-
1 uzaklaştırmak
أبعدطرد -
2 uzaklaştırmak
1. أبعد [أَبْعَدَ]Anlamı: uzağa götürmek veya çıkarmak2. طرد [طَرَدَ]Anlamı: uzağa götürmek veya çıkarmak -
3 kovmak
1. أبعد [أَبْعَدَ]Anlamı: bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak, uzaklaştırmak2. باعد [باعَدَ]Anlamı: bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak, uzaklaştırmak3. بعد [بَعَّدَ]Anlamı: bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak, uzaklaştırmak4. ذب [ذَبَّ]Anlamı: bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak, uzaklaştırmak5. زجر [زَجَرَ]Anlamı: bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak, uzaklaştırmak6. طرد [طَرَدَ]Anlamı: bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak, uzaklaştırmak7. غرب [غَرَّبَ]Anlamı: bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak, uzaklaştırmak8. نفا [نَفَا]Anlamı: bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak, uzaklaştırmak9. نفى [نَفَى]Anlamı: bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak, uzaklaştırmak -
4 dağıtmak
1. بعثر [بَعْثَرَ]Anlamı: toplu durumda bulunan kimse veya şeyleri birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak2. بعزق [بَعْزَقَ]Anlamı: toplu durumda bulunan kimse veya şeyleri birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak3. شت [شَتَّ]Anlamı: toplu durumda bulunan kimse veya şeyleri birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak4. فرق [فَرَّقَ]Anlamı: toplu durumda bulunan kimse veya şeyleri birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak5. فصل [فَصَلَ]Anlamı: toplu durumda bulunan kimse veya şeyleri birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak6. فض [فَضَّ]Anlamı: toplu durumda bulunan kimse veya şeyleri birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak7. مذر [مَذَّرَ]Anlamı: toplu durumda bulunan kimse veya şeyleri birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak -
5 savmak
1. أبعد [أَبْعَدَ]2. باعد [باعَدَ]3. زجر [زَجَرَ]4. طرد [طَرَدَ]5. عزل [عَزَلَ]6. غرب [غَرَّبَ] -
6 tardetmek
1. أفرد [أَفْرَدَ]Anlamı: uzaklaştırmak2. أقصى [أَقْصى]Anlamı: uzaklaştırmak3. بعد [بَعَّدَ]Anlamı: uzaklaştırmak4. جنب [جَنَبَ]Anlamı: uzaklaştırmak5. عزل [عَزَلَ]Anlamı: uzaklaştırmak -
7 sepetlemek
1. طرد [طَرَدَ]2. طرد [طَرْد]3. عزل [عَزْل]4. نفي [نَفْي] -
8 atmak
1. أرمى [أَرْمَى]2. أفرد [أَفْرَدَ]Anlamı: (bir kimseyi) uzaklaştırmak, göndermek, ilgisini kesmek3. بعد [بَعَّدَ]Anlamı: (bir kimseyi) uzaklaştırmak, göndermek, ilgisini kesmek4. ترك [تَرَكَ]Anlamı: bir şeyi bırakmak, terk etmek5. خذف [خَذَفَ]6. رمى [رَمَى]7. زج [زَجَّ]8. طرح [طَرَحَ]9. عتل [عَتَلَ]10. عزل [عَزَلَ]Anlamı: (bir kimseyi) uzaklaştırmak, göndermek, ilgisini kesmek11. قذف [قَذَفَ]12. نقل [نَقَلَ]13. وضع [وَضَعَ]Anlamı: bir şeyi yere doğru bırakmak14. وطد [وَطَدَ]Anlamı: bir şeyi yere doğru bırakmak -
9 kurtarmak
1. أنقذ [أَنْقَذَ]Anlamı: zor durumdan uzaklaştırmak2. استنقذ [اِسْتَنْقَذَ]Anlamı: zor durumdan uzaklaştırmak
См. также в других словарях:
uzaklaştırmak — den, i 1) Uzağa götürmek Seni filan yere elçi göndermeye hatta seni bir müddet buradan uzaklaştırmaya karar verdik. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Çıkarmak, ayırmak 3) mec. Yabancılaştırmak, ilgisiz bırakmak Sen onu bozmak, işten uzaklaştırmak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
görevden (veya görevinden) uzaklaştırmak — yapmakta olduğu görevi üzerinden almak, el çektirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çekip almak — uzaklaştırmak, uğraşısına son vermek, koparmak Beni tiyatrodan çekip alırken alıştığım yaşayışın giderlerini karşılayıp karşılayamayacağını sonradan anladım. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
yıratmak — uzaklaştirmak II, 315 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
TAHR — Uzaklaştırmak. Irak etmek. * Atmak. * Göz çapağını dışarı atmak. * Seri, hızlı. * Oku uzak giden yay … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TARH — Uzaklaştırmak. * Vaz etmek. * İndirmek. * Bırakmak, elinden atmak. * Yerleştirmek. * Temel bırakmak. * Mat: Çıkarma … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TENKİL — Uzaklaştırmak. Tepeleyip sindirmek. * Başkalarına ders ve ibret olacak şekilde ceza vermek. Rezil ve rüsvay eylemek. * Zincire vurmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İB'AD — Uzaklaştırmak. Sürmek. Kovmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
kurtarmak — i 1) Bir canlıyı bir felaketten, tehlikeden veya zor durumdan uzaklaştırmak Şu durup dururken şimşek gibi çakan ağrılardan kurtarsınlar, servetimin yarısını anamın ak sütü gibi vereyim. R. N. Güntekin 2) Kurtulmasını sağlamak 3) Uzaklaştırmak 4)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
açmak — i, ar 1) Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek Kapıyı açan hizmetçi benim kadın olduğumu anlamadı. S. F. Abasıyanık 2) Bir şeyin kapağını veya örtüsünü kaldırmak Örtüyü açmaya mecburum. R. H. Karay 3) Engeli kaldırmak Karla kapanan yolu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
atmak — i, e, ar 1) Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak Taşı suya atmak. 2) Bir şeyi yere doğru bırakmak 3) Bir kimsenin ilişiğini kesmek Adamcağızı berbat bir yere attılar. 4) e, nsz Koymak Mutlaka yemeklerimize biber atmayı âdet edinmişiz. B. Felek 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük