-
1 belirsiz
منكر -
2 belirsiz
منكر [مُنَكَّر]Anlamı: belirli olmayan -
3 birtakım
1. أسهم [أَسْهُم]Anlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır2. أقسومة [أُقْسُومَة]Anlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır3. بضع [بِضْع]Anlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır4. بضعة [بِضْعَة]Anlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır5. بعض [بَعْض]Anlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır6. حصة [حِصَّة]Anlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır7. رفد [رِفْد]Anlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır8. سهم [سَهْم]Anlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır9. فرق [فِرْق]Anlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır10. قرعة [قُرْعَة]Anlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır11. قسط [قِسْط]Anlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır12. قسم [قَسْم]Anlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır13. قسمة [قِسْمَة]Anlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır14. قسيم [قَسِيم]Anlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır15. نصيب [نَصِيب]Anlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır -
4 müphem
1. إشكالي [إِشْكالِيّ]Anlamı: belirsiz2. عسر [عَسِر]Anlamı: belirsiz3. عصيب [عَصِيب]Anlamı: belirsiz4. غامض [غامِض]Anlamı: belirsiz5. غلق [غَلِق]Anlamı: belirsiz6. مبهم [مُبْهَم]Anlamı: belirsiz7. متعذر [مُتَعَذِّر]Anlamı: belirsiz8. متعسر [مُتَعَسِّر]Anlamı: belirsiz9. مستغلق [مُسْتَغْلِق]Anlamı: belirsiz10. عويص [عَوِيص]Anlamı: belirsiz -
5 birçoğu
1. أغلب [أَغْلَب]Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz2. أغلبية [أَغْلَبِيَّة]Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz3. أكثرية [أَكْثَرِيَّة]Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz4. جل [جُلّ]Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz5. معظم [مُعْظَم]Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz -
6 birçok
1. أغلب [أَغْلَب]Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz2. أغلبية [أَغْلَبِيَّة]Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz3. أكثرية [أَكْثَرِيَّة]Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz4. جل [جُلّ]Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz5. معظم [مُعْظَم]Anlamı: oldukça çok, sayısı belirsiz -
7 şey
1. حاجة [حاجَة]Anlamı: belirsiz bir anlamda madde2. شيء [شَيْء]Anlamı: belirsiz bir anlamda madde
См. также в других словарях:
belirsiz — sf. 1) Belirli olmayan, belgisiz, gayrimuayyen Tatlı ve mahmur bakışlı gözlerini belirsiz bir noktaya dikti. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Niteliği hakkında tam bir bilgi edinilemeyen, müphem Bir ayağın yerlere sürtünmesinden çıkan, silik ve belirsiz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirsiz geçmiş — is., dbl. Fiilin belirttiği kavramın, içinde bulunulan zamandan önce olup bittiğini başkasından duyarak veya belirsiz olarak bildiren, mış / miş ekiyle kurulan kip, miş li geçmiş, naklî mazi: ağla mış, gel miş gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
ne idiği belirsiz — ne olduğu, soyu sopu belirsiz Ben âdeta bu ne idiği belirsiz herife gittikçe ısınıyorum. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirli belirsiz — sf. Yarı belirgin durumda, az çok belli olan Belirli belirsiz incecik bir çizgi arasından gördüğü garip bir surat. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
belli belirsiz — sf. 1) Yarı belli 2) zf. Zorlukla seçilerek, yarı bellisiz olarak, duyularak, çok az belli olarak Dere içinde eylül sabahının ışığı yavaş yavaş, belli belirsiz yayılmaktadır. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
adı belirsiz — sf. Ünü olmayan, tanınmayan, kim ve ne olduğu bilinmeyen … Çağatay Osmanlı Sözlük
izi belirsiz olmak — iz bırakmadan ortadan çekilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yeri yurdu belirsiz olmak — belli bir yeri olmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gağnı sırtı belirsiz — sözünde durmayan, güvenilmez kimse … Beypazari ağzindan sözcükler
gayr -i muayyen — [ ﻦﻴﻌﻡ ﺮﻴﻏ ] belirsiz … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
mişyaş — belirsiz … Beypazari ağzindan sözcükler