-
121 erbaulich
-
122 freundlich
freundlich ['frɔıntlıç] adj\freundlich zu jdm sein birine dostça davranmak;\freundliche Grüße dostça [o içten] selamlar;das sind \freundliche Menschen bunlar dost insanlar;ein \freundlicher Empfang dostane bir kabul;wir wurden sehr \freundlich empfangen çok dostane kabul edildik;seien Sie bitte so \freundlich und kommen Sie zu mir lütfen bana geliniz;das ist sehr \freundlich von Ihnen çok naziksiniz -
123 gefällig
1) ( hilfsbereit) yardımcı;jdm \gefällig sein birine yardımcı olmak2) ( ansprechend) hoş, gönül okşayıcı3) ( erwünscht)ein Stück Kuchen \gefällig? bir parça pasta arzu eder misiniz? -
124 gleich
gleich [glaıç]I adjder/die/das G\gleiche aynı(sı), tıpkı(sı);aufs [o auf das] G\gleiche hinauslaufen aynı kapıya çıkmak;zu \gleichen Teilen eşit olarak;in \gleicher Weise aynı biçimde;zur \gleichen Zeit aynı zamanda;G\gleiches mit G\gleichem vergelten kısasa kısas etmek, kısasa kısasla karşılık vermek;zwei mal zwei ( ist) \gleich vier iki kere iki dörde eşittir, iki kere iki dört eder2) ( ähnlich) benzer;G\gleich und G\gleich gesellt sich gern ( prov) tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş3) (\gleichgültig)ist mir ganz \gleich! bana göre hava hoş!, umurumda değil!;ganz \gleich, was er sagt ne derse desinII advich komme \gleich hemen geliyorum, birazdan gelirim;bis \gleich birazdan görüşmek üzere;\gleich darauf ondan hemen sonra;\gleich heute hemen bugün;wie hieß sie doch \gleich? adı neydi ki?2) ( dicht daneben) hemen;der Schrank steht \gleich neben der Tür dolap kapının hemen yanında duruyor;\gleich hier hemen burada, buracıkta3) ( ebenso) aynı;\gleich schnell aynı hızda;\gleich groß aynı boyda;\gleich viel eşit miktarda;du musst sie beide \gleich behandeln ikisine eşit muamele yapman gerekiyor, ikisine aynı muameleyi yapman gerekiyor\gleich einem Schmetterling bir kelebek gibi -
125 hübsch
-
126 Kriegsfuß
( fam) -
127 lieb
1) ( geliebt) sevgili;\liebe Maria/Frau X sevgili Maria/Bayan X;mein L\liebes sevgilim, cicim;das \liebe Geld canım para, paracıklar;jdn \lieb gewinnen birine kanı kaynamak;jdn \lieb haben birini sevmek\liebe Grüße candan selamlar3) ( brav) uslu;sei schön \lieb! uslu dur!;sei so \lieb und mach das Fenster auf! bana bir iyilik yapıp şu pencereyi açıver!4) ( angenehm)es wäre mir \lieb, wenn er heute nicht kommt bugün gelmezse memnun olurum;am \liebsten würde ich jetzt schwimmen gehen şimdi yüzmeye gitmeyi her şeye tercih ederdim;den \lieben langen Tag ( fam) bütün gün boyunca -
128 peinlich
2) ( fast übertrieben sorgfältig) aşırı titiz, son derece titiz;eine \peinliche Ordnung aşırı [o son derece] titiz bir düzen
См. также в других словарях:
bir hoş — sf. Tuhaf bir biçimde, garip Sen çoktan beri bana karşı bir hoştun. Y. K. Karaosmanoğlu Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bir hoş olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir hoş olmak — 1) şaşırmak 2) hüzünlenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir hoş eylemek — hüzünlendirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hoş — sf., Far. ḫoş 1) Beğenilen, duyguları okşayan, zevk veren Hoş bir ses. 2) zf. Bununla birlikte Hoş, benim de evlenmeye pek niyetim yok ya. H. E. Adıvar 3) zf. Beğenilen, duyguları okşayan bir biçimde Birleşik Sözler hoşbeş hoşgörü hoş koku … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
hoş görmek (veya karşılamak) — gücenilecek veya karşılık gelinecek bir davranışı hoşgörü ile karşılamak, anlayışla karşılamak, kusur saymamak Arkadaşlarının birçok yolsuzluklarını, uygunsuzluklarını hoş görmeye mecburdur. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
hoş — təql. Eşşəyi hərəkətə gətirmək, yerişini sürətləndirmək və ya dayandırmaq üçün çıxarılan səs. Hətta küçədə də bir tərəkəmə eşşəyinə hoş deyəndə mən dayanıb dururam, . . elə bilirəm ki, mənə deyir. E. Sultanov … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
başı hoş olmamak — (bir şeyle) bir şeyden hoşlanmamak Benim içki ile başım hoş olmadı, şampanyadan sonra habire yedim durdum. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
iyi hoş (ama) — bir görüşe karşıt bir düşünceyi söylerken kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
arası hoş (veya iyi) olmamak — (bir şeyle) o şeyden hoşlanmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hava hoş — (birine göre) bir şeyin olmasıyla olmaması arasında fark yok anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük