-
1 korrekt
doğru -
2 zutreffen
doğru olmakdoğru çıkmakisabetli olmak -
3 akkurat
DOĞRUkatîkesintam -
4 exakt
doğrutamözenli -
5 genau
DOĞRUkatîkesintamtam tamına -
6 Geraden
doğru mat. -
7 Gleichströme
doğru akım -
8 richtig
doğruhatasıztamuygun -
9 strecken
doğrugermekhatmesafeuzaklıkuzanmakuzatmak gerinmek de.yol -
10 richtig
1. adj doğru; (korrekt a) kusursuz; echt, typisch, wahr, wirklich gerçek2. adv: richtig nett (böse) gerçekten sevimli (kızgın);etwas richtig machen bşi doğru/düzgün yapmak;meine Uhr geht richtig saatim doğru gidiyor;richtig stellen düzeltmek;es für richtig halten zu (+ inf) -meyi doğru bulmak3. subst der, die Richtige doğru(su);das ist genau das Richtige ( für için) en doğrusu bu;nichts Richtiges gelernt haben doğru dürüst bir meslek öğrenmemiş olmak;an den Richtigen (die Richtige) geraten doğru insana çatmak;fam sechs Richtige (im Lotto) haben (Loto’da) banko tutturmak -
11 richtig
richtig ['rıçtıç]I adjich halte es für \richtig, dass er geht gitmesini doğru buluyorum3) ( geeignet) uygun;zur \richtigen Zeit uygun zamandader ist nicht ganz \richtig ( im Kopf) aklından zoru vardır, kafası tam yerinde değilII adv1) ( korrekt) doğru;das hat er \richtig gemacht bunu doğru yaptı;geht die Uhr \richtig? saat doğru işliyor mu?;du kommst gerade \richtig tam zamanında geldin2) ( in der Tat) gerçekten, hakikaten, sahidener war \richtig nett bayağı hoştu -
12 recht
recht [rɛçt]I adjder \rechte Augenblick uygun an2) ich habe keine \rechte Lust pek hevesim yok3) ( richtig) doğru;hier geht es nicht mit \rechten Dingen zu burada bir şeyler dönüyorII adv1) ( sehr) çok;\recht tief çok derin;\recht herzlichen Dank çok teşekkürler2) ( ziemlich) oldukça, epeyce;\recht viel/oft oldukça fazla/sıkganz \recht! çok doğru!;jetzt erst \recht nicht! işte [o hele] şimdi hiç olmaz!;wenn ich es \recht überlege... iyice bir düşündüğümde...;\recht daran tun, sich zu entschuldigen özür dilemekle iyi etmek;ist es dir \recht wenn ich jetzt gehe? şimdi gidersem senin için uygun mu?;das soll mir \recht sein bana göre hava hoş;das geschieht ihm \recht ( fam) ona oh olsun;ich seh' wohl nicht \recht! ( fam) gözlerime inanamıyorum!;wenn ich Sie \recht verstehe sizi doğru anlıyorsam;verstehe mich bitte \recht beni lütfen yanlış anlama;ich weiß nicht \recht pek bilmiyorum;du kommst gerade \recht tam zamanında geldin;man kann ihm nichts \recht machen hiçbir şeyi beğenmiyor -
13 anständig
1) ( Benehmen) görgülü, terbiyeli; ( gesittet) edepli, temiz ahlaklı, namuslu; ( ehrbar) dürüst, doğru;benimm dich \anständig! terbiyeli ol!2) ( Kleidung) düzgün4) ( angemessen) uygun, münasipeine \anständige Tracht Prügel bekommen adamakıllı [o iyice] bir dayak yemek;\anständig draufzahlen müssen üstüne epey ödemek zorunda kalmakgibt es bei euch keinen \anständigen Wein? sizde doğru dürüst şarap yok mu? -
14 stimmen
stimmen ['ʃtımən]I vistimmt! doğru!;stimmt es? doğru mu?;ich bin mir unsicher, ob das stimmt bunun doğru olup olmadığından emin değilim2) ( wählen)für/gegen jdn/etw \stimmen bir kimse/şey için/aleyhine oy vermekjdn versöhnlich \stimmen birinin gönlünü almak;jdn fröhlich/traurig \stimmen birini neşelendirmek/kederlendirmek -
15 vernünftig
vernünftig [fɛɐ'nʏnftıç]I adj1) akıllıca, makul; ( Vernunft besitzend) aklı başında, makul; ( mit gesundem Menschenverstand) sağduyulu; ( einleuchtend) akla yatkın;sei doch \vernünftig! aklını başına al [o topla] !;mit ihm kann man kein \vernünftiges Wort reden onunla akıllıca [o doğru dürüst] bir kelime bile konuşmak mümkün değilzieh dich mal \vernünftig an! doğru dürüst giyinsene!;er soll etw V\vernünftiges lernen doğru dürüst bir şey öğrensin -
16 zwar
1) ( einräumend) gerçi, her ne kadar;\zwar..., aber/doch... gerçi..., ama..., her ne kadar... de...;das ist \zwar wahr, aber... bu gerçi doğru, ama..., bu doğru olmasına doğru, ama..., her ne kadar bu doğru ise de,...2) ( erklärend)und \zwar yani, daha doğrusu, şöyle ki -
17 gegen
gegen ['ge:gən]I präp1) ( entgegen) karşı, aykırı;ich habe nichts \gegen dich ben sana karşı değilim;das ist \gegen das Gesetz bu kanuna aykırıdır2) ( in Richtung auf) karşı (-e), yönelik (-e);\gegen die Wand duvara karşı [o yönelik]3) ( zur Bekämpfung von) karşı;etwas \gegen Kopfschmerzen baş ağrısına karşı4) ( Richtung) karşı5) ( verglichen mit)\gegen dich bin ich noch ein Anfänger senin karşında ben henüz bir acemiyim6) ( im Austausch für) karşı;Lieferung nur \gegen bar tesliminde peşin ödeme yapılır;\gegen Vorlage des Personalausweises kimliğin ibrazı karşılığında7) ( zeitlich) doğru;\gegen Abend akşama doğru;er kommt \gegen acht sekize doğru gelir -
