-
1 bemitleidenswert
acınacak -
2 erbärmlich
acınacak -
3 pitiable
acinacak -
4 žalostný
acınacak -
5 жалкий
acınacak; perişan,sefil* * *1) acınacakоказа́ться в жа́лком положе́нии — acınacak bir duruma düşmek
у него́ был ужа́сно жа́лкий вид — hali, yürekler acısı idi
он мне жа́лок — ona acırım
2) perişan; sefilжа́лкая лачу́га — sefil bir kulübe
жа́лкая жизнь — perişan bir yaşam
жа́лкая су́мма — pek cüzi bir meblağ, hiçten bir para
вести́ жа́лкий о́браз жи́зни — perişan yaşamak
3) sefilжа́лкий трус — sefil korkak
жа́лкие уси́лия — işe yaramaz çabalar
жа́лкий челове́к (ничтожество) — hiçten bir adam
жа́лко — см. жаль
-
6 плачевный
он был в плаче́вном состоя́нии — acınacak bir durumdaydı
-
7 deplorably
acınacak halde -
8 بئيس
acınacak; bedbaht; gariban; garip; kısmetsiz; mutsuz; neşesiz; zavallı -
9 تعس
acınacak; bahtsızlık; bedbaht; bedbahtlık; depresif; dertli; efkârlı; elim; gamlı; gariban; garip; hüzünlü; kademsiz; kasavetli; kısmetsiz; mahzun; melül; mutsuz; mutsuzluk; üzüntülü; zavallı -
10 تعيس
acınacak; gariban; garip; kademsiz; mutsuz -
11 شقي
acınacak; bedbaht; dürzü; gariban; garip; haşarı; kademsiz; kaknem; mendebur; meyus; mutsuz; mücrim; üzüntülü; yumurcak; zavallı -
12 متعوس
acınacak; bedbaht; gariban; garip; kademsiz; meyus; mutsuz; üzüntülü; zavallı -
13 مسكين
acınacak; gariban; garip; haybeci; mutsuz; sefil; zavallı; zelil -
14 nędzny
acınacak; yoksul; zavallı -
15 jämmerlich
acınacak durumdaperişansefil -
16 deplorable
acinacak, çok kötü; üzücü -
17 deplorably
acınacak halde -
18 piteous
acınacak halde -
19 pitiable
acınacak halde olan -
20 pitiful
acınacak halde olan
См. также в других словарях:
acelecilik — is., ği Aceleci olma durumu, ivecenlik Yaya geçidinin yeşilleri yanınca acınacak bir acelecilikle, karşı kaldırımdakilere doğru atıldık. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
bebecik — is., ği 1) Küçük veya acınacak durumda olan bebek 2) Yaşına yakışmayacak davranışlarda bulunan kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
boynu bükük — sf., ğü 1) Zavallı, boynu eğri 2) zf. Üzgün, kırılmış, kimsesiz, acınacak ve yardım bekler durumda, zavallı bir biçimde Umudu kırılınca boynu bükük, ahıra, ineği sağmaya indi. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
bunalım — is. 1) Doğal bir süreçte birdenbire oluşan aykırılık, bunluk, buhran, kriz 2) Tehlikeli sonuç doğurabilecek gerginlik, buhran, kriz Bunalım anlarında insanın yüreğini, en ürkütücü olasılıklar yoklamaz mı? A. İlhan 3) ruh b. Uyaranlara karşı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
elim — sf., esk., Ar. elīm Acınacak, acıklı Geçirmiş olduğum elim sergüzeştin ve sefaletin nihayete ermiş olduğu bir gündü. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kol — is., anat. 1) İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm 2) Vücudunun bu bölümünü saran bölümü Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu. O. C. Kaygılı 3) Makinelerde tutup çevirmeye,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortakçı — is. 1) Başkasının tarlasında çalışarak veya sürüsüne bakarak belli bir anlaşmaya göre ürününe ortak olan kimse, maraba Tarlada ortakçısıyla her gün çalışabilen Şaban, Zeyno nun hâlini acınacak buluyordu. H. E. Adıvar 2) hay. b. Konakçının… … Çağatay Osmanlı Sözlük
perişan — sf., Far. perīşān 1) Dağınık, düzensiz, karmakarışık Ne kadar toplasan perişandır / Toplanır saçlarım dağılmak için. C. Şehabettin 2) Acınacak durumda olan, zavallı Omuzlarındaki çamurlu tüfeklerin altında iki büklüm olmuş, yorgun ve perişan ağır … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüreği katı — sf. Acınacak durumlar karşısında duygusuz kalabilen (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
zavallı — sf. 1) Acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz Zavallıyı saatlerce kendine getiremediler. H. Taner 2) mec. Gücü bir şeye yetmeyen, âciz Bunu idrak etmekten o kadar zavallı ve biçareydi ki. A. H. Tanpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
perişan etmek — 1) dağıtmak, düzenini bozmak 2) acınacak duruma getirmek Sonra, fena ruhlu güzel yüzün de insanı perişan eden sihrini de inkâr etmeyeceğim. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük