Перевод: со всех языков на арабский

с арабского на все языки

acınacak

  • 1 acınacak

    بئيس
    تعس
    تعيس
    شقي
    متعوس
    مسكين

    Türkçe-Arapça Sözlük > acınacak

  • 2 acınacak

    1. بئيس [بَئِيس]
    Anlamı: üzüntü duyulacak, merhamet edilecek
    2. تعس [تَعِس]
    Anlamı: üzüntü duyulacak, merhamet edilecek
    3. تعيس [تَعِيس]
    Anlamı: üzüntü duyulacak, merhamet edilecek
    4. شقي [شَقِيّ]
    Anlamı: üzüntü duyulacak, merhamet edilecek
    5. متعوس [مَتْعُوس]
    Anlamı: üzüntü duyulacak, merhamet edilecek
    6. مسكين [مِسْكِين]
    Anlamı: üzüntü duyulacak, merhamet edilecek

    Türkçe-Arapça Sözlük > acınacak

  • 3 elim

    1. بائس [بائِس]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    2. تعس [تَعِس]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    3. جريض [جَرِيض]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    4. حزنان [حَزْنَان]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    5. حزين [حَزين]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    6. غام [غامّ]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    7. فاجع [فاجِع]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    8. فجوع [فَجُوع]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    9. كئيب [كَئِيب]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    10. كارث [كارِث]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    11. كاسف [كاسِف]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    12. كامد [كامِد]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    13. كمد [كَمِد]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    14. مأساوي [مَأْسَاوِيّ]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    15. محزن [مُحْزِن]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    16. مسيطر [مُسَيْطِر]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    17. مشج [مُشْجٍ]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    18. مغم [مغم]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    19. مفجع [مُفْجِع]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    20. مهموم [مَهْمُوم]
    Anlamı: acınacak, acıklı
    21. موحش [مُوحِش]
    Anlamı: acınacak, acıklı

    Türkçe-Arapça Sözlük > elim

  • 4 zavallı

    1. بئيس [بَئِيس]
    Anlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz
    2. ترح [تَرِح]
    Anlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz
    3. تعس [تَعِس]
    Anlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz
    4. جريض [جَرِيض]
    Anlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz
    5. حزن [حَزِن]
    Anlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz
    6. شقي [شَقِيّ]
    Anlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz
    7. كئيب [كَئِيب]
    Anlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz
    8. متعوس [مَتْعُوس]
    Anlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz
    9. محزون [مَحْزُون]
    Anlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz
    10. مسكين [مِسْكِين]
    Anlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz

    Türkçe-Arapça Sözlük > zavallı

  • 5 perişan

    1. تائه [تائِه]
    2. تاله [تَالِه]
    3. ذاهل [ذاهِل]
    4. مبعثر [مُبَعْثَر]
    Anlamı: dağınık olma durumu, dağınık
    5. مبعزق [مُبَعْزَق]
    Anlamı: dağınık olma durumu, dağınık
    6. مبلبل [مُبَلْبَل]
    7. متبلبل [مُتَبَلْبِل]
    8. متشتت [مُتَشَتِّت]
    Anlamı: dağınık olma durumu, dağınık
    9. مختلط [مُخْتَلِط]
    10. مذهول [مَذْهُول]
    11. مضطرب [مُضْطَرِب]

    Türkçe-Arapça Sözlük > perişan

См. также в других словарях:

  • acelecilik — is., ği Aceleci olma durumu, ivecenlik Yaya geçidinin yeşilleri yanınca acınacak bir acelecilikle, karşı kaldırımdakilere doğru atıldık. N. Cumalı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bebecik — is., ği 1) Küçük veya acınacak durumda olan bebek 2) Yaşına yakışmayacak davranışlarda bulunan kimse …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boynu bükük — sf., ğü 1) Zavallı, boynu eğri 2) zf. Üzgün, kırılmış, kimsesiz, acınacak ve yardım bekler durumda, zavallı bir biçimde Umudu kırılınca boynu bükük, ahıra, ineği sağmaya indi. H. E. Adıvar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bunalım — is. 1) Doğal bir süreçte birdenbire oluşan aykırılık, bunluk, buhran, kriz 2) Tehlikeli sonuç doğurabilecek gerginlik, buhran, kriz Bunalım anlarında insanın yüreğini, en ürkütücü olasılıklar yoklamaz mı? A. İlhan 3) ruh b. Uyaranlara karşı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • elim — sf., esk., Ar. elīm Acınacak, acıklı Geçirmiş olduğum elim sergüzeştin ve sefaletin nihayete ermiş olduğu bir gündü. Y. K. Beyatlı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kol — is., anat. 1) İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm 2) Vücudunun bu bölümünü saran bölümü Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu. O. C. Kaygılı 3) Makinelerde tutup çevirmeye,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ortakçı — is. 1) Başkasının tarlasında çalışarak veya sürüsüne bakarak belli bir anlaşmaya göre ürününe ortak olan kimse, maraba Tarlada ortakçısıyla her gün çalışabilen Şaban, Zeyno nun hâlini acınacak buluyordu. H. E. Adıvar 2) hay. b. Konakçının… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • perişan — sf., Far. perīşān 1) Dağınık, düzensiz, karmakarışık Ne kadar toplasan perişandır / Toplanır saçlarım dağılmak için. C. Şehabettin 2) Acınacak durumda olan, zavallı Omuzlarındaki çamurlu tüfeklerin altında iki büklüm olmuş, yorgun ve perişan ağır …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yüreği katı — sf. Acınacak durumlar karşısında duygusuz kalabilen (kimse) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zavallı — sf. 1) Acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz Zavallıyı saatlerce kendine getiremediler. H. Taner 2) mec. Gücü bir şeye yetmeyen, âciz Bunu idrak etmekten o kadar zavallı ve biçareydi ki. A. H. Tanpınar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • perişan etmek — 1) dağıtmak, düzenini bozmak 2) acınacak duruma getirmek Sonra, fena ruhlu güzel yüzün de insanı perişan eden sihrini de inkâr etmeyeceğim. S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»