Перевод: со всех языков на немецкий

с немецкого на все языки

yapma

  • 1 yapma

    yapma Machen n; künstlich; Kunst-;
    yapma bacak Beinprothese f

    Türkçe-Almanca sözlük > yapma

  • 2 yapma

    II adj künstlich; ( doğal olmayan) unnatürlich
    \yapma çiçekler künstliche Blumen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > yapma

  • 3 vücut yapma

    ohne pl Bodybuilding nt

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > vücut yapma

  • 4 yerden yapma

    Wicht m, Wichtelmännchen nt

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > yerden yapma

  • 5 yapmak

    yapmak <- ar>
    vt
    1) machen, tun
    elinden geleni \yapmak alles tun, was in seiner Macht steht
    yatak \yapmak die Betten machen
    2) antun
    birine bir iyilik/kötülük \yapmak jdm etw Gutes/Böses antun
    yapma bunu bana! tu mir das nicht an!
    3) ( yuva) bauen
    4) vornehmen
    bütçede kesinti \yapmak Kürzungen im Etat vornehmen
    5) ( onarmak) reparieren
    6) ( spor) treiben
    7) ( suikast) verüben
    8) ( yol açmak) verursachen
    kaşıntı/masraf \yapmak Juckreiz/Kosten verursachen
    9) ( olmak)
    bu kış çok soğuk yaptı dieser Winter war sehr kalt
    elini ayağını öpeyim, yapma bunu ich flehe dich an, tu es nicht
    yapma çocuğum, saat bozulur! lass das mein Kind, die Uhr geht kaputt!
    oraya iki saatte gitmişleryapma! sie sind in zwei Stunden dahingegangen — ist nicht möglich!

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > yapmak

  • 6 tantana

    1) Pomp m
    2) ( fam)
    \tantana yapma! mach keinen Aufstand!
    \tantana yapmak eine große Schau abziehen
    bir şey yüzünden korkunç \tantana yapmak ein furchtbares Theater wegen etw machen
    bu kadar da \tantana yapma! mach doch nicht solchen Zirkus!

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > tantana

  • 7 be

    be pop du (da), Sie (da), Mensch!; doch; denn;
    dur be çocuk bleib doch stehen, Kind;
    yapma be! nun lass das doch!; nicht doch;
    neredesin be? fam wo bist du eigentlich?

    Türkçe-Almanca sözlük > be

  • 8 gezinti

    gezinti Spaziergang m; Spazierfahrt f; Ausflug m; Spazierweg(e) m(pl); Flur m; Wehrgang m; MUS Passage f, Lauf m;
    gezinti tozuntu Spaziergänge m/pl usw;
    uzayda gezinti yapma Ausflug m in den Weltraum

    Türkçe-Almanca sözlük > gezinti

  • 9 yapmak

    yapmak <- ar> v/t machen, tun; herstellen; reparieren, fam wieder machen; z.B. Krankheit verursachen; tun ( gibi als ob); (krank, reich usw) machen; machen (zu; z.B. zum Doktor); Frieden schließen; Tor schießen;
    fren yapmak bremsen;
    görev yapmak fungieren, tätig sein, die Aufgabe haben (als);
    -lik yapmak: z.B. öğretmenlik yapmak als Lehrer tätig sein;
    iyilik yapmak etwas Gutes tun;
    mil (oder kilometre) yapmak Meilen ( oder Kilometer) zurücklegen, schaffen;
    sıcak yapmak heiß sein;
    yol yapmak Strecke zurücklegen, schaffen;
    -e yapmadığını bırakmamak jemandem nur Böses zufügen;
    yaptığını bilmemek nicht wissen, was man tut;
    iyi yaptınız da geldiniz wie schön, dass Sie gekommen sind;
    yapma! lass das!, nicht doch!; Donnerwetter!, ist nicht möglich!

