-
1 swerve aniden yana sapmak; (amaçtan) sapmak, dönmek; saptirmak, döndürmek
ani dönüs, sapmaEnglish to Turkish dictionary > swerve aniden yana sapmak; (amaçtan) sapmak, dönmek; saptirmak, döndürmek
-
2 αποκλίνω
sapmak -
3 λοξεύω
sapmak -
4 sapmaq
sapmak -
5 döndərmək
sapmak -
6 sapmaq
sapmak -
7 wander off
sapmak, uzaklaşmak* * *konu dışına çık -
8 sheer off
sapmak, tüymek, sıvışmak -
9 sheer off
sapmak, tüymek, sıvışmak -
10 deflect
sapmak, sekmek; saptirmak, sektirmek -
11 deviate
sapmak, ayrilmak -
12 брать
almak,tutmak; ele geçirmek,zapt etmek; aşmak; sapmak,gitmek* * *несов.; сов. - взять1) врз almak; tutmakвзять ребёнка за́ руку — çocuğu elinden tutmak
не бери́ (рука́ми) — tutma
брать дете́й с собо́й — çocuklarını (beraber) almak
брать рабо́ту на́ дом — eve iş almak
возьми́ (с собо́й) зонт — yanına şemsiye al
в теа́тр его́ не взя́ли — onu tiyatroya almadılar
брать такси́ — taksi tutmak
брать что-л. в долг — eğreti almak
брать де́ньги взаймы́ — borç para almak
брать хлеб в бу́лочной — fırından ekmek almak
брать от жи́зни всё — перен. hayattan kâm almak
брать нало́ги — vergi almak
за э́то нало́гов не беру́т — bunun vergisi yoktur
брать сло́во с кого-л. — перен. (birinden) söz almak; (birine) söz verdirmek
брать пле́нных — esir almak
престу́пника взя́ли но́чью — suçluyu gece tuttular
брать кре́пость шту́рмом — kaleyi hücumla almak
взять ферзя́ — шахм. veziri almak
2) ( делать вывод) çıkarmak, uydurmakотку́да ты взял, что мы уезжа́ем? — nereden çıkardın gideceğimizi?
3) перен. ( овладевать) almak; tutmak; işlemekменя́ смех берёт — gülesim geliyor
меня́ взял страх — beni bir korkudur aldı
тут меня́ взяло́ сомне́ние — derken şüpheye düştüm
4) ( преодолевать) aşmakбрать препя́тствие — engeli aşmak
по́езд брал подъём — tren rampayı çıkıyordu
5) в соч.он берёт прилежа́нием — ona başarı kazandıran çalışkanlığıdır
6) в соч.э́то стекло́ пу́ля не берёт — bu cama kurşun işlemez
меня́ и снотво́рное не берёт — uykum ilacı da tutmuyor
ружьё берёт на две́сти ме́тров — çiftenin atımı iki yüz metre
э́ту до́ску ножо́м не возьмёшь — bu tahtayı bıçakla kesemezsin
7) ( направляться) gitmek; sapmakбрать вле́во — sola sapmak
бери́ пря́мо — doğru git
8) ( о неожиданном действии) kalkmak, tutmakа он взял и / да уе́хал — tuttu gitti
9) с некоторыми сущ. образуют устойчивые сочетаниябрать в расчёт — hesaba almak / katmak
брать кого-л. под защи́ту — himayesine almak
брать нача́ло (восходить) — (kadar) inmek
брать направле́ние на... — yönünü tutmak
••брать в свиде́тели — tanık tutmak / göstermek
брать приме́р с кого-л. — örnek almak
брать на себя́ — üstlenmek, üstüne almak
брать на себя́ отве́тственность за что-л. — (bir şeyin) sorumluluğunu üstüne almak / üstlenmek
брать на себя́ расхо́ды по... —... giderlerini üstlenmek
брать (на себя́) обяза́тельство — taahhüt altına girmek
брать вину́ на себя́ — suçu üstüne almak
брать сло́во (на собрании) — söz almak
брать руково́дство в свои́ руки́ — yönetimi eline almak
брать себя́ в ру́ки — kendine hâkim olmak
брать верх над кем-чем-л. — (birine, bir şeye) üstün gelmek, galebe çalmak
пу́ля его́ не берёт — onun kurşun işlemezliği var, ona kurşun geçmiyor
да́же го́ды его́ не беру́т — onu yıllar bile alt edemiyor
взять / возьмём тако́й вопро́с:... — şu sorunu ele alalım:...
