f;aslı astarı olmayan aus der Luft gegriffen;aslı çıkmamak sich nicht als wahr erweisen;aslı gibi originalgetreu;aslı nesli bellisiz (oder belirsiz) von unbekannter Herkunft;aslı var (es ist) begründet, es ist etwas dran;aslı yok (es ist) unbegründet; unglaubwürdig;aslına bakarsan(ız), aslında im Grunde genommen -
7 belli
belli1 bekannt; klar, offenbar; bestimmt;belli başlı Person führend, prominent; Sache wichtigst-;belli belirsiz kaum merklich; andeutungsweise;-i belli etmek bekunden; zu erkennen geben;belli etmeden unbemerkt, verstohlen;belli olmak sich zeigen/herausstellen; zu erkennen sein (-den an D)belli2: ince belli rank und schlank -
8 idik
idiği gediği Last f, Sorgen f/pl -
9 iz
iz Spur f (a fig); MATH Schnittpunkt m;bir iz bırakmak eine Spur hinterlassen;iz sürmek einander folgen; Spur verfolgen;-in izi belirsiz olmak spurlos verschwinden;-in izine basmak jemanden nicht aus den Augen lassen -
10 ne
ne1 was?; welcher, welches, welche; was für (ein), was für eine; wozu?; warum?; wie!;ne alıp veremiyor! was ist mit ihm los?;ne de olsa wie dem auch sei; immerhin;nedir ki aber; trotzdem;ne diye wozu?;ne gezer i wo, keineswegs; was soll das hier?;ne gibi was für …;ne güne durmak (nun einmal) da sein;ne haddine wie kommt er nur dazu, …;ne idiği belirsiz … unbekannter Herkunft;ne ile wieso?; womit?;ne imiş was stellt er denn vor?;ne mi var? du fragst noch (was da los ist?);ne mümkün ausgeschlossen;ne münasebet! ein Ding der Unmöglichkeit!;ne olacak was soll das?;ne olur, ne olmaz auf alle Fälle;ne olur, ne olursun, ne olursunuz (= n’olur) ach bitte!;ne pahasına olursa olsun um jeden Preis; unter Beachtung aller Umstände;ne var ki doch; jedoch; dennoch; wobei …;ne var ne yok was gibt es Neues?, wie geht’s?;ne yapıp yapıp wie die Dinge auch liegen …;ne zaman? wann?;ne(yi)n var? was hast du?, was fehlt dir?;ne(yi)niz var? was fehlt Ihnen?;-in neyin nesi wer (ist es?), was für ein …?;neymiş angeblich;neler was (alles);bugün neler gördük was haben wir heute alles gesehen!;neme lazım (oder gerek) was geht mich das an?; korrelativ: ne … (i)se was (auch immer); alles, was … (das): ne bulduysa (= buldu ise), aldı was er fand, nahm er (mit);ne ekersen, onu biçersin was du säest, wirst du ernten;ne görse, ister was er sieht, will er haben;Beispiele ne karışıyorsun? was (= warum) mischst du dich ein?;ne sıcak, ne sıcak ist das heiß!, eine Hitze ohnegleichen!;otomobil onun nesine wozu braucht er ein Auto?ne2: ne … ne weder … noch; nicht … oder;ne sıcak ne soğuk weder warm noch kalt;ne uzak ne kısa weder lang noch kurz;ne tütüne, ne içkiye sakın alışmayın! sehen Sie zu, dass Sie sich nicht ans Rauchen oder Trinken gewöhnen!;çocuk ne eve ne (de) okula gidiyor das Kind geht weder nach Hause noch in die Schule -
11 gayrimuayyen
→ belirsiz unbestimmt -
12 hık mık
hık mık s\hık mık etmek Ausreden suchen; ( belirsiz cevaplar vermek) ausweichen, Ausflüchte machen
См. также в других словарях:
belirsiz — sf. 1) Belirli olmayan, belgisiz, gayrimuayyen Tatlı ve mahmur bakışlı gözlerini belirsiz bir noktaya dikti. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Niteliği hakkında tam bir bilgi edinilemeyen, müphem Bir ayağın yerlere sürtünmesinden çıkan, silik ve belirsiz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirsiz geçmiş — is., dbl. Fiilin belirttiği kavramın, içinde bulunulan zamandan önce olup bittiğini başkasından duyarak veya belirsiz olarak bildiren, mış / miş ekiyle kurulan kip, miş li geçmiş, naklî mazi: ağla mış, gel miş gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
ne idiği belirsiz — ne olduğu, soyu sopu belirsiz Ben âdeta bu ne idiği belirsiz herife gittikçe ısınıyorum. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirli belirsiz — sf. Yarı belirgin durumda, az çok belli olan Belirli belirsiz incecik bir çizgi arasından gördüğü garip bir surat. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
belli belirsiz — sf. 1) Yarı belli 2) zf. Zorlukla seçilerek, yarı bellisiz olarak, duyularak, çok az belli olarak Dere içinde eylül sabahının ışığı yavaş yavaş, belli belirsiz yayılmaktadır. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
adı belirsiz — sf. Ünü olmayan, tanınmayan, kim ve ne olduğu bilinmeyen … Çağatay Osmanlı Sözlük
izi belirsiz olmak — iz bırakmadan ortadan çekilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yeri yurdu belirsiz olmak — belli bir yeri olmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gağnı sırtı belirsiz — sözünde durmayan, güvenilmez kimse … Beypazari ağzindan sözcükler
gayr -i muayyen — [ ﻦﻴﻌﻡ ﺮﻴﻏ ] belirsiz … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
mişyaş — belirsiz … Beypazari ağzindan sözcükler