    Türkçe-Almanca sözlük > yapmak

  • 10 yer

    yer1 yemek2
    yer2 Platz m; Stelle f; Aufenthaltsort m; Erde f; Boden m; Erdboden m; Stellung f ( karşısındaki gegenüber D); Grundbesitz m; Erd- (Achse); … zu ebener Erde (z.B. Zimmer);
    yer açıldı die Stelle wurde frei ( oder vakant);
    -e yer açmak Platz machen D;
    yer alıştırmaları SPORT Bodenübungen f/pl;
    -de yer almak seinen Platz einnehmen; stattfinden; fig einen Platz einnehmen;
    -e yer ayırmak fig Platz einräumen D;
    yer belirteci GR Ortsbestimmung f;
    yer bulmak einen (Sitz)Platz finden; fig eine Stellung finden;
    yer demir gök bakır hilflos und verlassen;
    yer edinmek Arbeit finden; sich im Leben durchsetzen;
    yer etmek eine Spur hinterlassen, eine Druckstelle geben (im Teppich); sich niederlassen;
    yer hostesi Hostess f, Betreuerin f;
    yeri öpmek einen Kotau machen; scherzh hinfallen;
    yer tutmak Raum ( oder Platz) einnehmen; einen Platz reservieren; einen wichtigen Platz einnehmen;
    -e yer vermek fig jemandem (große) Bedeutung beimessen; jemandem eine wichtige Aufgabe übertragen; jemandem seinen Platz abtreten; Wörter usw aufnehmen;
    yer yarılıp içine girmek völlig verloren gehen; vor Scham in den Boden versinken;
    yer yatağı Lager n, Lagerstatt f;
    yer yer zeitweise; gebietsweise (z.B. Regen); stellenweise;
    yer yerinden oynamak v/unp großes Aufsehen erregen; einen Tumult hervorrufen;
    yerden bitme (oder yapma) sehr untersetzt, zwergenhaft;
    yerden göğe kadar voll und ganz, in jeder Hinsicht;
    yerden yere çalmak übel mitspielen D;
    yere bakan yürek yakan ein Wolf im Schafspelz;
    yere düşmek hinfallen;
    -den yere geçmek in den Boden versinken vor D;
    -i yere göğe koy(a)mamak sich sehr bemühen, A zu bewirten;
    -in yeri gelmek an die Reihe kommen;
    -en yeri olmak angebracht sein;
    yeri öpmek scherzh hinfallen;
    -in yeri var das hat Sinn;
    -in yeri yok fehl am Platz;
    yerin dibine geçmek (oder girmek) in der Versenkung verschwinden; vor Scham in den Boden versinken;
    yerin kulağı var die Wände haben Ohren;
    yerinde postp yerinde;
    yerinde saymak MIL, fig auf der Stelle treten;
    -in yerinde yeller esiyor völlig verödet; spurlos verschwunden;
    yerine postp yerine;
    …yerine geçmek Ersatz sein für …, gültig sein wie …;
    -in yerine geçmek an die Stelle jemandes treten, ablösen A;
    yerine gelmek erfolgen, geschehen; erfüllt werden; wieder hergestellt werden (Gesundheit); sich wieder einstellen;
    -i yerine getirmek ausführen; Verpflichtung, Wunsch erfüllen; Schuld begleichen; Wort halten;
    -i … yerine koymak jemanden halten für; behandeln wie …;
    yerine oturmuş olmak fig fest im Sattel sitzen, etabliert sein;
    yerini ısıtmak fig Sitzfleisch haben;
    -in yerini tutmak ersetzen A; die Stelle (eines anderen) ausfüllen;
    yerlerde sürünmek in einer verzweifelten Lage sein;
    yerleri süpürmek auf dem Boden schleifen;
    bıçak yeri Schmiss m, Schramme f;
    çalışma yeri Arbeitsplatz m;
    duracak yer Stehplatz m;
    oturacak yer Sitzplatz m;
    her hangi bir yere irgendwohin;
    her yerde überall;
    hiçbir yerde (yere) nirgendwo(hin)

    Türkçe-Almanca sözlük > yer

  • 11 bir daha

    ( bir kez daha) nochmals, noch einmal
    bunu \bir daha yapma! tu das nicht noch einmal!