18 hin
hin [hın]I advbis zu dieser Stelle \hin buraya kadar;zum Haus \hin eve doğru;\hin und zurück ( Fahrkarte) gidiş dönüş;\hin und her bir o yana, bir bu yana;es war ein dauerndes H\hin und Her devamlı bir gelip gitme vardı;die Schlafzimmer liegen zur Straße \hin yatak odaları sokağa bakar;wo ist sie \hin? ( fam) nereye gitti?2) ( zeitlich)das ist noch lange \hin buna daha çok var;zum Frühjahr/Jahresende \hin bahara/yıl sonuna doğru;\hin und wieder arada bir, ara sıra3) ( daraufhin)auf einen Verdacht \hin şüphe üzerine;auf die Gefahr \hin, dass...... tehlikesini göze alarakich bin ganz \hin öldüm, bittim, mahvoldum;sein guter Ruf ist \hin itibarı gitti -
19 nach
nach [na:x]I präp\nach Berlin/\nach Deutschland Berlin'e/Almanya'ya;\nach Norden/\nach Süden kuzeye/güneye;\nach oben/\nach rechts yukarıya/sağa;von links \nach rechts soldan sağa (doğru);\nach Hause eve;( sich) \nach außen/innen öffnen dışa/içe doğru aç(ıl) mak2) ( Reihenfolge) sonra;\nach Christus İsa'dan sonra;\nach der Arbeit işten sonra;sie kam \nach zehn Minuten on dakika (geçtikten) sonra geldi;\nach allem, was geschehen ist bütün bu olanlardan sonra;einer \nach dem anderen sırayla;\nach Ihnen, bitte! buyurun, geçin lütfen!3) ( Uhrzeit)es ist fünf ( Minuten) \nach sechs saat altıyı beş (dakika) geçiyor;um Viertel \nach ging er çeyrek geçe gittije \nach göre;je \nach Größe boya göre;der Breite/Länge \nach enlemesine/boylamasına;\nach allem, was ich weiß bildiğim kadarıyla;dem Alter \nach yaşına göre;allem Anschein \nach öyle görünüyor ki, görünüşe göre;das ist nicht \nach meinem Geschmack bu benim zevkime göre değil;meiner Meinung \nach bence, bana göre, benim düşünceme göre;\nach italienischer Art İtalyan usulüne göre;die Uhr \nach dem Radio stellen saati radyoya göre ayarlamakII adv;alle mir \nach! herkes beni takip etsin!, herkes arkamdan gelsin!;\nach und \nach ( allmählich) yavaş yavaş; ( mit der Zeit) zamanla; -
20 vorspringen
vor|springen1) ( nach vorn springen) öne doğru atlamak, ileri doğru sıçramak2) ( hervorragen) ileri [o öne] doğru çıkmak
См. также в других словарях:
doğru — sf. 1) Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı 2) Gerçek, yalan olmayan Doğru haber. 3) Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun Bunları sana şimdiden söylemek daha doğrudur. A. Gündüz 4) is. Gerçek, hakikat Söyleyin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
doğru — 1. sif. 1. Düzgün, düz, haqq. Doğru yol. Doğru sözə nə demək olar. – Yar yanında günahkaram; Doğru sözüm yalan oldu. A. Ə.. Bar verməz əkdiklərin, doğru sözümdür, inan; Qatmasan bu torpağa öz alnının tərini. S. Rüst.. Daha doğrusu – həqiqətdə,… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
Doğru Yol Partisi — Vorsitzender: Çetin Özaçıkgöz [1] Gründungsjahr 1983 Gründer … Deutsch Wikipedia
doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar — doğru olmakla birlikte başkalarının işine gelmeyen sözleri söyleyenlerin sevilmediğini anlatan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
doğru doğru dosdoğru — en doğrusu şudur ki anlamında kullanılan bir söz Doğru doğru dosdoğru, bu işi yapan odur … Çağatay Osmanlı Sözlük
Doğru Yol Partisi — Parti de la juste voie Emblème du Doğru Yol Partisi. Turquie … Wikipédia en Français
doğru dürüst — sf. 1) Kusursuz, yanlışsız 2) zf. Tam olarak, eksiksiz olarak, istenildiği gibi, kusursuz, yanlışsız bir biçimde Uzun boylu garp müziğini doğru dürüst tadamıyoruz. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
doğru parçası — is., mat. Doğru üzerinde iki nokta ile sınırlanmış parça … Çağatay Osmanlı Sözlük
doğru bulmak — uygun görmek, onamak Onun yaptıklarını doğru buluyor musunuz? … Çağatay Osmanlı Sözlük
doğru çıkmak — gerçek olduğu anlaşılmak Çocuğun dediği doğru çıktı. Ana kız otelden gittiler. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
minare de doğru, ama içi eğri — doğru görünen nice kişiler vardır ki içyüzlerini bilenlerden nasıl düzenbaz oldukları öğrenilir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük