Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

bir+hoş

  • 121 erbaulich

    es war ein nicht gerade \erbaulicher Anblick pek hoş bir manzara değildi

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > erbaulich

  • 122 freundlich

    freundlich ['frɔıntlıç] adj
    1) ( liebenswürdig) dost, dostça; ( herzlich) candan, içten, samimi;
    \freundlich zu jdm sein birine dostça davranmak;
    \freundliche Grüße dostça [o içten] selamlar;
    das sind \freundliche Menschen bunlar dost insanlar;
    ein \freundlicher Empfang dostane bir kabul;
    wir wurden sehr \freundlich empfangen çok dostane kabul edildik;
    seien Sie bitte so \freundlich und kommen Sie zu mir lütfen bana geliniz;
    das ist sehr \freundlich von Ihnen çok naziksiniz
    2) ( angenehm) hoş; ( Zimmer, Gegend) sevimli; ( Wetter, Himmel) açık

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > freundlich

  • 123 gefällig

    gefällig [gə'fɛlıç] adj
    1) ( hilfsbereit) yardımcı;
    jdm \gefällig sein birine yardımcı olmak
    2) ( ansprechend) hoş, gönül okşayıcı
    3) ( erwünscht)
    ein Stück Kuchen \gefällig? bir parça pasta arzu eder misiniz?

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > gefällig

  • 124 gleich

    gleich [glaıç]
    I adj
    1) a. math (\gleichwertig) eşit; ( identisch) aynı, özdeş;
    der/die/das G\gleiche aynı(sı), tıpkı(sı);
    aufs [o auf das] G\gleiche hinauslaufen aynı kapıya çıkmak;
    zu \gleichen Teilen eşit olarak;
    in \gleicher Weise aynı biçimde;
    zur \gleichen Zeit aynı zamanda;
    G\gleiches mit G\gleichem vergelten kısasa kısas etmek, kısasa kısasla karşılık vermek;
    zwei mal zwei ( ist) \gleich vier iki kere iki dörde eşittir, iki kere iki dört eder
    2) ( ähnlich) benzer;
    G\gleich und G\gleich gesellt sich gern ( prov) tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş
    3) (\gleichgültig)
    ist mir ganz \gleich! bana göre hava hoş!, umurumda değil!;
    ganz \gleich, was er sagt ne derse desin
    II adv
    1) ( sofort) hemen, şimdi; ( demnächst) birazdan;
    ich komme \gleich hemen geliyorum, birazdan gelirim;
    bis \gleich birazdan görüşmek üzere;
    \gleich darauf ondan hemen sonra;
    \gleich heute hemen bugün;
    wie hieß sie doch \gleich? adı neydi ki?
    2) ( dicht daneben) hemen;
    der Schrank steht \gleich neben der Tür dolap kapının hemen yanında duruyor;
    \gleich hier hemen burada, buracıkta
    3) ( ebenso) aynı;
    \gleich schnell aynı hızda;
    \gleich groß aynı boyda;
    \gleich viel eşit miktarda;
    du musst sie beide \gleich behandeln ikisine eşit muamele yapman gerekiyor, ikisine aynı muameleyi yapman gerekiyor
    III präp ( geh) ( wie) gibi;
    \gleich einem Schmetterling bir kelebek gibi

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > gleich

  • 125 hübsch

    hübsch [hʏpʃ]
    I adj
    1) ( Aussehen) hoş; ( schön) güzel; ( niedlich) cici
    sich \hübsch machen süslenip püslenmek
    2) ( fam) ( beträchtlich) büyükçe, oldukça çok [o büyük], hatırı sayılır;
    ein \hübsches Sümmchen büyükçe bir miktar
    3) ( iron) ( unangenehm)
    eine \hübsche Bescherung! belalar mübareği!, al başına belayı!
    II adv ( ziemlich) güzelce;
    sei \hübsch artig! uslu uslu otur bakayım!;
    das wirst du \hübsch bleiben lassen! ( fam) bunu aklından çıkar!

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > hübsch

  • 126 Kriegsfuß

    ( fam)
    mit jdm dat auf \Kriegsfuß stehen biriyle arası açık olmak;
    mit etw dat auf \Kriegsfuß stehen bir şeyle arası hoş [o iyi] olmamak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Kriegsfuß

  • 127 lieb

    lieb [li:p] adj
    1) ( geliebt) sevgili;
    \liebe Maria/Frau X sevgili Maria/Bayan X;
    mein L\liebes sevgilim, cicim;
    das \liebe Geld canım para, paracıklar;
    jdn \lieb gewinnen birine kanı kaynamak;
    jdn \lieb haben birini sevmek
    2) ( liebenswürdig) sevimli, cana yakın; ( nett) hoş;
    \liebe Grüße candan selamlar
    3) ( brav) uslu;
    sei schön \lieb! uslu dur!;
    sei so \lieb und mach das Fenster auf! bana bir iyilik yapıp şu pencereyi açıver!
    4) ( angenehm)
    es wäre mir \lieb, wenn er heute nicht kommt bugün gelmezse memnun olurum;
    am \liebsten würde ich jetzt schwimmen gehen şimdi yüzmeye gitmeyi her şeye tercih ederdim;
    den \lieben langen Tag ( fam) bütün gün boyunca

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > lieb

  • 128 peinlich

    1) ( unangenehm) hoş olmayan, nahoş; ( beschämend) utandırıcı
    2) ( fast übertrieben sorgfältig) aşırı titiz, son derece titiz;
    eine \peinliche Ordnung aşırı [o son derece] titiz bir düzen

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > peinlich

См. также в других словарях:

  • bir hoş — sf. Tuhaf bir biçimde, garip Sen çoktan beri bana karşı bir hoştun. Y. K. Karaosmanoğlu Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bir hoş olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir hoş olmak — 1) şaşırmak 2) hüzünlenmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir hoş eylemek — hüzünlendirmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hoş — sf., Far. ḫoş 1) Beğenilen, duyguları okşayan, zevk veren Hoş bir ses. 2) zf. Bununla birlikte Hoş, benim de evlenmeye pek niyetim yok ya. H. E. Adıvar 3) zf. Beğenilen, duyguları okşayan bir biçimde Birleşik Sözler hoşbeş hoşgörü hoş koku …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hoş görmek (veya karşılamak) — gücenilecek veya karşılık gelinecek bir davranışı hoşgörü ile karşılamak, anlayışla karşılamak, kusur saymamak Arkadaşlarının birçok yolsuzluklarını, uygunsuzluklarını hoş görmeye mecburdur. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hoş — təql. Eşşəyi hərəkətə gətirmək, yerişini sürətləndirmək və ya dayandırmaq üçün çıxarılan səs. Hətta küçədə də bir tərəkəmə eşşəyinə hoş deyəndə mən dayanıb dururam, . . elə bilirəm ki, mənə deyir. E. Sultanov …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • başı hoş olmamak — (bir şeyle) bir şeyden hoşlanmamak Benim içki ile başım hoş olmadı, şampanyadan sonra habire yedim durdum. B. Felek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • iyi hoş (ama) — bir görüşe karşıt bir düşünceyi söylerken kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • arası hoş (veya iyi) olmamak — (bir şeyle) o şeyden hoşlanmamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hava hoş — (birine göre) bir şeyin olmasıyla olmaması arasında fark yok anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»