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > bir daha

  • 12 bu kadar

    1) so
    \bu kadar da ayrıntılı bilmek istemiyordum bunu! so genau wollte ich es doch nicht wissen!
    \bu kadar da tantana yapma! mach doch nicht solchen Zirkus!
    \bu kadar telaş üzerine seni tamamen unutmuştum über all der Aufregung hatte ich dich ganz vergessen
    \bu kadar uzun ( zaman) nerede kaldı? wo bleibt er nur so lange?
    haydi, bugünlük \bu kadar so, das war's für heute
    hepsi \bu kadar mı? ist das alles?, soll das alles sein?
    işte \bu kadar das war's
    neredeydin \bu kadar zaman? wo warst du so lange?
    2) so viel
    \bu kadar daha noch mal so viel
    \bu kadar parayı neye harcadın? wofür hast du so viel Geld ausgegeben?

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > bu kadar

  • 13 el

    el s
    1. 1) Hand f
    \el \ele Hand in Hand
    \el çırpmak in die Hände klatschen
    bir şeye \el koymak etw beschlagnahmen [o einziehen], etw sicherstellen
    bir şeyi \el altından satmak etw unter der Hand verkaufen
    \elde etmek ( bir şeyi) erlangen/erreichen/bekommen; ( bir kimseyi) (für sich) gewinnen, erobern; ( kendi hizmetine almak) abwerben
    birini bir şey için \elde etmek jdn für etw gewinnen
    bir şeyi \elde tutmak etw besitzen
    \elden ağıza yaşamak von der Hand in den Mund leben
    \elden çıkmak abhandenkommen
    bir şeyi \ele almak ( fig) etw in die Hand nehmen, etw anpacken, etw ergreifen; ( konuyu, sorunu) behandeln
    birini/kendini \ele vermek jdn/sich verraten
    \eli ayağı yatağa bağlı olmak ( fig) o ( fam) ans Bett gefesselt sein
    \eli dar(da) olmak ( fam) knapp bei Kasse sein
    \elim kolum bağlı ( fig) o ( fam) mir sind die Hände gebunden
    \elimde değil es liegt nicht in meiner Hand, ich kann nichts dafür
    \elinde olmak/olmamak etwas/nichts dafürkönnen
    \elinden geleni yapmak sein Bestes [o Bestmögliches] tun, sein Äußerstes tun, alles Menschenmögliche tun
    \elinden gelmek können
    \elinden gelmemek nicht anders können
    \elinden gelmiyormuş gibi yapma! stell dich nicht so ungeschickt an!
    \elinden iyi iş gelmek geschickt sein
    bir şeyi \eline almak etw in [o auf] die Hand nehmen
    birinin \eline su dökemez olmak ( fig) jdm nicht das Wasser reichen können
    bir şeyde \elini çabuk tutmak ( fam) mit etw schnell bei der Hand sein
    \elini kolunu sallaya sallaya mit leeren Händen
    birinin \elini sıkmak jdm die Hand schütteln [o drücken]
    bir şeyden \elini ayağını çekmek sich zurückziehen von etw
    \elini ayağını öpeyim ich flehe dich an
    birine \elini uzatmak jdm die Hand reichen
    bir \el bir \eli yıkar, iki \el bir yüzü yıkar ( prov) eine Hand wäscht die andere
    birinci/ikinci \elden aus erster/zweiter Hand
    çek \elini! Hände weg!
    sol/sağ \el(de) linke(r) /rechte(r) Hand
    \elle tutulur gözle görülür greifbar, handgreiflich; ( çok belirgin) deutlich erkennbar
    bu \el das liegt auf der Hand
    2) ( güç) Macht f
    \elinden geleni yapmak alles tun, was in seiner Macht steht, sein Bestes geben
    \elinden gelmek können
    \elinden gelmemek nicht anders können
    3) ( iskambilde)
    iyi bir \eli olmak ein gutes Blatt (auf der Hand) haben
    2. s
    1) ( yabancı) Fremde(r) f(m)
    \el için çukur [o kuyu] kazan, kendisi içine düşer ( prov) wer andern eine Grube gräbt, fällt selbst hinein
    \el kazanıyla aş kaynatmak ( fig) sich mit fremden Federn schmücken
    2) ( ülke) Land nt; ( yurt) Heimat f
    3) ( halk) Volk nt
    4) ( reg) ( aşiret) Volksstamm m

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > el

  • 14 gönülsüzlük

    ( istemeyerek yapma) Halbherzigkeit f; ( isteksizlik) Lustlosigkeit f

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > gönülsüzlük

  • 15 hoş

    I adj
    1) angenehm, behaglich
    \hoş bir sıcaklık eine behagliche Wärme
    dışarıda \hoş bir serinlik var es ist angenehm frisch draußen
    kulağa \hoş gelmek sich gut anhören, angenehm klingen
    2) \hoş bir renk eine ansprechende Farbe
    3) \hoş geldin(iz) ! — \hoş bulduk! (herzlich) willkommen! — danke schön!
    birine \hoş geldin(iz) demek jdn willkommen heißen
    4) \hoş görmek tolerieren, dulden
    5) bana göre hava \hoş ( fam) es ist mir (ganz) egal
    6) birinin bir şey \hoşuna gitmek jdm gefällt etw, etw behagt jdm
    bu \hoşuna gitmiyormuş gibi yapma! tu nicht so, als ob dir das nicht gefiele!
    tadı \hoşuma gitmedi es schmeckt mir nicht
    7) gönlünü \hoş etmek erbauen (-in)
    pek \hoş bir manzara değildi es war ein nicht gerade erbaulicher Anblick
    II interj ( bununla birlikte) dennoch

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > hoş

  • 16 icra

    icra s
    1) Vollstreckung f, Exekution f
    \icra etmek vollstrecken
    2) jur Zwangsvollstreckung f; (\icra dairesi) Vollstreckungsbehörde f
    3) ( ohne Pl, mesleğin \icrası) Ausübung f
    \icra etmek ausüben
    4) mus Durchführung f
    5) ( bir işi yapma) Vollzug m; ( bir işi yürütme) Ausführung f

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > icra

  • 17 keşif

    keşif <- şfi> s
    1) Entdeckung f
    Amerika'nın keşfi die Entdeckung Amerikas
    2) Erkundung f; ( ortaya çıkarma) Aufdeckung f, Aufklärung f
    3) jur Augenschein m; ( yerinde inceleme yapma) Ortsbesichtigung f
    \keşif yoluyla ispat etmek durch Augenschein beweisen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > keşif

  • 18 küstahlık

    Frechheit f, Unverschämtheit f, Anmaßung f
    \küstahlık etmek sich frech benehmen
    bu küstahlığın daniskasıdır das ist der Gipfel der Frechheit
    bir şeyi yapma küstahlığında bulunmak die Frechheit besitzen, etw zu tun

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > küstahlık

  • 19 ne

    ne pron
    1. Name des 17. Buchstaben des türk. Alphabets
    Nigde'nin \ne'si N wie Nordpol
    2. 1) was
    \ne de olsa immerhin
    \ne derece wie
    \ne derse desin ganz gleich, was er sagt
    \ne oldu (ki) ? was ist (denn) passiert?
    \ne olursa olsun ( fam) egal was (passiert)
    \ne pahasına olursa olsun koste es, was es wolle, um jeden Preis
    \ne var? was gibt's?
    \ne var ki (je) doch; ( lakin) jedoch
    \ne var ne yok? — iyilik sağlık! ( fam) wie geht's, wie steht's? — danke, bestens!
    \ne yapmalı ki? was soll man denn machen?
    bundan bana \ne? was geht mich das an?
    bundan kolay \ne var ki! nichts leichter als das!
    sana \ne! was geht dich das an!
    2) was für
    \ne komik/paskal adam! was für ein komischer/ulkiger Mensch!
    3) wie
    \ne dereceye kadar inwiefern, inwieweit
    \ne güzel/yazık! wie schön/schade!
    \ne kadar haklısın wie sehr du Recht hast
    \ne kadar paran var? wie viel Geld hast du?
    adı \ne olursa olsun wie er auch heißen mag
    adın \ne? wie heißt du?
    bu Almancada/Türkçede \ne demek? wie heißt das auf Deutsch/Türkisch?
    4) weder
    \ne... \ne weder... noch
    \ne biri \ne öteki weder der eine noch der andere
    5) \ne gezer! ( fam) i wo!
    burada böyle şeyler \ne gezer ( bulunmaz) hier gibt es solche Sachen nicht
    \ne mümkün ( imkânsız) es ist unmöglich
    \ne olur, \ne olmaz ( her ihtimale karşı) für alle Fälle
    \ne olur( sun), bunu yapma! ich flehe dich an, tu [o mach] das nicht!
    \ne olursunuz, bunu yapmayın! ich flehe Sie an, tun [o machen] Sie das nicht!
    6) \ne kadar wie; ( kaç) wie viel
    bu \ne kadar ediyor? wie viel macht das?
    \ne kadar erken gelirsen... je eher du kommst,...
    \ne kadar erken olursa o kadar iyi olur je eher, desto besser
    7) \ne var, \ne yok alles, was es gibt
    \ne var, \ne yok? wie geht's, wie steht's?
    8) \nesi var \nesi yok alles, was er hat
    bunun \nesi güzel? was ist schön daran?
    onun \nesi oluyorsunuz? wie sind Sie mit ihm verwandt?

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > ne

  • 20 numara

    numara s
    1) Nummer f; (atom \numarası) Zahl f
    2) ( ölçü) Größe f
    bu ayakkabılar kırk \numara diese Schuhe sind Größe vierzig
    3) schule ( not) Note f
    4) (sirk \numarası) Nummer f
    5) ( fam) Schau(spielerei) f, Vortäuschung f
    \numara yapmak schauspielern, eine Schau abziehen
    birine \numara yapmak jdm etw vorspielen [o vortäuschen]
    \numara yapma! mach nicht so 'ne Schau!, stell dich nicht so an!, tu doch nicht so!
    birbirimize \numara yapmayalım! wir wollen uns nichts vormachen!
    bize \numara yapıyor er spielt uns etw vor
    ölmüş \numarası yapmak sich tot stellen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > numara

См. также в других словарях:

  • yapma — 1. «Yapmaq»dan f. is. 2. is. arxit. Plastik və s. materiallardan düzəldilən bəzək. Yapma işləri. // sif. Bu cür düzəldilən. Yapma bəzək. Yapma naxışlar. 3. is. Divara yapılan təzək. Bir tövlə qayıtdırsan əgər, bir də samanlıq; Mən də sağaram, həm …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • yapma — is. 1) Yapmak işi 2) sf. Doğadaki şeylere benzetilerek insan eliyle yapılmış, yapay, suni, sahici karşıtı Eliyle bahçenin dökme taştan yapma mağaralarından birini göstererek... Y. K. Karaosmanoğlu 3) sf. İçten olmayan, içten gelmeyerek yapılan,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yapma! — şaşma bildiren bir söz Onca yolu iki saatte almışlar. Yapma! …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yapma! (veya yapmayın! veya yapmayınız!) — karşısındakini, ilgilendiği işten alıkoymak için söylenen bir söz Yapma çocuğum, saat bozulur! …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yapma — (İrəvan) bax yapba I. – Qış üçün iki yüz dana yapmamız var …   Azərbaycan dilinin dialektoloji lüğəti

  • yapma çiçek — is., ği Görünümü çiçeği andıran ve yumuşak maddelerle yapılan süs eşyası …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yapma dil — is., db. Sonradan oluşturulan dil …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yapma gübre — is. Suni gübre …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yapma uydu — is., gök b. Herhangi bir gezegenin çevresindeki bir yörüngeye yeryüzünden fırlatılarak yerleştirilmiş insan yapısı nesne, suni peyk …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dağ başına harman yapma, savurursun yel için, sel önüne değirmen yapma, öğütürsün el için — yapacağın iyi bir işi, sonunu hesaplamadan yapma anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yerden yapma — sf. Yerden bitme …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»