-
13 sheer
adj. tam, bütün, düpedüz, sırf, katışıksız, dik, dikey, şeffaf, transparan————————adv. düpedüz, büsbütün, tamamen, dimdik, doğrudan————————v. rotadan sapmak, yolundan sapmak, sapmak* * *1. sap (v.) 2. dik (adj.)* * *I 1. [ʃiə] adjective1) (absolute: Her singing was a sheer delight; It all happened by sheer chance.) sırf, tam2) (very steep: a sheer drop to the sea.) dimdik3) ((of cloth) very thin: sheer silk.) çok ince2. adverb(verticaly: The land rises sheer out of the sea.) dimdik olarakII [ʃiə] -
14 einbiegen
-
15 завёртывать
-
16 отклоняться
несов.; сов. - отклони́тьсяsapmak тж. перен.отклоня́ться от (свое́й) це́ли — amacından sapmak
кора́бль отклони́лся от за́данного ку́рса — gemi rotasından saptı
••отклоня́ться от те́мы — konudan ayrılmak, uzaklara gitmek
не отклоня́йся! (говори по существу) — sadet dışına çıkma!
-
17 повертывать
несов.; сов. - поверну́ть1) çevirmek, döndürmekпове́ртывать ключ (в замке́) — anahtarı çevirmek / döndürmek
я поверну́л го́лову на звук — başımı sesin geldiği tarafa çevirdim
2) sapmak; dönmekпове́ртывать напра́во — sağa sapmak / çark etmek
поверну́ть за́ угол — köşeyi / köşeden dönmek
3) перен. çevirmekпыта́ться поверну́ть ход исто́рии вспять — tarihin akışını tersine çevirmeyi denemek
-
18 свернуть
сов.1) см. свёртывать2) sapmak, dönmek, kıvırmakсверну́ть нале́во — sola sapmak / kıvırmak
сверну́ть за́ угол — köşeyi dönmek
-
19 уклоняться
kaçmak,sıyrılmak; kaçınmak; sapmak* * *несов.; сов. - уклони́ться1) kaçmak, sıyrılmakуклони́ться от уда́ра — yumruktan kaçmak / sıyrılmak
2) перен. kaçmak; kaçınmakуклоня́ться от встре́чи с кем-л. — biriyle görüşmekten kaçınmak
уклоня́ться от отве́тственности — sorumluluktan kaçmak
уклоня́ться от отве́та — cevap vermekten kaçınmak
3) в соч. sapmakсу́дно уклони́лось от ку́рса — gemi rotadan saptı
4) перен. ayrılmakуклоня́ться от те́мы — konudan ayrılmak
-
20 bear
n. ayı; spekülatör, borsada büyük oynayarak fiyatları etkileyen kimse; kaba adam————————v. taşımak; katlanmak, çekmek, sineye çekmek, üstlenmek, gütmek (kin), hazmetmek, dişini sıkmak; götürmek, getirmek, vermek, dönmek; değmek, sapmak, yönelmek; spekülasyon yapmak, borsa fiyatlarını düşürmek; duymak (sevgi); doğurmak* * *1. taşı (v.) 2. ayı (n.)* * *I [beə] past tense - bore; verb1) ((usually with cannot, could not etc) to put up with or endure: I couldn't bear it if he left.) çekmek, tahammül etmek, katlanmak2) (to be able to support: Will the table bear my weight?) çekmek, taşımak3) ((past participle in passive born [bo:n]) to produce (children): She has borne (him) several children; She was born on July 7.) doğurmak, doğmak4) (to carry: He was borne shoulder-high after his victory.) taşımak5) (to have: The cheque bore his signature.) taşımak, doğmak, içermek6) (to turn or fork: The road bears left here.) sapmak•- bearable- bearer
- bearing
- bearings
- bear down on
- bear fruit
- bear out
- bear up
- bear with
- find/get one's bearings
- lose one's bearings II [beə] noun(a large heavy animal with thick fur and hooked claws.) ayı- bearskin
См. также в других словарях:
sapmak — e, ar 1) Yön değiştirmek Evvela kuşların bulunduğu tarafa saptım. A. Haşim 2) den Önceden belirlenmiş, tespit edilmiş görüş, düşünüş, amaç veya davranıştan ayrılmak Amacından saptı. 3) mec. Doğruluktan ayrılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sapmak — ipliği iğneye geçirmek, saplamak; bir şeyi sarmak, cinsinden eksik kalan bir şeyi başkasıyle tamannlamak II, 3, 4 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
kötü yola sapmak — doğruluktan ayrılıp istenilmeyen ve yanlış işler yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yoluna sapmak — başvurmak Hile yoluna saptı … Çağatay Osmanlı Sözlük
inhiraf etmek — sapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
suç kılmak — sapmak, kesmemek, I, 321 işl üzerine almaktan çeknmek. I, 321 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
TAASSÜF — Sapmak, doğru yoldan çıkmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TAHARRÜF — Sapmak. İnhiraf etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
DALAL — Sapıklık. * Sapmak. Doğrudan, imân ve İslâmiyyet yolundan sapmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
cıvmak — den, ar, hlk. Sekmek, değip geçmek, vurup sapmak Kurşun taşa değmiş, sonra taştan cıvmış, Dursun hocaya değmiş. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
çavmak — e, ar, hlk. 1) Güneş doğmak 2) Dağılıp yayılmak, saçılmak 3) Sapmak, yol değiştirmek, amaçtan şaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük